Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1517 E. 2021/145 K. 25.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1517
KARAR NO : 2021/145
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/01/2018
NUMARASI: 2016/1339 Esas, 2018/29 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi tespit
KARAR TARİHİ : 25/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen pvc doğrama ve elektrik motorlu panjur işi sözleşmesinden kaynaklanmış olup, davada iş bedeli için ödenen çeklerin iptali ile bu çeklerden dolayı menfi tespit istenmiş; mahkemece, davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 18.10.2016 tarihli sözleşme ile davalı yüklenicinin, müvekkilinin İstanbul ili, … ilçesi, … ada, … parseldeki apartmanının pvc doğrama ve elektrik motorlu panjur işinin, her türlü mühendislik hizmeti, malzemesi, yatay düşey taşıması işçiliği ve şantiye montajının yapım işini üstlendiğini, müvekkili tarafından iş yerinin tesliminin 20/10/2016 tarihinde yapıldığını, sözleşme gereğince davalının işyeri tesliminden itibaren 35 gün içerisinde işi tamamlaması gerektiğinin sözleşme ile kararlaştırıldığını, sözleşme kapsamında davalıya dökümü yapılan toplam 80.000,00 TL tutarındaki dört adet çekin avans niteliğinde verildiğini, davalının iş yerinin teslimine rağmen belirlenen sürede ve dava tarihinde işe halen başlamadığını ileri sürerek sözleşme gereğince davalıya verilen çeklerin iptali ile müvekkilinin bu çeklerden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, sözleşme konusu işin süresinde ve belirlenen şartlara uygun şekilde yapıldığını, buna rağmen davacı tarafça iş bedelinin tamamının müvekkiline ödenmediğini, yer teslim tutanağının 20/10/2016 tarihinde hazırlandığını ancak yer tesliminin 24/10/2016 tarihinde yapıldığını, yer teslim tutanağına göre işin bitim tarihinin 09/12/2016 tarihi olduğunu, ancak gerçekte sürenin 15/12/2016 tarihinde dolduğunu, davanın yasal süre dolmadan açıldığını, işin filen 12/12/2016 tarihinde eksik olarak teslim edildiğini, davacının işin kararlaştırılan süreden sonra tesliminden ötürü sadece zararını talep edebileceğini savunarak davanın reddine ve davacı hakkında %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşme ile davalının davacıya ait yerin PVC doğrama ve motorlu panjur imalatı işini üstlendiği, davacının davalıya banka havalesi yoluyla 31.500,00 TL ödeme yaptığı ve dava konusu olan toplam 80.000,00 TL bedelli 4 adet çeki verdiği konusunda taraflar arasında bir anlaşmazlık bulunmadığı, taraflarca yargılama sırasında ibraz edilen protokole göre, tarafların KDV hariç 193.407,33 TL (KDV dahil 228.220,64 TL) hakediş miktarı bakımından mutabık oldukları, davalı tarafından yapılan eksik ve kusurlu işler ile yargılama masrafları ve diğer zararlar toplamı bakımından tarafların 42.000,00 TL üzerinde uyuştukları, davacı tarafından yapılan toplam 32.000,00 TL ödeme ile düşülecek kalemler toplamı olan 42.000,00 TL’nin, KDV dahil 228.220,64 TL hakediş bedelinden mahsubu ile bakiye borcun 154.220,65 TL olduğunun tarafların kabulünde olduğu, davacı tarafından davalıya verilen çeklerin dayanağı sözleşmeden dolayı davacının davalıya 154.220,65 TL bakiye borcunun bulunduğu, davacının borçlu olmadığını iddia ettiği çeklerin bedelsiz kalmadığı, dava konusu çeklerin bakiye borç 154.220,65 TL içerisinde değerlendirilmesi gerektiği, davacı tarafça açılan davanın mahiyeti itibariyle, davacı yanın ödenmeyen kira bedelleri ve zarar tahsiline ilişkin taleplerinin ayrı bir davada ileri sürülmesi gerektiğinden bu konuda araştırma yaplmasına gerek olmadığı, çeklerin ödenmemesine yönelik ihtiyati tedbir kararının İİK.nın 72. maddesi kapsamında bulunmadığı ve davacı tarafça taleplerinin toplam 80.000,00 TL bedelli çekler ile ilgili olup, 31.500,00 TL ödeme ile ilgili haklarını saklı tuttukları beyan edildiğinden davalı yararına 80.000,00 TL üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, protokolün 1. sayfasının son paragrafında taraflar arasında 18/10/2016 tarihinde yapılan sözleşme ile davalı yüklenicinin üstlendiği edimleri yerine getirmesi neticesinde toplam alacağının hak ediş faturasını kestikten sonra 154.000,00 TL olduğu belirtilirken ve sonraki celselerde davalının işini tam anlamıyla bitirmediği izah edilirken davalının sözleşme şartları doğrultusunda edimini tam anlamıyla ifa etmiş gibi davalarının reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, protokolün 14. paragrafında “iş bu adet çek tutarı dava konusuz kalacağından dolayı, yüklenici söz konusu davada ve kalan bakiye ödemesi ile işverenden icra inkar ve sair tazminat, faiz, yargılama ve kanuni vekalet ücreti talep etmeyecektir” ibaresinin yer aldığını, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin taraflar arasında yapılan protokole aykırılık teşkil ettiğini, yargılama sürecinde sunulan deliller, mail yazışmaları, 3 ay sonrasında yapılan yerinde incelemede dahi işin bitmediğini kanıtlar bilirkişi raporu ve taraflar arasında imzalanan protokolde davalının durumu kabul etmesinin, davalının kusurlu olduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koyduğunu, dolayısıyla kusurlu şekilde davaya sebebiyet veren davalı lehine, protokole uyan taraf olarak müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemece protokol gerekçe gösterilerek davalarının reddine karar verildiğini, ancak protokol gereği davanın konusuz kaldığının hükme bağlanması ve yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.Taraflar arasında 18.10.2016 tarihli, 20 maddeden oluşan pvc doğrama ve motorlu panjur imalatı sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşme ile davalı yüklenici sıfatıyla, davacıya ait İstanbul ili, … ilçesi, … ada, … parseldeki … Apartmanı’nın pvc doğrama ve elektrik motorlu panjur işini yapmayı üstlenmiştir.Sözleşmenin 14.1. maddesinde, yer tesliminin tutanak ile yapılacağı, 14.2. maddesinde, yüklenicinin iş yeri tesliminden itibaren 15 gün içerisinde işe başlayacağı, 14.3. maddesinde, işin iş yeri tesliminden itibaren 35 gün içerisinde teslim edileceği düzenlenmiştir.Sözleşmenin 15.1.1. maddesinde, işin tutarının ekteki birim fiyat tablosundaki fiyatlar üzerinden işin sonunda yapılacak metraj hesabına göre belirleneceği kararlaştırılmıştır.Sözleşmenin “ödeme şartları” başlıklı 17. maddesinde, sözleşmenin malzeme ve işçilik bedeli keşif toplamının 232.684,09 TL olup, iş bedelinin 37.000,00 TL’sinin nakit, bakiye 160.000,00 TL’nin ise 8 adet 20.000,00 TL’lik sıralı çek ile ödeneceği belirlenmiştir.Taraflar arasında düzenlenen bila tarihli tutanakta, 77 adet doğramanın ölçüsünün 17/10/2016 tarihinde, 33 adet doğrama ölçüsünün ise 20/10/2016 tarihinde alındığı, 44 adet fransız balkon doğraması hariç imalata başlamak üzere yer tesliminin yapıldığı anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan ve inşaat mühendisi … tarafından düzenlenen 03/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu 11 katlı apartmanda 22 adet bağımsız bölüm ve kapıcı dairesi bulunduğu, işçilik ücretinin toplam maliyette yaklaşık %10 mertebesinde olduğu, işçilik hatasından kaynaklı ayıplar nedeni ile % 50 oranında nesafet kesintisinin uygun olacağı, buna karşılık gelen tutarın 232.684,09TL x 0.10 x 0.50 – 11.634,20 TL olduğu, pvc profillerinde 2 mm saç yerine 1,5 mm tik saç kullanılmasının pvc slabilitesini zayıflatacağından bu hususun ayıp teşkil ettiği, yine pvc tavan doğramasının tamamının renkli olması gerekirken 3 cm beyaz renkle kaplanmasının da ayıp teşkil ettiği, bu hususlarla ilgili toplam imalat tutarından % 20 oranında nesafet kesintisinin uygun olacağı, bu bedelin de 64.278 TL x 0.20 = 12.855,60 TL olduğu, eksik bırakılan montaj işleri ve silikon çekimi gibi işler bedelinin de 3.000,00 TL hesaplandığı, davalının edimlerini süresi içerisinde sözleşmeye uygun olarak yapmadığı, ayıplı işler toplam bedelinin 24.489,80 TL, eksik işler bedelinin ise 3.000,00 TL olarak belirlendiği belirtilmiştir.Taraflarca dosyaya sunulan ve imzası ikrar edilen 19/07/2017 tarihli “protokoldür” başlıklı belgede, taraflar arasında aktedilen sözleşme kapsamında yapılması gereken işte yaşanan bir takım aksaklıklar neticesinde, sözleşme konusu işin belirtilen sürede ve şekilde yerine getirilmediği, bu nedenle iş sahibince mahkemeye başvurulduğu, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda eksikliklerin ve bedellerin belirlendiği, protokol aşamasında yüklenici tarafından sözleşme konusu işin fransız balkonlardaki düşen kapama bantları ve iskan sonrası katlanır pencerelerin sabitlenmesi gibi eksikliklerin tamamlanmadan teslim edildiği belirtilmiştir. Belgenin devamında, taraflar arasında yapılan kesin hesaplamada; 193.407,33 TL+ KDV bedelde mutabık kaldıkları düzenlenmiş, yüklenicinin alacağı olan bu bedelden, bilirkişi raporunda tespit edilen eksik ve ayıplı işler bedeli olan 13.767,36 TL, 2.432,64 TL mahkeme harcı, 600,00 TL bilirkişi ücreti, 24.000,00 TL gecikme döneminde maliklere ödenen kira ödemeleri ve banka teminat mektubu masrafı olan 1.200,00 TL olmak üzere toplam 42.000,00 TL’nin mahsup edilmesini kabul ettikleri yazılmıştır. Ayrıca davacı iş sahibi tarafından yükleniciye 21/10/2016 tarihinde yapılan 31.500,00 TL’lik ödeme ile … yapılan 500,00 TL ödemenin düşülmesine de muvafakat etmişlerdir. Böylelikle kesir hesapta yüklenicinin alacağı olarak belirlenen 193.407,33 +KDV bedelden, taraflarca mahsubu konusunda mutabık kalınan 42.000,00 TL ile 32.000,00 TL’nin mahsubu sonucu yüklenicinin hak edişinin neticeten 154.220,65 TL olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.Protokol; karşılıklı edimler içermekte olup, istinafa konu eldeki davanın konusu olan çeklere ilişkin ödeme yasağının davalı yüklenici tarafça kaldırılacağı ve çek bedellerinin davacı iş sahibi tarafından davalı yükleniciye ödeneceği, bu çek bedelleri ile bakiye iş bedelinin davalı yükleniciye ödenmesi halinde, davacı iş sahibinin 18/10/2016 tarihli sözleşmeden dolayı borçlarının kalmayacağı kararlaştırılmıştır. Ödenen 4 çek tutarı kadar dava konusuz kalacağından dolayı, yüklenicinin söz konusu davada ve bakiye ödeme ile ilgili iş sahibinden icra inkar ve sair tazminat, faiz, yargılama ve kanuni vekalet ücreti talep etmeyeceği de taraflarca kabul edilmiştir.Sulh sözleşmesi, HMK’nın 313 ila 315. maddeleri arasında, davaya son veren taraf işlemlerinden biri olarak düzenlenmiştir. HMK’nın 313/1.maddesinde ” Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen ya da tamamen sona erdirmek amacıyla yapmış oldukları bir sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.Sulh sözleşmesi ile taraflar aralarında çıkan bir uyuşmazlığı karşılıklı fedakarlık yaparak ödün vermek suretiyle gidermeyi amaçlamaktadır. Böylece taraflar arasındaki tartışmalı ve belirsiz durum belirli hale gelmektedir. Sulh sözleşmesi davalı sonlandırmak için mahkemeye sunulur ise mahkeme içi sulhe dönüşür.Sulh sözleşmesinin yapılması ile taraflar arasındaki uyuşmazlık veya belirsizlik ortadan kalkarken yerine subjektif bir kesinlik ortaya çıkar. Sulh sözleşmesi taraflar açısından bağlayıcı, kurucu ve borç doğurucu etkiye sahiptir.Bu sebeple, sulh sözleşmesinin tarafları bu sözleşme ile üstlendiği edimleri yerine getirmek zorundadır. Taraflardan biri borcunu yerine getirmediğinde diğer taraf ödemezlik def’i ileri sürebileceği gibi temerrüt hükümlerine de başvurabilir.Sözleşmelerin sona erme halleri TBK’nın 131 ila 145.maddelerinde düzenlenmiş olup,ifa, ibra, yenileme, alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi durumları, ifa imkansızlığı ya da aşırı ifa güçlüğü halleri borcu ya da borç ilişkisini sona erdirir. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde karşılıklı edimler ifa edilmediğinde tarafların sözleşmeden dönme hakkı bulunmaktadır.Sulh sözleşmesinin usul hukuku bakımından doğurduğu en önemli sonuç, davaya son veren taraf işlemi olmasıdır. Sulh, kesin hüküm gibi sonuç doğurur. Taraflar mahkemeden sulhe göre karar verilmesini isterlerse mahkeme sulh sözleşmesine göre karar verir, aksi halde karar verilmesine yer olmadığına karar verir.Yukarıda açıklanan sözleşme ve protokol maddeleri kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece, davalı vekilince duruşmada, davacı tarafın protokol hükümlerine uymadığı, protokol gereğince kendisine yüklenen edimlerini yerine getirmediğinin bildirildiği göz önüne alınarak konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmeyip, mahkemece uyuşmazlığın protokolde kabul edilen bedel üzerinden sonlandırılması ve davalı lehine nispi vekalet ücretine taktir edilmesi isabetli olmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/01/2018 tarih ve 2016/1339 Esas, 2018/29 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 25/01/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.