Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1307 E. 2020/1327 K. 18.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1307
KARAR NO: 2020/1327
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/04/2018
NUMARASI: 2013/384 Esas, 2018/574 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ:18/11/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 09/08/2012 tarihinde imzalanan sözleşme uyarınca davacı tarafça … olarak işletilen binaya 1 adet 6 duraklı Klaamann TSE ve CE normlarına uygun hidrolik asansörün teslim ve montajı konusunda KDV hariç 30.000,00 TL karşılığında anlaştıklarını; davalının asansörün teslimini 07/02/2013 tarihinde gerçekleştirdiğini ve sözleşme uyarınca kararlaştırılan KDV dahil 35.400,00 TL’nin asansör ve montaj bedeli olarak davacı tarafından davalıya ödendiğini, ancak asansörün yapıldığı tarihten itibaren hiçbir zaman verimli olarak çalışmadığını, sürekli sorunlar yaşandığını, bu durumun davalıya bildirildiğini, müteattit defalar arızanın giderilmesi için servis uygulandığını, ancak sorunların bir türlü giderilemediğini ve 2013 Haziran ayı itibariyle çalışmayı tamamen durdurduğunu, davacının bu durumu Beyoğlu … Noterliğinin 25/06/2013 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnameyle davalıya bildirdiğini ancak tamiratının yapılmadığını, asansörün fiziki durumu ve asansördeki arızaların tespiti için İstanbul 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/99 D.iş esas sayılı dosyasıyla yapılan tespitte asansörün çalışır hale gelmesinin yaklaşık 25.000,00 TL civarında olduğunun tespit edildiğini, davalının ayıplı olarak teslim edilen ve çalışmayan asansör sebebiyle davacıyı zarara uğrattığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak şimdilik 1.000,00 TL’nin davalıdan avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 30/03/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, talebini artırarak 8.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren avans faizi tahsilini talep etmiş, davalı ıslaha kaşı süresinde verdiği dilekçe ile zamanışımı definde bulunmuştur. Davalı vekili, Bakırköy Mahkemelerinin yetkili olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, asansör yapımına ilişkin sözleşmenin davalı … ile … olduğunu, …’un … vekili sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığını, bu nedenle sözleşmenin tarafı olmadığını, davanın husumet yönünden de reddi gerektiğini, asansörün çalışır vaziyette teslim edildiğini, kusursuz ve tam randımanlı olarak çalışmadığı iddiasının doğru olmadığını, Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan tespiti kabul etmediklerini, bilirkişi raporunun yasaya ve sözleşme şartlarına uygun olmadığını, ayrıca davacının kendi edimini yerine getirmediğini belirterek, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece; yaptırılan keşfen inceleme sonucu düzenlenen tespit raporuna göre, asansörün kabin, kapı, hidrolik motoru vb. malzemelerin standartlarına uygun olmasına rağmen montajdaki işçiliğin çok kalitesiz olduğu, asansörün TSE ve CE normlarına uygun olmadığı, asansörün performansında çalışmama sebebinin bina içindeki çelik karkas/kafesin terazisinde olmadığından, asansör kabinini hareket ettiren hidrolik donamımın terazisinde olmadığından ve yapılan kusurlu montajlar sebebiyle meydana geldiği, asansörün teslim edildiği 07/02/2013 tarihinden asansörün çalışmaz hale geldiği Haziran 2013 tarihine kadar geçen süre içinde, asansörün arıza verdiğinde davacının, hem satıcı davalıya hem de üçüncü kişilere asansör onarım talebinde bulunduğu, davalı satıcının servis hizmeti sunmasına rağmen başka kişilerden de asansörün onarımı ve asansöre ilave işler yapılması konusunda hizmet alındığı, davacının asansörde meydana gelen arızalar nedeniyle teknik servis olarak yalnızca davalıya müracaat etmediği ve aynı süreçte üçüncü kişileri de çağırarak asansöre ilave işler yaptırttığı, bu şekilde davranarak TBK madde 227.’de yer alan seçimlik haklarını usulüne uygun kullanmadığı, mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim olunan ve mahkemece de benimsenen bilirkişi raporunda göre; asansörün arıza verdiğinde doğrudan ve yalnızca davalı satıcıya müracaat ederek seçimlik haklarını kullanması gerekirken, başka kişilere de müracaat ederek asansöre müdahale ettiren davacının, asansördeki arızanın büyümesine veya başka arızaların oluşmasına sebep olmuş olabileceği, delil tespit dosyasındaki bilirkişi raporunda ve gerekse asansörün çalışır hale gelmesi için 2014 yılında … firmasına yaptırılan tadilat ve onarım işi dikkate alındığında, asansörün ayıplı imal edildiğinin anlaşıldığı, ayıplı da olsa çalışır halde teslim edilen asansörün yapılan müdahaleler neticesinde çalışamaz duruma gelmiş olabileceği, bu durumun satıcı davalıdan talep edilebilecek tazminat miktarından indirim sebebi olduğu, davacının … firmasına işçilik bedeli dahil KDV hariç 8.000,00 TL ödeme yaptığı, taraflar arasındaki sözleşmenin bir eser sözleşmesi niteliğinde olduğu her ne kadar davalı tarafça davacı ile davalı arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmadığı iddia edilmiş ise de davacı ile davalı arasında aynı sözleşmenin iki nüsha olarak düzenlendiği, ilk olarak davalı …’ın her iki sözleşmeye de imza attığı, sözleşmelerden birini …’ya bırakıldığı kendinde kalacak nüshanın ise davacının annesi … tarafından vekaleten imzalanıp davalıya teslim edildiği, her ne kadar davalı tarafça sözleşmenin davacının annesi ile imzalandığı iddia edilmiş ise de davalı nüshasındaki bulunan imzanın davacının annesi tarafından vekaleten atılmış olduğu ve davacının annesinin davacıya vekaleten söz konusu sözleşmeyi imzaladığı, yine davacı nüshasında kalan sözleşmede de davacının taraf olarak bulunduğu anlaşıldığından davalının husumet itirazına değer verilmediği, ayrıca davalı tarafça fiilen sözleşmenin ve üstlenilen edimin davacı nezdinde yerine getirildiği görülmekle davalının husumet itirazı red edilmiş yine taraflar arasındaki eser sözleşmesindeki davalı tarafından verilen hizmetin ayıplı olduğu, davalı tarafından bu ayıbın süresi içerisinde ve garanti kapsamında giderilmesi gerekmesine rağmen yerine getirilmediği, BK’nın 474 ve 475. maddeler uyarınca davalının eserdeki ayıptan sorumlu olduğu, davacının BK’nın 475. Maddesi uyarınca eserdeki ayıbı masrafı yükleniciye ait olmak üzere 3. bir şahısa tamir ettirebileceği, davacı tarafından yaptırılan talimatın da bu kapsamda olduğu gerekçesi ile, davacı tarafından başka bir şirkete yaptırılan tamirat giderinden oluşan 8.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; belirsiz alacak davası açılamıyacağını; açılan davanın kısmi dava olduğunu ve kısmi davalarda ıslahla artırılan kısım için zamanaşımının kesilmeyeceğini; davacının ıslah talebine karşı zamanaşımı def’inde bulunduklarını, ancak Mahkemece zamanaşımı defi konusunda karar verilmediğini; ıslahla talep edilen 7.000,00 TL’ye dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu; davacının ve mahkemenin asansörün 07.02.2013 tarihinde teslim edildiğini kabul ettiği ve davacının, dava dilekçesinde asansörün teslim edildiği tarihten itibaren hiçbir zaman kusursuz ve tam randımanlı çalışmadığı iddiası ile eserde açık ayıp olduğunu iddia ettiğini; süresinde ayıp ihbarı yapılmadığını; mahkeme kararın gerekçesinde “ayıplı da olsa çalışır halde teslim edilen asansörün yapılan müdahaleler neticesinde çalışamaz duruma gelmiş olabileceği, bu durumun satıcı davalıdan talep edilebilecek tazminat miktarından indirim sebebi olduğunu” belirtmesine rağmen talep edilen 8.000,00 TL tutardan indirim yapmadığını; bu şekli ile kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluştuğunu; davacının delil olarak gösterdiği faturaların dava tarihinde mevcut olmadığını, delil bildirme ve belge sunma süresi geçtikten sonra ibraz edilen faturaların delil olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu; asansörün çalışmasında bir ayıp oluşmuş ise bundan davalının sorumlu tutulamıyacağını; dava konusu asansörün standartlarına uygun yapılarak eksiksiz ve çalışır vaziyette davacıya teslim edildiğini; asansörün çalışmasında oluşan ayıpların davacıdan kaynaklandığını; müvekkiline atfedilebilecek bir ayıp olduğu düşünülse bile kararda da belirtildiği üzere davacının seçimlik haklarını usulüne uygun kullanmadığını ve ehliyetsiz 3.kişilere müdahale ettirerek asansördeki zararı artırdığını, garanti kapsamından çıkardığını; müvekkilinin gıyabında yapılan ve itiraza uğrayan İstanbul 9. SHM nin 2013/99 D.iş sayılı dosyasına ait bilirkişi raporunun karara esas alınamayacağını; davacının müvekkiline işi vermeden önce başkasına yaptırdığı asansör için kuyu ve çelik konstrüksiyon işlerinden kaynaklanan ayıplardan davalının sorumlu tutulamayacağını; tespit edilen eksik ve ayıpların tespit raporundan önce asansöre müdahale eden ehliyetsiz 3. kişiler tarafından meydana getirildiğini; yargılama aşamasında aldırılan bilirkişi raporunun çelişkili ve muğlak tespitler içerdiğini, denetime elverişli olmadığnı belirterek kararın kaldırılarak davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Eser sözleşmesinde ayıp, sözleşmede üzerinde anlaşılan veya taraflarca ondan beklenen niteliklerin eserde bulunmaması, başka bir ifadeyle olmaması gereken bozuklukların olması, ya da olması gereken bazı vasıfların bulunmaması olarak tanımlanmaktadır. Taraflar arasında 09/08/2012 tarihinde imzalanan sözleşme uyarınca davacıya ait binada asansör yapımı için inşaat işleri hariç anahtar teslimi ruhsat proje ve harcı ve KDV hariç 30.000,00 TL karşılığında anlaştıkları ve KDV dahil 35.400,00 TL nin asansör ve montaj bedeli olarak ödendiği ihtilafsızdır. Mahkemece davanın devamı sırasında düzenlendiği anlaşılan sözleşme ve faturalar dikkate alınarak hazırlanan bilirkişi raporuna göre karar verilmiştir. Dosya kapsamında bulunan ve iş sahibi tarafından yükleniciye gönderilen Beyoğlu … Noterliğinin 25/06/2013 tarihli … yevmiye numaralı ihtar ile hidrolik asansörün çalışmadığı, şifahi başvurudan sonuç alınamadığı, bedelin iadesi veya belge ve projeleri ile beraber ayıpsız misli ile değiştirilmesi ihtar edilmiştir. Buna göre davacı iş sahibi tarafından yapılan ayıp ihbarı süresindedir. Dava dilekçesinde asansörün 07.02.2013 tarihinde teslim edildiği belirtilmiş; bilirkişi raporuna göre 30.03.2018 tarihinde dava ıslah edilmiş, davalı tarafça süresinde zamanaşımı definde bulunulmuş ise de ıslahla talep edilen alacak yönünden zamanaşımı def’i hususunda mahkemece olumlu olumsuz bir karar verilmemesi hatalı olmuştur. Ayrıca, bilirkişi kurulunca asansörün ayıplı imal edildiği tespit edilmesine rağmen, ayıbın miktarı konusunda bir belirleme yapılmamış, dava tarihinden sonra düzenlenen sözleşme ve faturalar dikkate alınarak bedelden indirim yapılabileceği belirtilmiş, mahkemece 8.000,00 TL’ye hükmedilmiştir. Bilirkişi tarafından ayıpların giderim bedeli ayıbın ortaya çıktığı tarih itibariyle serbest piyasa rayiçlerine göre belirlenmeli, mahkemece ıslah zamanaşımı defi hususunda değerlendirme de yapılarak varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/04/2018 tarih, 2013/384 esas, 2018/574 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.