Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1275 E. 2021/180 K. 26.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1275
KARAR NO: 2021/180
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2018
NUMARASI : 2014/732 Esas, 2018/452 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 26/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkil şirketle ile davalı … arasında 28.08.2012 tarihli “… Projesi Peysaj işleri Sözleşmesi” başlıklı sözleşme akdedildiğini, işbu sözleşme gereği … San, Ve Tic. A.Ş. tarafından İstanbul ili … ilçesi, … Mah. … pafta, … ada, … parselde yerleşik yaklaşık 33.814 m2’lik alanın peysaj işlerinin müvekkili şirket tarafından yapıldığını, müvekkili şirketin üstlendiği işi sözleşme ve ekleri uyarınca eksiksiz tamamladığını ve taraflar arasında geçici kabul yapıldığını, kesin kabul aşamasına gelindiğinde ise davalının bir takım eksikliklerin olduğunu iddia ettiğini, müvekkili şirketin bahsedilen eksilikleri sözleşme ve ekleri doğrultusunda tamamlamasına ve karşı tarafa bildirmesine rağmen davalının gerçeğe aykırı bir şekilde tespit edilen eksikliklerin tamamlanmadığından bahisle sözleşme edimlerini yerine getirmediğini, ayrıca yine davalının, müvekkili şirketin sözleşme gereği yaptığı bir takım işleri yok farzettiğini ve adet sayılarını çok düşük gösterdiğini, bilirkişi raporu ile de müvekkil şirketin sözleşmesel edimlerini yerine getirdiği ve tüm imalatların tamamlandığı sabit iken davalı tarafın müvekkil şirketle ile kesin kabul tutanağını imzalamadığını, dolayısıyla yargılamaya konu alacağı ödemediğini ileri sürerek 220.212,67 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirket ile davacı firma arasında akdedilen 28.08.2012 tarihli … Projesi Peyzaj İşleri Sözleşmesi ile müvekkil şirkete ait projenin peyzaj işlerinin davacı tarafça yüklenildiğini, sözleşmenin ifası aşamasında geçici kabul aşamasına gelindiğinde taraflar arasında geçici kabul listesi ile birlikte eksik listesi hazırlandığını ve her iki tarafça imzalandığını, ancak davacı tarafın eksik listesinde belirtilen sürede eksiklikleri hiç veya gereği gibi ifa edemediğini, davacının, müvekkili şirket tarafından defalarca ikaz edilmesine rağmen işi gereği gibi tamamlayamadığını, müvekkili şirket tarafından davacıya da defalarca uyarı e-postaları gönderildiğini, ancak davacının işi sözleşmeye uygun bir şekilde tamamlamamakta ısrarcı olduğunu, davacının dava dilekçesine dayanak tuttuğu bilirkişi incelemesi de yokluklarında yapılmış olup, yokluklarında yapılan işbu keşfin ve buna istinaden hazırlanan bilirkişi raporunun delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında akdedilmiş sözleşmesinin geçici kabulü düzenleyen 33. Madesinde “geçici kabul için bir ekip oluşturularak muayene yapılacak ve muayenede kabule engel olmayan eksikliklerin tespit edilmesi halinde bir liste tutanağa eklenerek karşılarına tahminen düzeltme bedellerinin üç katı tutar yazılarak, tamamlanması için uygun bir süre verilecektir” ibaresine yer verildiğini, ancak müvekkili şirket ile davacı arasında bu aşama tamamlanamayıp, kesin kabul aşamasına geçilemediğinden taraflar arasında mutabakat sağlanamadığını, eksikliklerin belirlenmesinin ardından müvekkili şirket tarafından davacı tarafın defalarca uyarılmasına rağmen eksikliklerin giderilmediğini, davacı eksiklikleri tamamlamaması nedeniyle kesin kabulün yapılamadığını ve kesin hakedişin düzenlenemediğini, davacı tarafından müvekkili şirkete herhangi bir teminat mektubu verilmediğinden sözleşmenin ilgili hükmü uyarınca %10 oranından tutarın müvekkili şirket hesabında davacının hak edişlerinden kesilerek teminat olarak bulunması gerektiğini, kesin teminatın ise sözleşmenin 37. Maddesinde yazılı koşulların sağlanması durumunda yükleniciye iade edilebileceği, her hakedişten yüklenicinin sözleşmeye dayalı yükümlülüklerinin teminatı olarak %3 oranında ihtiyat kesintisi uygulanacağını ve bu bedelin geçici kabul ardından yükleniciye iade edileceğini, kesin hakediş ve kesin kabul henüz yapılamadığını, sözleşmeye göre davacının müvekkili şirkette toplam hakedişinin % 10’u oranında kesin, %3’ü oranında geçici olmak üzere % 13 teminatının müvekkil şirkette bulunması gerektiğini, davacının sunmuş olduğu hak edişlerin toplam bedeli 2.204.786,29 TL olduğuna göre kesin ve geçici teminat bedelinin 286.622,21 TL olması gerektiğini, oysa müvekkili şirketin cari hesabında davacı yanın 78.426,38 TL alacağı bulunmakta olup 208.195,83 TL teminat açığı oluştuğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacı tarafından düzenlenen faturaların tamamının davalı şirketin kayıtlarında yer aldığı, davalı tarafından yapılan ödemelerin de davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarında kayıt altına alınmış olduğu, tarafların ticari defterlerinde herhangi bir farkın olmadığı, 03/10/2017 havale tarihli ek raporda açıklandığı üzere, tarafların ticari defterlerinde davacının 78.426,38 TL alacaklı olduğu, davalının da 78.426,00 TL davacıya borçlu olduğu, tarafların ticari defterlerinde herhangi bir farkın olmadığı gerekçesiyle 78.426,00 TL kısım yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, tüm raporlarda müvekkilinin 197.954,04 TL alacağının bulunduğunun tespit edilmesine rağmen mahkemece gerekçesi gösterilmeksizin 78.426,38 TL’ye hükmedildiğini, mahkemece hükme esas alınan mali müşavir bilirkişi raporunda da müvekkilinin 197.954,04 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, mahkemece delillerin takdirinde hataya düşüldüğünü ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici; davalı ise iş sahibidir.Davada taraflar arasında düzenlenen 28/08/2012 tarihli sözleşmeden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili talep edilmiş, mahkemece mahallinde keşif yapılmak suretiyle bilirkişi kök ve ek raporları alınmış, 03/10/2017 tarihli mali müşavir raporundaki ticari defterlerin incelenmesi sonucu hesaplanan 78.426,38 TL alacağın tahsiline karar verilmiştir. Dosya kapsamından bilirkişi heyetince düzenlenen 25/01/2017 havale tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda davacının yaptığı toplam iş bedelinin 2.883.332,78 TL olduğu hesaplanmış, mali müşavir bilirkişi raporunda bu miktardan 2.685.378,74 TL ödeme ve faturalar toplamı düşülerek davacı alacağının 197.954,04 TL olduğu belirlenmiş, ancak mahkemece defter incelemesi sonucunda ortaya çıkan alacak miktarına hükmedilmiştir. Dosya kapsamına göre bir kısım işlerin sözleşme kapsamında bulunmayıp sözleşme dışı iş olduğu anlaşılmakta ise de bilirkişi kurulunca bu husus üzerinde durulmaksızın hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşme kapsamındaki işlerin sözleşmede belirlenen fiyatlarla, sözleşme kapsamı dışındaki işlerin ise serbest piyasa rayiçleriyle yapıldığı yılın fiyatlarıyla hesaplaması gerekmektedir. Bilirkişi kurulunca hangi işin sözleşme kapsamında olduğu, hangi işin sözleşme dışı işlerden olduğu ayrı ayrı belirtilmek ve hesaplama yöntemi de gösterilmek suretiyle 25/01/2017 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi kuruluna, 03/10/2017 tarihli raporu düzenleyen mali müşavir bilirkişi de eklenmek suretiyle oluşturulacak bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/04/2018 tarih, 2014/732 Esas, 2018/452 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 26/01/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.