Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1605 E. 2019/79 K. 22.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1605
KARAR NO : 2019/79
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2018
NUMARASI : 2014/1220 esas, 2018/275 karar,
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 22/01/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacılar vekili, taraflar arasında düzenlenen 30/05/2006 ve 22/02/2007 tarihli sözleşmeler gereğince müvekkilinin Bolu/Dörtdivan ve Edirne-İstanbul otoyolu Karamehmet köyü mevkiinde dinlenme tesisleri inşa ettiğini, işletme aşamasına geçildiğinde davalı şirket yetkilileri ve çalışanlarının silahlı adamlarıyla gelerek tesisi ele geçirip müvekkilini dışarı attığını, bu konuda suç duyurusunda bulunulmasına rağmen takipsizlik kararı verildiğini, bu süreçte müvekkilinin dolandırıldığını, kendisinden zorla senetler alındığını, iflas ettiğini ve hastaneye kaldırılarak zorla hayata döndürüldüğünü ileri sürerek, inşaat bedeli, cezai şart, iş yerinde kalan malların bedeli, müvekkilinin yaptığı ödemeler ve harcamalar nedeniyle davalının malvarlığında meydana gelen haksız artıştan kaynaklanan bedel, çalıştırılan işçilerin SGK bedelleri, müvekkili adına tahakkuk eden vergi borçları, müvekkilinin haksız el çektirilmesi ile ilgili ticari zararı ve kâr mahrumiyeti gibi maddi alacaklarının öncelikle belirsiz alacak olarak kabulüne, mahkemenin aksi kanaate olması halinde ise şimdilik 1.000,00 TL’nin kısmi alacak olarak tahsiline, davacı …’ün haksız uygulamalar nedeniyle iflas etmesi, sağlığını kaybetmesi ve uğradığı manevi zarar nedeniyle 100.000,00 TL olmak üzere toplam 101.000,00 TL bedelin davalıdan işgal tarihi itibariyle ticari faiziyle tahsiline ve adli müzaharete karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemenin 05/03/2015 tarihli ara kararı ile adli müzaheret talebinin reddine karar verilip eksik harcın tamamlanması için süre verilmesi üzerine davacı vekili 22/05/2017 tarihli dilekçesinde; ıslah anlamına gelmemek üzere 500.000 USD (20/09/2013 itibariyle 986.000,00 TL) cezai şart, 200.000,00 TL inşaat bedeli alacağı, 10.000,00 TL haksız el çektirme nedeniyle kalan malların bedeli ve 10.000,00 TL kâr mahrumiyeti yönünden talepte bulunduklarını ve harç eksiğini tamamladıklarını bildirmiştir. Davalı vekili, belirsiz alacak davası açılamayacağını, manevi zararın şartlarının oluşmadığını ve TBK’nın 72. Maddesine göre 2 yıllık zamanaşımı süresinin 01/11/2009 itibariyle dolduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı fesih iradesi ile 01/11/2007 tarihinde feshedildiğini, fesihnamenin tarafların özgür iradeleri ile düzenlendiğini, ayrıca tarafların sözleşmeden kaynaklanan taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, 30/05/2016 tarihli sözleşme gereğince tesislerdeki her türlü ürün temini, vergi, resim, harçlar, personel ücretleri, SGK ödemeleri ve benzeri giderlerin davacıya ait olduğunu, aynı hususun 22/02/2007 tarihli sözleşme için de geçerli olduğunu, her iki sözleşmeye konu tesislerin yapım bedelleri ve tüm yükümlülüklerin davacıya ait olup müvekkili şirketten talep edilemeyeceğini, sunulan faturalarda müvekkili şirketin adının dahi geçmediğini, müvekkili şirketin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğinden cezai şart istenemeyeceğini, ayrıca sözleşme süresi sonunda veya sözleşmenin herhangi bir sebeple müvekkili tarafından feshedilmesi halinde davacı şirketin inşaata ilişkin yaptığı hiç bir harcamayı hiç bir surette talep etmeyeceğini taahhüt ettiğini, bu taleplerin kabulünün mümkün olmadığını belirterek, davanın zamanaşımı ve esas yönünden reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacılardan Şirket yönünden maddi tazminat istemi ile ilgili davanın 1 yıllık hakdüşürücü süre geçtikten sonra açılmış olması nedeniyle reddine, davacılardan … yönünden manevi tazminat istemi ile ilgili davanın koşulları ispatlanamadığından reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, gerekçeli kararda korkutmanın sona erdiği tarihten itibaren 1 yıl içinde dava açıldığının dikkate alınmadığını, davanın sanıkların İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/15 esas ve 2013/35 karar sayılı dosyası nedeniyle hapse girdikten sonra süresinde açıldığını, korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan sözleşmenin onanmış sayılmasının tazminat hakkını ortadan kaldırmayacağını, dosya kapsamında davayı ispatlayacak nitelikte ve çeşitlilikte delillerin mevcut olduğunu, tespit ve keşif yapılıp bilirkişi raporu alınarak ispatlanabileceğini, bu hususlar değerlendirilmeden taleplerin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacı tarafın 22/05/2017 tarihli dilekçesinde 500.000,00 USD cezai şart, 200.000,00 TL inşaat bedeli, 10.000,00 TL haksız el çektirme nedeniyle kalan malların değeri ve 10.000,00 TL kar mahrumiyeti olmak üzere toplam 500.000,00 USD cezai şart ve 220.000,00 TL maddi tazminat ile davacı … tarafından ise 100.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunduğunu, mahkemece taleplerin tümünün reddedildiğini, davanın esastan reddedilmesi nedeniyle müvekkili şirket lehine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, buna rağmen 2.180,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasında düzenlenen 30/05/2006 tarihli sözleşme ile mülkiyeti işletme sahibine ait olan Gümüşova Gerede otoyolu üzerinde bulunan Dörtdivan Dinlenme Tesislerinde bulunan kamyoncu parkı dahil akaryakıt istasyonu ve içindeki market hariç olmak üzere dinlenme tesisinin işletmeciliğinin 5 yıl süre ile cironun bir kısmının işletme sahibine ödenmesi karşılığında işletmeci tarafından işletilmesi kararlaştırılmış olup, sözleşmenin 5. Maddesinde “taraflar sözleşme konusu edimlerini kısmen veya tamamen yerine getirmediği ve sözleşmeden caydığı takdirde 500.000 USD tutarında cezai bedeli diğer tarafın talebi üzerine derhal ödeyecektir.” hükmü düzenlenmiştir. Yine taraflar arasında düzenlenen 22/02/2007 tarihli sözleşmede ise Gümüşova-Gerede yolu üzerinde Dörtdivan mevkiinde yolun Ankara ve İstanbul istikametinde olmak üzere karşılıklı iki adet B tipi otoyol hizmet tesislerinin inşası ve işletilmesi, inşaata ilişkin bütün işlemlerin … adına yapılması, inşaat bedeli, malzemeler ve tüm masraflar, vergi resim ve harçlar ve tüm maddi yükümlülüklerin …tarafından karşılanması, sözleşmenin süresinden önce başka bir sebeple sona ermesi halinde …yaptığı harcamaların ancak %70’ini geri alması, sözleşmenin 4. maddesine göre, inşaatın bitiminden itibaren tesislerin … tarafından işletileceği, ..’nun süre boyunca cirodan %20 pay alacağı, 12.maddeye göre ise, …’nın sözleşme süresi sonunda proje kapsamındaki inşaat vs için yapılacak harcamalara ilişkin her ne ad altında olursa olsun hiç bir talepte bulunmayacağı kararlaştırılmıştır. Yine, taraflar arasında düzenlenen 01/11/2007 tarihli Fesihname ile, “taraflar arasında 22.02.2007 tarihinde imzalanan sözleşme tarafların karşılıklı fesih irade ve beyanları ile feshedilmiş olup; tüm hukuki sonuçları ile ortadan kalkacaktır. …Ve San. Ltd. Şti nin borçlarından kendisi sorumlu olacak ; bu borçlar sebebiyle … Ve Tic. Ltd. Şti. bu borçlardan sorumlu olmayacaktır.” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı tarafından her iki sözleşmeye dayalı alacak iddiasında bulunulmuş, mahkemece sadece fesihname üzerinde durularak fesihnamenin düzenlendiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle maddi tazminat istemlerinin ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. Oysa 01/11/2007 tarihli fesihname ile sadece 22/02/2007 tarihli sözleşmenin feshi kararlaştırılmış olup, taraflar arasında düzenlenen ve davacının 500.000 USD cezai şart talebine konu düzenlemenin yer aldığı 30/05/2006 tarihli sözleşmenin fesihname kapsamında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece 30/05/2006 tarihli sözleşme ve bu sözleşmeye dayalı talepler konusunda hiç değerlendirme yapılmaksızın sadece 22/02/2007 tarihli sözleşmenin feshini düzenleyen fesihname üzerinde durularak yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin, istinaf taleplerinin usul yönünden kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 bendi gereğince kaldırılarak, davadaki tüm talepler ve tüm deliller bir arada değerlendirilerek belirtilen şekilde inceleme yapılıp sonucuna uygun karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,
2- İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/03/2018 tarih, 2014/1220 esas, 2018/275 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.