Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1413 E. 2021/529 K. 15.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1413
KARAR NO : 2021/529
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2017
NUMARASI: 2014/470 Esas, 2017/950 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 15/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Asıl dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili, karşı dava; eksik iş nedeniyle ödenen iş bedelinin iadesi talebine ilişkin olup; mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine dair verilen karara karşı asıl davada davacı-karşı davada davalı tarafca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Asıl davada davacı-karşı davada davalılar vekili, davalı şirketin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ihalesi yapılan Sütlüce Kültür Merkezi İnşaatı’nın yüklenicisi olduğunu, davacı müvekkilleri ile davalı şirket arasında düzenlenen sözleşme gereğince, söz konusu ihalenin ahşap işlerinin 2003-2008 yılları arasında, alt yüklenici sıfatıyla davacı müvekkilleri tarafından, sözleşmenin feshedildiği 17/10/2018 tarihine kadar eksiksiz yerine getirildiğini, müvekkilleri tarafından yapılan işlerin çatı kiremit altı bakır ahşap ve playvvood döşeme, bina içi yükseltilmiş balkon basamakları, çatı arası kedi yürüme yolları, zaman zaman işlere ara verilmesinden özellikle kış aylarında zarar gören ahşap işlerin yevmiye usulü olarak tamiri ve kerestenin ilaçlanıp cilalanması işleri olduğunu, davalı yüklenici şirketin aradan geçen süreye ve yapılan tüm sözlü uyarılara rağmen müvekkillerinin iş bedelini ödemediğini ileri sürerek bu iş bedellerinin tespiti ile tespit edilecek bedelin 17/10/2008 tarihi itibariyle ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 31/05/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 265.000,00 TL olarak arttırmıştır. Asıl davada davalı-karşı davada davacı vekili, müvekkili şirketin Sütlüce Kültür Merkezi İnşaatı’nın yüklenicisi olduğunu, işlerin yapımı aşamasında zaman zaman alt yüklenicilerden hizmet alındığını, ancak dava dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi, müvekkili şirket ile davacılar arasında yapılmış bir sözleşmenin bulunmadığını, davacıların müvekkili şirkette sigortalı olarak ve dava dilekçesinin aksine yaz dönemini de kapsar şekilde çalıştıklarını, yaptıkları tüm işlerin ücretlerini aldıklarını, müvekkili şirket ile iş sahibi kuruluş arasındaki sözleşmenin dava dilekçesinde kaydedildiği gibi 17/10/2008 tarihinde değil 04/08/2008 tarihinde fesih edildiğini, bu tarihte düzenlenen yazıda eksikliklerin bulunduğunun yazılı olduğunu, büyük kapsamlı inşaat işinde, aynı işleri yapabilecek diğer yüklenicilerin de çalıştırıldığını, davacıların alacaklı olmayıp, müvekkili şirkete borçlu olduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiş,karşı dava olarak da, davacıların işi eksik bıraktıklarını, tamamlamadıklarını, müvekkili şirketin işlerinin aksamaması amacıyla davacılara yaptığı fazla ödemeler nedeni ile davacıların, müvekkili şirkete 50.000,00 TL’nin üzerinde borçlarının bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’ nin karşı dava tarihinden itiraberen işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davacı-karşı davada davalılar vekili cevap dilekçesiyle, müvekkillerinin davalı şirketten kısmi ödemeler aldığını, ancak alacağın büyük kısmının davalı şirket tarafından ödenmediğini, inşaat işinde çalışan tüm personelin yüklenici şirket tarafından zorunlu olarak sigorta ettirildiğini, müvekkillerinin davalı şirketin isteği doğrultusunda çalıştıklarını, karşı davanın haksız olduğunu, karşı davacının müvekkillerinin alacaklarını ortadan kaldırmak için böyle bir yola girdiğini savunarak, karşı davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesince ihalesi yapılan Sütlüce Kültür Merkezi İnşaatı’nın bir kısım işlerinin yapılması ile ilgili şifaen sözleşme yapıldığı, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu ve sözleşme kapsamındaki işin ücretini açıkça ortaya koyan yazılı bir kaydın bulunmadığı, ihale konusu işin belediye tarafından 04/08/2008 tarihli tutanakla eksik iş yapılması sebebiyle feshedildiği, davacı … tarafından Sütlüce işi için olduğunu belirtilmek suretiyle davalıya fiyat teklifinin verildiği, yapılan ödemeler dikkate alınarak davalının bu teklifi kabulüyle de taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu, davacı-karşı davalının işin daha yüksek bedelle yapıldığını ispat edecek delil sunamadığı, yine davacı-karşı davalı yanca sunulan imzasız fiyat analizlerinin de daha önceki işlere ait olduğu, bu bağlamda davacı yanın rayiç değer üzerinden hesaplama yapılması gerektiği yönündeki iddiasının da yerinde olmadığı, davalı- karşı davacı yanca yapılan ödemelerin dava konusu işe ilişkin yapıldığı ve bu doğrultuda bilirkişi raporlarında “fiyat teklifidir” başlıklı belgedeki birim fiyatları üstünden yapılan hesaplamalar neticesinde projede yer alan metraj kayıtlarına göre, davacı-karşı davalı yanın yapmış olduğu işin bedelinin 72.537,85 TL olduğu, davalı- karşı davacı yanca yapılan ödeme tutarının 62.668,00 TL olduğu, bu itibarla asıl davada; davacı-karşı davalının 9.869,85 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, karşı dava yönünden ise; karşı davacının alacağını ispat edemediği, bilirkişi raporlarında alacak miktarı olarak tespit edilen tutara göre belirlenen ve davacı- karşı davalı yan vekilinin duruşmada alınan beyanı doğrultusunda hazırlanan ve davalı şirket yönetim kurulu başkanı …’ya yöneltilen, yemin metni tebliğine rağmen anılan şahsın duruşmada hazır olmaması ve geçerli bir mazeret de sunmaması sebebiyle HMK’nın 229. maddesi uyarınca, davalı-karşı davacı şirket yetkilisinin yeminden kaçındığı ve yemin konusu hususları kabul etmiş sayıldığı kabul edilerek karşı davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile, 9.869,85 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı- karşı davacıdan alınarak davacı- karşı davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karşı davanın esastan reddine karar verilmiştir. Asıl davada davacı- karşı davada davalılar vekili istinaf dilekçesiyle, davalı tarafın dosyaya fotokopi olarak tarihsiz bir “fiyat teklifi” başlıklı belge sunduğunu, belgenin aslının ibraz edilemediğini, davalının müvekkilleri ile aralarında tanzim edilen taşeron sözleşmesini dosyaya sunmaktan imtina ettiklerini, dosyaya tek taraflı olarak düzenlenen hakediş raporlarını sunduklarını, ilk cevap dilekçesinde davacı müvekkillerinin taşeron olmadıklarını, şirket çalışanları olduklarını savunduklarını, daha sonra taşeron fişleri ibraz edilince, ilk savunmalarından vazgeçtiklerini, dilekçeler teatisi sonrası dosyaya sunulan 11/03/2013 tarihli kök bilirkişi raporunda bilhassa davalı yan delillerinin dikkate alınarak müvekkillerine ait alacak miktarının 35.556,49 TL olduğunun hesap edildiğini, rapora ilişkin itirazları ve davalı tarafın delillerine ilişkin beyanları ile davalı tarafça tarihsiz olarak dosyaya fotokopisi sunulan tarihsiz “fiyat teklifidir” başlıklı belgeyi kabul etmedilerini, ilgili belgenin daha önce yapılmış işlerle ilgili olabileceğini, ilgili belgedeki birim fiyat rakamları ile değil rayiç birim fiyat bedelleri üzerinden davaya konu taşeron işlerinin yapıldığının kabulü ile hesaplama yapılması gerektiğinini taraflarınca defalarca vurgulandığını, yine davalı tarafça tek taraflı olarak tanzim edilen hakediş raporlarınının da özellikle yapılan işlere ait birim fiyatların tespiti bakımından dikkate alınamayacağını, tek taraflı tanzim edilen bu raporların kesinlikle muteber olmadığının da ifade edildiğini, itirazları doğrultusunda dosya hakkında ek rapor alınmasına karar verildiğini, sunulan 11/09/2013 tarihli ek raporda, kök rapordaki kanaatlerin değiştirilmeksizin tekrar edildiğini, anılan itirazlar neticesinde mahkemece dosyanın yani bir bilirkişi heyetine tevdi edildiğini, 18/02/2014 tarihli 2. bilirkişi kurul kök raporunda ise, davacı müvekkillerinin alacağının 9.869,85 TL olarak tespit edildiğini, rapora itiraz etmeleri sonucu alınan 03/06/2014 tarihli ek raporda, kök rapordaki kanaatlerin değiştirilmeksizin tekrar edildiğini, iki rapor arasında çelişki bulunması ve bu çelişkinin giderilmesi bakımından mahkemece dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilmesine karar verildiğini, 24/02/2015 tarihli 3. bilirkişi kurul raporunda da rayiç bedel üzerinden hesaplama yapılamayacağı kanaati ile davacı müvekkillerinin alacağının 2. kök rapordaki gibi 9.869,85 TL olduğunun tespit edildiğini, dosyaya sunulan raporlarda ısrarla rayiç bedel üzerinden hesaplama yapılması gerektiğine ilişkin itirazlarının reddedilerek davalı tarafça tarihsiz olarak dosyaya fotokopisi sunulan tarihsiz “fiyat teklifidir” başlıklı belgedeki birim fiyatlar dikkate alınarak hesaplama yapıldığını, bu gelişmeler neticesinde taraflarınca,16/06/2016 tarihli celsede dosyaya sunulu 3. kök rapora ilişkin itirazları doğrultusunda yeni bir rapor alınmasının talep edildiğini, bu taleplerinin kabul edilmemesi durumunda da davalı tarafa yemin teklifinde bulunacaklarının beyan edildiğini, ilgili celsede mahkemece dosya hakkında yeniden rapor alınmasına ilişkin taleplerinin reddedilerek, yemin metni sunmak üzere taraflarına süre verildiğini, dosyadaki yemin tekliflerinin, davalı tarafça dosyaya sunulan tarihsiz “fiyat teklifidir” başlıklı belgenin geçerli olmadığının tespiti bakımından, anılan belgedeki birim fiyat bedellerinin doğru olup olmadığının davalı tarafa yemin ettirilmesi hususunda gerçekleştirildiğini, yemini eda edecek olan davalı şirket yetkilisi …’nın belirlenen celseye katılmadığını, davalı vekilince …’nın yerine şirket yönetim kurulu üyesi …’nın hazır edildiğini, mahkemece …’ya yemin ettirilmesi talebinin reddine karar verildiğini,bu nedenle, davalı tarafça dosyaya ibraz edilen fotokopi, tarihsiz “fiyat teklifidir” başlıklı belgenin hukuken hiçbir muteberliğinin kalmadığını, zira yemin metninde belirtilen birim fiyat rakamlarının bizzat davalı tarafça dosyaya sunulan tarihsiz ve “fiyat teklifidir” başlıklı belgenin muhteviyatını oluşturan m2 birim fiyat tutarları olduğunu, dosya esasına dayanak teşkil eden tüm bilirkişi raporlarında da anılan tarihsiz ve “fiyat teklifidir” başlıklı belgedeki m2 birim fiyat tutarları esas alınarak hesaplamalar yapıldığını, netice olarak davalı şirket yetkilisinin yemin metni içeriğinde belirtilen, tarihsiz ve “fiyat teklifidir” başlıklı belgedeki m2 birim fiyat tutarları hususunda yemin eda etmekten kaçındığını, bu durumun ise tüm duruşmalarda ve itiraz dilekçelerinde ifade ettikleri üzere, davaya konu yapılan işlerde m2 birim fiyatı hususunda rayiç değerler esas alınarak hesaplama yapılması gerektiği yönündeki iddialarını açık olarak doğruladığını ve haklılıklarını alenen ortaya koyduğunu, mahkemece davalı şirket yetkilisinin yemin eda etmekten kaçınması üzerine, öncelikle davalarının kabulüne karar verilmesi, veya mahkemede aksi kanaat hasıl olması halinde, dosya esası hakkında m2 birim fiyatı olarak 2003-2008 yılları arasındaki rayiç fiyatlar üzerinden alacak hesaplaması yapılması için dosyanın bilirkişiye gönderilmesi gerekirken dosyada mübrez 24/02/2015 tanzim tarihli 3. kök rapordaki hesaplanan alacak yönünden hüküm tesis edilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkemenin asıl dava yönünden verdiği kararın kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Asıl davada davalı-karşı davada davacı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemenin, asıl davanın kısmen kabulüne yönelik kararının gerekçesinin gerek yemin prosedürü ve gerek yemin merasimi usulüne uygun yapılmadığından hatalı olduğunu, yemin teklifinin, müvekkili şirketin bir anonim şirket/tüzel kişilik olması sebebiyle şirket yönetim organca yerine getirebileceğini, bu nedenle şahsa değil, şirkete tebligat yapılmasının gerektiğini, şirketi münferiden imzası ile temsil etmeye yetkili ve yemin edebilecek … da bulunduğu konusunda itiraz dilekçesi sunduklarını, yeminin bu şahsa yaptırılmasının talep edildiğini, ancak mahkemece, şirket yetkilisi olmasına rağmen adı geçene yeminin yaptırılmadığını, şirket yetkilisini, yemin prosedürüne uygun ilk tebligat üzerine yemin için duruşmada hazır etmelerine rağmen, mahkemece, karşı tarafın kabul etmediğinden bahisle, … ile, yemin metni ile ilgili yemin merasiminin yerine getirilmemesinin usul ve yasaya aykırı düştüğünü, 24/02/2015 tarihli 3.heyet raporu nedeniyle, karara gerekçe yapılan 18/02/2014 tarihli 2.bilirkişi heyet raporunda, dosyada mübrez hakedişte ve cari hesapta gözüken 22.570,00 TL tutarın hesap dışı bırakılarak, ödeme toplamının 62.668,00 TL olarak hatalı alındığını, davacının, cari hesap içinde gözüken 22.570,00 TL’lik ödemeyi açıkça kabul ve ikrar da etmekte olduğunu, mahkemece, yapılan iş bedelinin 72.537,85 TL olarak ve işe karşılık davacıya yapılan ödeme (kabul etmediği 22.570,00 TL hariç) ise 62.668,00 TL olarak kabul edildiğine göre, mahkemenin 22.570,00 TL’lik müvekkili ödemesini de davacının açık kabulü ve ikrarı karşısında nazarı dikkate alma zorunluluğu bulunduğunu, bu halde, karşı davaları yönünden alacaklarının (62.668.-TL+22.570.-TL)85.238 – 72.537,85.-TL =12.700,15 TL ‘ ye denk geldiğini, bu nedenle karşı davalarının reddi yerine, talepleri bağlı kalınarak 10.000,00 TL alacakları bakımından, karşı davalarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacılar taşeron, davalı ise yüklenicidiR. Dosya kapsamından idarece yapılan 28/01/2003 tarihli ihale sonucu” Sütlüce Mezbahanesinin Kültür Merkezine Dönüştürülmesi …” işine ait, dava dışı İBB ile davalı/karşı davacı …. arasında 14/03/2003 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşmeye göre iş bitim süresinin 400 gün olup, idarenin oluru ile verilen süre uzatımları sonucu iş bitim süresinin 31/12/2005 tarihine denk geldiği anlaşılmaktadır. Davacılar, 2003 ila 2008 yılları arasında, davalının yüklenicisi olduğu Sütlüce Kültür Merkezi’nin ahşap işlerini taşeron olarak yaptıklarını ileri sürmektedir. Davalı şirket, davacıların böyle bir çalışması olduğunu, ancak aralarında yazılı bir sözleşme imzalanmadığını, davacıların inşaatta sigortalı olarak çalıştıklarını, üstelik ahşap işlerinin tümünün davacılar tarafından yapılmadığı gibi, davcıların üstlendikleri işi tamamlamadıklarını, davacıların yaptıkları tüm işlerin bedellerini aldıkları gibi işin aksamaması için yaptıkları fazla ödemeden dolayı alacaklı durumda olduklarını belirtmiştir.Taraf iddia ve savunmaları dikkate alındığında, uyuşmazlığın çözümü bakımından önem taşıyan ve taraflar arasında çekişmeli olan öncelikli meselenin, davacılar ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin tespiti konusunda olduğu anlaşılmaktadır. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay 15 Hukuk Dairesi’nin 25/09/2018 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir.Somut olayda, davacı yan, taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi düzenlendiğini ileri sürdüğünden ispat külfeti davacı taraftadır.6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. ” hükmü gereğincen davalı taraf, satın alma iddiasını senetle ispat etmek zorundadır.Bu kapsamda, davacı tarafın dosyaya sunduğu delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.Dosya kapsamında bulunan ve davalı şirket tarafından delil listesinde (1) numaralı delil olarak ibraz edilen davacı … imzalı, tarihsiz “Sütlüce şantiyesinde yapılacak ahşap çatı ve kontrplak imalatları için fiyat teklifidir “başlıklı belgede, davacı …’ün, Sütlüce şantiyesinde yapılacak ahşap çatı ve kontraplak imalatı için TL/m2 birim hesabıyla fiyat teklifi verdiği görülmektedir. Yine davalı şirket tarafından düzenlenen ve dosyaya sunulan “… Grubu taşeron hakedis raporu” başlıklı 04/08/2008 tarihli, 30.719,49 TL tutarlı ve aynı tarihli, 53.289,49 TL tutarlı “3. ve tasfiye kesin hakediş raporları”nda, davacı … taşeron olarak gösterilmiştir. Yine yevmiye formunda da davacı … taşeron olarak anılmaktadır. Davalı yanca sunulan “makbuz fotokopileri” ve ” taşeron ödeme fişleri”yle, Sütlüce Şantiyesi için 2006 ila 2010 yılları arasını kapsayan dönem için davacı …’e ödeme yapıldığı görülmektedir. Tüm bu belgeler ve dosya kapsamından, davacı …’ ün davalı-karşı davacı şirketin, gerek dava konusu Sütlüce inşaat şantiyesinde, gerekse diğer … inşaat şantiyelerinde benzer marangozluk işlerini yaptığı anlaşılmaktadır. Davacıların davalı şirket nezdinde sigorta kayıtlarının bulunması, davacıların davalı şirkette sigortalı işçi olarak çalıştıklarını ispatlamaya yeterli değildir.Bu durumda, davalı yanın iddiasının aksine, taraflar arasında hizmet (iş) sözleşmesinin değil, bir eser sözleşmesinin mevcut olduğu sonucuna varılmaktadır. Eser sözleşmesine dayanarak ücret talep eden davacı taraf, ücret karşılığı olarak yerine getirdikleri edimi ve teslimini, ayrıca ücretin miktarını ispat yükünü taşımaktadır. Davalı da, iş bedelinin tamamen ya da kısmen ödendiğini ya da istenebilir olmadığını yasal delillerle ispat yükünü taşımaktadır.Davacı vekili, bilirkişi ek raporuna itiraz dilekçesinde; 2003-2008 yıllarında yapılmış işler ve ölçümlere göre İBB kayıtlarına göre rayiç bedeller üzerinden yeniden hesaplama yapılmasını talep etmiştir.Taraflar arasında, ücret miktarını ortaya koyan açık bir yazılı sözleşme bulunmamaktadır. Bu durumda, yüklenicinin ücretinin nasıl belirleneceği, davacının talep ettiği gibi rayiç bedeller üzerinden mi hesaplama yapılması gerektiği sorusu cevaplanmalıdır.Taraflar arasındaki dava konusu hukuki ilişkinin devam ettiği 2003-2008 yılları arasındaki dönemde meri olan 818 sayılı TBK’nın eser sözleşmesinde ücretin belirlenmesine ilişkin maddelerden olan 366. maddede “Evvelce kararlaştırılmamış veya takribi bir surette kararlaştırılmış olan bedel, yapılan şeyin kıymetine ve müteahhidin masrafına göre tayin edilir. ” hükmü yer almaktadır. Yine Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 25.07.2011 tarih ve E. 2011/8784, K. 2011/9786 sayılı kararma göre de:Diğer taraftan, eser sözleşmelerinde yapılan işin bedeli taraflarca önceden kararlaştırılmamışsa, bunun Borçlar Kanununun 366. maddesi gereğince yapıldığı yılın mahalli rayiç fiyatlarıyla ve metrajı çıkartılarak bilirkişiye hesaplattırılması gerekir…”.Davacının talebi kapsamında bu madde uygulanarak rayiç bedeller üzerinden hesaplama yapılabilmesi için, ücretin sözleşmede kararlaştırılmamış veya takriben kararlaştırılmış olması gerekir.Somut uyuşmazlıkta, Sütlüce işi için olduğu belirtilerek davalı tarafça dosyaya ‘fiyat teklifi’ başlıklı belge ibraz edilmiştir. Davacının imzasını inkar etmediği ve dava konusu Sütlüce şantiyesindeki iş için olduğu bildirilmiş fiyat teklifi nedeniyle, delil listesinde açıkça yemin deliline dayanıldığından, mahkemece asıl davada davacı vekiline yazılı yemin metnini sunmak üzere süre verilmiştir. Davacı yanca, dosyaya davalı tarafça sunulan ve dosyadaki tüm bilirkişi raporlarında birim fiyat bakımından hesaplamaya esas alınan tarihsiz “fiyat teklifidir” başlıklı belgedeki birim fiyat bedellerinin doğru olup olmadığının tespiti bakımından davalı tarafa yemin ettirilmek istenmiştir. Mahkemece bu aşamaya kadar yapılan işlemler usulüne uygun olmuştur. Uyuşmazlığın çözümü için ispat yükü ve yemin hususlarına ilişkin yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır. ( Yargıtay İBK, 03/03/2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı kararı). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yemine davet” başlıklı 228. maddesi; “Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır. Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır.”;“Yemin etmemenin sonuçları” başlıklı 229. maddesinin 1. fıkrası; “Yemin için davet edilen kimse , tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu açıklamalar ve kanun maddeleri ışığında mahkemece yemin müessesesine ilişkin yapılan işlemlerin incelenmesinde; mahkemece ilk olarak 16/06/2016 tarihli celsede yemin işlemleri için ara karar oluşturulmuş, 08/11/2016 tarihli celsede davalı şirketi münferiden temsile yetkili …’nın yemin için hazır edilmesine karar verilmiştir. Bu ara karar üzerinden davalı vekili tarafından sunulan 04/11/2016 tarihli dilekçe ile yemin metnine şekil şartları yönünden itiraz edilmiş, 08/11/2016 tarihli celsede de davalı vekili tarafından aynı zamanda davalı şirket yönetim kurulu başkanı olan …’nın sağlık sorunları nedeni ile raporlu olduğu ve bu nedenle hazır edilemediği beyan edilmiştir. Bunun üzerine aynı tarihli celsede mahkemece “yemin metnine itirazın gelecek celsede değerlendirilmesine ve davalı şirket yetkilisi …’nın da mazeretli sayılmasına” karar verilerek duruşma 02/02/2017 tarihine ertelenmiştir. 02/02/2017 tarihli celsede ise mahkemece “yemin metnine itirazlar doğrultusunda yeniden bir yemin metninin tanzimi ve yemin metninin davalı şirket yetkilisi …’ya tebliğ edilmesine, ayrıca 02/02/2017 tarihli celsede de hazır bulunmayan ve davalı vekilince istirahat raporu sunan davalı şirket yetkilisi …’nın mazaretli sayılmasına” karar verilmiş, anılan ara kararlara göre davalı şirket yetkilisi …’ya yeni bir yemin metni tebliğ edilmesi ve 27/04/2017 tarihli celsede hazır bulunması gerektiği ihtar edilmiştir. 27/04/2017 tarihli celsede ise; davalı şirket yetkilisi …’nın hazır olmadığı, onun yerine şirket yönetim kurulu başkan yardımcısı …’ yı hazır ettikleri, … yerine …’nın yemin merasimini tamamlaması talep edilmiştir. Ancak, mahkemece davalı şirket yetkilisi …’nın 27/04/2017 tarihli celsede yapılan tebligata rağmen mazeretsiz olarak hazır bulunmaması nedeniyle, davalı vekilinin yetkili Recep Ali Kaya’ya yemin ettirilmesi talebinin reddi ile davalı şirket yetkilisi …’nın yemini eda etmekten kaçınmış ve yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılmasına ve bu doğrultuda bilirkişi raporlarında “fiyat teklifidir” başlıklı belgedeki birim fiyatları üstünden yapılan hesaplamalar neticesinde projede yer alan metraj kayıtlarına göre, davacı-karşı davalı yanın yapmış olduğu işin bedelinin 72.537,85 TL, davalı- karşı davacı yanca yapılan ödeme tutarının 62.668,00 TL olduğu, bu itibarla asıl davada; davacı-karşı davalının 9.869,85 TL alacaklı olduğu, karşı dava yönünden ise; karşı davacının alacağını ispat edemediği gerekçesiyle, karşı davanın reddine karar verilmiştir.Davalı şirket yönetim kurulu başkanı …’nın davacı şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili bulunduğu hususu dosya kapsamıyla sabit ve çekişmesizdir. Ancak dosya kapsamında bulunan Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi örneğinde davalı şirket yönetim kurulu üyesi …’nın da davalı şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili olduğu, bu kararın ilan edilmekle 3.kişilere karşı şirketi bağlayacağı anlaşılmaktadır. O halde; mahkemece, yemin metni ekli tebligatın şirket tüzel kişiliği adına çıkarıldığı ve şirketi münferiden temsile yetkili olanların her birinin şirketi temsilen yemin eda edebileceği gözetilerek, “fiyat teklifidir” başlıklı belgedeki birim fiyatlar yönünden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 228. Maddesi uyarınca … ile birlikte davalı şirketi münferiden temsile yetkili …ya yemin eda ettirilmesi, … tarafından yemin edilmesi halinde gerekirse bilirkişi kurulundan ek rapor aldırılması, yemin edilmemesi halinde ise HMK’nın 229. maddesi gereğince işlem yapılarak, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, davalı vekilinin yetkili …’ya yemin ettirilmesi talebinin reddi ile davalı şirket yetkilisi …’nın yemini eda etmekten kaçınmış ve yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılmasına karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin usul yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2017 tarih, 2014/470 Esas, 2017/950 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatırana İADESİNE,5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.