Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2106 E. 2021/729 K. 06.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2106
KARAR NO: 2021/729
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2018
NUMARASI: 2015/83 Esas, 2018/911 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 06/04/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki sebebiyle davalı şirketin müvekkiline 122.861,28 TL cari hesap borcunun bulunduğunu, alacağın tahsili için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ilamsız icra yoluyla takip yapıldığını, borçlunun haksız olarak itirazda bulunduğunu belirterek, itirazın 122.861,28 TL üzerinden iptaline ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Davalı vekili, takibe konu olan borcun 22.795,20 TL’lik kısmını kabul ettiklerini, ancak bununda takip tarihi itibariyle muaccel hale gelmediğini, borcun vadesi olan 08/02/2015 tarihine itiraz ettiklerini, kabul ettikleri 22.795,20 TL’yi 31/03/2015 tarihinde, bu meblağın 31/03/2015 tarihine kadar olan işlemiş faizi 353,00 TL’yi ise 01/04/2015 tarihinde ödediklerini, müvekkili ile davacı arasında ticari ilişkinin mevcut olup davacının fason üretim yaptığını, taraflar arasında üretim ve satın alma sözleşmesinin bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından üretilmesi istenen ürünlere ilişkin sipariş formunun belirli bir iş emri numarası ile davacıya gönderildiğini, bir kısım malların süresinde teslim edilmediğini, bu nedenle iskonto uygulandığını, iskonto faturalarının davacıya gönderildiğini ve tebliğ edildiğini, ancak davacının faturalara itiraz etmediğini belirterek, davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 7. maddesine göre sipariş emrinde yer alan teslim tarihine göre 7 günden fazla geciken ürünlerde iş sahibinin iskonto uygulama hakkı olduğu, taraflar arasında 2014 yılı itibariyle iskonto faturalarının teamül oluşturduğu, davalı tarafından düzenlenen iskonto faturalarının hukuka uygun olup, bu faturaların kargo yoluyla davacıya gönderildiğinden takip tarihi itibariyle davacının alacağının 22.795,20 TL olduğu, bu miktarın da davalının takibe itirazında kabul edildiği ve 31/03/2015 tarihinde işlemiş faizi ile birlikte ödendiği, bu miktara ilişkin itirazın iptalinin konusuz kaldığı, bakiye bir alacağın kalmadığı gerekçesiyle, davanın reddine, davacının kötü niyeti ispat edilemediğinden davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, müvekkiline tebliğ edilmemiş olmalarına rağmen 12/09/2014 tarih 371480 nolu 5.052,35 TL’lik ve … nolu 95.013,56 TL’lik iskonto faturalarından kaynaklı olarak davalının mahsup hakkı bulunduğu iddiasının karara gerekçe yapıldığını, söz konusu faturaların taraflarına tebliğ edilmediğini, tebliğe dair dosyada herhangi bir belge yer almadığını, bu nedenle bu faturalardan sorumlu tutulamayacaklarını, taraflar arasında süregelen herhangi bir uygulama-teamül ileri sürülerek söz konusu faturaların tebliğ edilmiş sayılamayacağını, taraflar arasında yerleşik alan “iskonto uygulanmayacağına” yönelik anlaşma gereği davacı tarafından keşide edilen iade iskonto faturalarının davalı tarafından kabul edilerek ticari defterlerine işlendiğini, bu hususun davalı tarafından da “iskonto uygulanmayacağı” iradesini gösterdiğini, 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin 34 adet iskonto faturasına karşı iade iskonto faturalarının eksiksiz düzenlendiğini, 2014 yılına ilişkin ise 6 adet iskonto faturasından 3 adedine düzenlenmediğini, gerekçeli kararda hatalı belirtildiği gibi düzenlenmemiş olduğunu, buna rağmen gerekçede “davalı ve davacı arasında 2014 yılı itibariyle iskonto faturalarının teamül oluşturduğu” şeklinde tespitte bulunulmasının hatalı olduğunu, tarafların tüm ticari faaliyetleri boyunca faturaların %93’üne yakın oranda iade iskonto faturası düzenlenmiş ike %7’lik bir kısımdan hareketle aleyhlerine ticari teamül oluşturulmaya çalışıldığını, davalının ticari ilişkin son bulduğunu düşünerek davacı oluşturduğu güven duygusunun aksine hareket ederek dürüstlük ilkesine aykırı davrandığını, tebliğ edilmemiş faturaların tebliğ edilmiş kabul edilerek hatalı hüküm kurulduğunu, iade iskonto kesilen faturaların miktar ve adetinde yanılgıya düşüldüğünü, cezai şartın taraflarca açık veya örtülü ortadan kaldırılıp kaldırılmadığının incelenmesi gerektiği halde ticari teamülün varlığı gerekçe gösterilerek hüküm kurulduğunu, bunun dahi iade iskonto faturalarının adet ve miktarında yanılgıya düşülerek yapıldığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Dava, TBK’nın 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi kapsamında bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalı iş sahibi tarafından, takibe itirazda ödeme emrinde gösterilen alacak miktarının 22.795,20 TL’lik kısımının henüz muacceliyet kazanmadığı, bakiye tutara ilişkin olarak ise bir borçları bulunmadığı belirtilmiş, davaya cevapta ise bir kısım malların süresinde teslim edilmemesi nedeniyle iskonto uygulandığı, takibin 22.795,20 TL’lik kısmının 353,00 TL işlemiş faizi ile birlikte 31/03/2015 ve 01/04/2015 tarihlerinde ödendiği, kalan miktara itiraz ettikleri belirtilerek, davanın reddi istenmiştir.Taraflar arasında üretim ve satın alma (eser) sözleşmesi imzalanmış ve bu sözleşme kapsamında davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibine fason üretim işi yapılmaya başlanmıştır. Dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporlarına göre, söz konusu sözleşme ve fason üretim ilişkisi 2012, 2013 ve 2014 yıllarında devam etmiştir. Bu süreçte davacı yüklenici tarafından üretilen mallara ilişkin olarak düzenlenen bir kısım faturalara ilişkin olarak davalı iş sahibi tarafından sözleşmenin 7. maddesindeki düzenleme gereğince iskonto faturaları düzenlenmiş, bu iskonto faturaları davacı yüklenicinin defterlerine kaydedilmiş, sonrasında ise davacı yüklenici tarafından bu iskonto faturalarına karşı ayrıca iade iskonto faturaları düzenlenmiştir. Söz konusu uygulama 2012 ve 2013 yıllarında bu şeklide devam ederek, sözleşmenin 7. maddesindeki iskonto uygulaması fiilen uygulanmamıştır. Ancak 2014 yılında ise bu fiili uygulama aynı şekilde devam ettirilmemiştir. Bilirkişi raporlarına göre, 2014 yılına ilişkin olarak davalı iş sahibi tarafından düzenlenen 6 adet iskonto faturası davacı yüklenicinin defterlerine kaydedilmiş olmakla birlikte davacı yüklenici tarafından bu iskonto faturalarına karşılık düzenlenen iade iskontolarına rastlanmamıştır. Davacı tarafça bunun gerçeği yansıtmadığı, 2014 yılına ilişkin sadece 3 adet iskonto faturasına iade iskontosu düzenlenmediği, diğer 3 tanesine düzenlenmiş olduğu, bunun dosyaya sunulan muavin defter kayıtlarından açıkça anlaşılmakta olduğu belirtilmiş ise de, dosya arasında davacıya ait sadece 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin muavin defter çıktıları bulunmakta olup, bunların sunumuna dair 21/03/2016 havale tarihli dilekçenin son kısmındaki eklerde de sadece 2012, 2013 yıllarına ilişkin kayıtların sunulduğu açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, davacı vekilinin 2014 yılına ilişkin bu iddiası denetlenememektedir.Alınan bilirkişi raporları da tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan incelemeye göre, tarafların ticari defterleri davalı iş sahibi tarafından düzenlenen ancak davacı yüklenicinin ticari defter kayıtlarına işlenmeyen 12/09/2014 tarihli 371480 nolu 5.052,35 TL’lik ve 371544 nolu 95.013,57 TL’lik iskonto faturaları toplamı 100.065,92 TL haricinde birbiriyle örtüşmektedir. Taraflar arasındaki ihtilaf bu iki iade iskonto faturasının davacı yüklenicinin alacağından mahsup edilemeyeceği hususunda toplanmaktadır. İlk derece mahkemesince, davalı ile davacı arasında 2014 yılı itibariyle teamül oluşturduğu, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmede siparişlerin anlaşılan temin sürelerinde davalı şirkete teslim edilmemesi durumunda iskonto faturası kesileceği, ihtilaf konusu bu iskonto faturalarını kargo yoluyla davacıya gönderildiği ve sözleşmeye uygun düzenlendikleri gerekçesiyle, bu fatura bedelleri de davacı yüklenicinin alacağından mahsup edilmişlerdir. Ancak bu faturaların tebliğine ilişkin olarak, davalı tarafça dosyaya sunulan UPS kargo şirketine ait 3 adet kargo teslim belgesinde, gönderilen kargoların içerikleri hususunda bir bilgi yer almadığından bu belgelere dayalı olarak söz konusu faturaların davacıya tebliğ edilmiş olduğu kabul edilemez. Tarafların sözleşmenin 7. maddesindeki iskonto düzenlemesinin 2012 ve 2013 yıllarında fiili olarak uygulamamış olması, devam eden dönemde bu maddeyi uygulamalarını engel teşkil etmemektedir. Bu nedenle söz konusu 2 adet iskonto faturasının yazılı olan gerekçeyle davacı alacağından mahsup edilmesi yerinde olmamıştır.Davalı tarafça söz konusu 2 adet iskonto faturasının davacıya tebliğ edildiği ispatlanamadığından sadece bu faturalara dayalı olarak davacı alacağından mahsup talep etme hakkı bulunmamakla birlikte, dosyaya bu iskonto faturalarının dayanak belgeleri de sunulmuş olduğundan bu dayanak belgeleri ile sözleşmenin 7. maddesi kapsamına uygun olarak bir iskonto yapılmış olduğunun ortaya konması halinde bu bedellerin davacı alacağından mahsup edilmesi mümkün olacaktır. Alınan bilirkişi raporlarında söz konusu 12/09/2014 tarihli 371480 nolu 5.052,35 TL’lik ve 371544 nolu 95.013,57 TL’lik iskonto faturalarını sözleşmenin 7. maddesine uygun olarak düzenlendiklerine dair değerlendirme ve hesaplamalar yapılmış ise de, bu değerlendirme ve hesaplamalar söz konusu iskonto faturalarının dayanağı olarak sunulan “verilen sipariş formları, satın alma onay formları, iskontonun nasıl hesaplandığını gösterir tablolar ve davacı tarafından üretilen ürünlere ilişkin olarak düzenlenen faturalara” dayalı olarak yapılmıştır. Sunulan dayanak belgeler arasında davacı tarafından üretilen ürünlere ilişkin olarak düzenlenen faturalar ve bu faturalar üzerinde irsaliye numaraları yer almakla birlikte söz konusu irsaliye belgeleri dosyaya sunulmamıştır. Bilirkişilerce yapılan hesaplamalarda, fatura tarihleri aynı zamanda irsaliye ve teslim tarihi olarak da kabul edilmiş ve buna göre bir hesaplama yapılmıştır. Bu nedenle, davalı tarafa söz konusu faturalara ilişkin irsaliye belgelerinin de dosyaya ibrazı sağlanarak, sonrasında bu irsaliye belgelerindeki teslim tarihleri ile verilen sipariş formları ve satın alma onay formlarındaki tarihler dikkate alınıp, sözleşmenin 7.maddesi kapsamında davalının düzenleyebileceği iade iskontosu miktarının belirlenmesi ve sonucuna göre yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/09/2018 tarih ve 2015/83 esas, 2018/911 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.