Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1979 E. 2020/1408 K. 02.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1979
KARAR NO: 2020/1408
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2018
NUMARASI: 2016/56 Esas, 2018/97 Karar
ASIL DAVA DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
BİRLEŞEN İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2016/149 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 02/12/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dava, taraflar arasında yapılan eser sözleşmesine dayalı olarak davacı tarafından davalı aleyhine girişilen ilamsız icra takibine vaki itiraz üzerine İİK m. 67 hükmüne göre açılmış itirazın iptali ve icra inkar tazminatı; birleşen dava ise, sözleşmenin geçersiz olduğunun tespiti ile geçersiz sözleşmeye dayalı olarak yapılan ödemelerin iadesi istemine ilişkin olup; mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı-birleşen davada davalı vekili, müvekkili ile davalı arasında 31.10.2014 tarihinde “BIST İçin Stokastik Mikroyapı Modelleme Ve Yüksek Frekanslı Veri Akışı İşleme Motoru Yatırım Platformu Yazılımı Geliştirme ve Uygulama Sözleşmesi” imzalandığını, tarafların bu sözleşme ile davalı şirket müşterilerine kullandırılmak üzere, müvekkili şirket tarafından geliştirilmiş olan ve birlikte geliştirmeye devam edecekleri yatırım platformu yazılım ve uygulama işinin yapılmasını kararlaştırdıklarını, davalı …’ın yapması gereken yazılım çalışmalarını henüz tamamlamamasına karşın müvekkillerinin kararlaştırılan sözleşme ile üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, bu nedenle aylık ödemelerin 9 adedinin fatura karşılığı ödendiğini, ancak müvekkili şirketin sözleşmeye uygun biçimde keşide ettiği 30.09.2015 tarihli 35.975,84 TL bedelli 10. Fatura ve 02.11.2015 tarihli 51.715,86-TL bedelli 11. Faturanın davalı şirket tarafından teslim alınmasına karşın, müvekkillerine bu faturalara ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığını, Kadıköy … Noterliği’nin 24.11.2015 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesine rağmen ödeme yapılmadığını, 30.11.2015 tarihli 51.768,96 TL bedelli 12. faturanın ise davalıya 01.12.2015 tarihinde teslim edildiğini ancak ödeme yapılmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından yapılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek, icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın takip tarihinden itibaren akti faizi ile birlikte tahsiline, alacak tutarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-Birleşen davada davalı vekili, taraflar arasında yatırım platformu yazılım ve uygulama işi konusunda yönetim kurulu kararı olmaksızın bir sözleşme imzalandığını, ödenen bedellerin iadesi için gönderilen ihtarnameye rağmen ödeme yapılmadığını, yönetim kurulu onayı gerektiğini, sözleşmenin vekaleten …’ın o dönemdeki genel müdürü … ve genel müdür yardımcısı … tarafından imzalandığını, davacının ortağı/ortakları/çalışanları ile …’ın o dönemdeki genel müdürünün yakınlığı bulunduğunu, temsil ve vekaletin kötüye kullanılması sonucu ve zarar verme amacıyla sözleşme imzalandığından böyle bir sözleşmenin müvekkili …’ı bağlamayacağını ve yetkisiz temsilde olduğu gibi … tarafından sözleşme ile bağlanmama iradesi açıklanmış olmakla, yapıldığı güne etkili şekilde kesin hükümsüz hale geldiğini ileri sürerek, asıl davanın reddine karar verilmesini istemiş; birleşen davada ise, müvekkili … ile davalı … arasındaki 31.10.2014 veya 24.11.2014 tarihli sözleşmenin geçersiz/kesin hükümsüz olduğunun tespiti ile iptaline, bu sözleşme gereği haksız olarak tahsil edilen toplam 264.348,32 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek şekilde 3095 Sayılı Kanun’un 2.2 maddesinde belirli faiz oranında temerrüt faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, sözleşmenin davalının ticari temsilcileri tarafından davalıyı temsilen imzalandığı ve temsil yetkisinin kapsamı dışında herhangi bir onaya tabi bulunmadığından sözleşmenin geçerli bir şekilde kurulduğu, davalı şirket tarafından sözleşme konusu işin kendileri için faydasız, faaliyet konuları için yarar sağlamadığı, sözleşmenin konu yönünden geçersiz olduğu ileri sürmüş ise de, sözleşme konusu işin kapsamlı bir bilgisayar programının davalı taleplerine göre karşılıklı iletişim yoluyla hazırlanması olduğu, bu nedenle söz konusu programdan neler beklendiğinin, faydasız olma sebepleri veya ayıp konusunda davalının açık bir belirlemesinin olmadığı gibi bu yönde iş sürecinde ayıp ihbarının da bulunmadığı, bir programın sadece işe uygunluğu veya faydalı görülmemesi gibi hususların bir ayıba, kötü ifaya veya gecikme gibi borca aykırılığa dayanmaması halinde davalının borçlarını yerine getirmesinden kaçınma imkanı vermeyeceği, dosya kapsamına göre, asıl davada davacının icra takibindeki bakiye alacağını talep etme hakkı olduğu ve takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 139.460,60 TL alacaklı olduğu; birleşen davada ise, sözleşmenin geçerli olduğu, sözleşme kapsamında ödenen bedellerinin iadesi koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile, takibin 139.460,60 TL asıl alacak yönünden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, kabul edilen 139.460,60 TL asıl alacağın % 20 oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, sözleşmenin hükümsüz olduğunu, sözleşmenin SPK mevzuatına ve Türk Ticaret Kanunu’na açıkça aykırı olduğuna dair itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini, sözleşmeye konu olan ürünün kurulup kurulmadığının, müvekkilinin bu ürünü kullanıp kullanmadığının, bu ürünün ayıplı olup olmadığının araştırılmadığını, sözleşmede tarafların asli edim yükümlülüklerinin net bir şekilde ortaya koyulmadığı, sözleşmede davacıya herhangi bir yükümlülük yüklenmediği gibi edimin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine dair tespitin yapılabilmesine imkan da tanımadığını, sözleşmede karşı edim bulunmadığını, sözleşmenin süresiz olduğunu, sözleşmede aylık 10.000,00 USD’nin yanında aylık 5.000,00 USD cezai şart öngörüldüğünü, bunun yanısıra aylık % 3 oranında vade farkı bulunduğunu, müvekkilince sözleşmenin feshinin 5 yıl süre ile yasaklandığını, 5 yıldan sonra ise aşırı derecede kısıtlı olduğunu, süresinden önce fesih halinde kalan bedelinin ödeneceğinin belirtildiğini, bütün bu hususların birlikte değerlendirilmesi sonucunda sözleşmenin kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olduğunu, sermaye piyasası mevzuatına açıkça aykırı olduğunu, ürünün kurulumunun yapılmadığını ve müvekkili şirket tarafından bir gün dahi kullanılmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığına dair iddialarının mahkemece araştırılmadığını, mahkemece eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, yeniden bilirkişi incelemesi yapılmadığını veya mevcut bilirkişilerden ek rapor alınmadığını, tanıklarının dinlenmediğini, alacağın likit olmadığından icra inkar tazminatı hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Asıl dava davacı-birleşen davada davalı yüklenici; asıl davada davalı-birleşen davada davacı ise iş sahibidir. 24/11/2014 tarihli “BIST İçin Stokastik Mikroyapı Modelleme Ve Yüksek Frekanslı Veri Akışı İşleme Motoru Yatırım Platformu Yazılımı Geliştirme Ve Uygulama Sözleşmesi” ile tarafların, davalı şirket müşterilerine kullandırılmak üzere, davacı şirket tarafından geliştirilmiş olan ve birlikte geliştirmeye devam edecekleri yatırım platformu yazılım ve uygulama işinin yapılmasını kararlaştırmışlardır. EK-2 nolu sözleşmede ise sözleşmenin süresi ve hizmet bedeli düzenlenmiş olup, davacının aylık hakedişi, minimum olarak belirlenen 10.000,00 USD + KDV’den az olmamak kaydıyla davalı tarafından yapılan işlem hacmi üzerinden hesaplanan platformun yarattığı brüt gelirin % 30 ‘una isabet eden tutar ve KDV’si olarak kararlaştırılmıştır. Davalı-birleşen dosyada davacı şirket tarafından, sözleşmenin mevzuata aykırı olduğu, sözleşmede tarafların asli edim yükümlülüklerinin açık bir şekilde kararlaştırılmadığı, sözleşmede karşı edimin bulunmadığı, sözleşmenin imzalanması için şirket yönetiminden onay alınmadığı gibi sözleşmenin şirket temsilcilerinin vekalet görevini kötüye kullanmaları neticesinde imzalandığı, sözleşmenin geçersiz olduğu ileri sürülmektedir. Sözleşmenin davalı şirketin ticari temsilcileri tarafından imzalandığı, uyuşmazlığa konu olan sözleşmenin temsilciler vasıtası ile ayrı bir onaya ihtiyaç olmaksızın yapılabilecek bir sözleşme olduğu, tarafların tacir olduğu, basiretli hareket etme yükümlülüğü bulunduğu dikkate alındığında, mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli olduğunun kabul edilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Eser sözleşmelerinde eserin sözleşme koşullarına göre yapılıp teslim edildiğini davacı birleşen dosya davalısı yüklenici şirket; iş bedelinin ödendiğini ise davalı birleşen dosya davacısı iş sahibi ispatlamalıdır. Taraflar arasında düzenlenen asıl ve ek sözleşmeler gereği üstlenilen edimin davacı yüklenici tarafından yerine getirilip getirilmediği, davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibine bir program teslimi ya da kurulumu yapılıp yapılmadığı açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu durumda yüklenicinin üstlendiği eseri tamamlayarak çalışır durumda teslim edip etmediği ya da davalı bilgisayarlarına kurup kurmadığı araştırılarak, davacı tarafından üstlenilen edimin yerine getirildiğinin tespiti halinde, Ek-2 nolu sözleşmede düzenlenen ücretlendirme şartları ve sözleşme hükümleri ile yapılan ödemeler göz önüne alınarak tarafların talepleri hususunda değerlendirme yapılması, bu konuda sözleşme konusu işten anlayan bilgisayar mühendisi ilave edilerek bilirkişi kurulundan ek rapor alınıp sonucuna göre asıl ve birleşen dava yönünden karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/01/2018 tarih, 2016/56 Esas, 2018/97 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Asıl davada davalı-birleşen davada davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Asıl davada davalı-birleşen davada davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 02/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.