Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2017/839 E. 2018/545 K. 15.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/839
KARAR NO : 2018/545
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2017
NUMARASI : 2015/995 Esas, 2017/160 Karar,
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 15/05/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme gereğince iş bedelinin 420.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin toplamda 452.590,70 TL ödeme yaptığını, davalının makinenin genel kurulumunu yapmakla birlikte işler vaziyete getirecek tesisat ve ekipmanların kurulmaması nedeniyle atıl vaziyette bulunduğunu, bu nedenle sistemin çalışmadığını, davalının müvekkilini bir yıldır oyaladığını, ihtara rağmen iş bedelinin ödenmediğini, davalı tarafından yaptırılan tespitte tesisin çalışır vaziyette teslim edilmediğinin belirlendiğini, 4 yılı aşkın sürede kompresör sayacının 25 saatlik çalışma gösterdiğini, tesisin davalıya iadesi gerektiğini ileri sürerek, ödenen iş bedelinden şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu makinenin davacıya tam ve eksiksiz, ekipmanlarıyla birlikte çalışır vaziyette teslim edildiğini ve 4 yılı aşkın süredir davacıda olduğunu, ancak davacı tarafından nasıl muhafaza edildiğinin bilinmediğini, makinenin bugüne kadar çalıştırılmadığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, sözleşme ve ek talepleri karşılar şekilde bir makinenin üretilerek teslim edildiğinin tespit dosyasıyla belirlendiğini, davacının yasal ayıp bildiriminde de bulunmadığı ve geçen süre dikkate alındığında müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, üretilen makinenin 6 adet kapıyı aynı anda imal edebilecek nitelikte olduğunu ve işyerinin bir katını tamamen kaplayan, davacının ticari gücünü artıran bir makine olduğunu, bu nedenle ayıplı veya çalışmayan bir makine için ayıp ihbarında bulunulmaması veya muhafaza edilmesinin anlaşılamadığını, davacının çekle yaptığı ödemelerin bir kısmını tahsil ettiğini, bir kısmını da faktoring şirketlerine verildiğini savunarak, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, dava dilekçesinde ve ihtarnamede belirtilen şekilde kurulumun yapıldığı mart 2010 tarihinden itibaren hiçbir şekilde çalışmayan makine için süresinde ayıp ihbarının yapılmadığı, makinanın teslim tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK kanunu itibariyle Kural olarak BK’nın 359. maddesi uyarınca imal olunan şeyin tesliminden sonra iş sahibinin makul bir sürede derhal ayıpları yükleniciye bildirmeye mecbur olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı, ayıp ihbarının şekil koşuluna bağlı olmayıp her türlü delil ile ispatlanabileceği, davacı tarafından yasal süre içerisinde ayıp ihbarının yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde; dava konusu tesisin müvekkiline çalışır vaziyette teslim edilmediğinden ayıp ihbarı için gereken sürenin de başlamadığını, kaldı ki müvekkilinin defalarca bildirimde bulunduğunu, teklif formuna göre davalının eğitim vermesi ve kontrol amaçlı ziyaretlerde bulunması gerekmesine rağmen, bu aşamaya geçildiğinin ispatlanamadığını, ödenen bedelin iadesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasındaki Whatsapp mesajlarına göre davalı yetkilisinin tesisi çalışır vaziyette teslim edeceğine dair müvekkilini sürekli oyaladığını, davalının bu konuşmalara itirazı olmadığını, mahkemece ayıbın varlığının her türlü delil ile ispat edilebileceği belirtilmesine rağmen davanın reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, usulüne uygun teslim gerçekleştirilmediğinden ayıp ihbarı araştırmasına girilmesi ve buna göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin kontrolüne bırakılmayan tesis için müvekkilinden gözden geçirerek ayıp ihbarında bulunmasını beklemenin mümkün olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 04/01/2011 tarihli sözleşme ile MDF üstü Finiş Folyo Tesisi olarak adlandırılan makinenin 420.000,00 TL bedel karşılığında imali ve 13 mart ila 30 mart arasında çalışır halde teslimi kararlaştırılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme niteliğince, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen bir eser sözleşmesidir. Davacı şirket iş sahibi ; davalı şirket ise yüklenicidir.
Taraflar arasındaki dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ve yükleniciye ödenen satış bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
Davalı yüklenici şirket tarafından Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/23 D.iş sayılı dosyasında yaptırılan tespit sonucunda düzenlenen 24/02/2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, fabrikada elektriklerin kesik olması ve Nort şirketi mühendis veya teknikerinin bulunmaması nedeniyle sistemin devreye alınamadığı, entegre sistemin buhar jeneratör odasına girilerek fiziki tespitler ve sistemin fotoğraflamasının yapılabildiği, bu tarz ağır sanayi makinelerinin ilk devreye alındığında geçici kabul tutanağı düzenlenmesi gerektiği, makine sistemi üzerinde herhangi bir ekleme veya fazla sistem tespit edilemediği, makinenin kurulduğu mekanın ekipmanın sağlıklı çalışması için uygun olmadığı, elektrik kesintisi nedeniyle test yapma imkanı olmadığı belirtilmiştir.
Dosya kapsamındaki belgelerin incelenmesinden, davacı tarafından davalıya gönderilen 15/12/2014 tarihli ihtarname ile makine sisteminin mart 2011’de tesliminin kararlaştırıldığı, ancak tesisin çalışmasını sağlayacak tesisat ve ekipmanların kurulmadığı, atıl vaziyette uzun süredir beklediği, çalışır halde tesliminin yapılmadığı belirtilerek, ödenmiş olan 452.590,70 TL’nin 5 gün içinde ödenmesi, ardından makinelerin iade alınması istenmiş, ihtarnamenin muhatabına 12/01/2015 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında yapıldığı anlaşılan 2013-2014 yıllarına ait Whatsapp yazışmalarından, sözleşme konusu tesisin halen yüklenici tarafından işletmeye alınmadığı, davacının tesisin işletmeye alınması için mesajlar gönderdiği, davalının da sürekli olarak geleceğini bildirdiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece mahallinde 06/05/2016 tarihinde keşif icra edilmiştir. Bilirkişi kurulunca düzenlenen 30/06/2016 tarihli raporda, keşfe konu MDF üstü Finiş Folyo Tesisinin incelenmesinde dava konusu makine ve ekipmanlarının çalışır vaziyette olmadığı, sistemin atıl durumda olduğu, bazı hareketli parçaların kırılması sebebiyle kaynakla tamir edildiği, davacı ve davalı görevlilerinden sistemin çalıştırılması istendiğinde, her iki tarafın da sistemin mevcut haliyle çalıştırılamayacağını beyan ettiği, bu durumda sistemin çalışıp çalışmadığı, sistemde herhangi bir eksikliğin olup olmadığı ve ne gibi aksaklıkların mevcut olduğunun tespitinin mümkün olmadığı, taraflarca sistemin geçici ve kesin kabulü ile ilgili bir protokolün bulunmadığının bildirildiği, sözleşme konusu makinenin teslim edilerek kurulumunun yapılmış olduğu, satım bedeli olan 420.000,00 TL’nin de davacı tarafından ödendiği hususunda bir ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ayıplı ifa olup olmadığı konusunda olduğu, davacının makinenin ayıplı şekilde teslim edilip kurulumunun yapıldığı hususunu ispat edemediği, bu konudaki ispat yükünün davacıda olduğu, ayrıca davacı tarafından davalıya yasal süresi içinde ayıp ihbarı yapıldığının ispat edilemediği, makinenin 2011 yılı mart ayında teslim edildiği, davacı beyanlarına göre makinenin teslim edildiği andan itibaren ayıplı olduğundan gereği gibi kullanılamadığının belirtildiği, davanın ise 27/10/2015 tarihinde ve makinenin tesliminden itibaren 4,5 sene sonra açıldığı, makinenin ayıplı olduğu farz edilse bile davanın bu kadar uzun süre sonra açılmış olması davacının davalıyı ayıptan sorumlu tutmaktan örtülü olarak vazgeçtiği, yani makineyi ayıpları ile birlikte kabul ettiği anlamına geldiğinden davacının davalıyı ayıplı ifadan dolayı sorumlu tutma hakkının bulunmadığı, davalının davacıya karşı ayıplı ifaya dayalı bir sorumluluğunun bulunmadığı, davacının talebinin yerinde olmadığı belirtilmiştir.
Aynı bilirkişi kurulunca düzenlenen 13/12/2016 tarihli ek raporda ise, sözleşme içeriğinde makine imali belirtilmediğinden satım olarak değerlendirildiği, eser sözleşmesi olması halinde davalının ayıplı ifadan sorumlu tutulabilmesi için makinenin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmesi ve ayıpları varsa uygun süre içinde yükleniciye bildirmesi gerektiği, (BK 359, TBK474/1) aksi takdirde davalıyı ayıplı ifadan sorumlu tutma hakkını kaybedeceği, davacının yasal süre içinde bu hususları yerine getirmediği, makinenin Mart 2011’de teslim edilip kurulumunun yapıldığı fakat davacının ilk defa 15/12/2014 tarihli ihtarnamesi ile ayıp ihbarında bulunduğu, davalının ayıplı ifadan dolayı sorumlu tutma hakkını kaybettiği, ancak makinenin kurulu ve çalışır vaziyette tesliminin gerçekleşmediğinin farz edilmesi halinde ise sözleşmenin 1. Maddesine göre makinenin 30/03/2011 tarihine kadar çalışır vaziyette teslim edilmesi gerektiğinden bu tarihe kadar çalışır vaziyette kurulumu yapmamış ise temerrüde düştüğü, ancak davacının sözleşmeden dönebilmesi için davacının davalıya makinen çalışır vaziyette kurulumunun yapılması konusunda uygun bir mehil vermiş olması gerektiği, (BK 106/1, TBK 123 md), mehil verilmesine gerek bulunmayan hallerin varlığının anlaşılamadığı, davacının davalıya ihtar çekerek makinenin çalışır vaziyette kurulumunun yapılması için uygun bir mehil vermediğinden temerrüt nedeniyle sözleşmeden dönme hakkı bulunmadığı belirtilmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 15/03/2018 tarih ve 2016/6265 esas, 2018/973 karar sayılı kararında ; “Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 818 sayılı BK’nın 359-363 (TBK 474-478) maddeleri arasında düzenlenmiştir. 818 sayılı BK’nın 360. maddesi ayıbı işin kusurlu olması veya sözleşmeye aykırı bulunması olarak tanımlamıştır. Ayıp, imâl edilen bir eserde veya malda, sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin beklediği amaca ve dürüstlük kurallarına göre bulunması gereken vasıfların bulunmaması, bulunmaması gereken vasıfların ise bulunmasıdır. Şayet, imâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 360. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi tarafından ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada da bu hususu def’i olarak ileri sürebilir. 360. maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir.
Sözleşmede gecikme cezası niteliğinde ifaya ekli ceza kararlaştırılmış ise teslim sırasında bu cezayı isteme hakkının saklı tutulduğu bildirilmemiş ise 818 sayılı BK 113 (TBK 131) madde gereğince cezai şart alacağını isteme hakkı düşer. Eksik ve ayıplar için ise böyle bir saklı tutmaya gerek olmayıp sadece ayıplar için süresinde ayıp ihbarının yapılmış olması gerekir.” denilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama, sözü edilen kurallar ve Yargıtay kararı ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı yan yüklenici tarafından üretilen makine sisteminin sözleşme gereğince tamamlanıp kurularak teslim edilmediği ve işletmeye alınmadığını ileri sürerek ödenen bedelin kısmen istirdadına karar verilmesini istemiş, alınan bilirkişi raporunda davacı iş sahibinin yasal süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı belirtilmiş, mahkemece bu rapor esas alınarak davacının yasal süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı her türlü delil ile ispatlanabilir. Bu kapsamda, taraflar arasında yapıldığı anlaşılan ve itiraza uğramayan Whatsapp yazışmaları incelendiğinde, davacının 2013-2014 yıllarındaki yazışmaların çoğunda makine sisteminin devreye alınmasını istediği, davalının ise sürekli olarak gelip devreye alacağına, ilgileneceğine, işlerinin yoğun olduğuna ve elindeki makine bittikten sonra sıranın davacıya geleceğine dair cevaplar verdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, yazışmaların ayıp ihbarı niteliğinde olduğu gibi, ayrıca söz konusu yazışmaların yapıldığı tarihler itibariyle dahi makine sisteminin tam anlamıyla kurulumunun yapılıp işletmeye alınmadığı sabittir. Eser sözleşmelerinde yüklenicinin borcu eseri sözleşmeye, fen ve sanat kurallarına ve yasal mevzuata uygun olarak imal edip, iş sahibine teslim etmek; iş sahibinin borcu ise kararlaştırılan iş bedelini ödemektir. Somut olayda davalı yüklenicinin eseri tam olarak meydana getirip teslim etmediği ve işletmeye almadığı taraflar arasındaki yazışmalardan ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Henüz usulüne uygun teslim gerçekleşmediğinden, davacı tarafından gerek Whatsapp yazışmaları gerekse 15/12/2014 tarihli ihtarname ile süresinde ayıp ihbarının yapıldığının kabulü gerekmektedir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, sözleşme konusu makinenin çalışmamasının neden kaynaklandığı, yüklenici tarafından eksik veya ayıplı imalat yapılıp yapılmadığı, varsa bu eksik ve ayıplı makinenin kabule icbar edilemeyecek derecede eksik veya ayıplı olup olmadığı, bu derecede eksik ve ayıplı değil ise, eksik ve ayıbın miktar ve derecesi tespit edilip bu hususlarda hiç inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Mahallinde yapılan keşifte bilirkişiler tarafların beyanlarıyla yetinmiş, makinenin çalışıp çalışmadığını bizzat kontrol etmemiş ve bunun neden kaynaklandığı konusu araştırılmamıştır. Bu nedenlerle, mahkemece sözleşme konusu makine üzerinde yeniden keşif yapılıp, açıklanan hususlarda ek bilirkişi raporu alınmak suretiyle yapılacak değerlendirme sonucunda varılacak uygun sonuç dairesinde yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin, istinaf talebinin usul yönünden kabulü ile, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, açıklanan şekilde inceleme yapılıp, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacı vekinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,
2- Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/03/2017 tarih ve 2015/995 esas, 2017/160 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/05/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.