Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1845 E. 2021/514 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1845
KARAR NO: 2021/514
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/07/2018
NUMARASI: 2016/913 Esas, 2018/727 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ:11/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı taraf ile müvekkili şirket arasında gerçekleşen ticari faaliyet sonucunda doğan borca yönelik tanzim edilmiş ilgili faturalara borçlu/davalı tarafından itiraz edilmediğini ve ilgili faturalar cari hesap ekstresine kaydedildiğini, takip bedeli 78.484,46 TL üzerinden icra takibine geçildiğini, davalı tarafın 01/08/2016 tarihli itiraz dilekçesi ile takibin durduğunu, ilgili itirazın iptali için bu davayı açtıklarını, davalı tarafın borcunu bildiği halde, kötü niyetli olarak ödeme emrine itiraz ettiğini, TTK 21. maddesinin ”Ticari İşletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” amir hükmü gereğince ; davalı şirketçe 8 günlük itiraz süresinde itirazda bulunulmadığından faturaların içeriğinin kabul edildiğini, ilgili faturalar borcundan dolayı davalı şirket ile müvekkili şirket arasında cari hesap ilişkisi mevcut olduğunu, cari hesap ekstresinin mevcut durumu gerçek olarak ortaya koyduğunun tespiti halinde bu alacağın likit sayılması gerektiğini, uygulanan faiz 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’da belirtilen yasal faiz olduğundan bu itirazın da yersiz olduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ve takibin devamına, davalının takip miktarının en az %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının dava dilekçesine belirtmiş olduğu talepleri haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, müvekkili şirket kayıtlarında yapılan araştırma neticesinde davacı şirkete müvekkil şirketin kesinlikle böyle bir borcunun bulunmadığını, müvekkil şirket tarafından davalı şirketten ürün sipariş edildiğini ancak bahse konu ürünlerin tamamen davalının kendi hatası ile gerek yazılı gerekse sözlü olarak defalarca uyarılmasına rağmen eksik ve hatalı olarak gönderildiğini, bu nedenle müvekkili şirketin zarar uğradığını, müşterileri karşısında çok zor durumlara düştüğünü, müvekkili şirket tarafından yasal süresi içerisinde bahse konu faturalarla ilgili olarak itiraz edildiğini ve yazışmalar yapıldığını, müvekkili şirket tarafından sipariş edilen ürünlerin davalı tarafından tam ve eksiksiz teslim edilmediğini, eksik gönderilen ürünlerin hiçbir şekilde kullanılmadığını ve buna ilişkin olarak müvekkil şirket tarafından 11/03/2016 tarihli 184249 sıra nolu 20.117,91 TL bedelinde ”Fire Kaybı Kumaş Bedeli, 11/03/2016 tarihli 184245 sıra no.lu 21.266,28 TL bedelli Dantel, 11/03/2016 tarihli 18243 sıra no’lu 7.679,40 TL bedelinde Fire Kesim faturaları ve müvekkil şirketin siparişlerini yerine getirememesi ve ticari kar kaybına uğramış olması sebebiyle 11/03/2016 tarihli … sıra no.lu 24.729,99 TL bedelli ”Reklamasyon” faturaları kesildiğini ve Bakırköy … Noterliği 16/06/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ekinde davacı şirkete gönderildiğini, aynı ihtarname ile müvekkili şirket tarafından kullanılmayan ürünlerin 3 gün içerisinde müvekkili şirket fabrika adresinden iade alınması veya ilgili ürünlerin iade edilebilmesi için yine aynı süre içerisinde teslimat adresinin bildirilmesinin istenildiğini ancak yine davacı tarafından herhangi bir dönüş yapılmadığını, müvekkili şirket tarafından ilgili ürünlerin kargo aracılığı ile gönderildiğini ancak davacı şirket tarafından teslim alınmadığını, bunun yanında müvekkili şirket tarafından 03.08.2016 tarihinde eksik kalan miktar için 7.642,00 TL ödemeye yapıldığını belirterek, davasının reddine karar verilmesini ve davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı tarafından ayıp sebebiyle düzenlene 3 adet iade faturasına ilişkin olarak usulüne uygun ayıp ihbarı yapılan ve ayıp olduğu tespit edilen ürün miktarının ekonomik değerinin 4.384,80 TL olduğu, davalının bu miktar dışındaki iade faturaların kapsamındaki iddialarının kabul edilmediği, 24.729,99 TL’lik reklamasyon faturası bakımından ise, taraflar arasında reklamasyonun karşılanacağına ilişkin bir yazılı sözleşmenin bulunmadığı, davalı tarafından reklamasyon konusu olan zararları ve bu zararlar itibariyle davacının ödediğine ilişkin herhangi bir delil sunulmadığından reklamasyon faturası kesilmesinin yerinde görülmediği, davacı ve davalının ticari defterleri itibariyle davacının davalıdan 78.484,46 TL alacaklı olduğu, bu miktardan ayıp ihbarı yapılarak iade tarihi itibariyle 74.099,66 TL alacaklı olduğunun kabul edilmesi gerektiği, alacağın likit olduğu gerekçesiyle, davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, davacının davasının 74.099,66 TL’lik kısmının kabulü ile Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, davacının davasının 4.384,80 TL’lik kısmının reddine, dava konusu alacak faturaya dayalı, likit ve bilinebilir olduğu, kötü niyetli itirazla takibin durmasına sebebiyet verildiği anlaşıldığından %20’sini oluşturan 14.819,93 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacının aldığı siparişleri hem istenilen kalitede yapamadığını hemde termininde teslim edemediğini, bu nedenle müvekkilinin uğradığı zararlara ilişkin sundukları bilgi ve belgelerin bilirkişi ve mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, müvekkili tarafından düzenlenen 4 faturaya ilişkin müstenidatların 28/03/2018 tarihli dilekçede açıklandığını, sundukları e-mail yazışmalarının iddialarını ispatladığını, tüm faturalarla ilgili olarak ayıp ihbarlarının usulüne uygun ve süresi içinde yapıldığını, mahkemece ürünlerde ayıp olduğunun tespit edildiğini ancak ayıp ihbarlarının yeterli görülmediğini, özellikle müvekkili şirket yetkilisi … tarafından yazılan 10/06/2016 tarihli e-mail yazışmasında ayıp durumunun belirtildiğini, 24.729,99 TL’lik reklamasyon faturasına ilişkin olarak, raporda ürünlerin tümünde ayıplar bulunduğunun ve bu ayıplara ilişkin ihbarların davacı şirkete iletildiğinin tespit edildiğini, yurtdışı müşterisinden gelen indirimlerin hesaplamalarının da beyan dilekçelerinde sunulduğunu, mahkeme tarafından bu husus gözetilmeden karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, halen müvekkilinde bulunan kumaşların yeniden incelenmesi dahil tüm beyanları doğrultusunda bir bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalı ile gerçekleşen ticari faaliyete ilişkin düzenlenen 9 adet faturaya davalı tarafından itiraz edilmediğini ve bu faturaların cari hesap ekstresine kaydedildiğini, TTK’nın 21.maddesi gereğince davalı şirket tarafından 8 günlük itiraz süresinde itirazda bulunmadığından faturaların içeriğini kabul edildiğini, ayrıca bu fatura içeriği mallarda eksiklik ya da bulunmadığını, varsa dahi herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığını, mail yoluyla ayıp ihbarında bulunduğu belirtilmiş ise de, TTK’nın 18/2.maddesi gereğince tacirler arasındaki ihbarların noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerektiğini, bu nedenle davalının fire zararına ilişkin 4.384,80 TL bakımından da davanın kabulü gerektiğini belirterek, kısmen ret kararının kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava, TBK’nın 470 vd. Maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi kapsamında cari hesap ilişkisi ve faturaya dayalı olarak iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalı vekili, ürünlerin eksik ve hatalı gönderildiğini, bu nedenle kendisinin ve ürün ve hizmet verdiği firmaların zarar uğradığını, bahse konu faturalara süresinde itiraz edildiğini, eksik ve ayıplı ifa nedeniyle davacıya 4 adet iade faturası kesilip ihtarname ile tebliğ edildiğini, ayrıca söz konusu ürünlerin iade alınmasının da istendiğini, davacı geri almayınca ürünleri kargoyla gönderildiğini ancak davacının teslim almadığını, ayrıca eksik kalan miktar için 03/08/2016’da 7.642,00 TL ödeme yapıldığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmamakla birlikte süregelen bir eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu, bu kapsamda davacı tarafından davalıya dantel kumaş üretimi ve tesliminde bulunulduğu hususunda taraflar arasında bir anlaşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için mali müşavir bilirkişiden 31/05/2017 tarihli rapor alınmış, ayrıca yerinde inceleme yetkisi verilerek tekstil mühendisi bilirkişiden 18/01/2018 tarihli teknik rapor ve 16/05/2018 tarihli ek rapor alınmıştır. Öncelikle, davalı tarafın ayıplı ifa savunmasına ilişkin olarak mahkemece HMK’nın 288 vd. Maddeleri gereğince mahallinde usulüne uygun keşif yapılarak, davalının ayıp iddialarına ilişkin olarak ayıplı olduğu iddia edilen bütün ürünlerin teknik bilirkişiye incelemelerinin yaptırılıp buna dair tespit ve gözlemler keşif tutanağına yazılarak tespit edilecek ayıplar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken HMK’da öngörülmeyen bir usul uygulanmak suretiyle bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilerek ayıp savunması hususunun mahkemenin denetim ve kontrolünde olmayacak şekilde bir incelemeye tabi tutulması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Ayrıca, tekstil mühendisi bilirkişi rapor ve ek raporunda, davalı iş yerinde 859 m lacivert dantel kumaş, 182 adet lacivert dantel kumaştan dikilmiş atlet ve 359 adet ekru dantel kumaştan dikilmiş atlet bulunduğu, bu kumaşların davalıya özel olarak üretildiği, kumaşların deseninin istenen kumaş numunesindeki desene göre daha seyrek örüldüğü ve düşük kalitede olduğu, ekru ve lacivert renk dantellerin ise desen görünümü ve kalitesi yönünden ayıplı olduğu, bu ayıpların açık ayıp niteliğinde olduğu, lacivert renk dantellerde aynı kumaş üzerinde bölgesel parlaklık-matlık ve lacivert kumaş topları arasında renk farklılıkları bulunduğu, bu durumun bu kumaşları ayıplı hale getirdiği, bu ayıplarında açık ayıp niteliğinde olduğu belirtilmekle birlikte, devamında lacivert dantel kumaşlara ilişkin parlaklık-matlık ve renk farklılığı ayıplarının davacıya ihbar edildiğinin ispata muhtaç olduğu belirtilerek, davalının 184249 nolu 20.177,91 TL’lik “859 kg fire kaybı kumaş bedeli” açıklamalı iade faturasına ilişkin ayrıntılı bir değerlendirmeye gidilmemiş, 184243 nolu 7.673,40 TL’lik “200 mt ekru dantel kumaş ve 150 mt lacivert dantel kumaşın fireli kesimi” açıklamalı iade faturası bakımından; ekru kumaş için 10/02/2016 tarihli e-mail ile ihbara bulunulduğu belirtilerek, buna ilişkin 4.384,00 TL (KDV dahil) fire zararı hesaplanmış, bu faturada geçen lacivert dantel kumaşla ilgili ek sayısının fazla çıktığına dair bir ayıba ve ayıp ihbarına dosyada rastlanmadığı gerekçesiyle bu kısma ilişkin bir hesap yapılmamış, … nolu 21.266,28 TL’lik “970 mt dantelin davacıya iadesi” açıklamalı faturaya konu ürünün davacıya teslim edildiğine dair herhangi bir delil sunulmadığı, … nolu 24.729,99 TL tutarlı faturanın gecikme nedeniyle kesildiği, geç teslimat nedeniyle zarara uğranıldığı iddiasının ispata muhtaç olduğu, ayrıca incelenen kumaşların deseninin istenen kumaş numunesindeki desene göre daha seyrek örülmüş ve düşük kalitede olduğu, desen görünümün ve kalitesi yönünden ayıplı olduğu, bu ayıbın açık ayıp olduğu, buna ilişkin davacıya süresinde bildirimdi bulunulduğu, ancak desen farklılığı nedeniyle davalının bir zararının oluşup oluşmadığının anlaşılamadığı belirtilmiştir. Davalı tarafça, davacıya gönderilen 08/02/2016 ve 10/02/2016 tarihli e-mail içerikleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı tarafça davaya konu ürünlerin tümüne ilişkin olarak davacıya süresinde ayıp ihbarında bulunulduğunun kabul edilmesi ve buna göre bir değerlendirme yapılarak ayıplı olduğu belirlenen ürünlere ilişkin olarak bir zarar hesabı yapılması gerekirken, tekstil mühendisi bilirkişi tarafından mahkemenin yargılama yetkisi alanına girilerek usulüne uygun bir ayıp ihbarında bulunulmadığı değerlendirmesi yapılarak bir kısım ayıp savunmalarına ve iade faturalarına ilişkin olarak gerekli teknik hesaplamanın yapılmamış olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Ayrıca, bilirkişi tarafından incelenen kumaşların deseninin istenen kumaş numunesindeki desene göre daha seyrek örülmüş ve düşük kalitede olduğu, desen görünümün ve kalitesi yönünden ayıplı olduğu belirlenmesine rağmen, bu duruma ilişkin olarak davalının bir zararının oluşup oluşmadığının anlaşılamadığı şeklinde görüş bildirilmiş olması da yerinde olmamıştır. Söz konusu ayıpların davalı bakımından usulüne uygun yapılacak teknik değerlendirmeyle bir nefaset kesintisi gerektirip gerektirmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. Davacı vekilince istinaf başvurusunda davaya konu faturalara davalı tarafça TTK’nın 21.maddesi gereğince 8 günlük süre içerisinde itirazda bulunulmadığından faturaların içeriğinin kabul edilmiş sayılacağı savunulmuş ise de, söz konusu kabul edilmiş sayılma faturaya konu ürünlerin bedeline ilişkin olup, bu durum faturaya konu ürünlere ilişkin olarak davalı tarafça ayıp savunmasında bulunulmasına ve bu kapsamda mahsup talep edilmesine engel teşkil etmemektedir. Yine davacı vekilince, davalı tarafın ayıp ihbarını TTK’nın 18/2.maddesinde düzenlenen yöntemlerden biriyle yapması gerektiği ileri sürülmüş ise de, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere, eser sözleşmesi kapsamında ayıp ihbarının yapıldığı hususu “hukuki işlem benzeri bir fiil” olması nedeniyle tanık da dahil olmak üzere her türlü delille kanıtlanabilir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2012/5185 Esas 2013/343 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, 6102 sayılı TTK’nın 18. Maddesindeki düzenleme ayıp ihbarını kapsamadığından tacirler arasındaki ayıp ihbarının da tanık dahil her türlü delille ispatlanması mümkündür. Ayrıca, bilirkişi tarafından davalının ayıp savunmasına ilişkin olarak değerlendirme yapılırken, davalı tarafça düzenlenen iade faturaları üzerinden hareket edilmesi, davalı tarafça ayıplı olduğu iddia edilen ürünler üzerinde mahallinde yapılacak inceleme temel alınarak bir hesaplamaya gidilmemesi de usulen hatalı olmuştur. Davalı tarafça geç ve ayıplı teslim nedeniyle yurt dışı müşterisinden indirimler yapıldığı ileri sürülerek bu nedenle de ayrıca zarar iddiasında bulunulmuş ve buna dayalı olarak düzenlenen … nolu 24.729,99 TL tutarlı reklamasyon faturası düzenlenerek bu meblağın davacı alacağından mahsubu istenmiş ise de, taraflar arasında yazılı bir sözleşme ve belirlenen bir teslim tarihi olmadığından davalı tarafça geç teslim kapsamında bir tazminat talebinde bulunulması mümkün olmadığı gibi, davacı tarafça bu zarar iddiasına ilişkin olarak yurt dışı şirketten gönderildiği belirtilen 22/02/2016 tarihli ürün azaltılacağına dair mesaj dışında bir delil de dosyaya sunulmamıştır. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yine davalı tarafça bir kısım ayıplı ürünlerin davacıya iadesine ilişkin olarak düzenlenen … nolu 21.266,28 TL’lik iade faturasına konu ürünlerin davacı tarafından teslim alınmadığı, davalı tarafça belirtilmiş olduğundan bu iade faturasına dayalı olarak da davalı tarafın bir mahsup talep hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir. Her ne kadar davalı tarafça cevap dilekçesinde takipten sonra 03/08/2016 tarihinde 7.642,00 TL’lik bir ödeme daha yapıldığı belirtilmiş ise de, istinaf dilekçesinde bu yöne ilişkin bir istinaf itirazı ileri sürülmediğinden HMK’nın 355.maddesi gereğince Dairemizce bu yönden bir istinaf değerlendirmesi yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin reddi, davalı vekilinin istinaf talebinin ise kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, davalı vekilinin istinaf talebinin ise KISMEN KABULÜNE, 2-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/07/2018 tarih, 2016/913 esas, 2018/727 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,00 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 20,70 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 7-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 8-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.