Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2017/1184 E. 2018/22 K. 16.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/1184
KARAR NO : 2018/22
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2016
NUMARASI : 2014/932 Esas, 2016/750 Karar,
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 16/01/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen asıl hükme karşı taraf vekillerince yapılan istinaf başvurularının 19/07/2017 tarihli ek kararlar ile ayrı ayrı reddine karar verilmiş, taraf vekillerince bu ek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, usul ve yasaya aykırı ek kararların kaldırılmasına karar verilerek, duruşmasız olarak dosya üzerinde asıl istinaf talepleri yönünden yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, taraflar arasında müvekkiline ait taşınmazlar üzerinde toplu konut inşası için sözleşme yapıldığını ve ferdileştirme henüz yapılmamış olup kooperatif üyelerinin dairelerine taşınarak oturmaya başladıktan sonra birçok inşaat imalat şikayetlerinin olduğunu ileri sürerek, eksik ve ayıplı imalatların tespit edilip ayıp oranında bedelden indirilerek bedelin şimdilik 1.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile tahsilini talep etmiş, 23/11/2016 tarihli dilekçesi ile de bilirkişi raporuna göre talebini 100.761,12 TL artırarak toplam 101.761,12 TL’nin tahsilini istemiş, davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafın ferdileştirme işlemini resmi olarak yapmadığı için kooperatif olarak her ne kadar üyelerine fiili teslim yapmış ise de belirtilen hukuki durum itibarıyla halen kooperatifin tüzel kişi sıfatıyla davalı tarafa dava açma hakkı bulunduğu, kuzey cepheye bakan toplam 76 adet dairede 69.043,12 TL ve yetersiz izolasyon nedeniyle elektrik tesisatında 32.218,00 TL tutarında gizli ayıp olduğu, ancak dairelerde oturup kullanmaya başladıktan sonra ve izolasyon bakımından mevsimsel olarak ayrıca makul sürede istifade ettikten sonra teknik konularda uzmanlığı olmayan kooperatif üyesi olan kişiler tarafından anlaşılabileceği, davacı kooperatifin gizli ayıplar olan kısımlar yönünden davalı şirkete süresinde ayıp ihbarında bulunduğu, kök ve ek bilirkişi raporlarına itibar edildiği, davacının açmış olduğu davasında haklı olduğu ve davasını kanıtladığı, HMK gereğince ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, ancak 25/05/2016 tarihli duruşmada 1 nolu ara kararla tahkikat aşamasının tamamlandığının belirtildiği ve 23/11/2016 tarihli duruşmada sözlü yargılamanın açıldığı, tahkikatın tamamlandığı önceki celse duruşma tarihinden sonra davacı vekilinin 23/11/2016 havale tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek 101.761,12 TL’ye çıkartmak ve ıslah harcını yatırmak için kendilerine süre verilmesini istediği, ancak davalı tarafın itirazı ve ayrıca HMK md.177/1 hükmüne göre ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceğine dair hüküm gereğince ıslah talebinin usulden reddine karar verildiği, neticede davacı vekilinin davasını kanıtladığı ve davalıdan alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıdan 1.000,00 TL alacaklı olduğuna, alacağın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf talebinde bulunmuş, mahkemece verilen 19/07/2017 tarihli ek karar ile, dava değerinin ve hüküm altına alınan alacak miktarının 2017 yılı için belirlenen 3.110,00 TL istinaf sınırının altında kaldığı gerekçesiyle davacı …vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin istinaf talebine karşı da, yine mahkemenin 19/07/2017 tarihli ikinci ek kararı ile, dava değerinin ve hüküm altına alınan alacak miktarının 2017 yılı için belirlenen 3.110,00.-TL istinaf sınırının altında kaldığı gerekçesiyle davalı …vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece verilen 19/07/2017 tarihli ek kararlara karşı taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf talebinde bulunulmuş, Dairemiz’ce yapılan inceleme sonunda usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılan ek kararlar kaldırılarak tarafların asıl istinaf sebeplerinin incelenmesine geçilmiştir.
Dava, taraflar arasında düzenlenen İstanbul .. Noterliği’nin 04/02/2008 tarih ve ..yevmiye nolu düzenleme şeklinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan eksik ve ayıplı işler bedelinin tespiti ve davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi kooperatif tarafından açılan dava ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydı ile tespit edilecek ayıplı imalat bedelinden şimdilik 1.000,00 TL’nin davalı yüklenici şirketten tahsili istenilmiştir. Davacı vekili 23/11/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 100.761,12 TL artırarak toplam 101.761,12 TL’ye çıkarmış, aynı tarihli duruşmada da belirsiz alacak davasını ıslah yoluyla artırdıklarını bildirerek harç makbuzu sunmak üzere süre verilmesini talep etmiş, davalı vekili ise, ıslah taleplerini ve zamanaşımına uğrayan alacak talebini kabul etmediklerini bildirmiştir. Mahkemece, HMK’nın 186/1 maddesi gereğince tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama aşamasına geçileceği, HMK’nın 186/2 maddesine göre ise sözlü yargılamada tarafların son sözlerinin sorulup hüküm verileceği, önceki celse tahkikatın bitmiş olduğu, HMK’nın 177/1 maddesine göre ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, ıslah dilekçesinin tahkikatın bittiği celseden sonra sözlü yargılama aşamasında sunulduğu gerekçesiyle davacı vekilinin ıslah talebinin usulden reddine karar verilmiş, aynı duruşmada davanın 1.000,00 TL üzerinden kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
6100 sayılı HMK’nın “Tahkikatın sona ermesi” başlıklı 184. Maddesinde “(1) Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. (2) Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.
HMK’nın “Sözlü yargılama” başlıklı 186. Maddesinde ise “(1) Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. (2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.”
Aynı Kanun’un “Hukuki dinlenilme hakkı” başlıklı 27. Maddesinde de “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak ; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” hükümleri düzenlenmiştir.
Davacı vekilince 25/05/2017 tarihli duruşma için 24/05/2017 tarihli mazeret dilekçesi sunulmuş olup, mahkemece davacı vekilinin usule uygun mazeret dilekçesi gönderdiği duruşma tutanağına geçirilmiş, aynı duruşmanın (1) nolu ara kararı ile HMK’nın 143. Maddesinde öngörülen tahkikat aşaması tamamlandığından HMK’nın 186. Maddesinde öngörülen sözlü yargılama aşamasına geçilmesine ve (2) nolu ara kararı ile sözlü duruşma gün ve saatinin HMK’nın 186. Maddesi gereğince meşruhatlı davetiye ile davacıya tebliğine karar verildikten sonra (3) nolu ara kararı ile davacı vekilinin mazeretinin kabulüne, duruşma gün ve saatinin UYAP üzerinden tebliğine karar verilmiştir. Davacı vekiline 23/11/2016 tarihinde sözlü yargılama yapılacağı ihtarını içeren davetiye 31/05/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Görüldüğü üzere, davacı vekilince 24/05/2017 tarihli mazeret dilekçesi sunulmasına rağmen, mahkemece bu mazeret hakkında karar verilmezden önce HMK’nın 184. Maddesi gereği tahkikatın bittiği bildirilmiş, 186. Maddesi gereğince sözlü yargılamaya geçilmesine ve sözlü yargılama için davacı vekili adına davetiye çıkarılmasına karar verilmiş, ancak bundan sonradır ki davacı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilmiştir. Oysa davacı vekilinin mazereti kabul edilecek ise, mahkemece önce mazeretin kabul edilmesine karar verilip, bunun için bir duruşma günü belirlenerek bu kararın davacı vekiline tebliğ edilmesi, belirlenen günde ise HMK’nın 184/1. Maddesi gereğince tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verilip, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığının görülmesi halinde, tahkikatın bittiğinin taraflara tefhim edilmesi ve HMK’nın 186. Maddesi gereğince sözlü yargılama ve hüküm için gün tayin edilip tarafların davet edilerek, belirlenen sözlü yargılamada duruşmasında taraflara son sözlerini sorup, ancak bundan sonra dava konusu hakkında hüküm verilmesi gerekmektedir. Henüz davacı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilmeden önce tahkikatın bittiğine karar verilip, sözlü yargılamaya geçildiği bildirilmek ve sonrasında mazeretin kabulüne karar verilmek suretiyle davacının, HMK’nın 184. Maddesinde düzenlenen “tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilme”, dolayısıyla HMK’nın 27. Maddesinde hükme bağlanan “hukuki dinlenilme” ve “adil yargılanma” haklarının ihlal edildiği anlaşılmıştır.
HMK’nın “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlıklı 107. Maddesinde ” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. … ”
Yine HMK’nın 109. Maddesinde ise “(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. (2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.) (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.”
HMK’nın 177. Maddesinde ” (1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. (2) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde kooperatif üyelerinin dairelerine taşınarak oturmaya başladıktan sonra birçok inşaat imalat şikayetlerinin olduğunu ileri sürerek, eksik ve ayıplı imalatların tespit edilip ayıp oranında bedelden indirilerek bedelin şimdilik 1.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile tahsilini talep ettiği, 23/11/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini artırdığı, mahkemenin ıslah talebinin usulen reddine karar vermesi üzerine de talebinin belirsiz alacak davası olduğunu belirterek belirsiz alacak davasını artırmak ve harç makbuzunu sunmak üzere süre talep ettiği anlaşılmaktadır. HMK’nın 107. Maddesinde belirtildiği üzere, alacaklının belirsiz alacak davası açabilmesi için dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak belirlemesi mümkün olmamalı, bu husus objektif olarak da kendisinden beklenmemeli ve imkansız olmalıdır. Belirsiz alacak davası açıldıktan sonra yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler veya sunduğu deliller ile ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucunda başta belirsiz olan alacak belirli hale gelirse davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirttiği talebini arttırması mümkündür. Kısmi davaya gelince, HMK’nın 109. Maddesinde düzenlenen kısmi davanın söz konusu olabilmesi için talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması, talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olmaması gerekmektedir. Bu durumda alacağın bir kısmı için kısmi dava açılması mümkündür. Alacağın tamamı aynı hukuki ilişkiden doğup, şimdilik bir kesimi dava ediliyorsa kısmi dava söz konusu olacaktır. Özellikle davacının “fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu” veya “şimdilik alacağın bir kısmını dava ettiğini” belirterek açtığı davalar kısmi dava niteliğindedir. Kısmi dava açılması halinde kısmi dava dışında bırakılan kısmın ayrı bir dava ile talep edilmesi ya da aynı davada verilecek ıslah dilekçesiyle istenmesi mümkündür. (bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/03/2016 tarih ve 2014/15-439 esas 2016/207 karar sayılı kararı; Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 10/07/2013 tarih ve 2012/6728 esas, 2013/4521 karar sayılı; 28/09/2017 tarih 2017/1471 esas 2017/3192 karar; 30/11/2017 tarih ve 2017/1929 esas 2017/4220 karar; 21/12/2017 tarih ve 2016/2508 esas 2017/4543 karar; 13/03/2014 tarih 2013/2487 esas 2014/1762 karar; 30/09/2014 tarih ve 2014/3469 esas, 2014/5563 karar; 08/10/2015 tarih ve 2014/6527 esas 2015/4897 karar sayılı kararları)
Bu açıklamalardan sonra, dava dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, davacı vekilinin eksik ve ayıplı işler bedelinden fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin tahsilini istediği, bu isteğin miktar ve niteliği ile dava dilekçesi ekinde sunulan belgelerden davada istenen eksik ve ayıplı işlerin miktar ve değerinin davacı tarafça belirlenebilir nitelikte olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Miktarı belli olan veya belirlenebilmesi için gereken verilerin mevcut olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılamaz. Her ne kadar davacı vekilince duruşmadaki beyanında davanın belirsiz alacak davası olduğu belirtilmiş ise de, açıklanan hususlar dikkate alındığında davacı tarafından kısmi dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Kısmi dava açılan hallerde, HMK’nın 177. Maddesi gereğince alacağın kalan kısmının ıslah yoluyla tahkikatın bitimine kadar istenilmesi mümkündür. Davacı tarafından açılan kısmi davada da 23/11/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile, 1.000,00 TL olarak istenen miktarın 100.761,12 TL artırılarak toplam 101.761,12 TL’nin tahsili istenmiş ve eksik harcın yatırılması için süre talep edilmiş ise de mahkemece tahkikatın bittiğinden bahisle davacı vekilinin ıslah harcının yatırılması için süre verilmesine ilişkin talebi reddedilmiştir. Ancak az yukarıda açıklandığı üzere, 25/05/2017 tarihli duruşmada henüz davacı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilmeden önce tahkikatın bittiğine karar verilip, sözlü yargılamaya geçildiği bildirilmek ve sonrasında mazeretin kabulüne karar verilmek suretiyle davacının, HMK’nın 184. Maddesinde düzenlenen “tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilme”, dolayısıyla HMK’nın 27. Maddesinde hükme bağlanan “hukuki dinlenilme” ve “adil yargılanma” haklarının ihlal edildiği belirlendiğinden, mahkemece davacı vekiline ıslah harcını yatırmak üzere süre verilmesi, verilecek süre sonunda harcın ikmal edilip edilmediğine ve dosya kapsamına göre talep konusu hakkında uygun kararın verilmesi gerekirken, davacı vekilinin ıslah talebinin reddi ile yazılı şekilde kısmi davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin, istinaf taleplerinin usul yönünden kabulü ile, davacı vekiline ıslah harcını yatırmak üzere süre verilmesi, verilecek süre sonunda harcın ikmal edilip edilmediğine ve dosya kapsamına göre değerlendirme yapılarak hüküm kurulması için yerel mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,
2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2016 tarih ve 2014/932 esas, 2016/750 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının kararın kesinleşmesi ve istek halinde yatıran tarafa iadesine,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16/01/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.