Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1154 E. 2020/1512 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1154
KARAR NO: 2020/1512
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2018
NUMARASI: 2014/989 Esas, 2018/151 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 16/12/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında 15.12.2008 tarihinde Türkmenistan’da 6 adet hastaneli kompleks proje yapımına ilişkin sözleşme imzalandığını ve davalının “komple kaba inşaat (demir+beton+kalıp) işlerinin kısmi malzemeli işçilikle yapım işini yüklendiğini, sözleşmenin 5. maddesinde işin en geç 31.07.2009 tarihinde bitirilerek geçici kabule sunulmasının düzenlendiğini, davalının sözleşme gereklerini tam, gereği gibi ve süresinde ifa edememesinden kaynaklanan 486.945,68 USD borcunun bulunduğunu, sözleşme kapsamındaki işler Türkmenistan’da yerine getirildiğinden, dilekçeleri ekinde sunulan cari hesap dökümünün muhasebe kayıtlarının Türkmenistan kanun ve uygulamasına uygun olarak Türkmenistan’da tutulduğunu, Türk muhasebe kayıtlarına göre tutulan belgenin ekli cari hesap ekstresi olduğunu, bu cari hesabı oluşturan ve delil dilekçesi ekinde sunulan kayıt ve belgelerde, davalının borcun varlığını teyit eden imza ve onayların bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından yapılan kesintilerin dayanağını ilgili sözleşme maddelerinin oluşturduğunu, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete, hatalı imalata ilişkin makine, işçilik, nefaset kesintileri yapılacağının, vize işlemlerinin ve personel giriş çıkışlarının, tüketilen enerji bedelleri gibi harcamaların davalının hak edişinden kesileceğinin bildirildiğini, 25.03.2009 ve 20.02.2010 tarihleri arasında düzenlenen toplam 11 adet hak edişte, sözleşme uyarınca her halükarda da kesinti olarak yansıtılacağı belirtilen; personel harcamaları (işçilerin yemek, maaş, barınma, sağlık, vize ücreti vb. giderleri) malzeme bedelleri, avans kesintileri, iş makinaları kesintileri, iş güvenliği kesintileri, vergi kalemleri, nakliye, hatalı imâlat gibi konularda belli kesintiler yapıldığını, bu hak edişlerin davalı tarafından düzenlendiği ve davacının onayına sunulduğunu, bu 11 adet hak edişin 10 adedinde davalının imzasının ve onayının bulunduğunu, hakedişlerdeki tüm miktarların ve kesintilerin açıklama ve dayanak belgelerinin de, her bir hakedişin altında yer aldığını, davalı tarafından imzalanmış olan hakedişler ve eki olan belgelerin yanı sıra davalının hakedişlerine ve cari hesaba yansıyan kesintilerin dayanağı belgelerin de ayrıca sunulduğunu, bu belgelerde davalının imzası ve kesinti yapılmasına dair onaylarının bulunduğunu, malzeme bedelinden yemek harcamalarına kadar, davalı şirketin kendisinden kesinti yapılmasına dair kabullerini içeren mutabakat ve belgelerin dilekçe ekinde sunulduğunu, davalının işi zamanında tamamlamadan terk ettiğini, dava dışı idareye olan taahhüdü gereği işi zamanında ve hem de gereği gibi tamamlama yükümlülüğü olan müvekkili şirketin davalının nam ve hesabına inşaatı yapmak zorunda kaldığını, sözleşmenin l0. maddesinde bu durumun dayanağının açıkça ifade edildiğini, ilk 10 hakedişe yansıtılmış olan miktar ve kesintilerin yanı sıra, sunulan cari hesapta görülecek olan diğer kesintilerin de davalının işi tamamlamadan terk etmesi sebebiyle müvekkilinin davalının nam ve hesabına tamamlamak durumda kaldığı kesintiler olduğunu, müvekkili şirket aleyhine kabul anlamına gelmemek üzere, sadece 11 numaralı hakedişte davalının imzasının bulunmamasının nedeninin, davalının işi teslim etmeden terk etmiş olması ve kalan işlerin müvekkili tarafından yapılmış olmasından kaynaklandığını, davalının borcun 407,049,44 USD kısmını 08.02.2010 tarihinde kabul etliğini, taraflar arasında imzalanan 25.03.2009 tarihli altı hastaneli kompleks projesine ait kiralık makine yüklenici sözleşmesinden (kiralık makine sözleşmesi) kaynaklı olarak davalı tarafından müvekkili aleyhinde yapılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine müvekkili aleyhinde İstanbul 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/276 Esas sayılı dosyası ile 29.03.2013 tarihinde itirazın iptali davası açıldığını, anılan dosyadan alınan bilirkişi raporunda, davalının müvekkili şirkete 774.598,14 USD borcu bulunduğunun tespit edildiğini, cari hesap uyarınca davalının açıklanan tüm işlerden dolayı müvekkiline 774.598,14 USD borçlu olduğunu, davacı müvekkilinin, kabul ettiği 10 aylık araç kirası bedelini (=150.000,00 USD) ve ayrıca davalının Türkmenistan’da bıraktığı iskelelerin bedeli (=164.000,00 USD) düşüldükten sonra, davalının müvekkiline bu davanın da değerini oluşturan 486.945,68 USD borcu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 486.945,68 USD alacağın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan taşeronluk sözleşmesine konu işin teslimindeki gecikmenin davacının kusurundan kaynaklandığını, müvekkilinin, davacının sözleşmeye aykırı davranışlarına ve engellemelerine rağmen üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, müvekkilinin işe başlayabilmesi için gereken statik projelerinin 4-5 aylık gecikmeler ile müvekkiline teslim edildiğini, davacının, daha fazla kar edebilmek adına kaba inşaat işleri için gerekli olan beton santralini aylar sonra ve geç teslim ettiğini, davacının müvekkilinin işçilerinin vize, çalışma izni gibi hususlarını sağlama edimlerini ifa etmeyerek müvekkilinin işe başlamasına bilinçli olarak engel olduğunu, davacının müvekkili şirketin işçilerinin konaklama ihtiyaçlarını karşılamadığını, tarafların Türk Hukuku’na tâbi tüzel kişiler olup davacının Türkmenistan hukukuna tâbi şirketinin defter ve kayıtlarının 6100 sayılı HMK’nun 222. Maddesi uyarınca delil niteliğine haiz olmadığını, diğer yandan davaya konu taşeronluk sözleşmesi dışında taraflar arasında ayrıca 25.03.2009 tarihli kiralık makine yüklenici sözleşmesi akdedildiğini, anılan sözleşme gereğince müvekkili şirkete ait olan … beton pompalı kamyonun, davacı şirkete aylık 15.000,00 USD bedelle kiralandığını ve teslim edildiğini, söz konusu sözleşmeden kaynaklanan alacağın ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında yapılan takipte davacının borca itiraz ettiğini, itirazın iptali talebi ile İstanbul 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/276 Esas sayılı dava açtıklarını, davacının söz konusu itirazın iptali davasındaki cevabında borcun 135.000,00 USD’lik kısmını kabul ettiğini, ancak iş bu davaya konu taşeronluk sözleşmesi kapsamında davalıdan alacaklı olduğundan bahis ile takas talebinde bulunduğunu ve derdestlik itirazlarının olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflarca itirazsız olarak imzalanan ilk 10 hakediş sonunda, yapılan imalat tutarının 6.395.972,84 USD, teminat kesintisinin 174.512,72 USD, avans kesintisinin 1.192.431,97 USD, diğer kesintilerin 4.253.419,08 USD olmak üzere toplam kesinti miktarının 5.620.363,77 USD olarak ve taşerona ödenecek miktarın 775.609,07 USD olarak gösterildiği, bu miktarlar üzerinde herhangi bir ihtilaf olmadığı, davacının imzaladığı, davalının imzalamadığı 25.01.2010 tarihli 11 numaralı hakedişte ise; imâlat tutarının 925.301,02 USD, teminat kesintisinin 25.181,51USD, avans kesintisinin 51.168,02 USD, diğer kesintilerin 375.912,5 USD olmak üzere toplam kesinti miktarının 452.262,06 USD, taşerona ödenecek miktarın 473.038,96 USD olarak gösterildiği, 925.301,02 USD hakediş tutarının davalının defterlerinde kayıtlı olduğu, toplam avans miktarının 1.243.600,00 USD olduğu hususunda tarafların mutabık olduğu, ilk 10 hakedişte kesilen avans ile 11. hakedişteki avans toplamının 1.192.431,97 USD + 51.168,02 USD = 1.243.599,99 USD olduğundan 51.168,02 USD avans kesintisinin de davalının kabulünde olduğu, davacı tarafça dosyaya delil olarak sunulan belge fotokopilerinin düzenleme tarihlerinin ilk 10 hakedişi kapsayan döneme ilişkin olduğu, işin doğası gereği bu belgelerin ilk 10 hakediş kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu belgelerin dayanakları ile açıklanmaya muhtaç belgeler olduğu, bir kısım belgelerin imzasız olduğu, bir kısım belgelerde yer alan imzaların da aidiyetinin dahi tespitinin mümkün olmadığı, bu nedenle bu belgelerin delil olarak kabul edilmeyeceği, davacı tarafın, davalının işi eksik bıraktığı ve eksik kalan işin başka bir firmaya davalı nam ve hesabına yaptırıldığına yönelik iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, müvekkili şirketin, davalı şirketten olan alacağının dayanaklarıyla sunulan belgeler kapsamında sabit olduğunu, mahkemece bilirkişi kök raporuna yapılan itiraz üzerine aldırılan ek raporda, müvekkili şirket tarafından talep edilebilecek bölümün 957.802,78 TL olduğunun belirlendiğini, bilirkişi kurulunca alacak bakiyesi içerisindeki tutarların talep edilebilir olduğunun, alacak bakiyesinin 672.511,14 TL (sehven TL olarak belirlenmiş olup para biriminin USD olduğu) olduğunun tespit edildiğini, borç miktarının kabul edildiğine dair borç durum belgesi ile de bu tutarların eşleştiğini, ancak borç durum belgesi, cari hesap ve borca dayanak belgelerinin birbiriyle uyuştuğunun mahkeme kararında tespit dahi edilmediğini, dayanaktan yoksun olduğu belirtilen ancak dayanakları mevcut olan kök bilirkişi raporuna yaptıkları itirazda ek-1 olarak sunulan ve cari hesapta yer alan alacak kalemlerini gösterir belgelerin, dosyaya sunulmuş evraklar ile uyuştuğunu ve dosya muhteviyatında alacaklarını ispatladığını, keza ek rapordada bu belgelerin alacağı ispatladığının tespit edildiğini, yine dosya kapsamında görüldüğü üzere davalının kabulünde olan genel borç durumunda da alacak kalemlerinin sayıldığını, davalı tarafça bu belge ile borcun 407.049,44 USD’lik kısmının kabul edildiğini belirterek, usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur. Taraflar arasında 15.12.2008 tarihinde, 6 Hastaneli Kompleks Projesi Taşeron Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşme ile davalı, taşeron sıfatıyla komple kaba inşaat (demir + beton + kalıp) işlerinin kısmî malzemeli işçilik ile yapımı işini üstlenmiştir. Sözleşmenin 3. maddesinde; sözleşme bedelinin kararlaştırıldığı, 5. Maddesinde; davalı taşeronun yer tesliminin yapıldığı tarihte işe başlamış sayılacağı ve davacı yüklenicinin progamına uygun olarak 31.07.2009 tarihine kadar proje kapsamındaki mimari yapıların komple kaba inşaat işlerini tam ve gereği gibi tamamlayıp geçici kabule hazırlayacağı düzenlenmişir. Sözleşmenin 10. Maddesinde; davalı taşeronun işi muntazam bir şekilde yürütmek ve müddetinde bitirmek için lüzumlu miktar ve kalitedeki işçiyi, kendi nam ve hesabına tedarik ve istihdam edeceği, imalatlarda kullanılacak bütün mesleki aletlerin davalı taşerona ait olacağı, davalı taşeronun kendi malzemelerini getirmemesi durumunda davacı yüklenicinin bu malzemeleri temin ederek davalı taşeronun düzenlenecek olan hak edişlerine keşfe oranı nispetinde kesinti olarak yansıtacağı, davalı taşeronun işin geç, noksan veya kusurlu, ayıplı veya işin gereğine uygun olmayan bir şekilde yapılmasından doğan her türlü zarar ve ziyanı temin edeceği gibi, işin kendi nam ve hesabına yürütülmesini gerektiren bütün ödemeleri, fiyat ve maliyet farklarını, işin yürütülmesi için davacı yüklenicinin katlanacağı her türlü mali yükümlülükleri ve masrafları tazmin edeceği ve davalı taşeronun yapmış olduğu imalat bozukluğu sebebiyle kendisinden sonra yapılacak işlerle ilgili fazla malzeme sarfı, fazla işçilik gibi zararlar verdiği tespit edilirse vermiş olduğu bu zararların davalı taşerondan tahsil edileceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 12.2 maddesinde; davalı taşeronun, idarenin veya davacı yüklenicinin her türlü denetimlerinde görülecek aksaklıkları, hatalı imalat ve işler ile beğenilmeyen işçilik ve imalatı saptanacak zaman içinde yenileyeceği veya düzelteceği ve tamamlayacağı ve bu işler için davalı taşerona ek ödeme yapılmayacağı, ayrıca yapılan hatalı imalat ya da kusurlu işçilikten dolayı zayii olan malzeme bedelleri ile işçiliklerin davalı taşeronun düzenlenecek ilk hak edişinden kesileceği kabul edilmiştir. Sözleşmenin 13.5.maddesine göre; davacı yüklenici, davalı taşeronun çalıştıracağı elemanlara şantiyede çıkan yemekten, ücreti davalı taşerondan kesilmek üzere faydalandıracaktır. Sözleşmenin 13.11.maddesine göre; davalı taşeron, getireceği elemanların Türkiye için yol, konaklama, yemek masraflarını, elemanların pasaport, vize bedellerini, geliş-gidiş uçak masraflarını kendisi karşılar. Ayrıca davalı taşeron personelinin Türkmenistan içinde vize, pasaport alımı, giriş- çıkış ücretleri davacı yüklenici tarafından taşerona fatura edilecektir. Davacı yan, yapılan kesintilerin dayanağını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 10., 11., 12.2., 13.2, 13.5, 13.11, ve 15.maddeler olarak göstermiştir. Dosya kapsamından, işin devamı sırasında taraflar arasında 11 adet hakediş hazırlandığı, ilk 10 hakedişin taraflarca itirazsız olarak imzalandığı, 11 numaralı hakedişte ise; davalı şirketin imzasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay 15 Hukuk Dairesi’nin 25/09/2018 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, davacı yan, davalı taşeronun işi eksik yaptığını, eksik bırakılan işin davalı nam ve hesabına başka taşeronlara yaptırıldığını ve davalı taşeronun işçileri için yapılan harcamaların davalının hak edişinden kesilmesi gerektiğini ileri sürdüğünden ispat külfeti davacı taraftadır. 6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. ” hükmü gereğince davacı taraf, bu iddiasını senetle ispat etmek zorundadır. Bu kapsamda, davacı tarafça dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Dosyada davacı tarafça işin eksik yapıldığını ispatlar tespit dosyası, ihtarname vs. belge sunulamamıştır. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması yönünde ara karar oluşturulmuş ise de; davacı yan, defterlerinin Türkmenistan usulüne göre tutulduğunu, bu nedenle incelemenin bilgisayarlarında bulunan dökümanlar üzerinden yapılmasını talep etmiş, bilirkişiler kurulunca inceleme bu dökümanlar üzerinde yapılmıştır. Bilirkişi kurulu davacı tarafça dosyaya sunulan dökümanların delil olarak kabul edilip edilmeyeceğinin taktirini mahkemeye bırakmıştır. Dosyada mevcut İTÜ inşaat mühendisi öğretim üyesi Prof.Dr. …, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim üyesi Prof.Dr. … ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Prof.Dr. … tarafından hazırlanan 20.08.2015 tarihli bilirkişi kurul kök raporunda; davacı yüklenicinin iddia ve talep ettiği alacağın mevcudiyetini ve miktarının ispat külfeti altında olup dosya kapsamı itibari ile iş bu ispat külfetinin yerine getirilmiş olmadığı, davacı yüklenicinin davalı taşerondan talep edebileceği bir alacağın dosyada mevcut delil durumu itibari ile tespit edilemediği belirtilmiştir. Aynı kurul tarafından hazırlanan 22.07.2016 tarihli ek raporda, kök rapordan sonra davacı vekilince 18.09.2015 tarihli açıklayıcı dilekçe ekinde sunulan belgelerin ek raporda değerlendirildiği, bu belgelerin delil mahiyeti mahkemenin taktirine bırakılarak 2 li bir hesaplama yapıldığı, kök rapordaki görüşler tekrarlanmakla beraber, mahkemece davacının ispat külfetini kısmen de olsa sunduğu açıklamalar ve belge örnekleri ile yerine getirmiş olduğu kanaatine varılması halinde talep edilebilecek alacak miktarının 672.511,14 TL olarak hesaplandığı, davacının ispat külfetini sunduğu açıklama ve belgeler bazında yerine getiremediği kanaatine varılması halinde ise kök raporda belirtildiği üzere talep edilebilecek bir alacak bakiyesinin varlığından söz edilemeyeceği yönünde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, denetime elverişli, dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bilirkişi kurul kök ve ek raporu hükme dayanak yapılarak, ispat yükü kendisinde bulunan davacı tarafça, işin davalı yanca eksik bırakılan kısımlarının başka bir firmaya davalı nam ve hesabına yaptırıldığına ve davalı defterlerinde yer alan ve hak edişlere yansıyan kesintiler dışında yapılması gereken kesintiler olduğuna yönelik iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2018 tarih ve 2014/989 Esas, 2018/151 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 18,50 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 16/12/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.