Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2017/869 E. 2018/546 K. 15.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/869
KARAR NO : 2018/546
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2017
NUMARASI : 2015/954 Esas, 2017/95 Karar,
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15/05/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkilinin ofis mobilyası üretimi yaptığını, davalının istediği mobilyaların üretilerek teslim edildiğini, ancak davalının defterine de işlediği 01/04/2014 tarihli faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibine itiraz edildiğini, davalının mal iadesi yapmaksızın 27/02/2015 tarihli iade faturası gönderdiğini, müvekkilinin iade faturasını iade ettiğini, davalının takip öncesi faize itiraz etmeyip sadece asıl alacağa itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında 15/07/2013 tarihli sözleşme imzalandığını, davacı tarafından üretilen ürünlerin kullanım amacına uygun olmadığının derhal davacı şirket yetkililerine bildirildiğini, buna rağmen ürünlerde değişiklik yapılmadığını, faturaya süresi içinde itiraz edilmemiş olsa da ayıp ihbarının süresi içinde yapıldığını, faturaya süresinde itiraz edilmemesinin işin yapıldığı anlamına gelmediğini, fatura içeriğinin kesinleşmediğini, faturanın deftere kaydının yalnızca taşımaya karine teşkil edeceğini, taraflar arasındaki mutabakat nedeniyle iade faturası düzenlendiğini, buna rağmen anlaşılamayan nedenlerle iade faturasının iade edildiğini, asıl alacağa ve işlemiş faize itiraz ettiklerini, faturanın gönderilmesinin temerrüt ihtarı için yeterli olmadığından fatura tarihi itibariyle temerrüt faizi istenemeyeceğini, ihtarın temerrüt oluşturacak nitelikte olmadığını savunarak, davanın reddine ve %20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki faturadan kaynaklı cari hesaba binaen ticari ilişkiden dolayı davalı tarafın davacı tarafa borçlu olduğu, bu borcunu ödemediği, yapılan icra takibine de haksız ve yersiz olarak itiraz ettiği, kötüniyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davacının alacağı likit olduğundan %20 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın ürünlerden beklenen faydanın elde edilememesi nedeniyle iade edilmesi karşısında davacının gerekçesiz olarak bu talebi reddetmesinden kaynaklandığını, ihtarların da bu konuyla ilgili olduğunu, uyuşmazlığın giderilebilmesi için ürünlerin sözleşmeye uygun olup olmadığı, ayıplı üretilip üretilmediğinin değerledirilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda cari hesaplar arasındaki farkın iade faturasından kaynaklandığı tespit edilmiş ancak davalı tarafın davacıdan alacaklı olup olmadığı konusunda bir değerlendirmede de bulunulmamış olduğunu, buna rağmen ilk derece mahkemesinin rapor kapsamından davalının borçlu olduğunun anlaşıldığı sonucuna vararak davanın kabulüne karar verildiğini, uyuşmazlığın yanlış tespit edildiğini ve savunmanın özünün anlaşılamadığını, eksik incelemeye dayalı rapor esas alınarak karar verildiğini, icra dosyasına yapılan itirazın haklı ve de kötü niyetli olmadığından, ihtilafın yargılamayı gerektirdiğinden ilk derece mahkemesi tarafından davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 15/07/2013 tarihli sözleşme ile, ekli listede belirtilen işlerin KDV hariç 510.000,00 TL bedel ile yapımı kararlaştırılmış, ayrıca davalı tarafça davacıya 08/01/2014 tarihli teklifte belirtilen işlerin de 12.600,00 TL + KDV bedel ile yapılması teklif edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeler niteliğince TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde hükme bağlanan birer eser sözleşmesidir. Davacı şirket yüklenici; davalı şirket ise iş sahibidir.
Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takibi ile 14.868,00 TL asıl alacak ve 2.329,90 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 17.197,90 TL alacağın tahsili için icra takibi yapılmış, davalı borçlu vekilince takibe itiraz edildiğinden takip durmuştur.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili istemlerine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki belgelerden, davacı tarafça davalı adına 01/04/2014 tarihli 14.868,00 TL bedelli fatura düzenlendiği, davalı tarafından da davacı adına 27/02/2015 tarihli 14.868,00 TL bedelli “13075 nolu ft.iade bedeli” açıklamalı faturanın düzenlediği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça gönderilen 13/03/2015 tarihli ihtarname ile 27/02/2015 tarihli 14.868,00 TL bedelli iade faturasının kabul edilmediği ve iade edildiği belirtilerek ödeme yapılması istenmiş, davalı ise 01/04/2015 tarihli ihtarında kulanım amacına uygun olmayan ürünlerin değişmesi ile ilgili defalarca bildirimde bulunulmasına rağmen değişiklik olmadığı, ürün bedelinin ödenmeyeceği ve muhasebenin kapatılması için iade faturası kesilerek gönderildiği belirtilerek 27.02.2015 tarihli faturanın kabulü talep edilmiştir. Davacı tarafından gönderilen 06/04/2015 tarihli ihtar ile de 14.868,00 TL fatura bedelinin 1.247,16 TL ticari avans faiziyle birlikte 3 gün içinde ödenmesi istenmiş, ihtar muhataba 08/04/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, verilen süreye göre davalının 12/04/2015 tarihinde temerrüde düşürüldüğü anlaşılmıştır.
Mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 05/01/2017 tarihli raporda, davacı detferlerinin süresinde açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, davacının davalıdan takip ve dava tarihi itibariyle 14.868,00 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunduğu, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında, davacı tarafa takip ve dava tarihi itibari ile cari hesap bakiyesinin bulunmadığı, taraflar arasındaki cari hesap farkının davalı tarafından düzenlenen 27.02.2015 tarihli 14.868,00TL iade faturasının davacı taraf kayıtlarına işlenmemiş olmasından kaynaklandığını, takip konusu faturanın her iki tarafın ticari defter kayıtlarında yer aldığını belirtmiştir.
Somut olayın incelenmesinde, davacı tarafça, yapılan imalat bedelinin tahsili için icra takibine girişildiği, davalı tarafın da, üretilen ürünlerin kullanım amacına uygun olmadığı, yani ayıplı olduğunu belirterek icra takibine itiraz ettiğinden takibin durduğu anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 818 sayılı BK’nın 359-363 (TBK 474-478) maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp, imâl edilen bir eserde veya malda, sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin beklediği amaca ve dürüstlük kurallarına göre bulunması gereken vasıfların bulunmaması, bulunmaması gereken vasıfların ise bulunmasıdır. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla BK’nın 360. (TBK’nın 475.) maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi tarafından ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada da bu hususu def’i olarak ileri sürebilir. Anılan maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kuralları gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir. Eksik ve ayıplı malın teslimi sırasında hakların saklı tutulmasına gerek olmayıp sadece ayıplar için süresinde ayıp ihbarının yapılmış olması gerekir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davalı tarafça imal edilen ürünlerde kullanımı engelleyecek ayıplar bulunduğu savunularak iş bedeline itiraz edilmiş olmasına rağmen, bu ayıpların varlığını kanıtlayacak deliller ibraz edilmediği gibi, süresinde ayıp ihbarı yapıldığı da iddia ve ispat edilmiş değildir. Bu durumda, ürünlerin teslim edildiği, faturasının davalı defterlerine kaydedildiği ve bedelinin ödenmediği anlaşıldığından mahkemece itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi yerinde olmuştur. Yine alacak davalı defterlerine kayıtlı olduğundan davalı tarafından miktarı bilinebilir ve likit olduğu anlaşılmakla, mahkemece icra ve inkâr tazminatına hükmedilmesi de doğru olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1- İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2017 tarih ve 2015/954 esas, 2017/95 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2- Alınması gereken 1.174,78 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 325,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 849,68 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 15/05/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.