Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1185 E. 2020/1319 K. 17.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1185
KARAR NO : 2020/1319
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/03/2018
NUMARASI : 2016/546 Esas, 2018/237 Karar,
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 17/11/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkili şirketin İstanbul İli, … İlçesi, Kavaklı … Ada, … Parsel, … Ada … Parsellere ait arsalarda Viraistanbul projesini inşa ettiğini, bu projede beton döküm işlerinin de davalı şirkete yüklenicilik sözleşmesi ile yaptırıldığını, söz konusu iş davalı tarafından yapılırken 11/04/2016 tarihinde davalı şirkete ait olan beton pompası vincinin ayağının kırılması, vincin yan yatması sonucu vincin uç kısmındaki flanj hortumunun, bu hortumu tutarak yayılmasını sağlayan başka taşeron çalışanı … yaralanmasına yol açtığını, müvekkili şirketin ağır yaralanan taşeron işçinin tedavisini …Hastanesi’nde yaptırdığını, tedavi giderlerinin KDV dahil 167.500,00 TL olduğunu, kazanın oluşmasına sebep vincin kurulumu, kullanım ve sorumluluğunun sözleşme gereği davalı şirkete ait olduğunu, aynı zamanda taraflar arası imzalanan hazır beton temin sözleşmesinin eki olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine İlişkin Protokol’ün 5 ve 9. maddelerine göre yüklenicinin sorumlu olduğunu, iki tarafın şirket yetkililerinin yapmış olduğu sözlü görüşmelerden bir netice elde edilememesi sonucu ilgili fatura bedelinin talebi amacıyla davalı şirkete Büyükçekmece …. Noterliği’nden 12.05.2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiğini belirterek, fazlaya dair haklarını saklı tutarak müvekkili şirket tarafından ödenen 167.500,00 TL tedavi giderinin 50.000,00 TL’sinin 12/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans- reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; 12/12/2017 havale tarihli ıslah dilekçesiyle, 100.500,00 TL’nin 12/05/2016 ihtarname tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont-avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, kazanın meydana geldiği yerin davacının denetim ve gözetiminde olan şantiye sahası olduğunu, şantiye sahasının içinde yapılan çalışmaların sorumluluğunun davacıya ait olduğunu, hazır beton dökümü yapılacak ve pompanın konumlanacağı yerin seçiminin davalı tarafından yapıldığını, davacının iddia ettiği gibi pompanın ayağının kırılmadığını, şantiye görevlilerinin yanlış yer seçimi nedeniyle toprak zeminin çöktüğünü, tanzim edilen ihtarnameye karşı Beyoğlu …. Noterliği’nin 16/05/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı tarafa cevap verildiğini, davacı tarafından tedavi masrafı olarak ödendiği iddia edilen bedelin net olarak ortaya konduğunu, bu nedenle kısmi dava açılamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamı itibariyle yapılan inşaat faliyeti sırasında ayakları devrilen vinç sebebiyle yaralanan işçiye davacı tarafından ödenen 167.500,00 TL itibariyle davacı ve davalının sorumlu olduklarının kabul edildiği, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi davalı tarafın yüzde 60 oranında kusurlu oldukları, bu kusur oranı itibariyle 100.500,00 TL’den davalının sorumlu olduğu, eylemin haksız eylem niteliğinde olduğundan ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile 100.500,00 TL’nin 18/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans tarihi itibariyle davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde, her ne kadar davanın kabulüne karar verilmiş olsa da uyuşmazlığın hatalı değerlendirildiğini, hazır beton dökümü yapılacak ve pompanın konumlanacağı yerin seçiminin davalı tarafından yapıldığını, davacının iddia ettiği gibi pompanın ayağının kırılmadığını, şantiye görevlilerinin yanlış yer seçimi nedeniyle toprak zeminin çöktüğünü ve pompanın ayağının altına konulan takozların kırıldığını, bu durumun olayın hemen akabinde çekilen fotoğraflardan da anlaşılabileceğini, davaya konu olay sonucu yaralanan … Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2016/466 Esas sayılı dosyası ile alacak davası açtığını ve bunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu ve kusur oranlamasının hiçbir delile dayanmadan yapılmış olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.Dava, davacı şirketin taşeronu olan davalı şirket tarafından beton döküm işlerinin yapılması sırasında başka bir taşeron şirket çalışanının yaralanmasına neden olunduğu iddiasıyla, bu kaza nedeniyle kaza zedenin tedavisi için ödendiği belirtilen 167.500,00 TL’nin taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayalı olarak davalıdan tahsili talebine ilişkindir. Dava dilekçesinde söz konusu kazanın; davalı şirket tarafından 11/04/2016 tarihinde zemine beton dökümü yapıldığı sırada davalıya ait beton pompası vincinin ayağının kırılması, vincin yan yatması sonucu vincin uç kısmındaki flanj hortumunun, hortumu tutarak yayılmasını sağlayan başka taşeron çalışanı Durmuş Bolat’ın yaralanmasına yol açması şeklinde gerçekleştiği iddia edilmiş; cevap dilekçesinde ise, davacının iddia ettiği gibi pompanın ayağının kırılmadığı, şantiye görevlilerinin yanlış yer seçimi nedeniyle toprak zeminin çöktüğü, kazanın bu nedenle meydana geldiği, hazır beton dökümü yapılacak ve pompanın konumlanacağı yerin seçiminin davalı tarafından yapıldığı, kazanın meydana gelmesindeki sorumluluğun davacı tarafta olduğu savunulmuştur.Mahkemece alınan 24/10/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, iş güvenliği ve iş kazaları ile ilgili kanun ve yönetmelik düzenlemeleri ayrıntılı olarak belirtildikten sonra 7. Sayfada davaya konu iş kazasında kaçınılmazlıktan bahsedilemeyeceğine dair değerlendirme yapılmış, devamında kanun ve yönetmeliklere riayet etmeyen asıl işveren – alt işveren yetkililerinin, şantiye şeflerinin ve iş güvenliği uzmanının kazının oluşumunda kusurlu oldukları değerlendirilmiş, 14. Sayfada asıl ve alt işveren ilişkisi yönünden genel değerlendirme yapılmış, 17. sayfa sonrasında ise, söz konusu kazanın iş kazası olduğu belirtilerek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli tedbirlerin alınmadığı ve denetimlerin yapılmadığı tespitinde bulunulmuş, kusur yönünden yapılan değerlendirmede iş güvenliği uzmanı bilirkişinin kendi uzmanlık alanında yaptığı yoruma göre somut durumda asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğundan kanun kapsamında her iki işverenin de, “sonuç ve kanaat kısmında” tavzih edilen manasıyla müştereken ve müteselsilen %60 oranında asli kusurlu oldukları, taraflar arasındaki sözleşmenin eki işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin protokolün 9. Maddesi gereğince kusur/mesuliyet dağılımının asıl işveren %20, alt işveren %20 şeklinde olması gerektiği belirtilmiş, ayrıca davacı şirketin şantiye şefi ve iş güvenliği uzmanının da %20’şer oranında kusurlu oldukları, iş kazasına uğrayan … kusursuz olduğu, üçüncü bir kişinin kusurunun/mesuliyetinin bulunmadığı belirtilmiştir. Ancak, rapor içeriğinde söz konusu kazanın ne şekilde meydana geldiğine dair bir anlatım ve değerlendirme bulunmamaktadır. Davacı ve davalı taraf kazanın meydana geliş şekline dair farklı iddialarda bulunduklarından bu iddialara raporda yer verilerek kazanın gerçekleşme şeklinin ne olarak kabul edildiği açıklandıktan sonra bu gerçekleşme şekline göre ilgililerin kusurlarının tespiti eve kusur oranlarının belirlenmesi yoluna gidilmesi gerekirken yukarıda yazılı olduğu şekilde genel değerlendirme ile yapılan kusur belirlemesi yerine olmamıştır. Ayrıca, dosyaya bir kısım tanıklara ilişkin ifadelerin yer aldığı duruşma tutanağı sunulan Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2016/466 Esas sayılı dosyasında, dava konusu kazaya ilişkin olarak kazaya uğrayan işçi … tarafından dosyamız davacısı ile dava dışı …. Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. aleyhine açılan, dosyamız davalısının da ihbar olunan olarak taraf olduğu davanın da mevcut olduğu, davalı vekilince 14/02/2018 tarihli dilekçeyle bu davanın bekletici mesele yapılmasının talep edildiği, 14/03/2018 tarihli duruşmada da oradaki tanık beyanlarının incelenmesinin istendiği, ancak mahkemece söz konusu dosya incelenmeden bu talebin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Dairemiz’ce UYAP sistemi üzerinden Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2016/466 Esas 2020/186 Karar sayılı kararı ve bu karara dayanak olan 18/08/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporu dosya arasına alınıp incelendiğinde, dosya kapsamında işyeri yetkilileri tarafından düzenlenmiş iş kazası tutanağı, kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenmiş olay yeri inceleme raporu, soruşturma aşamasında düzenlenmiş 14/05/2017 tarihli bilirkişi raporu, kurum müfettişi tarafından düzenlemiş 23/01/2019 tarihli rapor gibi davanın esasını ve kusur değerlendirmesini etkileyecek nitelikte belgeler olduğu görülmektedir. Bu açıklama ve tespitler doğrultusunda, davacı ve davalı tarafın kazanın meydana geliş şekline ilişkin farklı iddiaları değerlendirilmeden, olayın meydana geliş şekli ortaya konularak buna göre bir kusur değerlendirmesi yapılmadan sunulan bilirkişi raporu esas alınarak yargılamanın neticelendirilmesi yerinde olmamıştır.Bu nedenle, davalı vekilinin istinafının kabulü ile kararın kaldırılmasına, Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2016/466 Esas sayılı dosyasının veya örneğinin dosya arasına getirtilerek, bu dosya içerisinde bulunan yukarıda belirtilen belgeler ve varsa başkaca deliller de göz önünde bulundurulmak suretiyle, davacı ve davalı tarafın kazanın meydana geliş şekline ilişkin iddia ve savunmalarının değerlendirilerek, kazanın meydana geliş şekline ilişkin kabulün açıkça ortaya konulduğu, davacı ve davalı arasındaki anlaşmazlığın eser sözleşmesi hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği göz önünde bulundurularak, taraflar arasındaki sorumluluk ve kusur belirlemesinin iş güvenliği mevzuatına göre değil eser sözleşmesinin düzenlemelerine ve ilkelerine göre değerlendirildiği bir ek rapor alınarak neticesine göre karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmaksızın, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6.bendi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme yapılıp sonucuna uygun karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/03/2018 tarih, 2016/546 esas, 2018/237 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.