Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1123 E. 2020/1056 K. 12.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1123
KARAR NO: 2020/1056
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2018
NUMARASI: 2016/967 Esas, 2018/453 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 13/10/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; eser sözleşmesinden kaynaklı iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketten almış olduğu sipariş üzerine, siparişe konu ürünü hazırlayarak davalıya teslim ettiğini, teslim edilen mallara ilişkin yasal süre içerisinde herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmamasına karşın teslim edilen malların yurtdışında satıldıktan sonra malların ayıplı olduğu, istenildiği gibi olmadığı bildirilerek reklamasyon uygulandığının müvekkiline iletildiğini, söz konusu mallarla ilgili herhangi bir numune gönderilmediğini, ayıba ilişkin herhangi bir tespit yapılmadığını, ayıplı ifa iddiasına ilişkin yazılı bir bildirimde bulunulmadığını, bununla ilgili aralarında reklamasyon kesileceğine dair açık ve yazılı bir anlaşma olmadığını, müvekkilinin siparişe uygun olarak teslim ettiği mallara ilişkin e-fatura kesilip davalıya gönderdiğini, davalı tarafından iade edilmesi üzerine tekrar düzenlenerek gönderildiğini, takibe konu 2 adet faturanın kabul edilmeyerek iade edildiğini, defalarca uyarılmasına rağmen davalının yurt dışındaki müşterisinin reklamasyon uyguladığını belirterek müvekkiline borcunu ödemediğini belirterek takip dosyasında yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin yurtdışına ihracat yaptığını, ihracat talebini karşılamak için bazı firmalara fason üretim yaptırdığını, davalıya da bu kapsamda üretim yaptırıldığını, ancak 09/06/2016 tarih itibariyle ticari ilişkiye son verildiğini, yurt dışındaki müşterilerinin talep ve şikayetlerinin fason üretim yapan firmalara yansıtıldığını, bu kapsamda davacı şirkete de yansıtma yapıldığını, davacı şirketin kesilen yansıtma faturalarını itirazsız olarak ödediğini, fatura kesilmeden davacının yazılı muvaffakatının alındığını, davacının elektronik ortamda gönderilen faturayı kabul ettiğini ve itirazsız olarak ödediğini, ancak ticari ilişkiye son verildiğini anlayınca daha önce yapmış olduğu ödemeleri geri almak için dava konusu 2 aylık faturayı düzenleyerek müvekkiline gönderdiğini, TTK’daki ayıba ilişkin sürelere uyulmasa dahi davacının hatalı ve eksik üretim yaptığının kabul etmesi nedeniyle daha sonra bunu ileri sürmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacıya yaptırılan fason üretimde çok sayıda gizli ve açık hatalar bulunduğunu yurtdışı müşterilerinin bildirimiyle öğrendiklerini, bu durumu davacı şirkete bildirdiklerini, yurtdışı müşterilerinin kesmiş olduğu reklamasyon faturasının yarı yarıya paylaşıldığını, davacı şirketin de yazılı onayın alındığını, ayıplı ifa nedeniyle müvekkilinin önemli bir müşterisini kaybettiğini, müvekkilinin olay nedeniyle daha fazla zararı olduğunu, davacının kesmiş olduğu faturaların tamamiyle haksız ve kötü niyetli olduğunu, faturaların reklamasyon ve fiyat farkı adı altında düzenlendiğini, ancak böyle bir mal ve hizmet alınmadığını, müvekkilinin davacıya hiçbir borcu bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalının ayıplı ifaya ilişkin süresinde ve usulüne uygun ihbarda bulunmadığı, ayıplı ifadan kaynaklanan haklarını talep edemeyeceği, alınan rapora göre de ayıplı ifa iddiasına ilişkin karşılıklı gönderilen faturalar öncesinde davacının 55.148,73 TL alacağının bulunduğu, bu yönüyle davalının yapmış olduğu itirazın haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, şartları oluşmayan tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili vekili istinaf dilekçesinde, davacının, kendileri tarafından gönderilen faturaları ticari defterlerine kaydettiğini, daha sonra iade faturası kesilmesinin sonuca etki etmeyeceğini, davacının, faturanın e-fatura olması nedeniyle deftere kaydetmeden iade edemediği yönündeki iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın, müvekkili tarafından gönderilen faturaları defterlerine müvekkiline ödeme yapmak için kaydettiğini ve müvekkiline ödeme yaptığını, davacı tarafın açıkça davanın konusuz kaldığını beyan etmesine rağmen mahkemece yargılamaya devam edildiğini, müvekkili şirketin ayıplı ürünleri öğrendiği tarihte e-posta yazışması ile ayıp ihbarında bulunduğu, mahkemece bu hususun araştırılmadığını, davacı şirketin, ayıplı ürünleri müvekkili şirketin müşterisine doğrudan gönderdiğini, ürünlerin müvekkili şirkete teslim edilmediğini, ayıbı öğrenme süresinin buna göre değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemece dava konusu olmayıp da kendileri tarafından ödenen faturalar ile ilgili karar verildiğini, mahkemece faize hükmedilirken Merkez Bankasının uyguladığı faiz araştırılmadığını belirterek yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici; davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında; davalı iş sahibi tarafından verilen siparişe uygun tekstil ürünlerinin davacı yüklenici tarafından imal edilmesi hususunda eser sözleşmesi bulunduğu, ve ürünlerin davacı yüklenici tarafından davalıya teslim edildiği ihtilaf dışı olup, uyuşmazlık, davacının edimini ayıplı olarak ifa edip etmediği, davalının süresinde ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı, edimin ayıplı ifa edilmesi halinde davalının zararının ne kadar olduğu, taraflar arasında edimin ayıplı ifa edilmesi ve davalının zararının miktarı konusunda mutabakat bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır. Dosya kapsamına göre davalının yurt dışındaki müşterisi tarafından ürünlerdeki ayıp nedeniyle reklamasyon faturası düzenlenmesi üzerine, davalı tarafından 07/06/2016 tarihli 12.754,00 TL ve 47.327,51 TL bedelli 2 adet reklamasyon faturası düzenlenerek davacıya gönderildiği, davacının da bu faturaları ticari defterlerine işlediği, bu defa davacı tarafından 14/06/2016 tarihinde 47.327,51 TL bedelli reklamasyon açıklamalı, 12.754,00 TL fiyat farkı açıklamalı iki adet faturayı davalıya gönderdiği, davalının bu faturaları defterlerine işlemeyerek davacıya iade ettiği anlaşılmaktadır. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’nın 21/1. maddesindeki ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir düzenlemesi de faturanın mal ve hizmet teslimi üzerine düzenleneceğini ortaya koymaktadır. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; ayıp nedeniyle kesilen reklamasyon (yansıtma) faturası, bizzat yapılmış bir teslim ve iş görme olgusunu ispatlamadığından ve 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesi anlamında fatura olmadığından, aynı maddenin 2. bendi gereğince 8 gün içinde itiraz edilmemiş olması, tek başına içeriğinin kabul edilmiş sayılması sonucunu doğurmaz (Yargıtay 15. HD. T.03/05/2016, E.2016/402, K.2016/2522; T.09/12/2015, E.2015/4557, K.2015/6289; T.03/05/2016, E.2016/402, K.2016/2522 sayılı içtihatları da aynı yöndedir.). Bu nedenle, reklamasyon faturalarının davacının ticari defterlerinde kayıt olması, reklamasyon faturasının içeriğinin tek başına kabul edilmiş sayılması sonucunu doğurmayacağından davalının aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Buna karşılık, 09/06/2016 tarihli elektronik posta dökümünde 11.319,12 GBP ve 3.007,46 GBP reklamasyon faturaları yönünden, elektronik postanın gönderildiği gün içinde ödemenin yapılması halinde reklamasyonun kabul edileceği belirtilmiştir. Fakat mahkemece, söz konusu maili gönderen … isimli kişinin, davacı şirket yetkilisi olup olmadığı veya şirketi temsile yönelik işlemleri şirket temsilcisi gibi hareket etmek suretiyle yapıp yapmadığı hususları araştırılmamıştır. Ayrıca dosyaya sunulan gümrük beyannameleri de değerlendirilerek, ürünlerin yurt dışında bulunan … Limited isimli firmaya, davalıya teslim edilmeksizin doğrudan gönderilip gönderilmediği de incelenmemiştir. Ürünlerin, yurt dışındaki firmaya, davalıya teslim edilmeksizin doğrudan gönderilip gönderilmediği araştırılıp, buna göre ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, ayrıca söz konusu elektronik posta ile ayıbın davacı tarafından kabul edilip edilmediği hususları değerlendirilerek sonucuna göre gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılarak talep hakkında birk karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/05/2018 tarih, 2016/967 Esas, 2018/453 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.