Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/1060 E. 2020/1291 K. 16.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1060
KARAR NO : 2020/1291
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2018
NUMARASI : 2014/1034 Esas, 2018/146 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 16/11/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraflarca istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı vekili, müvekkilinin çiçek imalatı, ticareti ve peyzaj işleri ile ilgili faaliyet gösterdiğini, davalı şirket ile yıllardır süren ticari ilişkisinin bulunduğunu, davalı şirketin Ankara adresindeki Akyurt şubesine çiçek satışı, bitki ve çim uygulaması, sulama sistemi uygulaması ve tadilatı yaptığını, yapılan işlere ilişkin kesilen faturaların 27.970,72 TL’lik kısmının ödendiğini, kalan miktar olan 60.445,50 TL’ye ilişkin düzenlenen faturanın iade edildiğini, yapılan işlerin tespiti konusunda Akyurt Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/1 D. İş sayılı dosyasından keşif yapıldığını, keşif sırasında yapılan işlerin ve değerinin tespit edildiğini, faturanın tahsili için Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılan takibe itirazda bulunulduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında bir anlaşmaya varılmadan emrivaki olarak yapılan bir peyzaj düzenlemesinin gerçekleştirildiğini, onaysız yapılan işlem nedeniyle ve bedellerin fahiş olması nedeniyle 21.948,00 TL üzerinde uzlaşıldığını ve uzlaşılan bedel üzerinden faturanın kesilerek müvekkiline gönderildiğini, 4 ay sonra uzlaşılmamış bedel üzerinden ek fatura kesilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafça herhangi bir şekilde teklif sunulmadan doğrudan peyzaj işlemlerinin yapılıp faturalandırdığını, davacının teklifinin kabul edilmediğini, müvekkilinin gıyabında yapılan tespit işleminin delil sayılamayacağını belirterek davanın reddine ve %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasında bakım sözleşmesi yapıldığı ve ticari ilişkinin bulunduğunun ihtilaf konusu olmadığı, davacının, davalıya ait iş yerinin iç ve dış mekan peyzaj uygulama alanlarının periyodik olarak bakımının yapılmasının üstlenildiği, taraflar arasında Akyurt şubesindeki dış mekan peyzaj uygulamaları konusunda karşılıklı yapılmış bir sözleşme bulunmadığı, ancak yapılan bu işlemin bakım sözleşmesi kapsamında davacı tarafından gerçekleştirildiği, her ne kadar davalı tarafça, davacı tarafından yapılan işlemler konusunda onaylarının olmadığı ileri sürülmüş ise de, davalı tarafça davacının yapmış olduğu peyzaj işlemlerine yapım sırasında karşı çıkmadığı ve hizmeti teslim aldığı, bu nedenle davalının, taraflar arasındaki peyzaj işlemlerinin yapılması konusunda onayı bulunmadığını iddia edilemeyeceği, taraflar arasında yapılacak işin değeri konusunda belirlenmiş bir miktar söz konusu olmadığı, davalının yapılan işlemlerin niteliği konusunda bir itirazının da bulunmadığı, bu nedenle yapılan işlemlerin değerinin tespitine ilişkin Akyurt Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/1 D.İş sayılı dosyasından yapılan tespit, mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesinde tespit raporunda belirtilen bitkilerin hali hazırda yerinde canlı bulunduğu, canlı kalabilmesi için altyapıda kullanılan toprağın varlığı, bitkilerin değeri ve işçilik fiyatları değerlendirilerek piyasa değerleri göz önüne alınarak toplam bedelin 78.080,42 TL olduğu, 27.970,72 TL’lik kısmının ödendiği, kalan borcun 50.109,70 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın 50.109,70 TL yönünden iptaline, tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili vekili istinaf dilekçesinde, müvekkili şirket tarafından düzenlenen ve davalı şirkete tebliğ edilen faturanın, yasal süresi içerisinde itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleştiğini, bu hususun bilirkişi raporunda da kabul edilmesine rağmen, bu tespite aykırı olarak hesaplama yapıldığını, alacaklarının likit olması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, daha önce daha yüksek birim fiyat üzerinden yapılan işlerin fatura bedellerinin davalı tarafından ödenmesine rağmen, bilirkişilerce bu hususun gözardı edilerek yapılan işlerin birim fiyatlarının çok düşük hesaplanmasının hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle müvekkilince 40 km uzaklıktaki ifa yerine nakliye, işçilik, ulaşım masraflarını ekleyerek fiyat belirlemesinin doğal olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacı şirketin yapmış olduğu peyzaj işlemlerinde müvekkili şirketten hiçbir şekilde onay almadığını ve onay aldığına dair iddialarını da ispatlayamadığını, yapılan işlemlere müvekkil tarafından onay verildiği kabul edilerek kurulan hükmün hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davacı çalışanlarını peyzaj işlemleri sırasında sürekli denetlemesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin bahse konu hizmeti teslim aldığı ve bu nedenle yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği şeklindeki tespitin yerinde olmadığını, çünkü müvekkili şirketin dava konusu işlemlere uygun bir süre içerisinde itiraz ettiğini,mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarının denetimden uzak olduğunu, bu bilirkişi raporları esas alınarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici; davalı ise iş sahibidir.Türk Borçlar Kanunu’nun 470’nci maddesine göre; eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Buna göre iş sahibinin temel borcu eseri meydana getirip teslim etmek, iş sahibinin temel borcu bedel ödemektir. Eser sözleşmelerinde iş bedeli zorunlu bir unsurdur. Bu tip sözleşmelerde iş sahibi ya da yüklenici çoğu zaman iş bedelini kararlaştırmaktadır. Ancak, tarafların eser sözleşmesi kurulması konusunda mutabık kalmalarına rağmen, iş bedelini kararlaştırmamış olmaları da mümkündür. Bedelin kararlaştırılmamış olması sözleşmeyi bedelsiz hale getirmeyeceği gibi geçersiz sayılmasını da gerektirmez. Bedel açık olarak kararlaştırılmamış olsa dahi eser sözleşmesi ilişkisi geçerli olarak kurulmuş olacaktır. Bedelin sözleşmede kararlaştırılmış olması halinde iş bedelinin sözleşmedeki esaslara göre belirlenmesi gerekirken, sözleşmede bedelin açık olarak belirlenmemiş olması halinde TBK’nın 481’inci maddesi gereğince bedelin, işin yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine göre belirlenmesi gerekmektedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin içtihatlarında da eser sözleşmesi ilişkisinin sabit olduğu, fakat sözleşmede bedelin yazılmamış olması veya tarafların bedelde anlaşamamaları halinde iş bedelinin bilirkişiye yapıldığı yıl piyasa rayiçleri ile hesaplattırılacağı kabul edilmektedir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 24/03/2016 tarih, 2015/2553 esas, 2016/1846 karar; 06/10/2016 tarih, 2016/157 esas, 2016/4159 karar sayılı kararları).Taraflar arasında davalı şirkete ait Akyurt ilçesinde bulunan iş yeri bahçesinin bakım ve peyzaj uygulanması hususunda sözlü anlaşma bulunduğu her iki tarafın da kabulündedir. Davacı tarafça yapılan ve delil tespiti üzerine alınan bilirkişi raporunda da tespit edilen işlerle ilgili olarak davacı tarafça 24/07/2013 tarihli 21.948,00 TL bedelli, aynı tarihli 6.022,72 TL bedelli ve 20/11/2013 tarihli 60445,50 TL bedelli 3 adet fatura düzenlenmiş, davalı tarafça aynı zamanda takibe konu edilen 20/11/2013 tarihli faturaya itiraz edilmiştir. 24/07/2013 tarihli faturalar davacı tarafından yapılan hem bakım hem de peyzaj olarak nitelendirilebilecek işlerle ilgili olup, 20/11/2013 tarihli faturada ise 24/07/2013 tarihli faturalarda belirtilen işlerin kalan tutarı olduğu belirtilmiştir. Davacı tarafça hem yargılama aşamasında hem de istinaf dilekçesinde uyuşmazlık konusu 20/11/2013 tarihli faturanın davalıya tebliğ edildiğini, davalının yasal süresi içerisinde bu faturaya itiraz etmediğini, bu nedenle davalının fatura içeriğini tamamen kabul ettiği ileri sürülmüştür. Buna karşılık faturanın davalıya tebliğine ilişkin davacı tarafından ibraz edilen kargo teslim fişinin incelenmesinde teslim edilenin dava konusu fatura olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle dava konusu faturanın davalıya tebliğ edildiğinden söz edilemeyeceğinden, davalının dava konusu faturayı, 25/12/2013 tarihinde, süresinde iade ettiğini kabul etmek gerekir. Taraflar arasında işin yapımına ilişkin yazılı sözleşme de bulunmadığına göre, ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere, dava konusu edilen işin bedelinin, işin yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine, işin yapıldığı tarihteki serbest piyasa rayicine göre belirlenmesi gerekmektedir.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yapılan işlerle ilgili olup da iptal edilen, daha sonra davacı tarafından düzenlenen 24/07/2013 tarihli iki adet fatura ile uyuşmazlığa konu olan 20/11/2013 tarihli faturanın toplamına denk gelen 30/04/2013 tarihli faturada şimşir ve hanımeli fiyatlarının piyasa fiyatlarının üstünde olduğu belirtilmiş, şimşir ve hanımeli bitkileri ile ilgili yeniden hesaplama yapılmış, faturada işçilik, nakliye, genel gider ve kar oranı dahil edilmediği belirtilerek bunlarla ilgili de ilave olarak % 15 oranında uygulama yapılmıştır. Buna karşın davacı, daha önceki bilirkişi raporuna karşı sunduğu 04/09/2015 tarihli dilekçesinde bu tür maliyetlerin de fatura içerinde yer aldığını beyan etmesi karşısında hükme esas alınan bilirkişi raporunda şimşir ve hanımeli bitkisi dışındaki işlerle ilgili işçilik, kâr oranı ve giderin mükerrer olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. Zira “piyasa rayiç fiyatı” içerisinde malzeme, işçilik, yüklenici kârı, giderler ve KDV dahil olarak zaten bulunmaktadır. Piyasa rayiç fiyatının bu özelliği göz önüne alınarak belirlenmesi ve ayrıca bu kalemlerin bedele tekrar ilave edilmemesi gerekmektedir. Bilirkişi, her bir iş kalemi yönünden öyle bir fiyat tespit etmelidir ki, bu fiyat, anılan iş kaleminin yapıldığı tarihte ve yerde bu işi yapanlarca uygulanan ve içerisinde malzeme, işçilik, yüklenici kârı, giderler ve KDV’nin zaten bulunduğu “mahalli piyasa rayiç fiyatı” olmalıdır. Bu bakımdan, bilirkişi heyetinden mahallinde yapılan peyzaj işlemi kapsamındaki her bir işin miktarı ve yapıldığı tarih ve yerdeki serbest piyasa rayiç bedeli belirlenerek, buna göre toplam iş bedeli bulunup, bundan ödendiği kanıtlanan ödemeler düşülerek davacı alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken, faturalar davalının kabulünde olmamasına rağmen, faturalar üzerinden ve kısmen piyasa rayiçleri gözetilerek yapılan hesaplama esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının kısmen KABULÜNE, 2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2018 tarih, 2014/1034 Esas, 2018/146 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatırana İADESİNE,5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.