Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2017/713 E. 2018/143 K. 06.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/713
KARAR NO : 2018/143
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2017
NUMARASI : 2014/167 Esas, 2017/126 Karar,
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 06/02/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, davalı firma yetkilileri tarafından devam etmekte olan inşaatların satışının sağlanabilmesi ve artırılabilmesi amacıyla, 2+1 ve 1+1 örnek dairelerin tüm mobilya ve iç dekorasyonun döşenmesi için müvekkiline sipariş verildiğini, hazırlanan her iki dairenin mobilyalarının davalı işyerinde sigortalı olarak çalışan güvenlik amiri …’e eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim edilip montajlarının da yapıldığını ve buna ilişkin 02/12/2013 tarihli tutanak tutulduğunu, fotoğrafların çekildiğini, teslim edilen mallar için 31/03/2014 tarihli 150.000,00 TL bedelli fatura gönderildiğini ancak davalı tarafından iade edildiğini, icra takibine itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, Büyükçekmece… İcra Müdürlüğü’nün .. sayılı icra takibine itirazın iptaline takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, 02/12/2013 tarihli teslim ve tesellüm belgesinde teslim alan sıfatıyla güvenlik amiri … adı ve imzasının bulunduğunu, imzanın gerçekten bu şahsa ait olduğunun belli olmadığını, bu kişinin müvekkili şirkette daha önce gece bekçisi olarak çalıştığını, sonradan iş akdinin sona erdiğini, şirket adına mal kabulüne ve münferit imzasıyla şirketi temsil ve ilzama yetkisi bulunmadığından teslim belgesinin müvekkili şirketi bağlamayacağını, müvekkili şirketin davacı şirketten herhangi bir mal teslim almadığını, kaldı ki tesellüm tutanağında teslim edildiği bildirilen malların listesinin bulunmadığını, neyin teslim edildiğinin belli olmadığını, belgede “Teslim Olunan Malzeme” bölümünde “Resimlerde ve ekinde sunulan 2+1 ve 1+1 örnek dairelerin kurulması ve eşyaların yerleştirilmesi” yazdığını, belgenin geçersiz olduğunu, davacının alacağını KDV dâhil 150.000,00 TL bedelli bir faturaya dayandırdığını, ancak bu faturayı müvekkilinin iade ettiğinden delil değeri olmadığını, malların teslim edildiği kabul edilse bile bedelinin 150.000,00 TL olduğunun dahi ihtilaflı olduğunu, davacının da satış bedelinin kanıtlanması mümkün olmadığından, bu bedeli piyasa değeri üzerinden belirlediğini kabul ettiğini, tanıkla ispata muvafakat etmediklerini, tanık listesindekilerin eski ortak olup ihtilaflı olarak ayrıldıklarını, tesellüm belgesini imzalayanın da eski bir çalışanları olduğunu, adı geçenlerin şirket adına anlaşma yapma yetkisi bulunmadığını savunarak, davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 22/03/2016 tarihli duruşmada, yemin delilini kullanacaklarını bildirmiş, davalı şirket temsilcisi … 28/02/2017 tarihli duruşmadaki yeminli beyanında; Büyükçekmece .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki takibe konu siparişlerin kim tarafından verildiğini bilmediğini, bu siparişlerden haberinin olmadığını, herhangi bir şekilde siparişlerle ilgili bir onayının bulunmadığını, söz konusu mallar kendisine veya kendisi tarafından görevlendirilmiş bir kişiye teslim edilmediğini, siparişe konu ürünlerle ilgili olarak herhangi bir faturanın şirketlerine gönderilmediğini, bu ürünler karşılığında herhangi bir ödeme yapmadıklarını ve davacı şirkete davaya konu edilen l50.000,00 TL borçlarının bulunmadığını belirtmiş ve yemininde ısrar ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece, davacının ödenmediğini iddia ettiği toplam 150.000,00 TL tutarındaki bir adet faturadan dolayı icra takibine giriştiğini, taraflar arasında yazılı bir akit olmayıp, sözlü olarak ticari ilişkiye girdiklerinin anlaşıldığını, davalının ise davacının faturaya konu malları kendisine teslim etmediğini belirttiğini, kendisi lehine bir olaydan hak çıkaran tarafın ispat külfeti altında olup, davacının tek taraflı düzenlediği faturanın davalı tarafça kabul edilmediğini, faturaya konu edilen malların davalıya teslim edildiğinin de yazılı belgeler ile ispat edilemediğini, davacı tarafından dosyaya sunulan 02/12/2013 tarihli teslim tesellüm tutanağının sevk irsaliyesi şeklinde olmadığı, güvenlik amiri olan …’e neyin teslim edildiğinin belli olmadığı, kaldı ki bu kişinin davalı adına mal teslim almaya yetkili olmadığının dosya içeriği ile sabit olduğu, satıma konu malları davalıya teslim ettiğini ve davalıdan talep ettiği alacak miktarı oranında alacaklı olduğunu ispat etme külfetinin davacıda olduğu, davacı tarafından satılan malların davalıya teslim edildiğinin usulüne uygun yazılı deliller ile kanıtlanamadığı, davacı vekili delil listesinde yemin deliline dayandığından davacı vekiline yemin delilinin hatırlatıldığı, davacı vekilinin yemin teklifi üzerine davalı şirket yetkilisinin duruşmaya gelerek yemini ifa ettiğini, davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğunun ispat edilemediğini belirterek, davanın reddine, davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kuran ve malların alınmasına muvafakat veren davalı şirket yetkilisi….ve şirket ortağı …. ile malları teslim alan …’in dosya bilirkişiye verilmeden önce tanık olarak beyanları alınmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna yapılan itirazlar değerlendirilmeden, eksik incelemeyle karar verildiğini, bilirkişilerin borcun ödendiğine dair rapor düzenlediğini, ancak müvekkiline ödeme yapılmadığının sabit olduğunu, bilirkişilerin borcun ödendiği yönündeki görüşlerinin, müvekkili şirketin muhasebecisi tarafından yapılan muhasebe hatasından kaynaklandığını ve bu hususun sonradan düzeltilmesine rağmen dikkate alınmadığını, mahkemece davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine rağmen müvekkili lehine vekalet ücreti verilmediğini, yargılama giderinin de paylaştırılmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirketin davacıya hiç sipariş vermediğini, malları hiç teslim almadığını ve davacıyla herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını ve borcunun olmadığını, teslimi kabul etmediklerini, davanın reddi kararının doğru olduğunu, ancak mahkemece davalı yararına kötüniyet tazminatına karar verilmesi gerekirken bu istemin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, zira, davacının teslimatını yapmadığı malların bedelini istemekle kötüniyetli olduğunu %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini belirterek, davacı istinaf sebeplerinin reddine, davalı yararına kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair kısmın kaldırılarak, kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Dava, taraflar arasında bulunduğu ileri sürülen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra ve inkâr tazminatı istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmamaktadır.
Büyükçekmece… İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı takip dosyasında, …. tarafından …Tic.Ltd.Şti’ne karşı 150.000,00 TL asıl alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davacı … tarafından davalı …ı Ltd.Şti adına 31/03/2014 tarihli 150.000,00 TL bedelli fatura düzenlendiği, ancak faturanın davalı tarafa tebliğ edilmediği, teslim eden … ve teslim alan .. (güvenlik amiri) imzalı 02/12/2013 tarihli “teslim ve tesellüm tutanağı” başlıklı belgede, teslim olunan malzeme: resimlerde ve ek-1 de sunulan örnek dairelerin 2+1 ve 1+1’in kurulması ve eşyaların yerleştirilmesi olarak belirtildiği, SGK kaydına göre …’in 01/07/2013 tarihinde ….Tic Ltd.Şti’nde sigortalı silahsız güvenlik görevlisi olarak çalıştığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece alınan 01/03/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; 31/03/2014 tarihli 43963 nolu ve 150.000,00 TL tutarlı irsaliyeli faturada yazılı malların 2013 yılı fıyatlandırmasına uygun olduğunu, davacı defterlerinde 31/03/2014 tarihli …. nolu ve 150.000,00 TL tutarlı irsaliyeli faturanın kayıtlı olduğunu, ancak davacının defterlerinde söz konusu alacağın 30/06/2014 tarihi itibariyle davalıdan 149.999,71 TL olarak tahsil ettiğinin görüldüğünü, bu durumda davacının davalıdan alacağının bulunmadığını, davalı defterlerinin delil vasfı bulunmayıp, dava konusu 150.000,00 TL faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığını, davalı defterlerine göre taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını, faturanın davalıya gönderildiğini davalının 15/04/2014 tarihinde imzadan imtina ederek faturayı iade ettiğini, 02/12/2013 tarihli teslim ve tesellüm belgesini imzalayan…’in davalının çalışanı olduğunu, davalının işyerine 01/07/2013 tarihinde girdiğini, 03/01/2014 tarihinde işten ayrıldığını, tutanağın malzeme bölümünde “resimlerde ve ek-1’de sunulan örnek dairelerin 2+1 ve 1+1’in kurulması eşyaların yerleştirilmesi şeklinde ibarenin yer aldığını, e-1’de sipariş formu bulunduğunu, fakat sipariş formunun kabul edildiğine dair bir belge bulunmadığını, buna göre teslim tesellüm tutanağında yazılı malların 31/03/2014 tarihli 150.000,00 TL bedelli faturada belirtilen mallarla aynı olduğunun davacı tarafından ispatı gerektiğini belirtmiştir.
Somut olayda, davacı tarafından davalıya ait inşaattaki örnek dairelerin kurulması ve eşyalarının yerleştirilmesi işinin 150.000,00 TL bedel karşılığında yapılarak teslim edilmesine ve fatura düzenlenmesine rağmen iş bedeli ödenmediği için yapılan icra takibine davalının itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptali ve takibin devamı ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesi istenilmiş, davalı taraf ise davacı ile herhangi bir akdi ilişkilerinin bulunmadığını ve bahsi geçen faturadaki eşyaların alınmadığını savunmuştur. Bu halde, taraflar arasında akdi ilişki bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
HMK’nın 200. Maddesinde “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”
HMK’nın 202. Maddesinde “(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” hükmü düzenlenmiştir.
Eldeki davada HMK’nın 200. Maddesi ve uyuşmazlığın miktarına göre akdi ilişkinin yazılı belge ile ispatı zorunludur. HMK’nın 202. Maddesine göre senetle ispatı gereken hallerde yazılı delil başlangıcı bulunması durumunda tanık dinlenebilir. Davacı taraf davalı şirket çalışanı olan … tarafından imzalanmış 02/12/2013 tarihli teslim tesellüm belgesi başlıklı belgeyi sunmuştur. SGK kayıtları incelendiğinde, adı geçen kişinin davalı şirkette “sigortalı silahsız güvenlik görevlisi” olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Bir belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilmesi için, belgenin sözleşmenin bizzat tarafı veya onun yetkili temsilcisi tarafından verilmiş olması şarttır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 16/11/2017 tarih ve 2016/2342 esas, 2017/3987 karar sayılı kararında “Davacı, davalı …. tarafından akdi ilişki inkâr edildiğinden akdî ilişkinin varlığını alacağın miktarına göre yazılı belge ile ispatlayamamıştır. Tanık dinlenmesini mümkün kılan HUMK’nın 293. maddesindeki haller de söz konusu değildir. HUMK’nın 292. (HMK’nın 202) maddesine göre senetle ispatı gereken hallerde yazılı delil başlangıcı bulunması halinde tanık dinlenebilir. Yazılı delil başlangıcı, iddianın tamamen ispatına yetmemekle beraber bunun vukuuna delalet eden ve aleyhine ibraz edilmiş olan taraftan sadır olmuş bulunan belgelerdir (HUMK’nın 292/II; HMK 202/2). Görüldüğü gibi bir belgenin yazılı delil başlangıcı sayılabilmesi için diğer şartlar yanında aleyhine ileri sürülen taraftan sadır olmuş (onun tarafından verilmiş) bulunması da gerekir. Diğer bir ifade ile, yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belgenin sözleşmenin tarafı ya da onun temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olması gerekir.” denilmek suretiyle bir belgenin yazılı delil başlangıcı sayılabilmesi için tarafın bizzat kendisi veya yetkili temsilcisinden sadır olması gerektiği vurgulanmıştır.
Dosyadaki belgelerden davalı şirket çalışanı ….’in davalı şirketin yetkili temsilcisi olmayıp, davalı şirkette ” sigortalı silahsız güvenlik görevlisi” olarak çalıştığından, adı geçen çalışanca düzenlendiği iddia olunan belgenin yazılı delil başlangıcı sayılamayacağından, akdi ilişkinin ispatı bakımından tanık dinlenemeyeceği anlaşılmıştır.
Yazılı belge veya az yukarıda açıklanan yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge bulunmaması halinde, davalının inkârı nedeniyle taraflar arasındaki akdi ilişki ancak yemin delili ile ispat edilebilir. Mahkemece yemin delilinin hatırlatılması üzerine, davacı tarafça davalı şirket temsilcisine yemin teklifinde bulunulmuş, davalı şirket temsilcisi yeminli beyanında davacı ile aralarında herhangi bir akdi ilişki ve borç bulunmadığını bildirmiştir. Bu durumda, davacı taraf, davalı şirketle aralarında akdi ilişki bulunduğunu ispatlayamadığından, davanın davacının aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerekmekte olup, yerel mahkemece de davanın reddine karar verildiğinden, bu karar usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Davalı taraf, davacının icra takibi yapmakta açıkça kötüniyetli olduğunu delillerle ispatlayamadığından, mahkemece kötüniyet tazminatının reddi de doğru olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2017 tarih ve 2014/167 esas, 2017/126 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılması gereken 35,90 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davalı tarafça yatırılması gereken 35,90 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 06/02/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.