Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2017/1022 E. 2018/1309 K. 16.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1022
KARAR NO : 2018/1309
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2017
NUMARASI : 2016/669 Esas, 2017/480 Karar,
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 16/10/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 15/04/2014 tarihli sözleşme ile müvekkilinin davalının yaptığı binalara 8 adet asansörü imal ederek yerine montajını yapmayı üstlendiğini, 300.000,00 TL olan iş bedelinin 75.000,00 TL’sinin 3 adet çekle, bakiye 225.000,00 TL’sinin ise …Ana girişe bakan dairenin verilmesi suretiyle ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin asansörleri imal edip montajı yaptığını, davalının da 75.000,00 TL iş bedelini ödediğini, ancak bakiye iş bedeline karşılık olan daireyi teslim etmediğini, ayrıca asansör tescil ücreti olan 5.320,00 TL’nin de davalı tarafça ödenmemesi nedeniyle müvekkili tarafından ödendiğini belirterek, …. Kat ana girişe bakan dairenin tapusunun iptali ile müvekkili adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde sözleşmenin feshi ile asansör bedeli olan 225.000,00 TL’nin sözleşmenin ifa tarihi olan 15/08/2014 tarihinden itibaren uygulanacak en yüksek reeskont faiziyle birlikte, yine asansörlerin tescili için Beylikdüzü Belediyesi’ne davacı şirketçe ödenen 5.320,00 TL’nin ödeme tarihi olan 19/01/2016 tarihinden itibaren uygulanacak en yüksek reeskont faiziyle birlikte olmak üzere toplam 230.320,00 TL’nin ve davacı şirketin uğramış olduğu munzam zarar da hesaplanarak davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafça sunulan sözleşmede işin yapılacağı tarihin belirtilmediğini, ifa tarihi ve vade bulunmadığını, sözleşme konusu dairenin ancak binanın iskanı alınıp müvekkiline devredildiği zaman davacıya devredilebileceğini, vadesi gelmemiş bir borcun ifasının istenemeyeceğini, müvekkilinin edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini, sözleşmenin feshi için haklı bir gerekçe bulunmadığını, dosyaya sunulan fatura, irsaliye, teslim tutanağı ve belediye evraklarının 2016 tarihli olduğundan bu tarihin ifa tarihi kabul edilip faiz talep edilmesinin mümkün olmadığını, yine davacının asansör tescil ücreti olarak talep ettiği bedelin de davacı tarafından ödenmediğinin belediyece bildirildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacı tarafça 8 adet asansörün yapılarak monte edilip, belediyeden 20.01.2016 tarihli tescil belgesi alındığından asansörlerin bu tarih itibariyle teslim edildiğinin kabulü gerektiği, TBK’nun 479.maddesi gereğince işsahibinin iş bedelini 20.01.2016 tarihi itibariyle ödemekle yükümlü olduğu, davacı tarafça 225.000,00 TL’lik iş bedeli olarak sözleşmede belirtilen dairenin tapusunun davacı adına tescili talep edilmiş ise de gayrimenkul devrine ilişkin sözleşmelerin resmi şekilde yapılmadıkça geçerli olamayacağından ve dava konusu sözleşme de resmi şekilde yapılmadığından davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddi gerekmesine rağmen, dava terditli olarak açtığından iş bedeli olan 225.000,00 TL’nin davalıdan tahsili isteminin kabulü gerektiği, sözleşmenin 4/3 maddesinde anahtar teslim fiyatına belediye asansör ruhsat harcının dahil olmadığı belirtildiğinden, davacının kendi yükümlülüğünde olmayan 5.320,00 TL asansör ruhsat tescil ücretini 19.01.2016 tarihinde belediyeye ödediği anlaşıldığından bu bedelin de davalıdan tahsiline karar vermesi gerektiği gerekçeleriyle davacının, dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tesciline ilişkin talebin reddine, davanın terditli açılmış olması nedeniyle 225.000,00 TL’nin 20.01.2016 tarihinden ve 5.320,00 TL’nin 19.01.2016 tarihinden itibaren en yüksek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, sözleşmede iş bedeli olarak kararlaştırılan taşınmazın devri ile ilgili bir tarih öngörülmediğinden bu dairenin ancak binanın iskanı alındıktan sonra devrinin yapılabileceğini, bu nedenle vadesi gelmemiş bir borcun ifasının istenemeyeceğini, mahkemenin bu hususu gözardı ederek ruhsat alım tarihini işin bitim ve teslim tarihi olarak kabul etiğini, asansör ruhsatı alınmasının işin kusursuz bittiği anlamına gelmediğini, halen bir çok eksiği bulunan asansörlerin kullanılamadığını, tescil ücretinin davacı tarafından yatırılmadığının belediyece bildirildiğini, kaldı ki bu ücretin de davacı tarafça yatırılması gerektiğini, mahkemenin keşif yapmadan karar vermesinin hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ve iş bedeli olarak kararlaştırılan dairenin tapusunun iptali ile davacı adına tescili, bunun kabul edilmemesi halinde iş bedelinin ve asansör tescil masrafının tahsili istemlerine ilişkindir. Taraflar arasında 15/04/2014 tarihli ve asansör imal ve montajına ilişkin eser sözleşmesi mevcut olup, davacı şirket yüklenici; davalı şirket ise iş sahibidir.
Taraflar arasındaki sözleşmede, 300.000,00 TL iş bedeli karşılığında 8 adet asansörün anahtar teslimi olarak yüklenici tarafından imal ve montajının yapılması, iş bedelinin 75.000,00 TL’sinin çeklerle, 225.000,00 TL’sinin ise .. mahallesi …. kat ana girişe bakan dairenin yüklenici veya göstereceği kişiye devri suretiyle ödeneceği kararlaştırılmıştır. 75.000,00 TL’nin ödendiği davacı tarafın kabulündedir. Dosya kapsamındaki belgelerden, taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereğince imal edilen 8 adet asansör için 20/01/2016 tarihli tescil belgeleri düzenlendiği, bu tescil belgelerinin 21/03/2016 tarihli tutanakla iş sahibine teslim edildiği, asansör tescil harcı olan 5.320,00 TL’nin 19/01/2016 tarihli makbuzla belediyeye ödendiği anlaşılmaktadır. Yüklenici işi bitirip asansörleri tescil belgesiyle birlikte teslim ettiğinden iş bedeline hak kazanmıştır. Ancak yerel mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin usulüne uygun olarak düzenlenmediğinden geçersiz olduğu için tapu iptali ve tescil talebinde bulunulamayacağı değerlendirilmiş ve dava terditli olarak açıldığından 225.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalı tarafça alacağın ancak binanın iskan belgesi alındıktan sonra muaccel olacağı ve asansörde eksikler bulunduğu ileri sürülmüş ise de, bina için alınacak iskan ruhsatı ile asansör için yapılan sözleşmenin doğrudan bir ilgisi bulunmadığından muacceliyetin binanın iskan ruhsatı alınmasına bağlanamayacağı gibi, davalı tarafça eksik ve ayıp iddiası yönünden de dosyaya bir delil sunulmamıştır. Bunun dışında, tescil harcı olan 5.320,00 TL’nin de belediyeye yatırıldığı ve buna ilişkin makbuzun davacı tarafça dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar tescil harcının davalı tarafça yatırılacağı kararlaştırılmış ve harç yatırılmış ise de, makbuzun davacı tarafça sunulmuş olması karşısında harcın davacı tarafça yatırıldığının kabulü gerekir. Yerel mahkemece 5.320,00 TL’nin de davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Yerel mahkemece iş bedeli ve asansör için davacı tarafça yapılan masraf yönünden verilen tahsil kararları yerindedir.
Mahkemece iş bedeline ruhsat tarihi olan 20/01/2016, harç bedeline ise yatırıldığı tarih olan 19/01/2016 tarihinden itibaren reeskont faizi uygulanmasına karar verilmiştir. TBK’nın 117 ve BK’nın 106. Maddesine göre muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Ayrıca icra takibi yapılması veya dava açılmasıyla temerrüt oluşur. Alacaklı ancak temerrüt tarihinden başlayarak faiz talebinde bulunabilir. Davacı tarafından davalıya iş bedeli ve ruhsat harcının ödenmesi hususunda herhangi bir ihtar gönderildiği ispatlanamadığından, temerrüdün eldeki davanın açıldığı 01/07/2016 tarihinde oluştuğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda mahkemece hükmedilen kalemler yönünden faizin dava tarihinden önceki tarihlerden işletilmesi doğru olmamış ise de, bu konuya değinen bir istinaf talebi bulunmadığından bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, istinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/05/2017 tarih ve 2016/669 Esas, 2017/480 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-Alınması gereken 15.733,15 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 3.933,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.799,85 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 16/10/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.