Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1129 E. 2020/1113 K. 19.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1129
KARAR NO: 2020/1113
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/02/2018
NUMARASI: 2017/270 Esas, 2018/201 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 19/10/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafça istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı şirketten ticari ilişkiden doğan alacağının olduğunu, bu alacağın tahsili için müvekkili tarafından davalı aleyhinde Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve davalı hakkında % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, icra takibinin yetkisiz İcra Dairesinde yapıldığını, müvekkili şirketin ikametgah adresi itibariyle yetkili icra dairesinin İstanbul İcra Daireleri olduğunu, istinafa konu davanın görüldüğü mahkemenin de davaya bakmaya yetkili olmadığını, taraflar arasında müvekkil şirketin, kendi müşterisi olan … firmasının, Avrupa Seramik / Küçükçekmece bayisi için yapılacak olan bir tabelanın imalatının davacı tarafça yapılması konusunda anlaşma yapıldığını, davacının müşteri onayını beklemeden hatalı ebatta tabela yaptığı için bu tabelanın kullanılmadığını, davacının kendi kusurunu kabul ederek ikinci bir tabela yaptığını, önceki hatalı tabela ile yeni yapılan ikinci tabelanın müvekkiline fatura edildiğini, hatalı üretilen ilk tabelanın halen davacının deposunda muhafaza edildiğini, hatalı tabela tutarının müvekkili tarafından müşterisi … firmasına fatura edilemediğini, bu nedenle müvekkili tarafından davacıya hatalı üretilen tabela ücretinin ödenmediğini, icra takibinde davacı tarafça talep edilen alacak kalemleri yönünden müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddine ve davacı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile, takibin 20.731,68 TL üzerinden takip tarihinden itibaren değişen ve değişecek avans faiz oranları uygulanmak suretiyle devamına, davacının alacağı likit olduğundan % 20 inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13/08/2015 tarihli davacı tarafından düzenlenen fatura muhteviyatı bir adet 3414×230 cm Seramik üzerine ışıklı reklam tabelasının davacı tarafından davalıya teslimine, edimlerin aynı anda ifasına karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilince HMK hükümleri gereğince icra takibinin davalı müvekkili şirket ikametgahı icra müdürlüğünde ikame edilmesi gerekirken davacının ikametgahı icra müdürlüğünde yapılması nedeniyle ortada geçerli bir takip olmadığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir iken, talebin para alacağına dayalı olduğu gerekçesiyle yetki itirazlarının reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının öncelikle bu yönden kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi ile davacı, yüklenici sıfatıyla davalının müşterisi olan … firmasının Avrupa Seramik/Küçükçekmece bayisi için tabela imal etme işini üstlenmiştir. Davacı sözleşmeden kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında 02.12.2016 tarihinde cari hesap alacağına istinaden 20.731,68 TL’nin tahsili için icra takibi başlatmış, davalı borçlu tarafından süresinde borca ve yetkiye itiraz edilmiş ve İstanbul icra daireleri yetkili olarak gösterilmiştir. Mahkemece 28/09/2017 tarihli oturumda, davalının icra dairesinin yetkisi ile ilgili yaptığı itiraz ile mahkemenin yetkisine yaptığı ilk itirazının reddine karar verilmiştir. İtirazın iptali davalarında, Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre icra dairesinin yetkisine itiraz edilmişse, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın öncelikle icra dairesinin yetkisine itirazın incelenip sonuçlandırılması gerekir. İtirazın iptâli davasının görülebilmesi, usulüne uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen imkân bulunmamaktadır. İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hallerde bu itiraz incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır. Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.11.2013 Tarih, 2013/10-395 Esas ve 2013/1568 Karar sayılı ilâmında da aynı hususlara değinilmiştir. Taraflar arasındaki ihtilâf, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu tür uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takibinin kural olarak, davalının yerleşim yeri (HMK m.6), sözleşmenin ifa edileceği yer (HMK m.10) veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer (HMK m.17) icra dairelerinden birinde açılması gerekir. Bu türden sözleşmelerde para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 73 veya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Oysa, 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 73 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin T.16/10/2019, E.2019/2763, K.2019/3958; T.23/02/2015, E.2014/2485, K.2015/922 sayılı kararları) Somut olayda, davacı TBK’nın 89/1 hükmüne dayanarak, (para borçları götürecek borçlardan sayılıp) kendi ikametgahının bulunduğu İstanbul Anadolu İcra Dairesinde takip başlatmıştır. Dosya kapsamına göre, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan sözleşmede yetkili icra müdürlüğü ve mahkemenin belirlenmesine ilişkin bir yetki sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalının ikametgahın Şişli olup, işin yapıldığı (ifa edildiği) yer ise Küçükçekmece ilçesi sınırları içerisinde kalmaktadır. İcra takibi ise İstanbul Anadolu İcra Dairesinde yapıldığından, davaya konu takibin yetkili İcra Dairesinde yapılmadığı sonucuna vaılmaktadır. İtirazın iptali davasının görülebilmesi şartlarından biri de takibin usulüne uygun olarak yapılmış olmasıdır. İcra takibi yetkisiz icra dairesinde yapıldığına göre, ortada geçerli bir takipten söz edilemez. Davalı borçlu icra dairesine verdiği itiraz dilekçesinde yetkili İcra Dairesini de göstererek usulünce yetki itirazında bulunmuştur. Yukarıda açıklanan nedenlerle, itirazın iptali davasının görülebilmesi için geçerli bir icra takibinin bulunması dava şartı olup, dava konusu takibin yetkisiz İcra Dairesinde yapıldığının kabulü ile geçersiz takip nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece yargılamaya devamla davanın kabulüne dair verilen karar hatalı olduğundan, kararın HMK’nın 353/1-b-2.bendi gereğince kaldırılarak davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A) 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2017/270 Esas, 2018/201 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, 4-Yasal şartları bulunmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 354,05 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 299,65 TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 3-Davalı tarafından yapılan 108,35 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.400,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa İADESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE, 2-Davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 43,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 141,10 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 19/10/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.