Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1475 E. 2021/27 K. 12.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1475
KARAR NO: 2021/27
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI : 2015/1091 Esas, 2018/497 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 12/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye ve ilave iş bedeli alacağının tahsili talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında ilk önce 09.01.2012 tarihli İstanbul İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel üzerinde sözleşme ekindeki Belediye onaylı projelerde belirlenen elektrik tesisatı işçiliğinin yapılması ve montaj malzemelerinin tamamının alınması, tam ve eksiksiz olarak yapılması işinin teknik şartname ve ekindeki projelere uygun olarak belirtilen birim fiyatlardan imalatı, nakliyesi ve montajı” işi için 650.000,00 TL bedelli sözleşme yapıldığını, aynı yerle ilgili ayrıca 03.08.2013 tarihinde ayrıca 60 gün süreli beton tip 1600 KWA trafo merkezi kurulmasına ilişkin 150.000,00 TL bedelli ikinci bir sözleşme daha yapıldığını, her iki sözleşmede de o tarihte belediyece onaylanmış olan projelerin esas alınarak fiyat belirlemesi yapıldığını, müvekkilinin, sözleşmelerin imzalandığı tarihteki eki olan belediyece onaylı projelerdeki işler karşılığı, her iki sözleşmede belirlenen toplam 800.000,00 TL bedelli işi eksiksiz olarak yerine getirip teslim ettiğini, bunun yanısıra sözleşme anındaki onaylı olmayan projelerdeki ve davalının talepleri doğrultusunda yaklaşık 700.000,00 TL bedelli işleri de yapmış olmasına karşın davalı yanın ödeme yapmaktan kaçındığını, belirtilen sözleşmeler uyarınca müvekkili şirket tarafından davalı şirketten sadece 390.000,00 TL tahsil edilebildiğini, hem belirtilen sözleşmelere bağlı akit tarihinde belediyece onaylı projelere uygun olarak ve hem de o tarihte belediye onayı olmayan projelerle ilgili olarak davalı şirkete iş yapan müvekkilinin, davalı şirketten defalarca ödeme talebinde bulunduğunu, ancak davalı şirketin stopaj borçlarının kendisini sıkıştıracağını belirtip, bu nedenle şimdilik fatura kesilmemesini isteyerek ödeme yapmaktan kaçındığını, davalının, 05.12.2014 tarihinde, değerleri 161.600,00 TL ve 141.400,00 TL olan 2 adet daireyi devretmek için müvekkiline 05.12.2014 tarihli ibranameyi imzalattığını, müvekkilinin bu tahsilatı yaptığını, müvekkilinin dairelerin teslimine dair ibranamenin imzalanması sırasında alacağını alamama baskısı altında ve sadece sözleşmenin imzalanması sırasındaki onaylı projelere ilişkin yapılan işlere münhasır olduğu ifade edildiği için ibra sözleşmesini imzaladığını, ibranamede belirtilen bedelin, akdin imzalandığı tarihte belediyece onaylı projelerdeki yapılacak işlerin karşılığı olmasına rağmen, davalı tarafça ibra sözleşmesi tarihinden sonra sözleşme tarihinde onaylanmamış olan projelerdeki işleri de söz konusu ibra sözleşmesine dahil etmeye çalışarak haksız kazanç elde etme gayesinde olduğunu, 09.01.2012 tarihli sözleşmenin bedelinin belirlenmesine esas olan işlerin 09.01.2012 tairhinde belediye tarafından onaylanmış projelerdeki işlere münhasır olduğunu ve bedelinin 650.000,00 TL olmasına rağmen bunun 99.372,87 TL’lik kısmının müvekkiline halen ödenmediğini, 09.01.2012 tarihinden sonra onaylanan projelerin ise 09.01.2012 tarihli sözleşme kapsamı dışında olduğunu ileri sürerek, öncelikle ibra sözleşmesine dahil olmayan ve tespit bilirkişi raporunda tespit edilen 556.002,66 TL + KDV = 639.403,06 TL ilave iş bedeli ile ödenmeyen 99.372,87 TL bakiye iş bedeli olmak üzere toplam 738.775,93 TL alacağın ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline, 05.12.2014 tarihli ibra sözleşmesinin geçerli olduğunun kabulü halinde ise TBK’nın 28. Maddesi uyarınca ibra sözleşmesinin iptali ile 738.775.93 TL alacağın işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında konusu, …ada, 9 parselde yapılacak binaların elektrik tesisatının, sözleşmede belirlenen birim fiyatlar üzerinden götürü bedelle yapımı olan 09.01.2012 tarihli yüklenicilik sözleşmesi akdedildiğini, davacı yanın dava dilekçesinde, yapılan işe ilişkin ibra sözleşmesi imzalandığını kabul ettiğini ve fakat bu sözleşmeyi, alacağını bir nebze olsun tahsil edebilmek amacıyla imzaladığını belirttiğini, davacının sözleşme harici işler yaptığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacı ile yapılan sözleşmenin 14. Maddesinde ödemelerin ne şekilde yapılacağının belirtildiğini ve iş bedeli karşılığında davacıya … ada, … parselde yapılacak binalardan 2 adet 3+1 dairenin verileceğinin, bu dairelerin her birinin 350.000,00 TL tutarında olduğunun, sözleşmenin 650.000,00 TL götüre bedelle yapılmasından dolayı bakiye 50.000,00 TL’nin, dairelerin tesliminde davacı tarafından müvekkili şirkete ödeneceğinin kararlaştırıldığını, tacir olan davacının tüm bu hususları kabul ederek sözleşmeyi imzaladığını, müvekkilinin, sözleşmede belirtildiği üzere hakediş usulüne göre 28.06.2014 tarihinde B1 Blok 5 numaralı dairenin, 05.12.2014 tarihinde de D1 Blok 6 numaralı dairenin tapusunu davacıya devir ettiğini, devir işlemi sırasında her iki tarafın da talebi ve kabulü ile daire bedellerinin gerçek değerinden farklı olarak düşük gösterildiğini, ikinci tapunun devri itibariyle de her ikisi de tacir olan taraf şirketler arasında ibra sözleşmesi imzalandığını ve tarafların 09.01.2012 tarihli sözleşme kapsamında birbirlerini en geniş anlamda ibra ettiklerini, davacı yanın ibra sözleşmesini ödeme baskısı altında imzaladığına yönelik iddialarının da gerçek dışı olduğunu, davacının, sözleşme kapsamında müvekkilinden 2 adet daire haricinde 390.000,00 TL tahsil ettiğini kabul ettiğini, yine davacıya sözleşmede iş bedeli olarak verileceği kararlaştırılan dairelerin tapularının da devredildiği konusunda ihtilaf bulunmadığını, sözleşmede bu dairelerin değerinin toplam 700.000,00 TL olduğunun açık bir şekilde belirtildiğini ve taraflarca kabul edildiğini, ayrıca davacı tarafından makbuz karşılığı bir takım ödemeler daha alındığını, mevcut ibra sözleşmesinden sonra, taraflar arasında hiçbir ticari ilişki kurulmamasına ve davacı tarafından, eksik ve ayıplı işlerin tamamlanması da dahil hiçbir imalat yapılmamasına rağmen, davacı tarafından ilk olarak 28.02,2015 tarih, … sıra nolu, 292.372,87 TL meblağlı fatura kesildiğini ve bakiye borç miktarının 402.372,87 olarak belirtildiğini ve müvekkili tarafından bu fatura ve içeriğine Bakırköy …. Noterliği’ nin 02.04.2015 tarih, … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile itiraz edilerek faturanın ihtarname ekinde iade edildiğini, buna rağmen davacı tarafça bu kez aynı konuda 01.12.2015 tarih ve … sıra nolu yeni bir fatura düzenlendiğini, bu faturanın da müvekkili tarafından davacıya iade edildiğini, davacı yanca her bir faturada var olduğu iddia edilen alacağın miktarının yükseltildiğini, davacı tarafça delil ve davaya dayanak olarak gösterilen Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/8 Değişik iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporuna süresi içerisinde itiraz edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı tarafça delil olarak ibraz edilen ibra sözleşmesinde yapılan işlerin belirtildiği, yüklenici davacı tarafından yapılan tüm işler ile ilgili olarak davacının davalıyı ibra ettiği, davacının ibra sözleşmesinin zor durumundan yararlanılarak imzalatıldığı yönündeki iddianın ispatlanamadığı, gabin şartlarının somut uyuşmazlıkta uygulama olanağının bulunmadığı, davacı yanın dava dilekçesinde, eksik ödenen iş bedelinin tahsilini talep ederken aynı zamanda ibranamenin geçersizliği kararı verilerek eksik ödenen iş bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep ettiği, TMK’nın 2.maddesi uyarınca, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymakla yükümlü olduğu, bir hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağı, HMK’nın 29’ncu maddesi hükmü gereğince tarafların dürüstlük kuralına uygun davranmak zorunda oldukları, tarafların davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlü oldukları, buna göre davacının hem ibranamenin onaylı işler ile ilgili olduğunu iddia ederken diğer taraftan bu ibranamenin davacının zor durumundan yararlanılarak alındığını, bu sebeple geçersizliğine karar verilerek eksik ödenen iş bedelinin tahsilini talep etmesinin HMK’ nın 29.maddesinde belirtilen çelişkili davranış yasağı kapsamında bulunduğunu, yüklenici şirketin yetkililerince imzalanan 05.12.2014 tarihli ve “ibraname” başlıklı belge gereğince davacının davalı iş sahibinden isteyebileceği alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, kararın dayanağı gerekçenin kanun yahut içtihatlara değil doktrine dayandırılarak normlar hiyerarşisinin yok sayıldığını, mahkemece, ibraname açıklamasına ilişkin müvekkil şirket aleyhine olarak Doç.Dr…. “ibra, borcu ifa olmaksızın sona erdiren bir sebeptir” şeklindeki doktrinsel çalışmalarına dayanıldığını, ancak normlar hiyerarşisinde daha yukarıda bulunan ve müvekkili lehine olan Yargıtay kararlarının gözönüne alınmadığını, HMK’nın 30.madde hükmüne aykırı yargılama yapılarak karar verildiğini,HMK’nın 30.maddesine göre hâkimin, yargılamanın makûl süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğunu, ancak mahkemece kararda hiç etkisi olmayan ve hatta düzenlenen bilirkişi raporunu bizzat reddeden bir keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak HMK’nın 30.madde hükmüne aykırı hareket ettiğini, sözleşmenin kurulduğu anda sadece Belediye onaylı projelerin mevcut olup, sözleşme bedelinin, onaylı projeler üzerinden saptanmasına rağmen, sözleşmenin imzalandığı 09.01.2012 tarihinde Belediyeden onaylı projelerin dışında başkaca projelerin müvekkiline teslim edilmiş olduğu kanıtlanmadığı halde onaylı proje dışındaki imalatlara ilişkin projelerin sözleşme anında müvekkiline teslim edilmiş olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili firma tarafından yapıldığı bilirkişi raporunda tespit edilen ve fakat ne sözleşmede, ne de sözleşmenin eki projelerde bulunmayan aksamların mahkemece hiç dikkate alınmadığını, yok sayıldığını, 01.03.2018 tarihli bilirkişi raporunun 12-13. sayfalarında da detaylıca değinildiği üzere dava konusu 09.01.2012 tarihli sözleşmede yer almayan fakat müvekkilinin yaptığı bir çok iş kaleminin dikkate alınmadığını, davalı tarafından müvekkiline verilen projede örneğin odalarda sadece 1 adet basit ampul olması belirtilirken, gerçekte 8-15 adet arası camlı kare ve yuvarlak armatür kullanıldığını, yine projede 2-3 adet priz denilmiş iken gerçekte 4-6 adet priz kullanıldığını, sözleşmede ise bu konularda hiçbir rakam, adet belirtilmediğini, müvekkilinin sözleşmeye ve projeye göre bir alacağının olmadığı anlamını çıkarmanın ortada yapılan bunca iş varken mümkün olmadığını, davalının da yapılan işleri açıkça kabul ettiğini, yapılan fazla ve kaliteli hiçbir imalata itiraz etmediğini, davalının 1 adet çıplak ampul için 650.000,00 TL olarak belirlenen sözleşmede 15 adet armatür kullanıldığını, 1 adet çıplak ampul denen hollerde 18 adet fluoresan armatür kullanıldığını görüyor ve kabul ediyorsa bunun da karşılığının 650.000,00 TL değil, dava konusu miktar olduğunu kabul etmiş sayılacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2010/345 Esas, 2010/373 Karar sayılı kararında ilk kararlaştırmanın dışına çıkan ek işler yapılmışsa, artık burada yapılan işlerin götürü bedele dahil olduğundan söz edilemeyeceği kabul edildiği halde mahkemece bu hususların gözetilmediğini, mahkemece esas alacak ile ibra belgesi verilmesine neden olan alacak arasındaki açık oransızlığın dikkate alınmadığını, bilirkişi raporundan da görüleceği üzere 09.01.2012 tarihli sözleşmede belirtilen işin bedeli olan 650.000,00 TL’nin, Belediye onaylı projelere göre olması gereken rakamla uyuşmadığını, oysa yapılan işin toplamda 650.000,00 TL + 889.000,00 TL=1.539.000,00 TL’ye denk geldiğini, ibra tarihine kadar davalının davacı müvekkiline ödemiş olduğu rakamın ise sözleşmede belirtilen 650.000,00 TL dahi olmadığını, dolayısıyla ibra belgesi verilmesine neden olan ödemelerle esas alacak arasında açık oransızlık mevcut olduğunu, götürü iş için fiyat teklifi almak üzere davacı müvekkiline verilen projelerin belediyeden onaylı projeler olduğunu, müvekkilince bu projelerin esas alınarak fiyat teklifi sunulduğunu, sözleşme kurulurken verdiği fiyat teklifindeki iradesinin “belediyeden onaylı projelere göre” oluştuğunu, mahkemece müvekkilinin sözleşme kurulurken fiyat belirlenmesindeki iradesinin, sözleşme öncesi kendisine verilen onaylı projelerle kurulduğu ve sözleşmeyi de bu iradeye göre imzaladığı hususunun dikkate alınmadığını, mahkemece sözleşme ve ibraname düzenlenirken müvekkilinin gerçek iradesinin ne olduğunun tartışılmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/15-105 Esas ve 2004/230 Karar sayılı kararında bu durumun “İbranın kapsamının tereddütsüz olarak ortaya konulması gerekmektedir. Öyle ki sona erdirilen borcun ne olduğu, neden kaynaklandığı, içerik ve miktarı belirlenebilmelidir. İbraya ilişkin belge düzenlenirken gerçek iradenin hangi kalemlere yönelik ve ne şekilde olduğunun tüm şartlar birlikte değerlendirilerek belirlenmesi gerekir” şeklinde belirlendiğini, mahkemece bu açık oransızlığın nedeni ve miktarı açıklanmadan ve müvekkilinin gerçek iradesi dikkate alınmadan davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir.Taraflar arasında 09.01.2012 ve 03.08.2013 tarihli, İstanbul İli ,… İlçesi, … ada, … Parselde yapılacak olan binaların elektrik tesisatı işçiliği işlerinin yapılması ve montaj malzemelerinin alınması işi konulu iki ayrı sözleşme imzalanmıştır. 03.08.2013 tarihli sözleşme, dava konusu sitenin 1600 KVA trafo merkezi, orta gerilim hücreleri, 1600 KVA Trafo alçak gerilim güç panosu ve 690 KVAR kompanzasyon sistemi ve panosu yapım işini kapsamakta ve KDV Dahil 150.000,00 TL götürü bedelli sözleşmedir.09.01.2012 tarihli sözleşme ise, dava konusu sitede yapılacak olan binalardaki dükkanlar, depolar, daireler, merdivenler ve boşlukları, kapıcı daireleri, otoparklar, yürüyüş yolları, bahçeler, sosyal tesisler, toplantı salonları, havuzlar, uydu sistemleri, fitness centerlar, saunalar, çevre düzenlemeleri ve ortak mahallerin elektrik tesisatı işçiliği işlerini kapsamakta ve işçilik ile malzeme ve KDV dahil 650.000,00 TL götürü bedelli sözleşmedir. 09.01.2012 tarihli sözleşmenin “sözleşme konusu” başlıklı 2.maddesinde, sözleşmenin konusunun İstanbul İli, … İlçesi,… ada, … Parselde yapılacak olan binaların elektrik tesisatı işçiliği işlerinin yapılması ve montaj malzemelerinin tamamının alınması, tam ve eksiksiz olarak yapılması işi yüklenici tarafından teknik şartnamede ye eklerindeki projelere uygun olarak belirtilen birim fiyatlardan imalatı, nakliyesi ve montajının yapılmasıdır. ” şeklinde belirtiltildiği görülmektedir. Sözleşmenin ” işin tarifi” başlıklı 4. Maddesinde; 65 madde halinde yapılacak işler sıralanmış, “işin bedeli” başlıklı 5. Maddesinde; 4.madde sayılan sözleşme konusu işler ve malzemelerin toplam bedeli KDV dahil 650.000,00 TL olarak belirlenmiştir. 09.01.2012 tarihli sözleşme içeriğinde, davacı yüklenici tarafından yapılacak elektrik tesisat işinde kullanılacak malzeme sayıları ve metrajları belirtilmediği, sadece 170 adet daire ve 38 adet dükkanın oda ve salon sayıları ile yüzölçümlerinin yazıldığı tespit edilmiştir. Dosya kapsamında bulunan ve taraflarca tanzim edilen “ibra sözleşmesi” başlıklı 05.12.2014 tarihli belgenin 2.maddesinde; sözleşmenin konusunun, İstanbul İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … nolu parselde kayıtlı arsa üzerinde inşa edilen binaların elektrik tesisat işçiliğinin yapılması ve montaj malzemelerinin alınması konulu 09.01.2012 tarihli yüklenicilik sözleşmesine istinaden tarafların birbirlerini karşılıklı ibrasına ilişkin olduğu düzenlenmiştir. İbra sözleşmesinin “karşılıklı ibra” başlıklı 3.maddesinde; iş sahibi tarafından yükleniciye yaptırılan işler uyarınca iş sahibinin, sözleşme kapsamında kendisine düşen her türlü yükümlülüğü yerine getirdiği ve yapılan işlerin tüm bedellerini ödediği, her türlü edimin ifa edildiği belirtilmiş, iş sahibinin bu ibra sözleşmesine konu yüklenicilik sözleşmesine ilişkin her türlü edimlerini yerine getirdiği, yüklenicinin, bu sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir hakkı ve alacağının kalmadığı düzenlenerek, yüklenicinin iş sahibini en geniş anlamda külliyen ibra ettiği kabul edilmiş, belge taraflarca imza altına alınmıştır. Davacı, sözleşme gereğince üstlendiği edimini yerine getirdiği halde bakiye iş bedelinin ödenmediğini, bakiye iş bedeli alacağı yönünden imzaladığı 05.12.2014 tarihli ibranameyi alacağının alamama korkusu ile imzaladığını, sözleşme ekinde davalı tarafça kendisine verilen belediye onaylı elektrik projelerine göre işi yaptığını, fakat yaptığı imalatların sayısının, projelerde belirtilen imalat kalemlerinin sayısından fazla olduğunu, projelerde gösterilen malzemelerin özellikle aydınlatma armatürleri tiplerinin sayısından ziyade modellerinin de farklı ve daha pahalı olmasından dolayı, proje harici yapılan işler ve kullanılan malzemeler nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan 650.000,00 TL den ayrıca 738.775,93 TL daha fazla alacağının olduğunu ileri sürmektedir. Somut olayda ihtilaf, davacı tarafından imzalanan ibranamenin geçerli olup olmadığı ve ibranamenin kapsamı noktasında toplanmaktadır. Dosyada bulunan mali müşavir…ç, elektrik mühendisleri … tarafından düzenlenen 01.03.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; taraflar arasında yapılan 09.01.2012 tarihli sözleşmenin mi yoksa davalı tarafından davacıya verilen elektrik projelerinin mi dikkate alınacağı hususu mahkemenin takdirine bırakılarak seçenekli değerlendirme yapılmıştır. Buna göre, 09.01.2012 tarihli sözleşmenin geçerli olduğu kabul edildiği taktirde, davacının davalıdan bir alacak talep edemeyeceği, belediye onaylı elektrik projelerinin geçerli olduğu kabul edildiği taktirde ise, davacının 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının ticari defterlerine göre; dava tarihi itibariyle davacının davalıdan 738.775,93 TL alacaklı olduğu, davalının 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalının ticari defterlerine göre; dava tarihi itibariyle davalının davacıdan 192.999,99 TL alacaklı olduğu, davacı tarafından alacağına karşılık olarak alınan ev bedelleri olan 141.400,00 TL ve 161.600,00 TL tutarının davalı hesabına 28.02.2015 tarihinde işlendiği, yine aynı tarihte davacıya 292.372,87 TL tutarında fatura kesildiği, fazladan yapılan işlerle ilgili olarak en son 01.12.2015 tarihinde 639.403,06 TL tutarında fatura kesildiği, bu faturanın davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, taraflar arasında imzalanan ibra sözleşmesinin geçerli kabul edilmesi halinde davacının, davalıdan herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağı, ibra sözleşmesinin geçersizliği durumunda ise heyetlerince yapılan teknik incelemede davacının 889.373,30 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir.Yukarıda açıklanan 05.12.2014 tarihli “ibra sözleşmesi” başlıklı belge ile taraflar 09.01.2012 tarihli sözleşme kapsamında birbirlerini en geniş anlamda ibra ettiklerini kabul ve taahhüt etmişlerdir. Davacı, dava dilekçesinde bu ibra sözleşmesini alacağının alamama baskısı altında imzaladığını ileri sürmüştür. 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 132. Maddesi; “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.” hükmünü içermektedir. İbra, nitelikçe olumsuz bir ikrar sözleşmesidir. Diğer bir anlatımla, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu sebeple borçlunun da borçtan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. Öyle bir sözleşmenin hukuksal olarak varlık kazanması, gerçekleşmesi; alacaklı ve borçlu durumundaki kişilerin ya da onların gerçek temsilcilerinin iradelerinin birbirine yönelmesini ve ibra konusunda bu iradelerin birleşmesini gerektirir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2. maddesi gereğince, her tacir ticari işlerine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorundadır.Bu maddeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ibra sözleşmesi belgesinin oluşumunda taraf iradelerinin birleştiği, ibra sözleşmesinin imzasına veya içeriğine davacı tarafça herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. İbra belgesini davacı adına imzalayan şirket yetkilisi, tacir olup davacı tarafın, “alacağını alamama baskısı” nedeniyle ibra belgesini imzaladığı yönündeki iddiası, ibranamenin geçerliliğini etkilemeyecektir. O halde, mahkemece sözleşmenin götürü bedelli sözleşme olup, 09.01.2012 tarihli sözleşme ile sözleşmenin eki niteliğindeki belediye onaylı projenin bir bütün olduğu, taraflar arasında bu şekilde bir anlaşma yapıldığı ve taraflarca içeriği ve imzası inkar edilmeyen 05.12.2014 tarihli ibraname gereğince 09.01.2012 tarihli sözleşme yönünden tarafların birbirlerini en geniş anlamda ibra ettikleri gerekçesiyle 99.372,87 TL’lik bakiye iş bedeli alacağı yönünden talebin reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Ancak, mahkemece dosya kapsamından, davalı yanın isteği üzerine sözleşme ve proje harici yapıldığı tespit edilen ilave işlere ilişkin olarak, denetime elverişli bilirkişi kurulu raporunda teknik bilirkişilerce davacı alacağının 889.373,30 TL olarak hesaplandığı, bu durumda talep edilen 639.403,06 TL’lik ilave iş bedeli alacağının da, 09.01.2012 tarihli sözleşmede belirlenen 650.000,00 TL götürü bedel kapsamında değerlendirilerek ve 05.12.2014 tarihli ibranamenin, bu işleri de kapsadığı sonucuna varılarak ilave iş bedeli alacağı istemi yönünden de davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak, davanın kısmen kabulü ile 639.403,06 TL ilave iş bedeli alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/04/2018 tarih ve 2015/1091 Esas, 2018/497 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 639.403,06 TL ilave iş bedeli alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 43.677,63 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 12.616,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 31.061,18 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 12.616,45 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,3-Davacı tarafından yapılan 292,60 TL tebligat ve posta gideri, 6.000,00 TL bilirkişi ücreti, 221,80 TL keşif harcı, 150,00 TL araç ücreti, 100,00 TL tanık ücreti, olmak üzere toplam 6.764,40 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 5.854,52 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,4-Davalı tarafından yapılan 33,00 TL tebligat ve posta yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 4,44 TL’nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 49.020,15 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 13.390,42 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa İADESİNE, C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE,2-Davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 47,00 TL posta gideri, 89,60 TL tehir-i icra karar harcı olmak üzere toplam 234,70 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 12/01/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.