Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1176 E. 2020/1114 K. 19.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1176
KARAR NO: 2020/1114
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2017
NUMARASI: 2014/706 Esas, 2017/707 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 19/10/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkin olup; mahkemece, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun süre yönünden reddine dair ara kararına karşı davalı … vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin İstanbul İl Özel İdaresi’nin açtığı ihaleyi aldığını ve Bağcılar ile Eyüp ilçelerinde 2 okulun elektrik işlerini yapma işini üstlendiğini, müvekkili … ile davalı … arasında 15/05/2013 tarihli taşeronluk sözleşmesi aktedildiğini, davalı yüklenicinin anılan okulların elektrik işlerini malzeme ve işçilik dahil 150.000,00 TL bedelle yapmayı kabul ve taahhüt ettiğini, taraflarca davalının 15/05/2013 tarihinde işe başlamasının ve 30/12/2013 tarihinde anahtar testimi olarak işi bitirmesinin kararlaştırıldığını, müvekkili tarafından davalı …’e toplamda 117.000,00 TL ödeme yapıldığını, müvekkili tarafından imza yetkilisi ve ortağı olduğu … Şrketi’ne ait … Bankası Sefaköy Şubesi’ne ait … hesap, … çek nolu 20/04/2014 keşide tarihli 30.000,00 TL meblağlı çekin davalı …’e sözleşme borcuna mahsuben verilirken davalının talebi doğrultusunda çekin muhatap kısmına davalı …Ltd.Şti.’nin ünvanının yazılarak çekin teslim edildiğini, pursantaja göre davalı tarafından 35.000,00 TL meblağlı iş yapıldığını, çeklerin verilmesine rağmen anılan malzemelerin davalılar tarafından getirilmediğini ve taşeronluk sözleşmesinde belirtilen tarihte işin kalan kısmının bitirilmediğini, hali hazırda işin tamamlanmamış halde olduğunu, davalı yüklenicinin ise toplamda 35.000,00 TL’lik iş yaptığını, bu durumda müvekkilinin davalı yükleniciye 82.000,00 TL fazladan ödeme yapmış olduğunu, bu 82.000,00 TL içinde dava konusu olan ve diğer davalılara keşide edilen 50.000,00 TL’lik çeklerin de olduğunu ileri sürerek, taşeronluk sözleşmesinin iptali ile müvekkilinin 20.000,00 TL ve 30.000,00 TL meblağlı çeklerden dolayı davalılara borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin iptaline, müvekkili tarafından davalı yükleniciye fazladan ödenen 32.000,00 TL’nin fiili ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birtikte davalıdan alınarak müvekkillerine verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Ltd. Şirket vekili, müvekkilinin toptan elektrik malzemeleri satışı yapan bir şirket olduğunu, davacı şirkete muhtelif tarihli faturalar ile elektrik malzemeleri satışı yaptığını, faturaya konu malların davacı şirkete imzalı irsaliyeler ile teslim edildiğini, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında doğrudan bir ticari ilişkinin olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Ltd. Şirket yetkilisi, yetkilisi olduğu şirketin taraflar ile hiçbir ticari ve hukuki ilişkisinin olmadığını, dava konusu çekin davalı … tarafından tamamen kötü niyetli olarak ve resmi evrakta sahtecilik suçu işlemek suretiyle şirketinin muhatap gösterilerek keşide edildiğini, şahsını ve şirketini bu dava ile zor durumda bıraktığını savunmuştur. Davalı yüklenici … adına dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür. Mahkemece, 13/06/2016 tarihli bilirkişi kurul raporu dayanak alınarak, davanın kısmen kabulü ile davacı tarafın davalı … Ltd.Şti’ne verilen … Bankası Sefaköy Şubesine ait 20/04/2014 keşide tarihli 30.000,00 TL’lik çek ile davalı … Ltd.Şti’ne verilen … Bankası Sefaköy Şubesine ait 20/04/2014 keşide tarihli 20.000,00TL’lik çekten dolayı bu davalılara borçlu olmadıklarının tespitine, talep gibi 32.000,00 TL’nin davalı …’den dava tarihi itibari ile alınarak davacılara verilmesine, fazla istemin reddine, karar verilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile; davacı ile müvekkilinin anlaşmasının Bağcılar’da bir anaokulu, Eyüp’te bir anaokulu ve Küçükköy’de bir okul olmak üzere toplam 3 okul için olduğunu, müvekkilinin imzası bulunmayan sözleşmeye göre hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, mahkemece İl Özel İdaresi’nden ihale dosyasının getirtilmeden karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin Bağcılar’daki anaokulu ile Küçükköy’deki okuldaki işlerin %90′ dan fazlasını tamamladığını, Eyüp’teki anaokulunun ise, kaba inşaat aşamasında bırakıldığını, her 3 işten de müvekkilinin hak edişlerinin oluştuğunu, hakediş dosyasının celbedilerek detaylı bir inceleme yapılması gerektiğini, 3 işin de davacı tarafın talimatı ile durdurulduğuna yönelik tanıklarının bulunduğunu, belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Mahkemece 09.03.2018 tarihli ek karar ile, mahkeme kararının davalı …’e 18/01/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı tarafça istinaf dilekçesinin yasal süresi geçtikten sonra 02/02/2018 tarihinde verildiği gerekçesiyle davalı … vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davalı … vekili ek karara karşı sunduğu 02/02/2018 tarihli istinaf dilekçesi ile; Tebligat Kanunu’nun 16. maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği’nde kendisine tebligat yapılacak kimse (yani muhatap) adresinde bulunamazsa, tebligat, kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerine yapılabileceği amir hükmünün düzenlendiğini, aynı konutta oturan kişilere tebligat yapılması için ilk ve en önemli şartın muhatabın orada olup olmadığının tespit edilmesi olduğunu, oysa 18/01/2018 tarihli tebliğ şerhinde muhatabın yani müvekkilinin adreste olup olmadığının tespit edilmediğini, bu nedenle tebligatın usulsüz olup müvekkilinin gerekçeli karardan ve tebligattan haberdar olduğu 02/02/2018 tarihi esas alındığında istinaf başvurularının süresinde olduğunu belirterek yerel mahkeme ara kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı … ise taşerondur. Davacı şirket ile davalı … arasında davacı şirketin ihale ile aldığı Bağcılar ve Eyüp İlçelerindeki ana okullarının elektrik tesisat işlerinin davalı taşeron tarafından yapımını konu alan, anahtar teslimli, malzeme ve işçilik dahil 150.000 TL+ KDV götürü bedelli, 15/05/2013 tarihli taşeron sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin “işin adı” başlıklı 2. maddesinde, işin Bağcılar ve Eyüp’ teki 2 adet anaokuluna ilişkin olduğu yazılıdır. Sözleşmenin “işin süresi” başlıklı 7. maddesinde, işin başlangıç tarihi, 15/08/2013, bitiş tarihi ise 30/12/2013 tarihi olarak (240 gün) belirlenmiştir. Sözleşmede, iş bedeli ödemelerinin aylık yapılan işlerin pursantajı doğrultusunda, aylık hak edişlerde ve 60 günlük çek verilerek yapılacağı düzenlenmiştir. Davalı vekilince istinaf başvurusunun süresinde yapılmadığı gerekçesiyle istinaf taleplerinin reddine dair yerel mahkeme ara kararına karşı da istinaf kanun yoluna başvurulduğundan, Dairemizce öncelikle mahkeme ek kararı yönünden istinaf incelemesi yapılması gerekmiştir. Davalı … vekili, mahkeme gerekçeli kararının müvekkiline gönderildiği tebligat üzerindeki 18/01/2018 tarihli tebliğ şerhinde müvekkilinin adreste olup olmadığının tespit edilmediğini, bu nedenle tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürmüştür.Dosyadaki tebligat parçalarının incelenmesinde; mahkeme kararının davalı …’e mernis adresine tebliğe çıkarıldığı, tebligatın davalının orada olup olmadığı araştırılmaksızın ve bu konuda şerh düşülmeksizin 18.01.2018 tarihinde eşi … imzasına tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Kanunun 16. maddesi “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan aile efradından veya hizmetçilerinden birine yapılır.” şeklinde düzenlenmiş olup, bu maddeye göre tebligatın üzerinde muhatabın adreste bulunup bulunmadığının şerh düşülmesi, ayrıca 20. Madde gereğince de muhatabın adreste bulunmama nedeninin yazılması gerekli olup, davalı … adına çıkartılan tebligat üzerinde; muhatabın adreste bulunup bulunmadığı ve bulunmama nedeninin tebliğ evrakı üzerine yazılmadığı anlaşıldığından, adı geçen davalıya yapılan tebligat usulsüzdür. Bu itibarla, davalı … vekilinin ek karara ilişkin istinaf başvurusu yerinde görüldüğünden, mahkemece verilen ek kararının kaldırılmasına karar verilerek davalının mahkemenin 04/10/2017 tarihli gerekçeli kararına yönelik istinaf incelemesine geçilmiştir. Davalı … süresi içerisinde cevap dilekçesi ve delil listesi sunmadığından davalının istinaf dilekçesindeki, davacı tarafça dosyaya sunulan ve davanın dayanağı olan taşeron sözleşmesinde imzasının bulunmadığına ilişkin itirazı yönünden inceleme yapılmamıştır. Dosyada mevcut Bakırköy 5. Sulh hukuk Mahkemesi’nin 2014/90 Değişik iş sayılı dosyasında inşaat mühendisi … tarafından hazırlanan 21.07.2014 tarihli tespit bilirkişi raporunda; sözleşmede yazılı Bağcılar ile Eyüp ilçelerindeki 2 adet ana okulunda yapılacak işler ile yapılan işlerin pursantajlar oranında belirlenmiştir. Buna göre, sözleşme gereğince davalı yüklenici … ‘ün Eyüp’teki anaokulunda yapacağı elektrik işlerinin toplam bedelinin 81.467,92 TL, Bağcılar’daki anaokulunda yapacağı elektrik işlerinin toplam bedelinin ise 68.532,08 TL olduğu, tespit gününe kadar Bağcılar’daki anaokulunda yapılan işlerin toplam bedelinin 34.671,37 TL olarak hesaplandığı, Eyüp’teki ana okulunda ise işe hiç başlanmadığı belirlenmiştir. Mahkemece mahallinde yapılan 01/01/2016 tarihli keşif akabinde, mali müşavir …, inşaat mühendisi … ve hukukçu … tarafından hazırlanan 13/06/2016 tarihli bilirkişi kurul raporunda; davacı şirket ile davalı … Ltd. Şti. ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı yüklenici …’ün Eyüp’teki anaokulunda yapacağı işlerin toplam bedelinin 81.467,92 TL olarak kararlaştırıldığı ancak işlerin yapımına hiç başlanmadığı, Bağcılar’daki anaokulunda yapılacak işlerin toplam bedelinin 68.532,08 TL olarak belirlendiği ancak keşif tarihine kadar yapılan iş bedelinin 34.671,37 TL olduğu, davacı tarafça davalı … Ltd. Şti.’ne … Bankası Sefaköy Şubesine ait … numaralı, 20.04.2014 keşide tarihli , 30.000,00 TL meblağlı ve davalı …’ne aynı banka şubesine ait … numaralı, 20.04.2014 keşide tarihli, 20.000,00 TL meblağlı çek verildiği, her 2 çekin de davacı şirket defterinde kayıtlı olduğu, davacı tarafça yapıldığı iddia edilen toplam 67.000,00 TL ‘lik ödemenin davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, dosyaya ödemeyi ispatlar bir belge sunulmadığı, mahkemece 67.000,00 TL tutarlı bu ödemelerin kabul edilmesi gerektiği yönünde karar verilir ise, davacı yan tarafından 15.05.2013 tarihinde akdedilen 15 maddelik sözleşmeye göre davalı yana yapılan ödeme toplamının (50.000 + 67.000=) 117.000,00 TL olduğu, davalı …’ün sözleşme kapsamında yaptığı işlerin toplamının 34.671,37 TL olup, davalı …’e yapılan ödeme toplamı 117.000,00 TL’den bu miktar mahsup edildiğinde , davacı yanın davalı …’e (117.000,00 TL – 34.671,37 TL=) 82.328,63 TL fazla ödeme yaptığından, davacının diğer davalı şirketlere verilen 2 adet çekten dolayı borcunun bulunmadığı belirtilmiş, aynı heyet tarafından hazırlanan 13.04.2017 tarihli ek raporda, kök rapordaki görüşler korunmuş, mahkemece bu rapor hükme esas alınmıştır. O halde, mahkemece davalı … tarafından süresi içerisinde cevap dilekçesi ve delil listesi ibraz edilmediği gözetilerek, birbiri ile uyumlu olan ve davacı tarafça dosyaya sunulan 15.05.2013 tarihli taşeron sözleşmesi gereğince yapılması gereken işler ile yapılan işlerin ve ödemelerin belirlendiği 21.07.2014 tarihli tespit raporu ile Yargıtay denetimine elverişli 01/01/2016 tarihli bilirkişi kurul raporu hükme esas alınarak, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/10/2017 tarih ve 2014/706 Esas, 2017/707 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 5.601,42 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan toplam 1.436,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.165,17 TL harcın davalı …’den alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 19/10/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.