Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1748 E. 2021/407 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1748
KARAR NO : 2021/407
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2017
NUMARASI: 2017/499 Esas, 2017/1135 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 02/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, davalının 15/05/2016 tarihinde iş sözleşmesiyle 10 metre tek dolap için 2. el sütlük siparişi verdiğini, davalının talimatı çerçevesinde ürünün hazırlandığını, davalı firmanın sipariş sonrasında ürünü inceleyerek yeni alüminyum ve bir sıra (8 adet) raf eklettirdiğini, dolabın yan kapağına cam siparişiyle tamamlanarak ürün hazırlandığı halde ödeme yapılmadığını, müvekkili tarafından davalıya gönderilen 03/06/2016 tarihli ihtarnameden sonra davalı tarafça 21/06/2016 tarihinde 5.000,00 TL’nin müvekkilinin hesabına yatırıldığını, ancak bakiye iş bedelinin halen ödenmediğini ve ürünün teslim alınmadığını ileri sürerek 15.000,00 TL iş bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin davacıyı oyalaması ve parasını ödememesi gibi bir durum söz konusu olmadığını, davacı tarafın sipariş verilen ürünleri eksik yaptığını, bu nedenle müvekkili tarafından anlaşmaya uygun teslim yapılması konusunda davacının sözlü olarak uyarılmasına rağmen ürünün halen müvekkiline teslim edilmediğini, müvekkili tarafından iş bedeli olarak kararlaştırılan bedelin 5.000,00 TL’sinin davacıya peşin olarak ödendiğini, müvekkilinin sözleşmeyi fesh etmek gibi bir amacının olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan sözleşme uyarınca, davacının davalıya teslimini yükümlendiği malın halen davacının elinde bulunduğu, sözleşmede sözleşme bedelinin iş tesliminde nakit alınacağı hükmünün yer aldığı, bu hali ile; sözleşme konusu malın davacı tarafından mı davalıya götürülüp teslim edileceği, yoksa davalının mı malı kendisinin davacıdan teslim alması gerektiği yönünde açıkça bir hüküm bulunmadığı, ancak; malın teslim alınmasına ilişkin davacı tarafça davalıya gönderilen ihtarnameye davalının açıkça itiraz etmediği gibi davacıya kısmi ödeme yapılmış olması ile malı davacıdan davalının teslim alacağı yönünde kabulü şeklinde taraflarda bir irade oluştuğu, davalının malı teslim almadığı gibi bedelini de ödemediği ve bu suretle davalı iş sahibinin temerrüdünün oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 15.000,00 TL’nin 15/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemenin sözleşme konusu malın davacı tarafından mı davalıya götürülüp teslim edileceği yoksa davalının mı malı kendisinin davacıdan teslim alması gerektiği yönünde açıkça bir hüküm bulunmadığı şeklindeki tespitinin hatalı olduğunu, sözleşmenin “ödeme planı” başlığı altında, “iş tesliminde ödeme nakit alınacak” ibaresi ile sözleşme sonunda, imza kısmının üstünde yer alan “NOT : Malın teslim tarihi 15 iş günü nakliye montaj dahil” ibaresi bulunduğunu, davacı tarafın, keşide ettiği ihtarnamede, siparişin teslime hazır olduğu halde getirmemiz hususunda bir talimat vermediğinizden’ ibaresinin yazılı olduğunu, bu ibarelerin, malın tesliminin, davacı tarafça yapılacağını gösterdiğini, sözkonusu malın, sıradan bir mal olmayıp; mahallinde montajı ve çalışır vaziyette teslimi teknik bir konuyu gerektiren; 10 metre uzunluğunda, sanayi tipi büyük bir şarküteri buzdolabı olduğunu, bu buzdolabının tek parça halinde götürülmesi, götürülse bile montajının mümkün bulunmadığını, ayrıca, bu buzdolaplarında, montaj sonrasında soğutmayı gerektiren gazın yeterli olup olmadığı, borularında herhangi bir kaçak olup olmadığı, varsa borulardaki kırık ve çatlakların tamiri; gaz eksikliğinin giderilmesi vs. hususların teknik konular olduğunu, kaldı ki, aslolanın satılan/tamir edilen malın, montajı ve çalışır vaziyette teslimi gerekiyorsa, mahalline götürmekle yükümlü olanın davacı taraf olduğunu, taraflar arasında akdedilen 16/05/2016 tarihli sözleşmeye göre, malın davacı tarafından; sözleşme tarihinden itibaren 15 iş günü içinde “nakliye ve montaj dahil” teslim edileceğine dair açıkça bir hüküm varken; mahkemenin gerekçesi ve devamında tesis ettiği kararın, hukuka ve tarafların iradelerine aykırı olduğunu, ayrıca mahkemenin “… malın teslim alınmasına ilişkin davacı tarafça davalıya gönderilen ihtarnameye davalının açıkça itiraz etmediği gibi davacıya kısmi ödeme yapmış olması ile malı davacıdan kendisinin teslim alacağı yönünde kabulü şeklinde taraflarda bir irade oluştuğu davalının malı teslim almadığı gibi bedelini de ödemediği ve alıcının temerrüdünün oluştuğu…” şeklinde oluşturulan gerekçeye de katılmanın mümkün görünmediğini, yazılı bir sözleşmenin varlığı ve halen geçerliliğine rağmen; sözleşmeye hükümlerine açıkça aykırı olarak gönderilen ihtarname ile davacı tarafın, kendi üzerine düşen yükümlülüğü karşı taraf üzerine yüklemeye çalışmasının kötüniyetli bir davranış olduğunu, taraflar arasında yazılı olarak akdedilen sözleşme hükümlerinin yine taraflar arasında akdedilecek yazılı bir belge ile ortadan kaldırılmadığı sürece geçerliliğini koruduğunu, gönderilen bir ihtarnameye cevap verilmemesinin, o ihtarnamenin kabul edildiği anlamına gelmeyeceğini, yine, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre, işin bedeli olan 20.000,00 TL’ ödemenin, “iş tesliminde ödeme nakit alınacak” hükmüne rağmen, davalı müvekkilinin iyiniyet göstergesi olarak, 21/06/2016 tarihinde 5.000,00 TL kısmi ödemenin yapılmış olmasının; malın, davacı tarafça teslim alınacağı yönünde irade oluştuğuna dair mantığı anlaşılabilir olmaktan uzak olduğunu, sözleşme konusu ürünü, nakliye ve montajı ile süresinde teslim etmesi gereken davacı/alacaklının süresi içinde üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.Taraflar arasında TBK 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen bir eser sözleşmesinin varlığı tarafların kabulündedir. İhtilaf konusu olmayan 16/05/2016 tarihli “İstanbul Soğutma Soğuk Hava Depoları ve Market Dolapları İş Sözleşmesi” başlıklı yazılı sözleşme düzenlenmiştir. Bu sözleşme ile davacı yüklenici sıfatıyla davalıya 10 metre sütlük soğutucu imal etme işini üstlenmiştir.Sözleşmede iş bedeli 20.000,00 TL + KDV olarak kararlaştırılmış, iş bedelinin işin tesliminde nakit olarak alınacağı belirtilmiştir. Sözleşmenin “ödeme planı” başlığı altında, ödemenin iş tesliminde nakit alınacağı düzenlenmiş, sözleşmenin sonunda, imza kısmının üstünde yer alan notta; nakliye ve montaj dahil malın teslim tarihi 15 iş günü olarak belirlenmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 470.maddesinde düzenlenen eser sözleşmesi “yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği” tam iki taraflı bir sözleşme olup, bir eser sözleşmesinde yüklenici, borcunu yerine getirirken sözleşmenin diğer tarafı olan iş sahibinin yararına olacak şekilde davranmak ve ona zarar vermekten kaçınmakla yükümlüdür.Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 08/07/2020 tarih, 2019/654 Esas, 2020/2183 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, TBK’nın 472. maddesi uyarınca; eser sözleşmesinin de kendine özgü olan iki temel unsuru vardır. Bunlar eser ve bedeldir. Bu sözleşme ile bir taraf (yüklenici) istenen özellikle sonucu (eser) meydana getirmeyi, diğer taraf (iş sahibi) ise, bu çalışma karşılığında ivaz ödemeyi (bedel) üstlenmektedir. Yüklenici işin ehli olup bedele hak kazanabilmesi için, eseri fen ve sanat kuralları ile tekniğine ve iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayıp teslim etmesi zorunludur. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye teknik ve sanatsal kurallara ve amaca uygun olarak imâl edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan bedeli ödemekle mükelleftir. Eser, yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren emek sarfıyla gerçekleştirdiği bir sonuçtur. İş sahibinin ödeme borcu, teslim zamanında muaccel hale gelir. TBK hükümleri gereğince, kural olarak, yanlar arasındaki sözleşmede değişik bir düzenleme yapılmamışsa yüklenicinin iş bedeli, işin, iş sahibine teslimi zamanında istenebilir olur. Sözleşme konusu işin tamamlanmış olarak iş sahibine teslim edildiğini ve istenebilir olduğunu yüklenici; iş bedelinin tamamen ya da kısmen ödendiğini ya da istenebilir olmadığını yasal delillerle iş sahibi kanıtlamakla ödevlidir. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, TBK’nın 472. maddesindeki; davacı yüklenicinin yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye teknik ve sanatsal kurallara ve amaca uygun olarak imâl edip, davalı iş sahibine teslim etmekle yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme ile taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan sözleşmede nakliye ve montaj dahil malın teslim tarihi 15 iş günü olarak belirlendiği hususları gözetilerek ve eserin halen davacı yüklenici uhdesinde olup, halen davalıya teslim edilmediği göz önüne alınarak, alacağın muaccel olmadığı ve davacının bakiye iş bedeline hak kazanmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE 2-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2017 tarih ve 2017/499 Esas, 2017/1135 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Davanın REDDİNE, B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 256,17 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 196,87 TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,3-Davalı tarafından yapılan 28,00 TL posta masrafının davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa İADESİNE, C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE,2-Davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 23,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 121,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 02/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.