Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1910 E. 2021/708 K. 05.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1910
KARAR NO: 2021/708
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI: 2015/666 Esas, 2018/635 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 05/04/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinin feshi nedeniyle iş bedelinin iadesi ve alacak talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında 09/07/2014 tarihli … yol yıkama ve temizleme aracı satın alma işine ait sözleşme akdedildiğini, bu sözleşme gereğince davalı tarafından 1 adet … yol yıkama ve temizleme aracı üretilerek müvekkili davacıya telim edildiğini, bunun karşılığında müvekkili tarafından davalıya 144.000,00 TL + KDV tutarındaki sözleşme bedelinin ödendiğini, ancak, davalı tarafından üretilen ve davacıya teslim edilen araçta meydana gelen arızalar ve bu arızaların devamlılığı sebebiyle aracın esas kullanım amacını gerçekleştiremediğini, davalı tarafından aracın sözleşmeye ve teknik şartname ile Makine Emniyet Yönetmeliği’ne aykırı imal edildiğini, bu arızaların davalıya bildirilmesine rağmen davalı tarafından giderilmediğini, bu nedenlerle, müvekkilinin sözleşmeden dönme koşullarının oluştuğunu, davacının, aracın ayıplı halini tesbit amacıyla Makine Mühendisleri Odası’ndan bilirkişi raporu aldığını ve söz konusu hizmet sebebiyle de 1.357,00 TL ödeme yaptığını, yine ayıplar sebebiyle sözleşmeden dönme iradesini davalı tarafa noter aracılığıyla bildirdiğini ve 256,26 TL noter masrafı yaptığını ileri sürerek davacı müvekkilinin sözleşmeden dönme hakkını kullandığı gözetilerek 169.920,00 TL sözleşme bedelinin 15/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte istirdatı ile sözleşme konusu aracın davalı tarafa iadesine, sözleşmeden haklı sebeple dönen davacı şirketin uğradığı 1.613,26 TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyli birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu makinenin, standart üretilen makinelerdan olmayıp davacının talebi ve direktifleri doğrultusunda, yine davacının hazırladığı teknik şartnameye uygun olarak üretilen bir makine olduğunu, sözleşme ve teknik şartnamenin davacı şirket yöneticileri ve mühendisleri tarafından hazırlandığını, makinenın üretim aşamasındaki her detayının, davacının yöneticileri ve mühendisleri tarafından kontrol edildiğini, talimatları ve onayları doğrultusunda üretim aşamasının tamamlandığını, testlerinin yapılarak davacıya teslim edildiğini, ayrıca, davalı şirket çalışanları tarafından davacı şirket çalışanlarına makine kullanım eğitimi de verildiğini; eğitimin verildiğine dair tutanağın taraf çalışanlarınca imzalandığını, davacı tarafından tutulan tek taraflı ve subjektif ifadeler içeren tutanakların gerçeği yansıtmadığını, üretilen makinenin şartnameye uygun olduğunu ve fonksiyonlarının yerine getirdiğini, davacının araç üretiminde teknik şartnameye göre değil, beklentilerine göre taleplerde bulunduğunu, davacı çalışanları tarafından verilen eğitimlerde makinanın düz yolda seyir halindeyken 2. ve 3. viteste kullanılabileceğini söylemesine rağmen davacı çalışanının meyilde 3. vitesle gitmeye çalıştığını, meyilde durduğundan 3. vitesle kalkış yapmaya çalışarak elektrik motoruna zarar verdiğini, müvekkili tarafından arızanın garanti kapsamında olmamasına rağmen iyi niyetli olarak ücret almadan giderildiğini, sözleşmede %20 meyille tırmanma kapasitesi olduğu belirtildiği halde davacı çalışanlarının daha yüksek oranda meyile sahip yollarda aracı zorladıklarını, makineyi verilen eğitimlere ve talimatlara aykırı olarak kapasitesinin üzerinde kullandıklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki 09/07/2014 tarihli sözleşme ve teknik şartname kapsamında; davalı yüklenici tarafından, dava konusu 2m3 kapasiteli … yol yıkama ve temizleme aracı imal edildiği, gerek emniyet ve güvenlik anlamındaki hususlar, gerek keşif esnasında yapılmış olan tespitler ve gerekse aracın operasyonu esnasında oluşan problemlere ilişkin davacı yanın sadece kendisinin imzasının bulunduğu tutanaklar göz önüne alındığında; dava konusu aracın, arızalarının ve ayıplarının giderilebilir nitelikte olduğu ve söz konusu bu arızaların imalattan kaynaklı gizli ayıp sonucu oluştuğu, keşif sırasında dinlenen taraf tanıklarının anlatımı ve dosya içeriğine göre davacı iş sahibinin gizli ayıpları ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin durumu davalı yükleniciye bildirdiği ve davalı yüklenici tarafından arızaların giderilmeye çalışıldığı, aracın hali hazırda çalışır vaziyette olduğu göz önüne de alındığında; bu kusurların, dava konusu aracın reddini gerektirir nitelikte olmadığı, yapılan imalatın, iş sahibinin kullanabileceği ve nısfet kaidelerine göre de kabule icbar edilebilecek derecede/nitelikte bulunduğu, bu durumda, davalının ayıptan doğan sorumluluğunda, sözleşmeden dönme seçimlik hakkının şartlarının oluşmadığı, dava konusu araçtaki gizli kusur durumuna göre bedel tenzili gerekip gerektiği noktasında yapılan incelemede; dava konusu aracın, standart bir üretim olmayıp özel amaca yönelik bir üretim olduğu, onarım durumuna dair fiyatlandırmanın piyasa koşulları içerisinde bulunmasının mümkün olmadığı ve mevcut durumda dosya içerisinde bu duruma dair bir değerlendirme somut belge ve bilgi bulunmadığı da göz önüne alındığı, ancak, davacı yanın ayıp oranında bedel indirimi talebinde bulunabileceğinin kabulünün gerektiği; teknik inceleme sonucunda, araçtaki ayıp oranının takdiren %25 olarak tespit edildiği, bu durumda, ayıp nedeniyle indirim tutarının, dava konusu aracın/eserin değeri olan 169.920,00 TL’nin %25’ine karşılık gelen 42.480,00 TL olarak hesaplandığı; bu nedenlerle, davacının, işbu davayı açmakta haklı ve hukuki yararının bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 42.480,00 TL’nin 15/05/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının yapmış olduğu 1.613,26 TL tespit masrafına ilişkin talebinin işbu davada haklılık durumuna göre yargılama giderleri içinde değerlendirileceği gözetilerek bu taleple ilgili ayrıca karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, 10/06/2016 tarihli bilirkişi kurul kök raporda sözleşmeden dönme haklarını kullanabilecekleri ve satış bedelinin tahsilinin mümkün olduğunun belirtildiğini, 06/02/2017 tarihli bilirkişi kurul 1. ek raporunda, %25 oranındaki ayıp tespitinin ne şekilde ve nasıl yapıldığına herhangi bir açıklama yer almadığını, mahkemece1. ek raporda belirlenen %25 ayıp oranının hangi verilere göre belirlendiğinin tespiti amacıyla aynı bilirkişilerden 2. ek rapor aldırılmasına karar verildiğini, ancak bilirkişilerin 2. ek raporunun 1. ek raporu bilimsel verilere dayandırma amacını karşılayamadığını ve %25 ayıbın gerekçesini oluşturamadığını, aracın özel üretim olmasının, araç parçalarının piyasada bulunmayacağı, fiyatlarının belirlenemeyeceği anlamına gelmeyeceğini, araç rot kolu, araç moturu, araç aksı vs parçaların tüm otomotiv sektöründe kullanılan bilinen parçalar olup fiyatlandırılmasının mümkün olduğunu, dava konusu aracın çalıştırılarak hareket ettirilmeden, yol süpürme ve yıkama faaliyetini yerine getirip getirmediği tespit edilmeden, belirlenen ayıp oranının kabulüne imkan olmadığı gibi araç çalışır vaziyette iken makine mühendisleri odasından alınan raporda, aracın süpürme ve yıkama faaliyetini yerine getirmediği açıkça tespit edilmişken, işbu raporun dikkate alınmadığını, dolayısıyla söz konusu raporun dikkate alınmaksızın çalışmayan dava konusu araç üzerinde yapılan sınırlı incelemeler sonucu oluşturulan rapor ve hükmün hatalı olduğunu, teslimden itibaren 4 ay içinde sadece yazılı kayıt altına alınan 15 den fazla arıza halinin sözleşmeden dönme şartlarını oluşturamayacağının belirtilmesinin hukuksuzluk olduğunu, müvekkili tarafından tutulan üm arıza tutanakları ve tarafsız bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu aracın kullanıldığı her gün arıza verdiğinin, çöp toplama ve kent temizliğini Belediye Başkanlığı nezdinde yerine getiren müvekkili şirketin araçtan tam olarak faydalanamadığının açık olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında; 09/07/2014 tarihli “… Yol Yıkama ve Temizleme Aracı Satın Alma İşi” başlıklı sözleşme akdedilmiştir. Bu sözleşme ile davalı yüklenici sıfatıyla, davacı şirkete 1 adet … yol yıkama ve temizleme aracı üretme işini üstlenmiştir. Sözleşmede işin bedeli 144.000,00 TL + KDV olarak belirlenmiştir. Sözleşmenin “garanti ” başlıklı 9.1.maddesinde, sözleşme konusu aracın geçici kabul tarihinden itibaren 2 yıl süreyle davalı şirketin garantisinde olduğu, aracın sözleşme hükümlerine uygun olacak şekilde davacıya teslimi ve davacı tarafından kabulünün yapıldığı tarihiten itibaren garanti süresinin başlayacağı düzenlenmiştir. Davacı tarafından davalı yükleniciye gönderilen Kadıköy …Noterliği’nin 07/05/2015 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle, sözleşme konusu aracın tesliminden itibaren, gerek eğitimler esnasında, gerekse saha çalışmalarında, devamlı olara arızalandığı, bu arızalar nedeniyle aracın esas kullanım amacı olan yol yıkama ve temizleme fonksiyonlarını tam olarak yerine getiremediği, oluşan arızaların davalıya yazılı ve sözlü olrak defalarca bilidirildiği, aracın teslim alınıp arızaların giderilmeye çalışıldığı, ancak yapılan onarımardan sonuç alınamadığı, aracın arızalanmasının önüne geçilemediği, aracın taraflar arasında yapılan sözleşmeye, teknik şartnamenin 7. ve 14. Maddelerine ve Makine Emniyeti Yönetmeliği’ne uygun imal edilmediğinin tespit edildiği belirtilerek TBK’nın 475/1-a maddesi gereğince sözleşmeden dönme seçimlik haklarını kullandıkları, sözleşme gereğince ödenen iş bedelinin 3 iş günü içerisinde taraflarına iade edilmesi ihtar edilmiştir. Taraflar arasında sözleşmeye, içeriğine, iş bedeline ve aracın davalı tarafça üretilerek davacı iş sahibine teslim edildiğine yönelik bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; aracın sözleşme şartlarına ve teknik şartnameye uygun olarak üretilip üretilmediği, araçta meydana gelen arızaların üretim kaynaklı mı, yoksa kullanım kaynaklı mı olduğu, bu kapsamda, davacı iş sahibinin sözleşmeyi haklı nedenle feshetme şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır. Dosya kapsamından, davalı tarafca üretimi ve satışı gerçekleştirilen yol yıkama ve süpürme aracının 09/07/2014 tarihli sözleşme kapsamında davacı tarafça alımının gerçekleştirildiği, Kasım 2014 tarihinde teslimi gerçekleştirilen araçta, teslimden itibaren yaklaşık 4 ay içerisinde yazılı olarak kayıt altına alınan 15 tane arıza olayının yaşandığı, bunun üzerine davacı tarafça Makina Mühendisleri Odası’ ndan 06/04/2015 tarihli tespit yaptırıldığı, hazırlanan raporda “…aracın, kullanım amacı olan; yol yıkama ve temizleme fonksiyonlarını tam olarak yerine getirmediği, sözleşme ve teknik şartnamenin 7.ve 14. madde yükümlülüklerini karşılamadığı ve toplamda 20 olumsuz/uygunsuz durum kaydının yer aldığı” nın belirtildiği, alınan rapor gereğince istinafa konu eldeki sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talepli davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 477/3. ( 818 sayılı BK’nın 362/3.) maddesi “Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.”hükmünü içermektedir. Yüklenicinin iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; iş sahibi, açık ayıplarda 6098 sayılı TBK’nın 474 ( 818 sayılı BK’nın 359), gizli ayıplarda ise 6098 sayılı TBK’nın 477. (818 sayılı BK’nın 362.) maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, 6098 sayılı TBK’nın 475. (818 sayılı BK’nın 360.) maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Ayıplı eser, sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya olmasından vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda ya da eserde sözleşme ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Ayıp, malın sözleşmeye göre taşıması gereken nitelikleri taşımaması hâli veya bu hususta özel bir hüküm olmasa da sözleşmenin niteliği ve içeriği dikkate alındığında, malda mevcut olması gereken vasıfların eksikliği şeklinde ortaya çıkacaktır. Bu çerçevede ayıp kavramının içeriği belirlenirken öncelikle; sözleşme hükümlerine bakılmalıdır. Sözleşme ele alınırken bakılacak ilk husus, taraflar arasında eserdeki vasıfların neleri içermesi konusunda açık bir anlaşmanın olup olmadığıdır. Üzerinde anlaşma olmayan durumda ise sözleşmenin yorumundan hareketle tarafların zımnen bu konuda bir anlaşma yapıp yapmadıklarına bakılacaktır. Zımnî anlaşmanın dahi olmadığı durumlarda, sözleşmenin tümü dikkate alınacak ve dürüstlük kuralına göre eserin taşıması gereken vasıflar belirlenecektir. Bu anlamda ayıp, eserin sözleşmeye göre taşıması gereken nitelikleri taşımaması hâli veya bu hususta özel bir hüküm olmasa da, sözleşmenin niteliği ve içeriği dikkate alındığında, mülga 743 sayılı MK’nın 2. maddesi gereği eserde mevcut olması gereken vasıfların eksikliği şeklinde ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla ayıp, iki ayrı anlam içermektedir. Bunlardan ilki, yüklenicinin eserde gerçekleşeceğini taahhüt ettiği niteliklerin mevcut olmaması hâlidir. Sözleşmede üzerinde anlaşılan vasıf eksik olmasına rağmen eser teknik açıdan kusursuz da olsa, yine de ayıplıdır. Hatta eser, sözleşmede kararlaştırılan vasfı taşımadığından dolayı daha değerli veya sağlam dahi olsa yine de ayıplıdır. Zira yüklenici, herhangi bir şekilde kullanıma uygun olanı değil, sözleşmede kararlaştırılan koşullara göre eseri yapmakla yükümlüdür. İkinci anlamda ayıp ise, eserin vasıflarının önceden kararlaştırılmamış olmasına rağmen, dürüstlük kuralı gereği eserin kendisinden beklenen yararı gerçekleştirmeye elverişsiz olmasıdır. Başka türlü kararlaştırılmış olmadıkça, yüklenici kullanılmaya elverişli normal bir eserin kalitesinde bir eser teslim etmekle yükümlüdür. Eserin normal yapısı, onun çeşidi ve kullanım amacına göre belirlenecektir. Yüklenici, herhangi bir şekilde kullanmaya elverişli bir eser değil, somut sözleşmedeki kullanım amacına elverişli bir eser teslim etmekle yükümlüdür. Son olarak, ayıp kavramı “nispi” bir kavramdır. Zira, eserin ayıplı olması somut sözleşmenin içeriğine bakılarak anlaşılacaktır. Bunun tespiti için de yukarıda açıkladığımız üzere sözleşmede aranan özelliklerle, eserin fiilen taşıdığı özellikler karşılaştırılacak veya sözleşmede kararlaştırılmamış dahi olsa lüzumlu vasıfların mevcut olup olmadığına bakılacaktır. Dolayısıyla, eserdeki ayıp her sözleşme ilişkisine göre farklılık gösterebilecektir. Ayıba ilişkin yapılan açıklamalardan sonra eserin ayıplı olması hâlinde iş sahibinin ayıplı imalat nedeniyle kullanabileceği haklara değinmekte yarar vardır. TBK’nın 478.maddesine göre, ayıbın varlığı ile muayene ve ihbar mükellefiyetinin yerine getirildiği hâllerde iş sahibinin üç hakkı mevcuttur. Bunlar iş sahibine, eseri kabulden kaçınma (sözleşmeden dönme), ücretin indirilmesi, eserin tamiri (onarımı) ve tazminat talep etme haklarını tanımaktadır. Bunlardan ilk üçü seçimlik talepler olup, iş sahibi bunlardan birini kullanabilir; ancak, iş sahibinin seçim hakkı, bu olanakların her biri için mülga 818 sayılı BK’nın 360. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesiyle sınırlıdır. Buna karşın, ayıbı takip eden zararlara ilişkin tazminat talebi, seçilen diğer olanaklarla (eseri kabulden kaçınma, ücretin indirilmesi veya onarım) birlikte kullanılabilir. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı iş sahibi tarafından davalı yükleniciye, … yol yıkama ve süpürge aracı imalatına ilişkin sipariş verilmiş, yüklenici tarafından imal edilen araç davacıya teslim edildikten sonra davacı iş sahibi, teslim edilen makinenin ayıplı olduğunu iddia ederek sözleşmenin feshi ile birlikte ödenen bedelin iadesini talep etmiş ve dosyaya araçta tespit edilen arızalara ilişkin olarak kendileri tarafından tutulan 01/12/2014 , 11/12/2014, 18/03/2015, 27/03/2015, 06/04/2015, 08/04/2015, 09/04/2015, 18/04/2015, 20/04/2015 ve 21/04/2015 tarihli tutanaklar ile taraflarınca 06/04/2015 tarihinde Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanlığı ‘ na başvuru yapılması sonucu, oda tarafından atanan bilirkişi aracılığıyla dava konususu araç üzerinde yapılan inceleme akabinde makine mühendisi … tarafından hazırlanan 06/04/2015 tarihli bilirkişi mütalaasını sunmuştur. Dosya içerisinde yer alan ve yerel mahkemece hükme esas alınan, 22/04/2016 tarihinde Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa kampüsüne çekici ile getirilen dava konusu araç üzerinde piston kolunun rot kolu ile bağlantı noktasından kırılması sebebiyle sadece ileri geri manevra yaptırılmak suretiyle yapılan inceleme akabinde makine mühendisleri … ile … ve hukukçu Yrd.Doç.Dr. … tarafından hazırlanan 10/06/2016 tarihli bilirkişi kurul kök raporu ile aynı bilirkişi tarafından düzenlenen 06/02/2017 tarihli bilirkişi kurul 1. ek raporu ile 14/03/2018 tarihli 2. ek raporda ; dava konusu … araçta saptanan ayıp ve eksikliklerin, aracın mevcut durumunun çalışmasına engel olmamakla birlikte belirtilen hususların eksikliğinin araçtan elde edilecek faydayı azalttığı, aracın teslim tarihinden bu yana kullanıldığı ve hali hazırda kullanılabilecek durumda olması dikkate alındığında, sözleşme bedelinin tamamının iadesi yerine, araçta ayıp oranında %25 oranıda indirim yapılmasının makul olacağı, aracın arıza ve ayıplarının giderilebilir nitelikte olduğu, ancak dava konusu aracın standart bir üretim olmadığından onarımına dair fiyatlandırmanın piyasa koşullarında yapılamayacağı sonucuna varılmıştır. Dosya kapsamında, aracın arızalarının davalı tarafça giderilmesine ilişkin servis kayıtları ile iş emirlerinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu itibarla, davalının yaptığı tamirlerin niteliğini belirlemek mümkün olamamaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporlarında, çalıştırılmayan araç üzerinde yapılan inceleme sonucunda tespit edilen ayıp ve arızaların, dosya içinde bulunan 29 maddeden oluşan teknik şartnamede yer alan teçhizatlara ilişkin olup olmadığının araştırılmadığı, makinenin başlangıçta ayıplı olduğu olmadığının saptanmadığı, %25 ayıp oranına hangi tespitler sonucunda varıldığının denetime elverişli şekilde açıklanmadığı, bu suretle bilimsel veri içermeyen ve eksik inceleme sonucu hazırlanan bilirkişi raporuna istinaden mahkemece verilen kararın isabetsiz olduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece yapılacak iş, öncelikle davalı taraftan sözleşmeye konu aracın tamirine ilişkin servis kayıtları ile iş emirlerinin getirtilerek, İTÜ otomotiv bölümünden seçilecek 3 kişilik bilirkişi kurulu ile sözleşmeye konu aracın çalıştırılıp araç üzerinde yeniden inceleme yapılarak araçtaki var olan, tekrarlanan ve davalı yanca giderilemeyen arızaların neler olduğu ve bu arızaların kaynağının tespiti, bunun tespiti için de teknik şartnamede aranan özelliklerle, eserin fiilen taşıdığı özelliklerin karşılaştırılmasının yapılarak veya sözleşmede kararlaştırılmamış dahi olsa lüzumlu vasıfların mevcut olup olmadığına bakılması, dürüstlük kuralı gereği eserin kendisinden beklenen yararı gerçekleştirmeye elverişli olup olmadığının, mevcut ve tekrarlanan arızalar nedeniyle davacı iş sahibinin eseri kabulden kaçınma hakkının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ile ayıbın sözleşmenin feshini gerektirir nitelikte olmaması halinde ise, Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarına göre bedel indiriminde “nispi metot” uygulanarak bedelden indirim oranının bulunması, davacının ödediği bedelden bulunan bedelin düşülmesi suretiyle sonucuna uygun karar vermekten ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/06/2018 tarih, 2015/666 Esas, 2018/635 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.