Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1907 E. 2019/389 K. 27.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1907
KARAR NO : 2019/389
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/05/2017
NUMARASI : 2016/741 Esas, 2017/294 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 27/03/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, HMK m. 353 hükmü gereğince duruşmasız olarak dosya üzerinde HMK m. 355 hükmü gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda, sair taleplerinin reddi ile;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan KDV farkı nedeniyle alacak talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından usulünce istinaf edilmiştir. Davacı şirket arsa sahibi; davalı şirket ise yüklenicidir. Davacı arsa sahibi şirket, taraflar arasında imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince sözleşme kapsamında sahibi olduğu arsayı davalı yükleniciye satışı nedeniyle toplam (620.762,38 TL + %18 KDV) 732.499,61 TL bedelli fatura kestiğini, oysa davalı yüklenici tarafından kendisine devri yapılan toplam 8 adet bağımsız bölüm için aynı satış bedeli üzerinden %1 ‘lik KDV oranı ile (620.762,38 + %1 KDV) toplam 626.970,02 TL tutarlı fatura kesildiğini ileri sürerek KDV oranındaki fark nedeniyle oluşan 105.529,59 TL fark tutarı kadar alacaklı bulunduğunu belirterek bu zararın tahsilini talep etmiştir. Davalı yüklenici şirket ise, edimlerin para yerine taşınmaz olarak ifa edildiğini, her bir bağımsız bölüm alanının 150 m2 ‘nin altında olması nedeniyle %1 KDV oranlı fatura kestiklerini bunun mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, KDV’den sorumluluk bakımından sözleşmede bir hüküm bulunmadığını, yüklenicinin KDV indiriminden faydalanmasının bir hak olduğunu, tarafların sıfatlarına göre KDV yükümlülüklerinin farklı olmasının haksız bir kazanç sayılmayacağını belirterek davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı arsa sahibi şirket vekili istinaf talebinde özetle; önceki bilirkişi raporları arasındaki çelişkileri gideren son bilirkişi kurulu raporunda davadaki talepleri kadar alacaklı oldukları belirlendiği halde; mahkemece, somut olaya uymayan içtihatlara dayanılarak verilen red kararının hatalı olduğu belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Tüm dosya kapsamına göre taraf şirketler arasında 09.07.2012/16135 yevmiye sayılı usulünce düzenlenmiş kat karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğu, sözleşmenin ifayla sonuçlandığı, sözleşmede KDV’den kimin sorumlu olacağına dair bir hüküm bulunmadığı, KDV’ye esas taşınmaz bedelinde bir uyuşmazlık olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı arsa sahibinin davaya konu ettiği husus, kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında daha işin başında sözleşmenin ifası sırasında davalı yükleniciye satışı yapılmak suretiyle devrini yaptığı taşınmazın satış bedeli üzerinden ödediği (%18 KDV) KDV tutarı ile, işin sonunda kendisine devredilen taşınmaz bedeli üzerinden yüklencinin ödediği (%1 KDV) KDV miktar arasındaki farkın tahsili talebidir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 27.09.2018 gün ve 2018/645-3469 sayılı ilamında da atfı yapılan Danıştay 9. Dairesi’nin 2005/2439 Esas, 2007/468 Karar sayılı kararın da belirtildiği üzere, kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında işin başında yükleniciye devri yapılan arsa payı avans niteliğinde olup trampa niteliğinde bir ticari faaliyet olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından, başka bir ifadeyle arsanın yüklenicinin kullanımına terkedilmesi işleminin arsanın değerlendirilmesine yönelik bir tasarruf olduğunun kabulünün gerektiği ve bu nedenle trampa olmadığından KDV tahakkukunu da gerektirmediğinden davacı arsa sahibinin davalı yükleniciden KDV fark bedel talebinde bulunamaz. O halde, davacı tarafça itiraz edilip dava açılması halinde tahakkuk ettirilen KDV’nin iptali mümkün olup davalı yükleniciden talep edilemeyeceğinin anlaşılmasına göre davanın reddine karar verilmek üzere mahkeme kararının HMK ‘nın 353/1-b/2 maddesi hükmü uyarınca gerekçe yönünden ortadan kaldırılarak belirtilen nedenlerle davanın reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,
2-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/05/2017 tarih ve 2016/741 Esas, 2017/294 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK ‘nın 353/1-b/2 hükmü uyarınca gerekçe yönünden ortadan KALDIRILMASINA,
3- Davanın REDDİNE,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN
1-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 31,40 TL harcın peşin alınan 1.802,19 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 1.770,79 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 11.192,37 TL TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça karşılanan 101,00 TL tebligat ve posta gideri, 1.850,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.951,00 TL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının ödediği 700,00- TL bilirkişi ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Dava açılırken peşin yatırılan avansın kullanılmayan kısmının iadesine,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN
1-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
2-Davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 30,80 TL posta gideri olmak üzere toplam 116,50 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 27/03/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.