Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1607 E. 2019/22 K. 15.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1607
KARAR NO : 2019/22
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/01/2018
NUMARASI : 2015/727 Esas, 2018/30 Karar,
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 15/01/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı-karşı davalı vekili, müvekkilinin dava dışı … A.Ş. aracılığı ile davalı şirketten hazır beton tesisi santralinin imali ve montajı dahil satın aldığını, davalının söz konusu santrali üretip montajı yaptığını, ancak santralin ayıplı çıktığını, santralin belirtilen kapasitede, nitelik ve nicelikte üretim yapmadığını, bu ayıplar nedeniyle müvekkilinin zarar ettiğini, işgücü kaybı yaşadığını, müşterileri nezdinde itibar kaybettiğini, zamanında sevkiyat yapılamadığını, ayıpların tespiti amacıyla İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/832 D.İş sayılı dosyası ile tespit yapılarak bilirkişi raporu alındığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin uğradığı işgücü kaybı için şimdilik 10.000,00 TL, söz konusu santralin miktar olarak yanlış üretim yapması nedeniyle müvekkili şirketin fazla beton sevk edip eksik fatura kesmesine neden olunduğundan faturada gözükmeyen miktarlar için şimdilik 10.000 TL ve kalite olarak yanlış üretim yapıldığından müvekkilinin uğradığı ham madde kayıpları için şimdilik 80.000 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL maddi; santraldeki ayıplar nedeniyle müvekkilinin uğradığı saygı ve itibar kaybından doğan 100.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 200.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile taleplerini 124.224,56 TL artırarak toplam 314.224,56 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı-karşı davacı vekili, müvekkilinin dava konusu santrali dava dışı … A.Ş’ne sattığını, davacının ise kiracı konumunda olduğunu, davacının davayı açması için malikten yetki almış olması yahut malikin imalatçıya karşı olan haklarını temlik almış olması gerektiğini, ancak dosyada buna ilişkin belge olmadığını, davacının dava açmaya yetkisi olmadığını, santralin saatte 160 m³ üretim yapmaya sahip kapasitede olduğunu, bu kapasitede üretim yapılabilmesi için TSE tarafından kabul edilen olağan değer ve şartların birlikte sağlanması gerektiğini, davacının bu şartlar altında imalat yapmadığını, yeterli kapasitede ve kalitede imalat yapılamamasında müvekkilinin kusuru olmadığını, davacının sık sık eleman değişikliği yaptığını, davacının tüm servis taleplerinin karşılandığını, eleman değişikliğinde gerekli eğitimin verildiğini, davacının maddi ve manevi zararlarından müvekkilinin sorumlu olmadığını, aksine davacının tam kusurlu olduğunu, davacıya yedek parça satışı yaptıklarını, bu satış nedeniyle davacının müvekkiline 5.765,99 TL borcu bulunduğunu belirterek, asıl davanın reddine, karşı davada 5.765,99 TL’nin karşı dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 12/01/2015 tarihli dilekçesinde ise davacı-karşı davalının karşı dava değeri olan 5.765,99 TL’yi haricen ödediğinden davanın konusuz kaldığını bu nedenle davanın reddini istediklerini bildirmiştir.
Mahkemece, davacı vekilinin sözleşmenin 13. Maddesi gereğince dava açma yetkisi bulunduğunu, yine sözleşmenin 23.sayfasında bulunan Ek-3’de de her tür önlemleri almaya dava ve talep açmaya yetki verildiğini belirtilen yetki belgesinin bulunduğunu bildirdiği, söz konusu yetki belgesinin dava açmak üzere değil, belgede sayılı hususlarda yetki verdiği, dava açma hakkı vermediği, finansal kiralama sözleşmesi gereğince ödemeler devam edip, mülkiyetin henüz davacıya geçmediği, malın mülkiyet hakkı sahibi olan finansal kiralama şirketinden açık yetki almadan bu davanın açılamayacağından asıl dava yönünden davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı için davanın reddi gerektiği, karşı davadan sonra karşı davalının fatura bakiye borcunu ödediği, ödeme ile karşı davanın konusuz kaldığı gerekçeleriyle asıl davanın aktif husumet yokluğundan reddine, karşı davanın konusu kaldığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davacı ve karşı davada davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde, müvekkili şirketin aktif husumet ehliyeti ve dava hakkı bulunduğunu, taraf sıfatının sübjektif hakkın özüne ilişkin olduğunu, proforma fatura ve finansal kiralama sözleşmesine göre dava hakkının müvekkili şirkete ait olduğunu, ürünlerin müvekkiline teslim edilip işletmesine kurulduğunu, hukukçu bilirkişinin de müvekkilinin taraf sıfatı bulunduğunu belirttiğini, sözleşmenin 23. Maddesinde her türlü dava ve takip yapma yetkisi bulunduğunu, aksi takdirde dahi haksız fiil hükümlerine göre dava açılabileceğini, mahkemenin 3 yıl inceleme yaptıktan sonra davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın esasına girilerek kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Taraflar arasında 28/04/2014 tarihli proforma faturada belirtilen beton santralinin yapım, montaj ve kurulumu hususunda sözleşme ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu sözleşme TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde hükme bağlanan bir eser sözleşmesidir. Davacı ve karşı davada davalı şirket iş sahibi; davalı ve karşı davada davacı şirket ise yüklenicidir. Eser sözleşmeleri kural olarak şekil şartına bağlı değildir. Ayrıca, davacı … Tic.A.Ş. ile dava dışı … A.Ş. arasında da 02/05/2014 tarihli finansal kiralama sözleşmesi düzenlenmiş olup, bu sözleşme ile iş sahibinin yükleniciye yaptıracağı beton santralinin bedelinin ödenmesi yoluyla finanse edilmesi amaçlanmaktadır. Her sözleşmenin tarafları arasında hüküm doğuracağı tabiidir. Somut olayda, davacı şirket, finansal kiralama sözleşmesi yönünden finans sağlayan şirket karşısında kiracı; eser sözleşmesi yönünden ise yüklenici şirket karşısında iş sahibi konumundadır. Dolayısıyla davacı şirket finansal kiralama sözleşmesi kapsamında aylık kira bedellerini ödeyip bitirdiğinde malın mülkiyetini talep etme hakkına sahip olduğu gibi, eser sözleşmesi kapsamında da yükleniciye karşı sözleşmeden kaynaklanan eksik ve ayıplı imalattan, gecikmeden ve diğer hususlardan doğan haklarını talep etme hak ve yetkisine sahiptir. Eser sözleşmesi bakımından iş sahibinin yükleniciye karşı haklarını dava veya takip yoluyla ileri sürebilmesi için bizatihi eserin mülkiyetinin iş sahibine ait olması gerekmeyip, sözleşmede iş sahibi olarak eseri imal ettiren sıfatının bulunması yeterlidir. Bu durumda, davacı ve karşı davada davalı … sahibi … Tic.A.Ş.’nin iş sahibi sıfatıyla eser sözleşmesinden kaynaklanan hakları nedeniyle davacı olma hak ve yetkisi, yani taraf sıfatı (aktif veya pasif husumet ehliyeti) bulunduğundan, yerel mahkemece işin esasına girilerek karşılıklı talepler yönünden gerekli inceleme ve araştırmanın yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, asıl davada davacı şirketin aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf talebinin usul yönünden kabulü ile, usul ve yasaya aykırı bulunan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-4 bendi gereğince kaldırılarak, işin esası incelenip sonucuna uygun bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,
2-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2018 tarih, 2015/727 Esas, 2018/30 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.