Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1670 E. 2021/599 K. 22.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1670
KARAR NO : 2021/599
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI: 2017/150 Esas, 2018/207 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 22/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında su arıtma sistemi kurulumu ve bakımına ilişkin sözleşme akdedildiğini, müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini, ancak davalının bir kısım ödemelerini yapmadığını, 23/07/2013 tarihli mutabakat ile davalının müvekkiline 30.522,73 TL borçlu olduğunu kabul ettiğini, ancak buna rağmen borcunu ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, zira sözleşmenin 2010, faturaların 2011 tarihli olduğunu, davalının müvekkiline ayıplı bir eser teslim ettiğini, sistemin düzgün çalışmadığının, endüstriyel atık suların önlemsiz deşarj edildiğinin İski Genel Müdürlüğünce yapılan denetimlerde tespit edildiğini, kurumun 28/06/2012 tarihli 282812 sayılı yazısı ile tesisin faaliyetine son vermesine karar verildiğini, müvekkilinin başka bir firma ile anlaşma yapmak zorunda kaldığını, davacının çalışmayan bir sisteme ilişkin alacak talebinin haksız olduğunu, ayrıca davacı tarafça sözü edilen mutabakat belgesinin kim tarafından imzalandığının anlaşılamadığını, bu nedenle borç ikrarı olarak kabul edilemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında 15/07/2010 tarihli kimyasal arıtma ve filtre sistemi kurulması amacıyla sözleşme akdedildiği, davalının davacı faturalarını itirazsız şekilde ticari defterlerine kaydettiği, eserin ayıplı olarak teslim edildiği, söz konusu ayıp tespiti 2011 yılında yapılmasına karşın davalı tarafın herhangi bir ihtarname göndermediği veya iade faturası düzenlemediği, aksine tarafların 2013 yılında 30.522,73 TL’lik borç için mutabakata vardıkları, bu durumda davalının sözleşmeye konu edimi ve borcu ayıplı şekilde kabul ettiği ve icra takibine itirazının haksız olduğu, davalının takip öncesi temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, TTK 1530/2 m. uyarınca işlemiş faiz talepleri haklı olmasına rağmen talebin reddinin doğru olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davanın zamanaşımı süresi içinde açılmamış olması nedeniyle reddi gerektiğini, davacının yükümlülüklerini yerine etirmediğinin ve ayıplı teslimde bulunduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, bu husus mahkemece de tespit edilmiş olmasın rağmen mutabakat metnine itibar edilmesinin doğru olmadığını, zira yargılamanın her aşamasında bu belgedeki imzanın yetkili kişilere ait olup olmadığının belli olmadığının dile getirildiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.Dosya kapsamında ve UYAP’ta sözleşme örneğine rastlanılmamış olmakla birlikte, mevcut diğer belge ve bilgiler dikkate alındığında taraflar arasında su arıtma sistemi kurulumu ve bakımına ilişkin eser sözleşmesi akdedildiği anlaşılmakta olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. TBK 478 m. uyarınca, yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde 2 yıl, taşınmaz yapılarda ise 5 yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın 20 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Somut olaya döndüğümüzde, davalı taraf süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğu halde, mahkemece bu hususta herhangi bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Öte yandan davacı tarafça cevaba cevap dilekçesinde 23/07/2013 tarihli mutabakat mektubu ile borç ikrar edilmiş olduğundan TBK 154/1 m. uyarınca zamanaşımın kesildiğini belirtilmiş, buna karşılık davalı taraf ise ikinci cevap dilekçesinde söz konusu mutabakat mektubundaki imzanın şirket yetkilisine ait olup olmadığının belirsiz olduğunu dile getirmiş, ne var ki mahkemece bu hususta davalı tarafa isticvap davetiyesi gönderilmemiştir. O halde mahkemece öncelikle davalının zamanaşımı definin değerlendirilmesi, bunun için de davacı tarafça delil olarak dayanılan 23/07/2013 tarihli mutabakat mektubunun davalı şirkete isticvap davetiyesi ile gönderilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, taraf vekillerinin esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, davalı vekilinin istinaf talebinin usul yönünden kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6. bendi gereğince kaldırılarak, davalının zamanaşımı def’i hususunda araştırma yapıldıktan sonra, oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-Davacı vekilinin istinaf isteminin bu aşamada incelenmesine yer OLMADIĞINA, 3-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/03/2018 tarih, 2017/150 Esas, 2018/207 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,4-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatırana İADESİNE,6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.