Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1330 E. 2021/8 K. 06.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1330
KARAR NO: 2021/8
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2018
NUMARASI: 2014/1213 Esas, 2018/439 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 06/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, davalı … Ltd. Şti. aleyhine Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası ile takibe başlandığını, borçlu vekili tarafından yapılan itiraz ile takibin durduğunu, takip dayanağı olarak davalı şirkete yapılan mal ve hizmet karşılığı olarak düzenlenen 18/04/2018 tarih ve … seri numaralı, 18/08/2014 tarih ve … seri numaralı, 20.08.2014 tarih ve … seri numaralı faturalardan kaynaklanan 62.742,00 TL alacaklarının ödenmesinin talep edildiğini, bu hususun takip talebinde ve ödeme emrinde de açıkça belirtildiğini, ve ilgili faturaların icra dosyasına sunulduğunu, takibe konu edilen 3 adet ilgili faturaların davalı şirkete tebliğ/teslim edildiğini, fatura konusu mal ve ürünlerin ilgili sevk irsaliyeleriyle davalı şirkete teslim edildiğini, bu faturalara itiraz edilmediğini ve davalı tarafça defterlerine işlendiğini, davacı müvekkilinin ambalaj baskı ve imal işiyle uğraşan ve bu ürünleri yapan ve satan şirket olduğunu, davalı şirketin de şekerleme gıda işiyle uğraşan ve satışının büyük çoğunluğunu yurt dışına yapan bir şirket olduğunu, davalı tarafa yapılan imalatlar neticesinde 2014 yılı toplamda 157.742,71 TL’lik bir satışın yapıldığını, bu alacağın 95.000,00 TL’lik kısmının ödendiğini, davalının bakiye borcu ödemeyeceğinin anlaşılması üzerine Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …esas sayı ile takibe başlanıldığını ve davalının itirazı gereği takibin durduğunu, itirazın haksız, dayanaksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek itirazının iptaline, takibin devamına, davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, takibe konu faturaların muhteviyatı işin ayıplı olması nedeni ile huzurdaki davanın haksız ve mesnetsiz bir dava olduğunu, müvekkili davalı firma ile davacı arasındaki hukuki ihtilafın eser sözleşmesinden kaynaklandığını ve ayıp ihbarının taraflar tacir olsa dahi BK.nun 355.madde ve devamı maddelerine göre değerlendirilmesi gerektiğini, işin niteliği ve yürütümü gereği davacı tarafından üretilen ambalajların ancak paketleme anında kontrolünün yapılabileceğini, müvekkiline ait işyerinde halen mevcut ve teslim alınmayan ambalajlar ve dosyaya sunulan örnekler üzerinde basit bir kontrolle tespit edilebilecek olan ayıplı ambalajların varlığı nedeni ile davacının müvekkilinden alacağının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan 62.742,71 TL alacaklı olduğu, davalı tarafça ayıplı ambalaj nedeniyle düzenlenen iade faturasının davacının defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının iddia ettiği ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğu, davalının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı, bu nedenle ayıp iddiasının dinlenemeyeceği, buna karşılık davacının alacağından davalı tarafından ödendiği tespit edilen 35.055,63 TL klişe bedelinin hakkaniyet icabı mahsup edilmesinin gerektiği, bunun sonucunda davacının davalıdan 27.687,00 TL bakiye alacağının bulunduğu, alacağın miktarının yargılama ile belirlenmesi nedeniyle icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile itirazın 27.687,00 TL yönünden iptaline, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, bilirkişi tarafından alacağın müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu gibi 62.742,00 TL olarak tespit edildiğini, klişe bedellerinin hangi gerekçe ile alacaktan mahsup edildiğinin kararda açıklanmadığını, mahkemece alacağın tümüne hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklanması, ürünün rulo şeklinde teslim edilmiş olması ve tanık beyanları karşısında ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabul gerektiğini, mahkemece bu yönde araştırma yapılmadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici; davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında, davalı iş sahibi tarafından siparişi verilen gıda ürünleri ambalajlarının davacı yüklenici tarafından imal edilmesine dair eser sözleşmesi bulunmakta olup, davacı yüklenici tarafından başlatılan takipte bakiye iş bedeli talep edilmektedir. Davalı iş sahibi ise, davacı yüklenici tarafından imal edilen ambalajların bir kısmının ayıplı olduğunu, ayrıca bedeli kendisinden alınmasına rağmen klişelerin kendisine teslim edilmemesi nedeniyle klişe bedellerinin alacaktan mahsup edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmektedir. Bilindiği üzere, açık ayıp meydana gelen eserde basit bir muayene ile ve çıplak gözle görülüp tespit edilebilen ayıplardır. Açık ayıplarda iş sahibi, eserin tesliminden sonra iş sahibi işlerin olağan akışına göre eseri gözden geçirip varsa açık ayıpları tespi ve ayıpları uygun süre içerisinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Türk Borçlar Kanunu’nda muayene ve ihbar süreleri açıkça belirlenmemiş olup, işin niteliği ve olayın özelliği ve imal edilen şeyin büyüklüğüne göre süreler farklı olacak ve gerektiğinde bilirkişi tarafından da belirlenebilecektir. (Bkz. Özturk, Muammer – Gözütok, Zeki, Usul ve Esaslarıyla Eser Sözleşmesi Uygulaması, 2. Baskı, Ankara 2019, s.143). Gerek 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda eserdeki ayıpların ihbarı ile ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılmış olması ispat kolaylığı sağlar ise de, hukuki işlem değil, maddi vakıa olduğundan eser sözleşmelerinde aksi sözleşmede veya eki şartnamelerde kararlaştırılmamış ise taraflar tacir olsa dahi ayıp ihbarının her türlü delille ve bu arada tanık beyanı ile de ispatlanabileceği Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında kabul edilmektedir (Bkz. Yargıtay 15. HD. 13/05/2011 gün, 2010/7511 E. 2011/2896 K. Sayılı içtihadı). Somut olayda, mahkemece ürünlerdeki davalı tarafından ileri sürülen hataların açık ayıp niteliğinde olduğu ve süresinde ayıp ihbarı yapıldığı benimsenerek sonuca gidilmiş ise de, tanık Yusuf Demirci’nin beyanlarında ürünlerdeki ayıbın davacı yükleniciye bildirildiği ifade edilmiştir. Bu bakımdan mahkemece, tanık …’nin beyanında davalının ayıp ihbarının davacılara bildirdiğini söylediği tarihler tanığın yeniden dinlenmek suretiyle netleştirilerek, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerekir. Bunun için, sektör konusunda uzman bilirkişi de eklenmek suretiyle gerektiğinde mahallinde keşif yapılarak dava konusu sipariş verilip üretilen tüm ambalajların miktarı ve özellikleri dikkate alınarak, iş sahibine teslim edildikleri tarihten itibaren bildirim tarihleri de gözetilerek ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesi; ayıp ihbarının süresinde yapıldığının tespit edilmesi halinde, ürünlerin miktarı ve değeri belirlenip, ayıp nedeniyle iş bedelinden ne miktar indirim yapılacağının ek rapor alınarak hesaplatılması gerekirken, bu hususlar üzerinde durulup değerlendirilmeksizin ayıp ihbarının süresinde yapılmadığının kabul edilmesi yerinde olmamıştır. Ayrıca, klişe bedelinin iş sahibi tarafından ödenip ödenmeyeceği konusunda sektördeki uygulamalar gözetilerek; klişelerin iş sonunda iş sahibine iadesi gerekip gerekmediği, bu konuda sektör uygulamalarının ne yönde olduğu konusunda bilirkişi görüşü alınıp, buna göre klişe bedellerinin iş bedelinden düşülüp düşülmeyeceği değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu hususlar dikkate alınmaksızın karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE, 2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/04/2018 tarih, 2014/1213 Esas, 2018/439 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatırana İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/01/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.