Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2017/988 E. 2018/919 K. 03.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/988
KARAR NO : 2018/919
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2017
NUMARASI : 2016/676 Esas, 2017/361 Karar,
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 03/07/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, HMK m. 353 hükmü gereğince duruşmasız olarak dosya üzerinde HMK m. 355 hükmü gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda, sair taleplerinin reddi ile;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava, NİBE ısı pompası sistemi kurulması yapım işi nedeniyle teklif-kabul usulü eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan ve gizli ayıp nedeniyle giderilmesi için davalıya yapılan ödemelerin iadesi veya mümkün olmaması halinde ayıp oranında sözleşme bedelinden indirim yapılması talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın zamanaşımına uğradığı belirtilerek zamanaşımından davanın reddine dair verilen karar taraf vekillerince usulünce istinaf edilmiştir.
Davacı iş sahibi şirket vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında teklif-kabul usulünde, müvekkiline ait Çekmeköy / İstanbul’da bulunan iş yerine binanın ısıtma ve soğutma ve kullanma suyu temini amacıyla NİBE ısı pompası sistemi yapılması konusunda anlaşma sağlandığını, işin 27/12/2013 tarihinde tamamlandığını ve 1.327.161,58-TL iş bedelinin de ödendiğini, sistemde sürekli sorunlar ve arızaların çıktığını bunların davalı taraf veya yönlendirdiği şirket tarafından bedeli karşılığında giderildiğini, 16/02/2016 tarihinde davalı tarafça açılan kuyuların taşması nedeniyle su baskını yaşandığı ve bu nedenle iş yerinde bulunan malzemelerin zarar gördüğünü, durumun derhal davacıya bildirildiğini ve giderilmemesi üzerine 12/02/2016 tarihli ihtarnameyle ayıbın davalı tarafa bildirildiğini ancak davalı tarafça giderilmediğini ve sistemin hala kullanılamadığını belirterek ayıp nedeniyle yapılan ödemelerin iadesi veya mümkün olmaması halinde ayıp oranında bedelden indirim yapılması ve 10.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı yüklenici şirket vekili, zaman aşımı itirazında bulunarak davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, işin ayıpsız yapıldığını davacının manevi tazminat talebinin şartlarının da oluşmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafında özetle, sözleşme konusu işin nitelik itibariyle taşınmaz niteliğinde olduğunu, taşınır dahi olsa davanın zamanaşımına uğramadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın esası incelenerek kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafında özetle, davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verildiği halde nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek bu yönüyle kararın düzeltilmesi talep edilmiştir.
Somut olayda, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan dava mahkemece zamanaşımı nedeniyle reddedilmiştir. Davacı, ayıpların giderilmesi nedeniyle davalıya ödediği bedelin tahsili, olmadığı takdirde ayıp oranında bedelden indirim yapılmasını talep etmiştir.
Eser sözleşmelerinde ayıplı işlerde zamanaşımını düzenleyen TBK’nın 478.maddesinde aynen “yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmiş ise, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar” düzenlemesine yer verilmiştir.
Sözleşme ve davaya konu işin 27/12/2013 tarihinde tamamlandığı taraf ve mahkemenin kabulünde olduğu, talebe konu alacağın ayıp iş nedeniyle tesiste 16/02/2016 tarihinde meydana gelen su baskını sonucu oluşan zarara ilişkin bulunduğu ve ayıp ihbarının da 12/02/2016 tarihinde yapıldığı ve davanın da 25/05/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Yapılan açıklamalar ve yasal düzenleme kapsamında tarafların sair istinaf sebepleri incelenmeksizin, yargılama sırasında keşfen alınan denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporuna göre sözleşmeye konu sistemin yapı ve nitelik itibariyle taşınmaz niteliğinde olduğunun belirtilmiş olmasına göre davanın yasal beş yıllık zaman aşımı süresinde açıldığının kabulü ile dosyanın esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde tesisin taşınır niteliğinde olduğu kabul edilerek iki yıllık zamanaşımı süresine göre davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair veriler karar usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olmadığından, HMK’nın 353/1-a/6 maddesi hükmü uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmek üzere mahal mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacı vekinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kararın niteliği itibariyle değerlendirilmesine yer olmadığına,
2-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/03/2017 Tarih, 2016/676 Esas, 2017/361 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde taraflara iadesine,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 03/07/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.