Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1698 E. 2021/646 K. 29.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1698
KARAR NO: 2021/646
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI: 2017/1079 Esas, 2018/674 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 29/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 31/07/2014 tarihli sözleşme uyarınca müvekkilinin davacıya ait bir kısım inşaat yapım ve imalat işlerini üstlendiğini, müvekkilinin edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini ve imalatları 18/10/2014 tarihli tutanakla davalıya teslim ettiğini, 31/10/2014 tarihinde davalının müvekkilini ibra ettiğini ancak 5.000,00 TL teminat bedelini iade etmediğini, bu alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafça işin Ağustos 2014 tarihinde teslimi gerekirken 18/10/2014 tarihinde teslim edildiğini, imalat konusu havuz kullanıma alındıktan birkaç ay sonra sızmalar meydana geldiğini ve bu gizli ayıbın davacı tarafa bildirildiğini, ancak davacı tarafça kalıcı bir çözüm üretilmediğini ve sızmaların devam etmesi üzerine müvekkilinin başka firmaya tadilat yaptırdığını, bu nedenle 44.718,09 TL masraf yapıldığını, yine bu durumun da davacıya e-posta yoluyla bildirildiğini, müvekkilince imzalanmış bir ibraname bulunmadığını, kaldı ki ibranamenin kullanımla ortaya çıkacak gizli ayıpları kapsamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalı tarafça gerek eserin tesliminde gerekse sonrasında gizli ayıba ilişkin herhangi bir ihbar yapılmadığı, tarafların kabulünde olan 31/10/2014 tarihli ibraname isimli belge itibariyle 5.000,00 TL’nin teminat olarak davalıda tutulacağının kabul edildiği, teminat davacıya ait olup eser sözleşmesi kapsamında eksiklik bulunması halinde işleme konulacağı, ancak davacının teslim ettiği eser ile ilgili herhangi bir ayıp ve masraf ibraz edilmediğinden geçen süre de dikkate alınarak davalının söz konusu teminatı davacıya iade etmesi gerektiği, davacının teminat tutarınca talebinde haklı olduğu, ancak KDV ve işlemiş faiz taleplerinin yerinde görülmediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, itirazın 5.000,00 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, gizli ayıp konusunda taraflar arasındaki mail yazışmaları ve ayıbın giderilmesi için yapılan tadilat gider belgelerinin dosyaya sunulduğunu, davacı tarafça hem geç teslimat yapıldığını, hem de imalatta eksik ve hatalar olduğunu, mahkemenin müvekkilinin kabulünde olmayan ibranameye dayanarak karar vermesinin doğru olmadığını, ibranamede ismi geçen şahsın müvekkili şirket yetkilisi veya ortağı olmadığını, müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici; davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında, bir kısım inşaat yapım ve imalat işlerini konu alan eser sözleşmesi bulunmakta olup, davacı sözleşme gereğince edimlerini yerine getirdiğini, davalı tarafın da sözleşme bedelini ödeyerek kendilerini ibra ettiğini, ancak buna rağmen sözleşme ilişkisinin başında teslim edilen teminat bedelinin iade edilmediğini ileri sürmüş, davalı ise işin gecikmeli ve ayıplı olarak yapıldığını, borcu olmadığını savunmuş, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamında mevcut sözleşme uyarınca işin 31/08/2014 tarihinde teslim edilmesi gerektiği, ancak 18/10/2014 tarihinde teslim edildiği anlaşılmakla birlikte, davalı taraf gecikmeli teslim nedeniyle ne gibi bir zarara uğradığını açıklamamıştır. Öte yandan TBK 477/3 m. uyarınca eserdeki ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde iş sahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır. Davacı taraf kendilerine ayıp ihbarında bulunulmadığını belirtmiş, davalı teslimden birkaç ay sonra ayıbın ortaya çıktığını belirterek ayıp ihbarına ilişkin bir takım e-posta yazışmaları sunmuş ise de, davalı tarafça davacıya ayıba ilişkin olarak gönderilen bir e-postaya rastlanılmamış, ayrıca davalı tarafın tanık deliline de dayanmadığı görülmüş olup, davalının eseri bu haliyle kabul ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda, davalı tarafça teminatın davacıya iadesi gerekmekte olup, mahkemece davacının teminat tutarınca asıl alacak talebinde haklı olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulü yönünde verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Alacak likit (bilinebilir, belirlenebilir) nitelikte olduğundan, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2018 tarih ve 2017/1079 Esas, 2018/674 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 341,55 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 85,38 TL harcın mahsubu ile bakiye 256,17 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.