Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2017/1061 E. 2018/1371 K. 24.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1061
KARAR NO : 2018/1371
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/05/2017
NUMARASI : 2014/1509 Esas, 2017/410 Karar,
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 24/10/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalının üstlendiği Toskana Vadisi Projesi kapsamındaki tesisat işlerinin müvekkilince yerine getirildiğini, ancak sözleşmenin davalı tarafça feshedilerek verilen çek yönünden Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/497 esas sayılı dosyasında İİK’nın 72/2 maddesi gereğince menfi tespit davası açıldığını, mahkemece davalı müvekkilinin 74.419,42 TL + KDV alacaklı olduğuna kanaat getirilerek davanın reddine karar verildiğini ve Yargıtay tarafından onanmak ve karar düzeltme isteği reddedilmekle davacı lehine kesin hüküm oluştuğunu, bu dava ile de karar düzeltme tarihinden itibaren yasal faizleriyle birlikte alacağın tahsilini istediklerini, mutabakat metnini kabul etmediklerini, altındaki imzaların kime ait olduğunun belirsiz olduğunu, ibra belgesi niteliğinde olmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 70.000,00 TL alacağın Yargıtay karar düzeltme tarihi olan 21.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle beraber davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kısmi dava açılamayacağını, taraflar arasındaki sözleşmenin 06/11/2007 tarihinde imzalandığını, davacının yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmediğinden müvekkilinin 09/04/2008 tarihinde sözleşmeyi feshettiğini, davacının alacaklı olduğu düşünülse dahi dava tarihine göre bu alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının huzurdaki davaya dayanak yaptığı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/497 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunun ilk dava için geçerli olduğunu, bu rapora göre miktar 74.419,42 TL iken davanın fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla kısmi dava şeklinde açıldığını, bilirkişi raporunun takdiri delil olduğunu, başka mahkemede alınan raporun mahkemeyi bağlamayacağını, davacının edimlerini sözleşme süresi içinde tam olarak yerine getirmediğini, işleri sürekli aksattığını, işin başında durmadığını ve işçi ücretlerini ödemediğini, sözleşmenin 09/04/2008 tarihinde feshinden sonra yapılan görüşmelerde taraflar arasında mutabakata varılarak, davacının alacağı bulunmayıp müvekkiline borçlu olduğuna ilişkin 22/05/2008 tarihli belgenin düzenlendiğini, 11/01/2008, 11/03/2008 ve 11/04/2008 tarihli hakedişlerde davacının hangi işlerde çalıştığının belirtildiğini ve bu hakedişlerin itirazsız imzalandığını, dosya hakkında yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini, davacının yaptığı işlerin karşılığını zamanında aldığını, önceki davada alınan raporun ispat için yeterli olmadığını, davacının yarım bıraktığı işlerin başka taşeronlarca tamamlandığını belirterek, davanın zamanaşımı ve esas yönlerinden reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında görülen Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31.12.2009 tarih 2008/497 esas 2009/786 karar sayılı dosyasında alınan 02.07.2009 tarihli bilirkişi raporuna göre, davacı …’ın sözleşme kapsamında yaptığı işler karşılığı olarak 74.419,42 TL + KDV alacaklı olduğunun tespit edildiği, bilirkişi heyeti tarafından yapılan mali inceleme çerçevesinde davacının davalıdan 50.722,84 TL alacaklı olduğunun belirlendiği, aradaki farkın bu davada alınan raporda davalı tarafça davacı adına kesilen toplam 23.696,58 TL’lik faturalardan kaynaklandığı, belirtilen bu miktarların davacı alacağından düşürüldükten sonra, davalının davacıya borcunun 50.722,84 TL olduğunun sabit görüldüğü gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile, 50.722,84 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin zamanaşımı itirazı konusunda bir karar vermediğini ve bilirkişinin bu konuda inceleme yapmadığını, taraflar arasında 06/11/2007 tarihli eser sözleşmesi bulunduğunu, davalı müvekkilince sözleşmenin haklı nedenlerle 09/04/2008 tarihinde tek taraflı olarak feshedildiğini, davacının sözleşmeden kaynaklı bir alacağının bulunması halinde bunu en geç 09/04/2013 tarihine kadar istemesi gerektiğini, davanın ise 31/12/2014 tarihinde açıldığını, aradan 5 yıl geçtikten sonra açılan davanın TBK’nın 147/6. Maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının hakedişlerini aldığını, fesih sonrası düzenlenen 22/05/2008 tarihli mutabakat uyarınca davacının müvekkilinden hiç bir alacağı kalmadığını, aksine davacının müvekkiline borcu bulunduğunu, davacının bu belgenin geçersizliğini iddia etmediğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı taşeron; davalı ise yüklenicidir. Davacı vekili, taraflar arasında daha önce görülen Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/497 esas sayılı dosyasında İİK’nın 72/2 maddesi gereğince menfi tespit davası açıldığını, mahkemece müvekkilinin 74.419,42 TL + KDV alacaklı olduğuna kanaat getirilerek davanın reddine karar verildiğini ve Yargıtay tarafından onanmakla ve karar düzeltme isteği reddedilmekle davacı lehine kesin hüküm oluştuğunu belirterek, şimdilik 70.000,00 TL’nin tahsilini istemiş, davalı ise zamanaşımı def’inde bulunmuş ve ayrıca taraflar arasında düzenlenen 22/05/2008 tarihli tutanağın ibra niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddini istemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Eser sözleşmelerinde zamanaşımı süresi BK’nın 126/4 ve TBK’nın 147/6. Maddeleri uyarınca 5 yıldır. Bu süre BK’nın 128 ve TBK’nın 149. Maddelerine göre muacceliyet anından itibaren işlemeye başlar. Muacceliyet ise alacaklının borçludan edimini talep edebilme yetkisi olup, somut olayda taraflar arasında kesin hesabın görüldüğü Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/497 esas sayılı dosyasında verilen kararın kesinleştiği 21/06/2012 tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır. Eldeki dava 31/12/2014 tarihinde açılmış olup, dava tarihinde zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı anlaşılmaktadır.
…, …,…r arasında imzalandığı anlaşılan 22/05/2008 tarihli tutanakta “işçilik 45.000,00 TL, takımlar 10.500,00 TL, adına yapılan ödemeler, yemek , SSK’lar 13.370,00 TL, kendi ödediği SSK 2.400,00 TL, toplam maliyeti (…’in ödedikleri ile birlikte) 71.270,00 TL – toplam …’in ödediği 90.240,00 TL – … maliyeti 71.270,00 TL = …’e olan borcu 18.979,00 TL. Taraflar yukarıdaki hesaplarda mutabık kalmıştır.” denilmektedir. Davalı taraf, 22/05/2008 tarihinde düzenlenen tutanak ile müvekkilinin ibra edildiğini ileri sürmüş, davacı ise imzaların kime ait olduğunun belirsiz olduğunu savunarak itiraz etmiştir. Sözü edilen 22/05/2008 tarihli tutanaktaki imzaların davacı taraf eli ürünü olup olmadığı araştırılmadığı gibi, tutanağın hukuki mahiyeti, bir ibra niteliği taşıyıp taşımadığı, borcu sona erdirip erdirmediği hususları üzerinde de hiç durulmamıştır. Mahkemece bu belge üzerinde imza incelemesi yaptırılıp, hukuki mahiyeti tartışılıp, ibra niteliği olup olmadığı değerlendirilmeksizin yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olmamıştır. Mahkemece, taraflardan belge aslı temin edilerek, belgede adı geçen kişilerin taraflarla ilişkisi ve davacı adına atılan imzanın kendisine ait olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 bendi gereğince kaldırılarak, yukarıda belirtilen hususlarda yapılacak inceleme sonunda yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/05/2017 tarih, 2014/1509 Esas, 2017/410 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/10/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.