Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1991 E. 2021/1273 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1991
KARAR NO: 2021/1273
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2018
NUMARASI: 2017/230 Esas, 2018/711 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili şirketin, davalı şirket ile arasındaki ticari ilişkiye dayalı cari hesap alacağının tahsili için davacı şirket adına başlatılan İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine, davalı şirketin itiraz ettiğini, davacı şirket muhasebe kayıtlarında davalı şirketin 124.971,73 TL borçlu olduğunun kayıtlı olduğunu, davalının icra takibinden sonra 10.000,00 TL ödeme yaptığını belirterek 114.971,73 TL alacak için icra takibine itirazın iptali ile takibin devamına icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili; dava konusu taleplerin ve dava dilekçesi ile talep edilen alacakların zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dava dışı … Ltd. ile imzalanan 01/04/2015 tarihli yüklenici sözleşmesi kapsamında davalı şirketin üstlendiği işin bir bölümünün, davacı altı yüklenici şirkete verdiğini ve dava dışı asıl işveren ile akdedilmiş olan sözleşme şartlarının davacı ile aynı muhafaza edildiğini, müvekkilinin aylık tahakkuklarının %10’unun dava dışı asıl işveren tarafından kesilerek teminat adı altında kesin teslim tarihine kadar uhdesinde tutulduğunu; davacı şirket tarafından yüklenilen işin gereği gibi ifa edilmediğini, davacı şirketin kusurlu eylemlerinden dolayı dava dışı asıl işverenin müvekkil şirketin aylık tahakkuklarından kesinti yaptığını, davacı şirketin haksız ve kötü niyetli kazanç elde etmeye çalıştığını savunarak davanın hak düşürücü süre zamanaşımı ve esastan reddine, davacı tarafın tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacı taşeron ile davalı yüklenici arasında taşeronluk akdi ilişkisi ve buna bağlı cari hesap (açık hesap) ilişkisi kurulduğu, davanın, cari hesaba dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, incelenen taraf defterlerinden davacı defterlerinde; davalıdan 124.971,72 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerinde ise davalının davacıya 121.378,81 TL borçlu olduğu, tarafların kayıtları arasında (124.971,22 – 121.378,81=) 3.592,91 TL’lik bir mutabakatsızlık bulunduğu, 3.592,91 TL mutabakatsızlığın davalı tarafından davacı adına düzenlenmiş olan 30.11.2016 tarihli … nolu, “İade Faturası” içerikli, KDV Dâhil 3.592,91 TL tutarlı faturanın davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, iade konusu fatura incelendiğinde, iade sebebinin belirtilmediği, konu faturanın davacı şirkete tebliğ edildiğine ilişkin olarak fatura üzerinde herhangi bir teslim/tebliğ şerhine havi olmadığı, hukuki nitelikli bir tesellüm belgesinin dosya kapsamında yer almadığı, davalının bu faturadan dolayı davacıdan alacağı olduğunu ispat edemediği, bu nedenle davacıdan bu faturadan kaynaklanan bir alacağının olmadığının anlaşıldığı, taraflar arasındaki akdi ilişki ve buna davalı cari hesap ilişkisinden dolayı, davacının davalıdan bakiye 124.971.72 TL alacağı olduğu, her ne kadar davalı taraf, “davalı/yüklenici ile davadışı/işveren arasındaki eser sözleşmesinin 14’üncü maddesine istinaden davadışı/işverenin davalı/yüklenicinin hakediş alacaklarından %10 teminat kesintisi yaptığını ve bu kesinti tutarlarının uhdesinde tuttuğunu; işbu kesinti tutarlarının kesin hakedişin yapılmasından sonra davalı/yüklenici açısından muaccel hale geleceğini, dolayısıyla davacı/taşeronun davalı/yükleniciden olan alacaklarının %10’luk kısmının da kesin kabulün yapılmasından sonra muaccel olacağını” savunmuş olsa da davalının bu iddiasının yerinde görülebilmesi için, davacı ile davalı arasındaki taşeronluk sözleşmesinde davalının iddia ettiği bu hususun kararlaştırılmış olmasının gerektiği, davalı/yüklenici ile davadışı/işveren arasındaki eser sözleşmesinde yer alan hükümlerin davalı/yüklenici ile davacı/taşeron arasındaki taşeronluk sözleşmesi bakımından da geçerli ve bağlayıcı olduğunun kabul edilemeyeceği, bu husustaki ispat yükümlülüğünün davalıya ait olduğu, davalı tarafın bu iddiasını ispata yönelik bir kesin delil (yazılı sözleşme vb.) sunmadığı, bu nedenle davalının bu iddiasının yerinde olmadığı, davacının dava konusu alacağının, takip tarihi itibariyle muaccel olduğu kanaatine varıldığı, davalı tarafın ayrıca, “davacı/taşeronun taşeronluk sözleşmesiyle yapmayı üstlendiği işleri ayıplı yaptığını, bu nedenle de davadışı/işverenin davalı/yüklenicinin hakediş alacaklarından kesinti yaptığını, davalı/yüklenicinin de bu kesintiyi davacı/taşeronun hakediş alacaklarına yansıttığını ve davacı/taşeronun hakediş alacaklarından kesinti yaptığını” iddia ettiği, ancak davalı taraf, davacının üstlendiği işleri ayıplı yaptığını ispata yönelik kesin deliller (tespit raporu vb.) sunmadığı, dolayısıyla davalının bu iddiasının da yerinde olmadığı, davacının takip tarihi itibariyle davalı taraftan 124.971,72 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın takipten sonra 10.000,00 TL ödeme yapması nedeniyle davacı tarafın 114.971,73 TL üzerinden dava açtığı, zamanışımı süresinin dolmadığı, zamanaşımı defnin reddine karar vermek gerektiği gerekçesi ile, davanın kabulüne, davalının itirazının iptaline, takibin 114.971,73 TL asıl alacak üzerinden devamına ve inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davalı ile dava dışı asıl işveren arasında akdedilen 01.04.2015 tarihli Yüklenici Sözleşmesinin 14. maddesine göre, müvekkilinin aylık tahakkuklarının %10’unun dava dışı asıl işveren tarafından kesilerek teminat adı altında kesin teslim tarihine kadar uhdesinde tutulduğunu; davalı müvekkilinin, üstlendiği işin bir bölümünü, asıl işveren ile akdedilen ana sözleşme maddeleri ile bağlı kalmak kaydıyla davacı şirkete verdiğini; davacı şirketin, tarafına tahakkuk edecek aylık hak edişlerinin %10’unun, işbu kesin kabul sonrasında muaccel olacağını açıkça kabul edilmiş olması nedeniyle, davacı şirketin hali hazırda muaccel olmamış bir alacağı talep etmesi ve mahkeme tarafından eksik inceleme ile davacının taleplerinin kabulünün açıkça usul, yasa ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini; davacı şirket tarafından yüklenilen işin gereği gibi ifa edilmediğini, kusurlu eylemleri nedeniyle, dava dışı asıl işverenin müvekkili şirketin aylık tahakkuklarından kesinti yaptığını; dava dışı asıl işverenin imalat hatalarının düzeltilmesi için yapılan tüm işlemleri müvekkili şirkete yansıtarak hak edişlerinden kesmesi nedeniyle, yapılan bu kesintilerin davacı şirketin aylık tahakkuk eden hak edişlerinden kesildiğini; işin kusurlu ve ayıplı yapıldığını gösterir deliller ile davalı müvekkili şirketten yapılan kesintileri gösterir belgelerin mahkeme tarafından incelenmeden karar verildiğini, mahkemece eksik inceleme ve değerlendirme ile davanın kabulünün hukuka aykırılık teşkil ettiğini; İİK nun 67/2. maddesi gereği müvekkili şirket yönünden kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılarak davanın usul ve esastan reddine, kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Dava, TBK’nın 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi kapsamında cari hesap ilişkisi ve faturaya dayalı olarak iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalı vekili, dava dışı asıl işveren ile imzalanan sözleşme kapsamında üstlenilen işin bir bölümünün, davacı alt yüklenici şirkete verildiğini ve dava dışı asıl işveren ile akdedilmiş olan sözleşme şartlarının davacı ile aynı muhafaza edildiğini, müvekkilinin aylık tahakkuklarının %10’unun dava dışı asıl işveren tarafından kesilerek teminat adı altında kesin teslim tarihine kadar uhdesinde tutulduğunu; davacı şirket tarafından yüklenilen işin gereği gibi ifa edilmediğinden müvekkil şirketin aylık tahakkuklarından kesinti yaptığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı; davalının asıl işveren ile yaptığı viyadüğün fore kazık forajı işlerinin bir bölümünü davacı taşeronun üstlendiği hususunda taraflar arasında bir anlaşmazlık bulunmamakta olup, uyuşmazlık, sözleşme koşulları, alacağın varlığı ve yapılan işin kusurlu yapıp yapılmadığı hususundadır. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için ticari defterler incelenmek suretiyle bilirkişiden rapor alınmak suretiyle sonuca gitmiş ise de; davalı tarafın kusurlu ifa savunmasının değerlendirilmemesi doğru olmamıştır. Bu durumda, mahkemece HMK’nın 288 vd. maddeleri gereğince bilirkişi heyetine bir inşaat mühendisi eklenmek suretiyle mahallinde usulüne uygun keşif yapılarak, davalının dava dışı asıl işverenle arasındaki sözleşmede yer alan hükümlerin davalı yüklenici ile davacı taşeron arasındaki sözleşme için geçerli olmadığı da kabul edilerek, davalının kusurlu ifa iddiaları incelenmek suretiyle yapılan işte kusur varsa bedele etkisi de değerlendirilerek davacının alacağının var olup olmadığının tespiti gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2018 tarih, 2017/230 esas, 2018/711 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.