Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2017/946 E. 2018/917 K. 03.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/946
KARAR NO : 2018/917
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/04/2017
NUMARASI : 2014/1245 Esas, 2017/325 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 03/07/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, HMK m. 353 hükmü gereğince duruşmasız olarak dosya üzerinde HMK m. 355 hükmü gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda, sair taleplerinin reddi ile;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı yüklenici şirket asıl davada, 01/09/2012 tarihli sözleşme gereği davalı iş sahibinin sipariş etmiş olduğu tekstil ürünlerini sözleşmeye uygun olarak üretim teslim ettiğini, iade edilen mallar mahsup edilerek ödenmeyen KDV dahil 63.789,83-TL iş bedelinin tahsili için başlattıkları takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatının tahsili, birleşen davada ise (2014/1314 Esas), 01/12/2012 tarihli sözleşme kapsamında üretilip teslim edilen tekstil ürün bedeli olan 121.030,94-TL’sinin ödenmesi için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamı ve %20 icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur.
Davalı iş sahibi asıl davaya cevaben, ürünlerin ayıplı olması ve sözleşme kapsamında alacak ve prim alacaklarının bulunması nedeniyle ödemezlik definde bulunduklarını; birleşen dava cevabında ise, sözleşmeye konu tekstil ürünlerinin Uluslararası Bağımsız Denetleme Firması SGS tarafından yapılan inceleme sonucu tüm ürünlerin ayıplı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; asıl davada, ürünlerin ayıplı olmaması ve prim alacağının alacaklısının da davalı şirket olmaması nedeniyle davanın kabulüne; birleşen davada ise, dava konusu ürünlerin ayıplı olduğu belirtilerek davanın reddine dair verilen karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
Davacı vekili reddedilen birleşen davaya yönelik istinaf dilekçesinde özetle, süresinde her hangi bir ayıp ihbarının bulunmadığını, davalının hiç bir zaman ürünlerin iadesi yönünde iradesi olmadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ise asıl davaya yönelik istinaf dilekçesinde özetle, asıl dava ile talep edilen alacak ile ödemezlik define konu edilen prim alacak hakkının aynı sözleşmeye dayandığı, her iki talebin muhatabının da davacı şirket olduğunu, davalı şirket ile dava dışı Galatasaray Spor Kulübü Derneği arasında organik bağ olduğunu, bu nedenle bu derneğe ait prim alacağı nedeniyle davalı şirketin ödemezlik definde bulunduğunu belirterek kararın kaldırılarak asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı yüklenici şirket, eser sözleşmesi kapsamında iş bedelinin tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali ve takibin devamı ile icra inkar tazminatı talebinde bulunmuş, davalı yüklenici şirket ise, her iki davaya yönelik olarak ürünlerin ayıplı olarak imal edildiğini, asıl davaya yönelik olarak da ayrıca, davacı yüklenicinin, davalı şirket ile organik bağı olan dava dışı GS Spor Kulübü Derneğine borcu olması ve ayıplı ürünlerin depolama masrafı nedeniyle ödemezlik definde bulunmuştur.
Davalı iş sahibi şirketin, dava dışı GS Spor Kulübü Derneği ile organik bağı bulunduğu kabul edilse dahi farklı ve müstakil bir tüzel kişiliği bulunduğu ve anılan alacakla ilgili de adı geçen Dernek tarafından da takip yapılmış olması hususu birlikte değerlendirildiğinde bu alacağın ödemezlik defi şartları kapsamında ileri sürülemeyeceğinin anlaşılmasına göre davalı şirketin asıl davaya yönelik ödemezlik definin mahkemece kabul edilmemesi doğru olmuştur.
Asıl ve birleşen davalara yönelik davalının işin ayıplı yapıldığına yönelik savunmasında ise, tüm dosya kapsamı ve özellikle yargılama sırasında keşfen alınan denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, asıl davanın ayıp nedeniyle iade edilen ürenlere ilişkin bedel mahsup edilerek açılmış olması ve kalan işler ile ilgili bir ayıp ihbarının ve ayıplı ürünün bulunmaması; birleşen davada ise, süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı yok ise de, tarafların bir süre sonra ayıp hususunun bağımsız bir (SGS) şirket tarafından incelenip değerlendirmesi konusunda anlaşmış bulunduklarının anlaşılmasına göre ayıp ihbarının yapılmış olduğunun kabulü gerekir. Gerek bağımsız SGS tarafından yapılan incelemede, gerekse bu inceleme sonucu alınan raporda dikkate alınarak alınan bilirkişi raporunda birleşen davaya konu ürünlerin tamamının ayıplı olduğu, bilirkişi tarafından incelenen ürünlerde dikiş hataları, ütü hataları, temizlenmemiş iplikler, aynı üründeki renk farklılıkları, aynı üründe kol boy ve enlerinde farklılık, bozuk biye dikişleri, kumaşta lekeler, yan çizgilerde simetri bozukluğu, baskıların karşılıklı gelmemesi, dikişlerde dalgalanma, etek dikişlerinde dalgalanma, hatalı dikişler nedeniyle büzgüler, dikiş atlamaları ve ölçü hatalarının bulunduğunun anlaşılmasına göre, ürünlerdeki iş bu ayıpların ürünün kabul edilmeyecek nitelikte olduğunun kabulü gerektirir.
Yapılan açıklamalar ışığında istinaf sebepleriyle sınırlı yapılan incelemede sonuç olarak, asıl davada; iade edilen ayıplı ürünler bedeli mahsup edilerek davanın açıldığı, kalan ürünlerin de ayıplı olmadığının ödemezlik defi şartlarının da bulunmadığının anlaşılmasına; birleşen davada ise, davaya konu ürünlerin tamamının kabul edilemeyecek nitelikte ayıplı olduğunun ve bu ürünlerin davacıya iadesinin de tabi bulunmasına göre mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen karar usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olmakla her iki taraf vekili istinaf talebinin ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1245 Esas, 2017/325 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-Davacı taraftan alınması gereken 35,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 62,80-TL’nin mahsubu ile fazla yatırılan 26,90-TL istinaf karar harcının hükmün kesinleşmesi ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı taraftan birleşen dava için alınan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 85,70-TL’nin hükmün kesinleşmesi ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Davalı taraftan alınması gereken 4.357,48-TL nisbi istinaf karar harcından peşin alınan 1.130,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.227,08-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 03/07/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.