Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1784 E. 2021/813 K. 19.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1784
KARAR NO : 2021/813
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2018
NUMARASI: 2016/16 Esas, 2018/678 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 19/04/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 20/08/2014 tarihli alt yüklenici sözleşmesi uyarınca davalının belediyeden aldığı bir park yapım işinin müvekkili tarafından anahtar teslimi olarak gerçekleştirildiğini, ancak davalının faturaların bir kısmını ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen alt yüklenici sözleşmesi uyarınca davacıya ödemelerin iş sahibi belediye tarafından müvekkiline hak ediş ödemesinin yapıldığı günü takip eden 3 gün içinde yapılacağını ve bu ödemelere esas tutar olarak belediye tarafından müvekkiline ödemesi yapılan hak edişte bulunan imalatların esas alınacağını, belediyenin noksan ödeme yapması halinde aynı yüzde nispetinde davacıya ödeme yapılacağını, belediyeden alınan 19/02/2016 tarihli yazı ve tablolardan görüleceği üzere müvekkilinin belediyeden icra takip tarihine kadar 2.828.000,00 TL aldığını, müvekkilinin bu tarih itibariyle ve şu ana kadar davacıya yaptığı ödemeler toplamının ise 7.130.077,62 TL olduğunu, 20/03/2016 tarihi itibariyle ise belediyenin ödediği tutarın 4.124.502,30 TL olduğunu, yani müvekkilinin belediyeden almadığı ve davacıya ödemek zorunda olmadığı tutarı davacıya ödediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin borcu olsa bile muaccel olmadığını, yine sözleşme uyarınca sözleşme bedeline her türlü SGK, vergi, kesintiler ve sözleşme masraflarının dahil olduğunu ve davacıya ait olduğunu, ancak davacının belediyenin müvekkilinden yapmış olduğu kesintileri de icra takibine konu ettiğini, ayrıca teminat kesintilerinin henüz muaccel olmadığını, davacıya eksikliklerin giderilmesi yönünde gönderilen ihtarnameye rağmen eksikliklerin giderilmediğini, bu nedenle müvekkilinin masraf yapmak zorunda kaldığını, yine sözleşme gereği davacının müvekkiline ödemesi gereken pek çok kalem olduğunu ve bunun için davacıya fatura kesildiğini, ayrıca davalı işverenin ana sözleşme kapsamında yapmış ve yapacak olduğu giderlerin davacı namı hesabına fatura edileceğini savunarak, davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki imzalanan sözleşmenin 6. maddesine göre Arnavutköy Belediyesinin davacının yaptığı imalatları baz alarak hak edişleri düzenleyip davalıya 3 gün içerisinde ödeme yapması gerektiği, davalının bu ödemeleri aldıktan sonra davacıya ödeme yapması gerektiği, davacının takip tarihi itibariyle muaccel olmuş alacağının 2.856.703,86 TL olduğu, buna karşılık davalının 6.897.997,84 TL ödeme yaptığı, davalının muaccel hale gelmemiş borçları için 4.041.293,98 TL fazladan ödeme yaptığı, davacının takip tarihi itibariyle sözleşmeye göre muaccel alacağı olmamasına karşılık fatura alacağına istinaden takip yaptığı ve yaptığı takibin haksız olduğu, talep yargılamayı gerektirdiğinden davalının tazminat talebinin haklı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, tarafların ticari ilişkileri boyunca davalının dava dışı belediyeden ödeme aldığı takdirde müvekkiline ödeme yapacağı yönünde bir itirazı olmadığını, aksine müvekkilinin düzenlediği faturaların tümünün davalı ticari defter ve kayıtlarına işlendiğini, KDV iadelerinin alındığını, davalının son/kesin hak ediş tarihine kadar fatura bedellerini ödediğini, bu şekilde sözleşmenin ödeme zamanına ilişkin maddesinin tadil edilmiş olduğunu, dava konusu alacağın vadesi gelmediği gerekçesi ile dava reddedildiği halde müvekkili aleyhine maktu yerine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, sigorta, kik, damga pulu, sözleşme karar pulu bedelinin müvekkili alacağından mahsubu gerektiği yönünde hüküm kurulduğunu, ancak sözleşme bedeli içinde kalan iddiaya konu masrafların davalıya ait olduğunu, davalının %5 ve %3 teminatları kesebileceği yönündeki tespitin de yerinde olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava dışı Arnavutköy Belediyesi “Arnavutköy İlçesi … Mahallesi … İkmal İnşaatı Yapım İşini” yaptırmak üzere davalı ile sözleşme akdetmiş, davalı da bu işi alt yüklenici olan davacıya yaptırmak üzere anlaşmış ve taraflar aralarında 20/08/2014 tarihli alt yüklenici sözleşmesi düzenlenmiştir. Dava konusu icra dosyası incelendiğinde, davacının son hak ediş faturası dışındaki 6 adet hak ediş faturasına dayalı olarak 518.875,66 TL asıl alacak üzerinden 19/11/2015 tarihinde icra takibi başlattığı, davalının yasal sürede borca ve yetkiye itirazı üzerine takibin durduğu görülmüş olup, sözleşmenin 13.m. uyarınca uyuşmazlık halinde İstanbul mahkeme ve icra daireleri yetkili kılınmış olmakla, davalının icra müdürlüğünün yetkisine itirazı haklı görülmemiştir. Sözleşmenin “Ödemeler” başlıklı 6.m. incelendiğinde, ödemeler dava dışı belediye tarafından davalıya hak ediş ödemesinin yapıldığı günü takip eden 3 gün içinde yapılacak olup, bu ödemelere esas tutar olarak belediye tarafından davalıya ödemesi yapılan hak edişte bulunan imalatların esas alınacağı, hak edişte bulunmayan imalatlar için ödeme yapılmayacak olup bu imalatlar belediye tarafından ödeme yapıldığı hak edişte ödeneceği, belediyenin noksan ödeme yapması halinde aynı yüzde nispetinde davacı alt yükleniciye ödeme yapılacağı hususlarının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tarafların ticari defter ve kayıtları ile belediye tarafından gönderilen hak ediş dosyası incelenerek düzenlenen bilirkişi raporu ile, takip tarihi itibariyle davalının belediyeye kestiği toplam fatura bedelinin 8.447.254,31 TL, davacının davalıya kestiği toplam fatura bedelinin 7.434.381,64 TL olduğu, davalının belediyeden yapmış olduğu tahsilatın 3.246.254,39 TL, ödeme yapılma yüzdesinin %88 olduğu, buna göre davacının muaccel alacak tutarının 2.856.703,86 TL, muaccel olmamış alacak tutarının 4.577.677,78 TL olduğu, davalı tarafından davacıya yapılan ödemelerin 6.897.997,84 TL olduğu, davalı tarafından muaccel hale gelmediği halde ödenen tutarın 4.041.293,98 TL olduğu, dolayısıyla takip tarihi itibariyle davacının muaccel alacağının bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı taraf son hak edişe kadar davalının fatura düzenlenmesinin ardından ödeme yaptığını, bu şekilde sözleşmenin ödeme zamanına ilişkin maddesinin tadil edilmiş olduğunu ileri sürmekte ise de, davalının yaklaşık 1 yıldır süregelen ilişkide ödemelerini fatura düzenlenmesinin ardından yapmış olması bunun taraflar arasında teamül haline getirildiği veya sözleşmenin tadil edildiği şeklinde yorumlanamaz. Öte yandan bilirkişi raporunda hatalı olarak dava konusu 6 adet fatura yerine 7 adet faturaya yani tüm cari hesaba dayalı inceleme yapılmış ise de, sadece 6 adet fatura dikkate alınsa dahi davacının takip tarihi itibariyle muaccel bir alacağı bulunmadığı açıktır. Ayrıca davalının sözleşme uyarınca bir kısım alacakları olduğu yönündeki savunmalarının davanın sonucuna etkisi olmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece takibe konu alacağın henüz muaccel olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ayırca, mahkemece yapılan inceleme ile değerlendirme, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri irdelenerek işin esasına yönelik bir değerlendirme olup, verilen karar doğrudan dava şartı yokluğu nedeniyle usulden verilmiş bir ret kararı niteliğinde değildir. Bu durumda, mahkemece esas yönünden yapılan inceleme sonucunda karar verildiğinden, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiş davalı yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nispi vekâlet ücreti verilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29/11/2017 tarih ve 2017/19-1305 Esas, 2017/1469 Karar sayılı emsal kararı). Bu nedenle, mahkemece davalı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/05/2018 tarih ve 2016/16 Esas, 2018/678 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 19/04/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.