Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1901 E. 2021/1046 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1901
KARAR NO: 2021/1046
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2018
NUMARASI: 2016/396 Esas, 2018/958 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 31/05/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında davalının davacı müvekkiline iplik bükümü işini yapması konusunda anlaşma yapıldığını, bu iş kapsamında davacı müvekkili tarafından düzenlenen faturaların davalı yanın defterlerine işlendiğini, davalının faturalara süresi içerisinde itiraz etmediğini, akabinde taraflar arasında 05/12/2013 tarihli mutabakat mektubu imzalandığını, davalı tarafça 21.533,48 TL borcun kabul edildiğini, borcun likit olduğunu, borcun ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamında 2013 yılı Ağustos ayında davacı şirketin çalışanlarının hatası sebebiyle teslimatı gerçekleştirilen ürünlerdeki hatalar ve icra takibine konu faturalandırılan işlerin ayıplı olması nedeniyle taraflar arasında uyuşmazlık çıktığını, davacı şirket tarafından ticari ilişki gereği satımı ve teslimi gerçekleştirilen toplam 23.380 metre ürünün müvekkili şirkete ayıplı olarak teslim edildiğini, 2.130 mt. kumaşın “fikse farkından dolayı çözgü boyu izler” sebebiyle, 3.450 mt. ipliğin “tursuz” olması sebebiyle, 1.800 mt. kumaşın “fikse farkından dolayı atkı boyu izler” sebebiyle, 3.200 mt. kumaşın “fikse farkından dolay çözgü boyu izler” sebebiyle, 9.600 mt. kumaşın 50/96 çözgünün içinde 100/144 turlu farklı iplik bulunması” sebebiyle, 3.200 mt. kumaşın ise “fikse farkından dolayı atkı boyu izler” sebebiyle ayıplı mal olduğunun anlaşıldığını ve bu hususun davacı şirkete bildirildiğini, ipliklerde mevcut olan ayıpların ancak ürünler kullanılmaya başlandığında anlaşıldığını, ürünlerde mevcut ayıp nedeniyle müvekkili şirketin üretime geçtiği ve ürünleri kullanıma başladığı sırada anlaşılması sebebiyle müvekkilinin 20.439,00 USD zarara uğradığını, ayıplı malların halen müvekkilinin deposunda bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu hükme esas alınarak taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacı yanın bakiye iş bedelinin davalı yanca ödenmediği, kumaşlarda var olduğu iddia edilen hataların ayıp sayılamayacağı ve alacağın likit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında davalı tarafın 21.553,48 TL borçlu olduğunun tespiti ile bu miktar üzerinden itirazın iptali ve takibin devamına, 21.553,48 TL’ye takipten tahsile kadar ticari avans faizi uygulanmasına, 21.553,48TLTL’ye %20 icra inkar tazminatı uygulanmasına karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemece, 29/05/2018 tarihli bilirkişi heyet raporunun taraflarına tebliğ edilmeyerek 19/07/2018 tarihli mazeret bildirdikleri celsede karar verilmesinin açıkça usul ve yasalara aykırılık teşkil ettiğini, 29/05/2018 tarihli bilirkişi raporuna ilişkin itirazlarının dosya içerisine girme imkanının engellendiğini, bu itibarla savunma haklarının kısıtlandığını, bilirkişi raporunun taraflara tebliğinin zorunlu olduğunu, tebliğ edilmeden hüküm kurulamayacağını, mahkemece 29/05/2018 tarihli bilirkişi raporunun taraflarına tebliğ edilmemesinin yanı sıra, 19/07/2018 tarihli celseye ilişkin sözlü yargılama ihtarı gerçekleştirilmediğini, öte yandan yine aynı celseye ilişkin mazeretlerinin kabul edilmeyerek hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, taraflarına tebliğ edilmeyen ve mahkemece hükme esas alınan 29/05/2018 tarihli bilirkişi raporu ile ürünlerde ‘sıkıntı’ olduğu beyan edilmesine rağmen, ürünlerin ayıplı olup olmadıkları hususunda sonuç kısmında tespit yapılmadığını, yetersiz raporun hükme esas teşkil etmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur. Mahkeme kararına karşı davalı yanca hem esasa ilişkin, hem de usulü yönden itiraz edildiğinden öncelikle usulü yönden inceleme yapılması gerekmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi hükmü uyarınca, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklarıyla bağlı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasının 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının en önemli unsurudur. Aynı kanunun 280.maddesinde “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” denmektedir. Buradaki amaç tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun emredici nitelikteki 280. maddesine göre bilirkişi raporunun taraflara tebliği zorunludur. Bu emredici hüküm karşısında mahkemece bilirkişi raporunun davalı tarafa tebliğ edilmemesi savunma hakkının kısıtlanması sureti ile hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir. Bu kanun maddeleri ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı vekiline savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde bilirkişi raporu tebliğ edilmeden yargılamaya devam edilerek esasa ilişkin karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde, bilirkişi raporunun davalı vekiline tebliğinin sağlanması sonucunda, oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2018 tarih, 2016/396 Esas, 2018/958 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 31/05/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.