Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2019 E. 2021/718 K. 05.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2019
KARAR NO : 2021/718
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2018
NUMARASI : 2015/1218 Esas, 2018/621 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 05/04/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
Davacı vekili, davalıya sipariş edilen baza ve yatak ürünlerinde kırılma ve çökmeler olduğunu, ayıplı üretildiğini ileri sürerek, ürün bedelinin iadesine ve kazanç kaybının tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ürünlerin davalı tarafından değil dava dışı firma tarafından üretildiğini, ürünlerin ayıplı olmadığını, yasal sürede ayıp ihbarında bulunulmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ürünlerin ayıplı olduğu, ayıp ihbarının tanık anlatımları ile ispatlandığı, davacının ürün bedelini talep edebileceği, kazanç kaybı iddiasını ise ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, ürün bedeli 9.750,00 TL’nin faiziyle davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davaya konu bazaları yapanın müvekkili değil, …adlı şahıs ve firması olduğunu, davanın bu firmaya ihbar edilmediğini, davaya konu bazaların numunesi olduğu iddia ve kabul edilen bazanın müvekkilince yapılmış ve üzerinde anlaşılmış olan baza olmadığını, ayıp var ise bu ayıbın açık ayıp olduğunu ve yasal sürede ihbarda bulunulmadığını, arızalı baza sayısının sürekli arttığını, bu durumun hayatın olağan akışına uygun olmadığını, bazaların tamamının ancak kasten bu şekilde hasarlı hale getirilebileceğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.Dosya kapsamından taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davalının davacı siparişine uygun olarak yatak ve baza imalatı işini üstlendiği anlaşılmaktadır. Davalı bu işi alt yüklenici olarak farklı bir firmaya yaptırdığını ileri sürerek davanın bu firmaya da ihbarını talep etmiş, ancak usulüne uygun bir ihbar dilekçesi sunmamıştır.Yine dosya kapsamında mevcut İstanbul 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/138 D.İş Esas, 2015/138 Karar sayılı dosyası incelendiğinde, düzenlenen 23/11/2015 tarihli raporda, yapılan tespitte 15 adet bazanın çökme ve kırılma nedeniyle kullanılamaz olduğu, diğer bazalarda da hafif çökmeler olduğu, bazaların yanlış kullanılan malzeme nedeniyle ayıplı olduğu, üst profillerin yeterli kalınlıkta olmadığı ve üzerine vidalanan MDFLAM malzemenin kalınlığının yetersiz olduğu, bazaların numune odada bulunan bazalarda olduğu gibi tamamının suni deri ile kaplanmadığı hususlarının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında mevcut bilirkişi heyet raporunda da, incelenen 40 adet bazadan 39 adedinin hasarlı olduğu, sadece numune olanın sağlam olduğu, 39 adet bazanın numuneye uygun olarak yapılmadığı, ayıplı olan bazalarda yatak taşıyıcı kısımda bulunan MDF altına konulan metal köşebentlerin ağırlık esnasında ağırlığı taşıyamadığından yerinden kopmuş olduğu, bazaların yatak taşıyıcı kısmındaki MDF’lerin 5 mm olduğu ve MDF’leri taşıyan köşebentlerin üzerine binen yükü taşıyabilecek uygunlukta olmadığı, numune olarak yapılan bazada köşebent yerlerine uygun taşıyıcı metal yapıldığı, 39 adet bazada üzerine binen yükü taşıyamadığı için çökme olduğu ve MDF’nin kırıldığı, köşebentlerin koptuğu, kullanılamaz halde olduğu, ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, bazalarda kullanıla taşıyıcı aksamdaki 0-15 yaş grubunda en az 10 mm ve yetişkin yaş grubunda en az 16 mm MDF olması gerektiği, ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu hususlarının tespit edildiği belirtilmiştir. Teslim edilen eserin ayıplı olduğunu ispat yükü iş sahibine aittir. TBK’nun 474.m. uyarınca iş sahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunun uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Aynı yasanın 477m. uyarınca ise, eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur, ancak onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder. İş sahibi gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse eseri kabul etmiş sayılır. Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır, bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır. Somut olaya döndüğümüzde, gerek delil tespiti gerekse yerel mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu, bazaların yatak taşıyıcı kısmındaki MDF’lerin yeterli kalınlıkta olmadığı ve MDF’leri taşıyan köşebentlerin üzerine binen yükü taşıyabilecek uygunlukta olmadığı, bu nedenle üzerine binen yükü taşıyamadığı için bazalarda çökme ve kırılma olduğu tespit edilmiş olup, buna göre bazalardaki ayıbın usulüne uygun gözden geçirme ile anlaşılamayacak ayıp yani gizli ayıp niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. Dinlenen davacı tanıkları, bazalarda çökme ve kırılmaların meydana gelmesi üzerine durumun telefonla davalıya bildirildiği yönünde beyanda bulunmuşlardır. Kaldı ki ayıbın tam olarak delil tespit raporu ile ortaya çıktığı anlaşılmakta olup, bu raporun davacı tarafa tebliğinden 6 gün sonra bu dava açılmış olmakla, ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabul edilmiştir.Sözleşmeye konu 39 adet bazanın davacının kullanamayacağı ölçüde ayıplı olduğu ve bedelinin 9.750,00 TL olduğu anlaşılmakla, davacının bu bazalara ilişkin olarak ödediği iş bedelinin iadesi talebinde haklı olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda ayıplı bazaların da davalıya iade edilmesi gerekeceği açıktır. O halde, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/05/2018 tarih ve 2015/1218 Esas, 2018/621 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-Alınması gereken 666,02 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 167,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 499,02 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/04/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.