Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1382 E. 2019/799 K. 20.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1382
KARAR NO : 2019/799
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/03/2018
NUMARASI : 2017/1165 Esas, 2018/284 Karar,
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 20/06/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkili şirketin taahhüdü altındaki inşaatın dış cephe doğramaları ve çift camlarının yapılması işinin davalıya verildiğini, davalının sözleşme kapsamındaki işin bir kısmını yaptığını, müvekkilinin ödemelerde sıkıntıya düşmesi nedeniyle davalının imalatı durdurarak o güne kadar yapılan imalatlar için 28/10/2011 tarihli 88.500,00 TL bedelli fatura düzenlediğini, faturanın ödenmesi için de 22/12/2011 tarihli ihtar çektiğini, bunun üzerine müvekkilinin 30/07/2012 keşide tarihli 78.000,00 TL bedelli çeki davalıya verdiğini, sonrasında davalıya 39.000,00 TL ödeme yapıldığını, daha sonra davalı şirket temsilcisi …’a elden 10.000,00 TL ödendiğini, buna göre fatura borcunun 39.500,00 TL kaldığını, ancak davalının gerekli mahsupları yapmaksızın çeki 78.000,00 TL üzerinden icra takibine koyduğunu ileri sürerek, gerek şirket yönünden gerekse çekteki imzası aval kabul edilen … bakımından ödemeler nazara alınarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasındaki takip dayanacağı çek bedelinin 49.000,00 TL kısmının ödenmemesi için İİK’nın 72. Maddesi gereğince dava sonuna kadar tedbir kararı verilmesine, davalı tarafa anılan takip nedeniyle 49.000,00 TL borçlu olunmadığının tespitine, davalı tarafın kabul edilen miktar üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereğince ödenmesi gereken iş bedelinin 115.000,00 TL + KDV olduğunu, bu bedel karşılığında sözleşme adresindeki inşaatın ve davacı şirketin sahibi olan …’nın evinin iş ve malzemelerinin dahil olduğunu, sözleşme sonrası 3.000,00 TL renk farkı düşülerek sözleşme bedelinin 112.000,00 TL + 20.160,00 TL + KDV olmak üzere toplam 132.160,00 TL + KDV olarak kararlaştırıldığını, bu bedelin 15.160,00 TL kısmının nakit verilmesi, bakiyenin ise 39.000,00 TL bedelli 3 adet bonoya bağlandığını, bu bonolara şirket sahibi …’nın da imza koyduğunu, müvekkilinin yapmış olduğu bir kısım işlerin bedeli olarak 88.500,00 TL bedelli fatura düzenlediğini, süresinde ödenmeyince 22/12/2011 tarihli ihtar gönderildiğini, ihtar sonrasında davalının 39.000,00 TL bedelli senedin birini ödediğini, diğer iki senede karşılık ise 78.000,00 TL bedelli çek düzenleyerek senetleri iade aldığını, bunun üzerine müvekkilinin yapması gereken tüm işleri yaparak teslim ettiğini, buna rağmen davacının çek bedelini ödemediğini, işlerin bir kısmının yapıldığına dair beyanın doğru olmadığını, çekin süresinde ödenmemesi üzerine icra takibi başlattıklarını, davacının kötüniyetle, sanki yapılan işin tamamı 88.500,00 TL imiş gibi bu davayı açtığını, çekin yapılan işlerin bakiyesi için verildiğini belirterek, davanın reddine, %20 oranında kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemenin 27/01/2017 tarih ve 2014/1050 esas, 2017/50 karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne, davacının İstanbul ..İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı icra dosyasında davalı alacaklıya 18.008,95 TL borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmadığından davacının ve davalının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, mahkeme kararı taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Dairemiz’in 05/12/2017 tarih ve 2017/569 esas, 2017/892 karar sayılı kararı ile; icra takibinde borçlu olarak davacı şirket yanında diğer davacı …’nın da gösterilmesine rağmen, gerekçeli karar başlığında adının yer almadığı, hüküm fıkrasında ise davacının 18.008,95 TL borçlu olmadığının tespitine karar verildiği halde davacı … hakkında değerlendirme yapılmadığı, hükümde hangi davacının kastedildiğinin açık olmadığı, bu durumun HMK’nın 297/1-c ve 297/2 maddelerine aykırı olduğundan taraf vekillerinin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince usul yönünden kabulü ile, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dairemiz kararından sonra yerel mahkemenin 02/03/2018 tarih ve 2017/1165 esas, 2018/284 karar sayılı kararı ile, yargılama sırasında bilirkişilerden alınan kök ve ek rapor birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporunun mahkemece yeterli görülüp itibar edildiği, bilirkişi ek raporunda da belirtildiği üzere davalı tarafından fiilen yapılan işlerin mahkemece dikkate alındığı, davalının yaptığı işler tutarının 102.864,00 TL olduğu, fatura edilen tutarın KDV’siz 75.000,00 TL, fatura edilmeyen tutarın 27.864,00 TL, fatura edilen tutarın KDV’sinin 13.500,00 TL, davalı alacağının 116.364,00 TL ve davacı ödeme tutarının 49.000,00 TL, davacıların kalan borcunun 67.364,00 TL olduğu, icra takibinde talep edilen tutarın 85.372,95 TL, davacıların borcunun 67.364,00 TL davacıların menfi tespiti talep edebilecekleri miktarın ise 18.008,95 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davacılar … San. Ve Tic. A.Ş ve davacı …’nın İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında davalı …ne 18.008,95 TL borçlu olmadıklarının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, şartları oluşmadığından davacıların ve davalının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin fiilen yapılan işleri dikkate alması ve bilirkişi raporunda belirtilen fiyatları benimsemesinin sözleşme serbestisi ilkesine aykırı olduğunu, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunduğundan sözleşmede belirtilen bedellere göre işlerin yapılıp teslim edildiğini, bilirkişilerin yapılan işleri yeniden fiyatlandırması ve buna göre borcun belirlenmesinin hatalı olduğunu, mahkemenin sözleşmedeki fiyatlar yerine fiyat güncellemesi yapmak suretiyle borç tespiti yapmasının hukuka aykırı olduğunu, davalının bir kısım işlerin yapılmadığı iddiasına rağmen yapılan işlerin keşifle belirlendiğini, bu işlerin sözleşmede bedeli belli olduğundan yeniden kıymet takdiri yapılamayacağını, mahkemenin davayı reddetmesi gerekirken kısmen kabulünün yerinde olmadığını, ayrıca mahkemenin tazminat talebini reddetmesinin de yasaya aykırı olduğunu, davacının sözleşmeye göre bir kısım işleri yapmadığını iddia ettiği halde yapılan incelemede tüm işlerin fazlasıyla yapıldığının ortaya çıktığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.Davacı ve davalı şirketler arasında düzenlenen 08/09/2011 tarihli adi yazılı İş Sözleşmesi başlıklı sözleşme ile, davacı tarafından yaptırılmakta olan konut inşaatının dış cephe doğramalarının ve plastik doğramaları ve çift camlarının davalı şirket tarafından KDV hariç 115.000,00 TL iş bedeli karşılığında yapılması, 55.000,00 TL’nin sözleşme sırasında nakit olarak ödenmesi, 60.000,00 TL’nin ise 6 ay sıralı çek şeklinde ödenmesi kararlaştırılmıştır. Davalı tarafından davacılar hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında 77.303,45 TL asıl alacak ve ferileri ile toplam 85.372,95 TL alacağın tahsili istenmiş, takipte 30/07/2012 tarihli 78.000,00 TL çeke dayanılmıştır. Somut olayda, davacı taraf, icra takibine konu çek nedeniyle 49.000,00 TL’sinden borçlu olmadıklarının tespitini istemiş, mahkemece 18.008,95 TL yönünden borçlu olunmadığının tespitine karar verilmiş, karar davalı tarafça istinaf edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme götürü bedelli bir eser sözleşmesidir. Götürü bedelli işlerde yüklenici, yapılacak şeyi kararlaştırılan fiyata yapmaya mecbur olup, kural olarak bedelin artırılmasını isteyemez. Somut olayda davaya konu sözleşme; yapılacak işler belirtilerek bedel toplam olarak kararlaştırıldığı için götürü bedelli bir sözleşmedir. Sözleşme kapsamındaki işler yönünden davalının hakettiği imalât bedelinin gerçekleştirilen işlerin taahhüt edilen toplam işe fiziki oranı bulunup bu oranın götürü bedele uygulanmak suretiyle hesaplanması; sözleşme dışı yapılan işlerin ise yapıldığı yıl serbest piyasa rayiçleri ile bedeli bulunup, hesaplanacak toplam iş bedelinden, davacı tarafça yapılan ödemelerin mahsubu ile, davalıya borçlu olunmayan bir bedel bulunup bulunmadığının belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yöntem gözetilmeksizin hazırlanan bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde olmamıştır. Ayrıca mahkemece, icra veznesine giren paranın ödenmesinin tedbiren durdurulması yönünde tedbir kararı verildiğinden, bu kararın icra edilip edilmediği ve tazminat şartlarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6.bendi gereğince kaldırılarak, yukarıda belirtilen şekilde inceleme yapılarak sonucuna uygun karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/03/2018 tarih, 2017/1165 Esas, 2018/284 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.