Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1794 E. 2021/511 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1794
KARAR NO: 2021/511
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI: 2015/1167 Esas, 2018/727 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ :11/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 26/10/2015 tarihinde 12-13-14 Kasım 2015 tarihleinde düzenlenecek olan … fuarında davalıya ait standın projelendirilmesi kurulması ve sökülüp taşınmasını kapsayan sözleşme imzalandığını, sözleşme bedelinin 15.340,00 TL olduğunu, bu bedelden 6.500,00 TL’nin peşin ödendiğini, kalan 8.840,00 TL’nin ödenmemesine yönelik davalı aleyhine başlatılan takibe itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafın sözleşme gereği 11/11/2015 tarihinde teslim etmesi gereken işi zamanında teslim etmediğini, 12/11/2015 tarihinde tüm firmaların stantlarının fuarda eksiksiz olarak yer aldığını, ancak davalının stant alanı montaj ve demontajı ve tasarım projesini gerçekleştirmediğini, oturmak için masa ve sandalyelerin gelmediğini, aksesuarların yerleştirilmediğini, bu gibi sebeplerle üstlenilen işin sözleşmeye göre zamanında yerine getiremeyen davacının sorumlu ve kusurlu olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece, davalı tarafın standın zamanında bitirilmediğini ve zararının oluştuğunu somut bilgi ve belgelerle ispatlayamadığı, alınan bilirkişi raporuna göre tarafların ticari defterlerine göre davacının davalıdan 9.340,00 TL alacağı bulunduğu, takipten sonra yapılan 3.500,00 TL’lik ödemenin tahsilde dikkate alınması gerektiği, buna göre takipte talep edilen 8.840,00 TL’lik asıl alacağın yerinde olduğu, bu miktar üzerinden hesaplanan işlemiş faizin ise 456,73 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddine, davalının İst Anadolu … İcra Dairesinin … sayılı icra dosyasında 8.840 TL asıl alacak ve 456,73 TL faiz olmak üzere toplamda 9.296,73 TL’ye ilişkin olarak yapmış olduğu itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren avans faiz işletilmek suretiyle takibin devamına, %20 icra inkar tazminatı olan 1.768 TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, takip tarihinden sonra yapılan ödeme ve ödemeye ilişkin faizlerin infaz aşamasında nazara alınmasına, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, taraflar arasındaki sözleşmenin 6.b maddesinde sözleşme tarihinden itibaren aylık %5 faiz şartının kabul edilmediğini, sözleşmenin 6.maddesinde çekle ödeme yapılacaksa çekin 16/11/2015 tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalının nakden ödeme yapmadığı gibi çek de vermediğini, taraflar arasında kararlaştırılan faiz oranının mahkemece değiştirilmesinin sözleşme özgürlüğüne aykırı olduğunu belirterek, kısmen kabule ilişkin kararın kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafında, cevap dilekçesindeki anlatımlarını tekrar ederek, ayıp ihbarının bir şekle tabi olmadığını, müvekkilinin bildirdiği tanıklardan sadece …’ın dinlendiğini, diğer tanıklarının dinlenmediğini, hatta diğer tanıkların ihzar masrafları yatırıldığı halde ihzarların da çıkarılmadığını, sözleşmeye göre 30/10/2015 tarihinde 6.500,00 TL nakit olarak, geri kalan kısmın ise 30/12/2015 vadeli çek ile ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bakiye borcun vadesinin 30/12/2015 olduğunu, takibin ise 30/11/2015’de, borcun vadesi gelmeden başlatıldığını, icra takibinin başlatıldığı tarihte borcun henüz muaccel hale gelmemiş olduğunu, bu nedenle davacı tarafın icra takibi başlatmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının ayıplı ifası nedeniyle TBK’nın 227.maddesi gereğince seçimlik haklarından “ücrette indirime gidilmesi” haklarını kullandıklarını verdikleri dilekçelerinde belirttiklerini, ancak mahkemece bu hususta bir inceleme yapılmadığı gibi bilirkişi raporunda da bu hususta bir değerlendirme yapılmadığını, bakiye borcun vadesi henüz gelmemiş olmasına rağmen muaccel olmamış alacak için vadeden önce faiz hesaplaması yapılmasının ve faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir. Dava, TBK’nın 470 vd. Maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesine dayalı olarak bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davacı eser sahibi, 26/10/2015 tarihli sözleşme kapsamında “davalıya ait standın projelendirilmesi, kurulması ve sökülüp taşınması” işine ilişkin 15.340,00 TL’lik sözleşme bedelinin bakiye 8.840,00 TL’sinin ödenmediğini ileri sürmüş; davalı iş sahibi ise, işin zamanında teslim edilmediğini, 12/11/2015 tarihli fuarda standın montajının gerçekleştirilmediğini belirterek davının reddini talep etmiştir. Mahkemece, davalı tarafça standın zamanında bitirilmediği ve zararın oluştuğu savunmasının somut bilgi ve belgeyle ispatlanamadığı gerekçesiyle, yazılı olduğu şeklide karar verilmiştir. Taraflar arasında davaya konu işe ilişkin olarak, 26/10/2015 tarihli sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşmeye göre, işin konusu İstanbul Tüyap Fuar Merkezi’nde 12-14 Kasım 2015 tarihinde düzenlenecek olan faurdaki 56 m²’lik stand alanı için tasarım projesine ve sözleşmesine uygun şartlarda stand montaj ve demontaj kiralama şeklindedir. Teslim süresi 11/11/2015 çalışma saati bitimine kadardır. Sözleşme bedeli KDV dahil 15.340,00 TL olup, bunun 6.500,00 TL’si 30/10/2015 tarihinde nakit hesaba havale şeklinde, 8.840,00 TL’si 16/11/2015 tarihinde ödeneceği belirtilen 30/12/2015 tarihli çekle yapılacaktır. Davalı tarafça sözleşmeye konu işin eksik ve ayıplı olarak yerine getirildiği savunulmuş, bu savunmanın ispatına ilişkin olarak cevap dilekçesi ile birlikte süresinde sunulan delil dilekçesinde, diğer bir kısım delillerinini yanında tanık ve yemin delillerine de dayanılmış, 3 adet tanık ismi bildirilmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı hususları tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Mahkeme tarafından davalı tanıklardan sadece biri dinlenmiş, diğer davalı tanıkları dinlenmemiştir. Mahkemece 2. celsenin 4 nolu ara kararıyla, davalı tarafa bildirdiği tanıklardan ikisini hazır etmesi ve tanık masrafını yatırması için ihtaratlı kesin süre verilmiş, davalı vekilince aynı gün sunulan dilekçeyle iki tanık ismi bildirilmiş, yine aynı tarihte iki tanık için belirtilen gider avansı da yatırılmıştır. Mahkemece buna rağmen davalı tanıklarına tebligat çıkartılmamış, 3.celse davalının hazır ettiği bir tanık dinlenmiş, hazır edilemeyen diğer tanığa davetiye çıkarılmasına dair ara karar kurulmuş, ancak yine bir tebligat çıkartılmamış, 4.celse tanık hazır edilemeyince davalı vekiline tanığını hazır etmesi için süre verilmiş, 5.celse de (son celse) tanığın hazır edilememesi üzerine yargılama sonlandırılarak yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir. Mahkemece tanığın hazır edilmesine ilişkin olarak uygulanan bu yöntem HMK’nın 240 vd. Maddelerinde düzenlenen usule aykırı olup, davalının kalan iki tanığına da HMK’nın 243.maddesine uygun şekilde davetiye tebliğ edilmesi, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelinmemesi halinde ise HMK’nın 245.maddesi gereğince ilgili tanık hakkında zorla getirme yoluna gidilmesi, tanıkların ayıp olgusu ve süresinde ayıp ihbarının yapıldığı hususlarında dinlenilmeleri gerekirken bu yönde bir uygulamaya gidilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Ayrıca davalı vekilinin delil listesinde açık bir şekilde yemin deliline de dayanılmış olduğundan, bildirilen diğer deliller yeterli görülmediği takdirde davalı tarafa savunmalarını ispat için davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması gerekirken bu yönde bir uygulamaya gidilmemiş olması da usul ve yasaya aykırı olmuştur. Sözleşmenin 6.maddesinde yazılı olan ödeme planında, her ne kadar 8.840,00 TL’lik çekle yapılacak ödemenin karşısında tarih olarak 30/12/2015 tarihi yazılı ise de, ödeme şekli kısmında bu çek bedelinin 16/11/2015 tarihinde ödeneceği parantez içinde açık bir şekilde belirtildiğinden 8.840,00 TL’lik bakiye ödemeye ilişkin ödeme tarihinin 16/11/2015 olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşıldığından, davalı vekilinin bu meblağa ilişkin ödeme tarihinin 30/12/2015 olarak kabul edilmesi gerektiğine, bu nedenle takip tarihi itibariyle bu borcun muaccel olmadığına ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Mahkemenin kabulüne göre de, sözleşmedeki ödeme planı kesin vade olarak değerlendirilemeyeceğinden, 8.840,00 TL’ye ilişkin 16/11/2015 tarihi ancak muacceliyet tarihi olarak kabul edilebileceğinden, işlemiş faiz talep edebilmek için davalının ayrıca temerrüte düşürülmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında takipten önce davalının temerrüte düşürüldüğüne dair bir ihtar yer almadığından, işlemiş faiz talep edilemeyeceğinin dikkate alınmayarak, işlemiş faiz yönünden de itirazın kısmen iptaline karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Davacı vekilinin istinafında, sözleşmenin 6.maddesinde çekle ilgili ödemenin 16/11/2015 tarihinde yapılacağının düzenlendiği ve aylık faizin %5 olarak belirlendiği, buna göre mahkemenin kabul ettiği işlemiş faiz miktarının hatalı olduğu ileri sürülmüş ise de, yukarıdaki açıklama doğrultusunda davacının zaten işlemiş faiz talep etme hakkı olmadığı anlaşıldığından, buna yönelik davacı istinafının reddine karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2018 tarih, 2015/1167 esas, 2018/727 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacıdan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 7-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 8-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.