Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1252 E. 2018/1009 K. 17.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1252
KARAR NO : 2018/1009
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2018
NUMARASI : 2017/389 Esas
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 17/07/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, taraflar arasında 02/01/2015 tarihli “Terrace Hayat Şantiyesi mekanik işleri sözleşmesi” imzalandığını, davalının kusuru nedeniyle işin 5 ay geciktiğini, davalının geçici kabulü sürüncemede bıraktığını, haksız kesintiler yapmak istediğini, sözleşmeye uygun olmayan geçici kabul tutanaklarını dayattığını, sonunda müvekkilinin sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını, müvekkilinin sözleşme nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek, geçici kabul kesintisi, fazla iş bedeli, haksız kesintilen, fatura düzenlenmemesi, malzeme fiyat farkı, personel ve şantiye giderleri için şimdilik 100.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faiziyle tahsiline, davalı şirket yetkilisinin adının ceza soruşturmasına karışması ve OHAL yasalarının yürürlükte olmasından ötürü, ileride bu davanın kazanılması durumunda alacağın elde edilememesi veya davalı şirketin kayyuma devredilmesi gibi olağanüstü sıkıntılar yaşanması riskine karşı, ferieriyle yaklaşık 1.250.000,00 TL’yi bulabilecek şekilde davalıya ait Terrace Hayat Projesindeki bu bedeli karşılayabilecek nitelikteki taşınmazlardan birisinin üzerine dava kesinleşene kadar teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı iddialarının doğru olmadığını, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, davacının ayıplı imalat yaptığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece verilen 09/05/2017 tarihli ara kararı ile, dava konusunun para alacağına ilişkin tazminat talebi olup, gayrimenkuller davanın konusu olmadığından, HMK’nın 389. Maddesi kapsamında ihtiyati tedbir kararı verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin 16/04/2018 tarihli dilekçesi ile ihtiyati tedbir talebine ilişkin ara kararının kaldırılarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi, aksi halde HMK’nın 406. Maddesi kapsamında başka geçici koruma tedbiri alınmasına ilişkin talebi hususunda, mahkemece 16/04/2018 tarihli ara kararı ile, aynı gerekçelerle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekili 19/04/2018 tarihli dilekçesinde bu talebi tekrar etmiş, mahkemenin 20/04/2018 tarihli ara kararı ile, davacı vekilinin istinaf yoluna başvurma hakkı bulunduğu, dosya kapsamında ara karardan rücu edilmesinin ilgili yasal düzenleme kapsamında hukuki olmayacağı gerekçesiyle davacı tarafın ihtiyati tedbir talebine ilişkin işlem tesisine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararın hatalı olduğunu, …’nin personellerini işten çıkardığı, ücretlerini ödemediği, araç ve taşınmazlarını elden çıkarmak suretiyle malvarlığını tasfiye ettiği bilgisine ulaşıldığını, basında bu konuyla ilgili haberler çıktığını, şirketin yetkilisi ve sahibinin “borçlarını karşılayamadıkları ve şirketin iflasını isteyecekleri” açıklamasını yaptığını, ihtiyati tedbir taleplerinin 16/04/2018 ve 20/04/2018 tarihli ara kararları ile reddedildiğini, taleplerin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK 389. Maddesi şartlarının oluştuğunu, para alacakları için ihtiyati tedbir verilip verilmeyeceğinin uygulamada tartışmalı olduğunu, davanın konusunun para alacağına dayandığını, ancak taraflar arasında alacağın varlığı konusunda ihtilaf bulunmadığını, ihtilafın sözleşme dışı dayatmalardan kaynaklandığını, ihtiyati tedbir talebinin reddi için haklı gerekçe bulunmadığını, ihtiyati tedbir için ihtiyati tedbir sebebinin ve ihtiyati tedbire esas hakkın varlığı gerektiğini, davalının bir takım soruşturmalara konu olabileceği, OHAL kapsamında malvarlığına el konulabileceği, hakkın gerçeğe yakın delillerle ispat edilmesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini belirterek, istinaf talebinin kabulü ile, usul ve yasaya aykırı ara kararının kaldırılmasına, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur.
İhtiyati tedbir kararı verilmesinde hakime geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Anayasanın 141/3. Maddesine göre Mahkeme ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile ihtiyati tedbir kararı vermesi veya istemin reddine karar vermesi hallerinde kararında hukuksal gerekçe göstermek zorundadır.
Somut olayda, davacı tarafça tazminat talebinde bulunulmuştur. HMK’nın 389. Maddesinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği düzenlenmiş olup, davacının talebi ise para alacağıdır. Para alacakları bakımından HMK’nın 389. Maddesi kapsamında ihtiyati tedbir kararı verilemez. Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin bu nedenle reddine karar verilmesi yerinde olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/04/2018 tarih ile 20/04/2018 tarihli ve 2017/389 esas sayılı ara kararlarında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/07/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.