Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1201 E. 2020/1320 K. 17.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1201
KARAR NO : 2020/1320
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2018
NUMARASI : 2017/96 Esas, 2018/431 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 17/11/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan olan 2 adet faturadan kalan 96.348,50 TL bakiye iş bedeli alacağına ilişkin olarak başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafça itiraz edildiğini, itirazdan bir taraftan borcu olmadığının beyan edilirken diğer taraftan icra takiben konu edilen rakamın yargılamaya muhtaç olduğu söylenerek aslında zımni ikrarda bulunulduğunu belirterek, itirazın iptaline ve davalı hakkında %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Davalı vekili, davalının davacıya dava dilekçesinde bahsedilen nedenlerle veya başkaca nedenlerle hiç bir borcu bulunmadığını, takibe itirazlarında yargılamaya muhtaç olduğunu beyan etmelerinin ikrar olmadığını, davacının alacaklı olduğunnu ispat etmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, kepçe çalışması, kalan kazı ve dolgu işine ilişkin olduğu anlaşılan takibe konu iki adet faturanın, davacı tarafça kabul edilen 15.751,50 TL’lik kısmı haricinde kalan 96.348,50 TL’nin ödendiğine dair davalı tarafça gerekli delillerin sunulamadığı, bu faturaların davalı defterlerinde de kayıtlı olduğu, davalının ödeme olgusuna ilişkin sunduğu evrakın neye ilişkin olduklarının anlaşılamadığı, sözleşme ve ödemenin tanıkla ispat edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına davalı borçlu tarafından yöneltilen itirazın İİK’nın 67/1 maddesi uyarınca iptali ile; 98.348,50 TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tahsili için takibin devamına, alacak likit ve belirlenebilir nitelikte olduğundan %20 inkar tazminatı 19.269,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, delilleri toplanmadan karar verildiğini, tanıklarının dinlenmesi gerektiğini, tanıkları dinlenseydi taraflar arasındaki işin mahiyetinin, ödeme usullerinin, davacının ve ortağının yapması gereken işçi maaşları, SGK primleri, yeme içme ve araçların yakıt giderleri davacı SGK’sı dahil ödemelerin davalı tarafından karşılandığının anlaşılacağını, davalı defter kayıtları ile de bu ödemelerin sabit olduğunu, usulüne uygun tutulan davalı defterlerine göre davalının davacıya borcu olmadığı sabit olmasına rağmen davanın kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, davacının da delil olarak dayandığı davalı defterlerinin usulüne uygun olmaları ve davacıya borç olmadığını ortaya koymalarına rağmen davalının kötü niyetin kabul edilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak, usuli eksiklikler bakımından yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesin talep etmiştir.Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.Taraflar arasında yazlı bir sözleşme yoktur. Takibe konu faturalarda yapılan işin cinsi “kepçe çalışması, kanal kazı ve dolgu” şeklinde belirtilmiştir. Bunun dışında dava dilekçesinde faturalara konu işlere dair bir açıklama yapılmamış, cevap dilekçesinde de buna dair bir beyanda bulunulmamış, davanın tümden reddi talep edilmiştir.Ancak, 19/07/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında verilen ihtar ve süre üzerine, davalı vekilince sunulan 02/08/2017 tarihli delil dilekçede; yapılan işte çalıştırılan işçilerin taşeron tarafından bildirimine, bu işçiler için yapılan maaş ödemesi, SGK primlerine dair belgeler, davacının da çalışma döneminde davalının işçisi konumunda olduğuna dair beyanname ve maaş ödeme belgeleri, işin taşeronu Ü…ya yapılan ödemelere dair dekontlar, davacıya yapılan ödemelere banka dekontları, davalı defter ve şirket kayıtları, davacı ve taşeron …’nun ortak çalşıtığı, liste halinde bildirilen işçilerin taşeron işçileri olduğu, iş gereği davalının yanında sigortalarının başlatıldığı, ödemelerin taşeron tarafından yapılması gerekirken yapılmadığından davalı tarafından yapıldığı, giderlerinin davalı tarafından ödendiği vs. konularda dinlenmesi için 4 tanık delil olarak bildirilmiş, ayrıca bu dilekçeyle “yemin” deliline de dayanılmıştır.19/07/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında, HMK’nın 140/5. maddesi kapsamında, tarafların dilekçelerinde söz edip henüz sunmadıkları “belge niteliğinde” delillerin sunulmaları ve başka yerden celbi gerekenler için gerekli izahat ve masrafın yatırılması için süre verilmiştir.Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, mevzuat dışında dayanılan bir delil olmadığı ve davayı tümden reddettiğinden, sonradan ancak borcun ödendiğine ilişkin delilerini sunabilir. Davalı vekilinin sunduğu deliller de ödeme olgusuna ilişkindir. Ancak, yemin ve tanık tanık delilleri bu kapsamda değerlendirilemez. Davacı vekilince de (2) nolu celsede sunulan bu delil dilekçesine itiraz edilmiştir. Kaldı ki, delil dilekçesinde tanıkların dinletilme gerekçesi olarak gösterilen hususlar sözleşmenin kuruluşu, tarafların hak ve borçları, ödeme usulleri ve ödeme olgusuna ilişkindir. Teslim, ayıplı veya eksik ifaya ilişkin bir iddia ve tanık dinletme talebi bulunmadığından HMK’nın 200/1-2. Maddesi gereğince davalının tanıklarının dinlenmeleri mümkün değildir.Davalı vekilince sunulan 07/02/2018 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, taraflar arasındaki iş ilişkisi ve sözleşmenin kapsamı, ödeme şekli açıklanmıştır. Buna göre, davalının iddiası; “davacının, davalı şirketten almış olduğu işte taşeron olarak işçileri ile birlikte çalıştığı, davalının da bunun karşılığında davacının kendisi de dahil olmak üzere işçilerinin ücretlerini, sigorta giderlerini, barınma ve yeme içme giderleri ile araçların yakıt ve diğer giderlerini ödediği” şeklindedir. Davalı tarafça, davacının faturalarının karşılığının; bu ödemeler, davcıya yapılan banka ödemeleri ve davacının ortağı …’ya yapılan ödemeler ile ödendiğini savunulmuştur. Davalı vekili bu dilekçesinde de tanık dinletme sebebini delil listesinde olduğu gibi açıklamıştır.Mahkemece alınan 17/01/2018 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda, davacının tuttuğu “işletme defterinin” açılış tasdikinin bulunduğu, davalı defterlerinin usulüne uygun oldukları ve takibe konu faturaların kayıtlı olduğu, ancak ödemelere ilişkin kayıtlar sonrasında davalı tarafın 9.000,00 TL alacaklı göründüğü, davalı defterlerindeki davacının kabul ettiği 15.751,50 TL haricindeki ödeme kayıtlarının dayanak belgelerinin sunulamadığı, delil listesi ekinde sunulan açıklama ve belgelerin genel ifadeler içerdiği, bu ödeme iddialarının tablo halinde, rakamlar yanında açıklama içerecek şekilde, net ve okunaklı olarak sunulması gerektiği görüş ve tespitlerinde bulunulmuştur.Davalı vekilinin rapora itiraz dilekçesinde, böyle bir açıklamalı tablo sunulmamış, sunduğu belgelerin ispata yeterli olduğu belirtilmiş ve taraflar arasındaki ticari ilişki, tarafların hak ve alacakları ile bunların nasıl ödeneceğine ve ödendiğine dair tanıklarının dinlenmesi ve sonrasında diğer delilleri ile birlikte ek rapor alınması talep edilmiştir.Bu açıklamalar ve tespitler doğrultusunda, davalı tarafça takibe konu borca itiraz edilmiş olmakla birlikte, yargılama sırasında sunulan delil listesindeki ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesindeki beyanlarla, esasında takibe konu fatura içeriklerine, bu faturalara konu işlerin yapılmış olmasına bir itirazın olmadığı, itirazın bunlara ilişkin bedellerin yukarıda açıklanan usullerle ödendiği savunmasına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Takibe konu faturalar davalı ticari defterlerinde kayıtlı olup, buna göre davacının davalıdan takibe konu fatura bedelleri kadar bir iş bedeli alacağı olduğu, toplam 112.100,00 TL’lik bu faturalara ilişkin olarak davacının kabul ettiği 15.751,50 TL’lik ödeme haricinde bir ödemenin davalı tarafça ispatlanamadığı sonucuna varılmaktadır. Ödeme def’ine ilişkin olarak davacının işçileri olduğu iddia edilen kişiler ve davacı için ödendiği belirtilen SGK primleri ve işçilik ücretlerine ilişkin ödemelerin davaya konu iş ve faturalara mahsup edilmelerini gerektirecek deliller dosyaya sunulamadığından, bu belgeler tek başına davaya konu faturalara ilişkin ödeme belgeleri olarak kabul edilemez. Aynı şekilde davacının ortağı olduğu iddia edilen Üzeyir Kolcu’ya ödenen bedeller de davacının alacağına mahsup edilemez. Davalının . .’nun davacı ile ortak olduğuna ve aralarındaki sözleşme gereğince yapılan işin bedelinin işçi ücretleri ve SGK primlerinin ödenmesi, barınma, yemek ve araç yakıt ücretlerinin ödenmesi suretiyle yapılacağına dair sözleşme ilişkisi iddiası da kesin delillerle ispat edilememiştir. Bu konuda HMK’nın 220/1-2 maddesi gereğince tanık deliline başvuramayacağı, cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığından ön inceleme duruşması sonrasında sunmuş olduğu delil listesindeki yeni deliline de dayanamayacaktır. İlk derece mahkemesince de bu doğrultuda yapılan değerlendirme neticesinde davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Davalı tarafça sadece ödeme def’inde bulunulup alacak miktarına itiraz edilmediğinden, takibe konu faturalar davalı defterinde kayıtlı bulunduğundan, likit ve belirlenebilir nitelikteki alacak için icra inkar tazminatına da hükmedilmesi de yerinde olmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/03/2018 tarih ve 2017/96 esas, 2018/431 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 6.718,18 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 1.679,54 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.038,64 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.