Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1616 E. 2020/1223 K. 09.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1616
KARAR NO : 2020/1223
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2018
NUMARASI : 2017/1100 Esas, 2018/228 Karar
DAVANIN KONU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 09/11/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye hak ediş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair verilen karara karşı taraflarca istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı vekili, davalı şirket aleyhine faturaya dayalı olarak Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, davalının 06/05/2017 havale tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazın iptaline, takibin devamına ve asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği uyuşmazlığın iki taşeron sözleşmesinden kaynaklandığını, 26/07/2013 tarihli taşeron sözleşmesinin davacı ile müvekkilinin arasında yapıldığını, fakat 13/08/2013 tarihli taşeron sözleşmesinin davacı ile … İş Ortaklığı arasında yapıldığını, sözleşmelerde anlaşmazlıkların çözümlenmesi için İstanbul mahkemelerinin ve icra müdürlüklerinin yetkili kılındığını, davacı tarafın sözleşmedeki teminat hükümlerini yok saydığını, bu nedenle hesap mutabakatlarına itiraz edilmediğinden bahisle borcun ikrar edildiği iddiasının yerinde olmadığını, kendileri tarafından davacıya gönderilen hesap mutabakatlarına davacı tarafından itiraz edilmediğini, bu mutabakatlar sonrasında davacının eksik ve ayıplı imalatları tamamlamadığını, davacının takip başlatmakta kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddine ve müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davacı ile borçlu müteahhit arasında taşeron sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye göre müteahhitliğin … ile … şirketinin oluşturduğu bir adi ortaklık tarafından üstlenildiği, adi şirketin tüzel kişiliği olmaması nedeniyle alacaklı veya borçlu olduğunda adi ortaklığı oluşturan tüm ortakların birlikte muhatap alınması gerektiği, davacının takipte borçlu olarak davalıyı gösterdiği, ancak adi ortaklığın borcunu talep etmesine rağmen adi ortaklığın tüm ortaklarını takipte borçlu olarak göstermediği bu nedenle ortada usulüne uygun yapılmış bir takip bulunmadığı, itirazın iptali davasının ön koşulunun usulüne uygun yapılmış bir takip ve bu takibe yine usulüne uygun yapılmış bir itiraz bulunması gerektiği, usulüne uygun yapılmış bir takip bulunmaması nedeniyle davanın ön koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davanın konusunun para alacağı olduğunu, bu nedenle adi ortaklardan sadece biri hakkında takip başlatılmasının usule uygun olduğunu, TBK.nun 638. maddesi uyarınca adi ortakların, ortaklığın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/452 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılamada yetkisizlik kararı verildiğini, mahkemece HMK m.332 uyarınca yetkisiz mahkemede yapılan yargılama giderlerine hükmedilmesi ve yetkisiz mahkemede görülen dava için de avukatlık ücreti takdir edilmesi gerektiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. Davacı taşeron ile davalı şirket arasında 26/07/2013 tarihinde Altındağ ilçesinde yapılacak konut ve dükkan imalatı ile ilgili olarak; yine davacı taşeron ile davalının ortağı olduğu … İş Ortaklığı arasında 13/08/2013 tarihinde Safranbolu ilçesinde yapılacak okul imalatı ile iki farklı taşeron sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı şirket tarafından davalı şirket hakkında Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında 78565,08 TL asıl 1123,59 TL işlemiş faiz alacağının tahsili amacıyla genel haciz yolu ile icra takibi başlatılmıştır. Taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade ermekte olup medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adî ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adî ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Adî ortaklığa karşı açılacak davalar yönünden ise; ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Davanın konusu paradan başka bir şey ise davanın (mecburi dava arkadaşı olan) bütün ortaklara karşı birlikte açılması gerekirken, davanın konusu para ise; ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu (ihtiyari dava arkadaşı) olduklarından, ortaklardan biri, bazıları yada tümüne karşı dava açılabilecektir. (Yargıtay 15.H.D. 31/05/2016 tarihli 2016/2586-3097 sayılı kararı)Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacı, dava dışı… adi ortaklığının ortaklarından biri olan davalı hakkında icra takibi başlatmış ve dava açmıştır. Davanın konusu para alacağına ilişkin olup adî ortakların her birinin müteselsil sorumluluğu esas olduğundan adî ortaklardan sadece birisi aleyhine takip yapılmasında ve davanın açılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Bu nedenle işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken davanın husumet yokluğundan reddedilmesi doğru olmamıştır.Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf taleplerinin usul yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/03/2018 tarih, 2017/1100 Esas, 2018/228 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatırana İADESİNE,5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.