Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/989 E. 2023/1357 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/989
KARAR NO: 2023/1357
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12.01.2023
NUMARASI: 2022/955 Esas – 2023/31 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
Taraflar arasındaki şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, tasfiye memuru tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Fazlaya ilişkin talep, masraf ve faiz hakları saklı kalmak kaydıyla, … San. Tic. Ltd. Şti. adına tescilli beyannamelerden kaynaklanan amme alacağının tahsili için şirket hakkında ek tasfiye kararı verilerek şirketin tesciline karar verilmesini ve tasfiye memuru atanmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Sicil Müdürlüğü vekili, savunmasında özetle; Ticaret Sicili Müdürlüğünün, TTK.m.32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m.34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun şirket tasfiye memurunda olduğunu, müvekkili davanın açılmasına sebep olmadığını, bu yüzden yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, tüm bu nedenlerle müvekkili yönünden açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin diğer tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı tasfiye memuru, savunmasında özetle; Gümrük Ticaret Bakanlığı adına Doğu Marmara Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü tarafından 24.02.2017 tarih ve … sayılı yazıları eki Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi … ve … ile Gümrük ve Ticaret Müfettişi … tarafından düzenlenen 23.02.2017 günlü 277-B/28 sayılı cevaplı raporun 1. maddesinde; rapora konu firmanın gerçekleştirdiği otomobil ithalatlarına ilişkin serbest dolaşıma giriş beyannameleri eki faturalarda kayıtlı kıymetler ile Almanya Gümrük idaresinden temin edilen faturalar ve/veya muhteviyatı araç kıymetlerinin gösterir listelerinde kayıtlı araç kıymetlerinin kıyaslanması sonucunda söz konusu cevaplı rapor ekindeki tabloda yer alan 3 adet aracın serbest dolaşıma giriş beyannamelerinde kayıtlı kıymetlerinin araçların gerçek kıymetlerinden düşük olduğunun anlaşıldığını bu nedenle kayıtlı kıymet farklarına isabet eden fark KDV tutarı 13.03.2017 tarih ve … sayılı Ek Tahakkuk kararı ile 13.03.2017 tarihli ve … sayılı ceza kararı düzenlendiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak düzenlenen ceza kararına ilişkin olarak şirketin ihyasının talep edildiğini, mezkur davanın reddi gerektiğini, 11 Mart 2019 tarih 9784 sayılı Türkiye Ticaret Gazetesinde yer aldığı üzere İstanbul … Noterliği’nin 01.03.2019 Tarih … sayı ile tasdikli, 01.03.2019 tarihli 2019/01 Sayılı Genel Kurul Kararı ile Şirketin Ünvanı Tasfiye Halinde … Sanayi Ticaret şirketi tasfiye memurluğuna atandığını, 17 Nisan 2020 tarih 10061 sayılı Türkiye Ticaret Gazetesinde yer aldığı üzere Bakırköy … Noterliğinin 13.04.2020 tarih … sayı ile tasdikli 13.04.2020 tarihli 2020/01 Genel Kurul Kararı ile şirketin ticaret sicil kaydı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne ibraz edilen belgelere istinaden ve TTK’ya uygun olarak terkin edildiği 213 sayılı VUK’un 114. maddesine göre, vergi alacağının doğduğu takvim yılı takip eden yılın başından başlayarak 5 yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğradığını, 2008 yılına ait vergilendirmenin şahsına 2020 yılında tebliğ edildiğini, 2008 dönemine ait borçların kabulünün mümkün olmadığını, şirketler için söz konusu ehliyet tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihte kaybedildiği tarihe kadar mevcut olan bir nitelik olduğunu, yani bir şirketin hak sahibi olması ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle bu kişiliğin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunduğunu, tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi ticaret sicilinden kaydı silinen şirket adına tarh ve tahakkuk ve tahsilat işlemleri tesis edilemeyeceğini, tesis edilen işlemlerin de herhangi bir hukuki sonuç doğuramayacağını, hukuki sonuç doğurmayan hukuk düzeninde varlık kazanmayan işlemlerin ise herhangi bir kişinin menfaatini ihlal etmesinin söz konusu olamayacağını, ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin borçlu olmasının ve temsilinin mümkün olmadığını, sicilden terkin edilen şirket adına tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi tarhiyat yapılamayacağını, ve ceza kesilemeyeceğini, herhangi bir hukuki işleme taraf olamayacağını, şirket adına düzenlenip tarafına tebliğ edilen ve ödeme emirlerindeki vergi alacağınına yönelik işlemin, Anayasa ve Vergi Hukukuna uygun olmadığını, tasfiyeye girişin tescille olacağını, tasfiyeye giriş tarihinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi vergilendirme yapılması ve ceza kesilmesinin hukuken mümkün olmadığını, tasfiye edilen şirkete ait öncelikle böyle bir borç bulunmadığını, araçların beyannamesinin 2008 tarihinde verilmiş olup hangi şartlara göre beyan edilen değerler ile gerçek değerlerinin kıyas edildiği belirli olmamakla birlikte açıkça iddiaların farazi olduğunu, bu hususların ispata muhtaç olup ihyası istenen şirketin davacı şirkete muaccel borcu bulunmadığını, dolayısıyla davacının ihyası istenen şirket nezdinde kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığından davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, ihyası istenen şirketin tasfiye işlemlerinin usulüne uygun bir şekilde yapılarak şirketin ticaret sicilinden terkin edildiğini, tasfiye memuru olarak atanmış olduğu tarih de göz önüne alındığında belirtilen ceza kararına ilişkin sorumluluğunun bulunmadığının görüldüğünü, haksız ve hukuka aykırı olarak düzenlenen ceza kararına ilişkin olarak şirketin ihyası talep edildiğini, mezkur davanın reddi gerektiğini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini, açıklanan tüm bu nedenlerle; haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tasfiye; şirket leh ve aleyhindeki davaların sonuçlandırılması, alacakların tahsili, borçların tamamen ödenmesi ve kalanın son bilanço gereği ortaklar arasında hisseleri nisbetinde bölüştürülmesi işlemlerini zorunlu olarak içerir. Açıklanan bu durum karşısında, davacı bakanlığın düzenlediği ek tahakkuk kararı ile amme alacağı borcu ödenmeden asfiye işlemleri sonuçlandırılmadan, tasfiyenin sonlandırılmış olması yerinde olmayıp, … sicil numarasında kayıtlı Tasfiye Halinde … San. Tic. Ltd. Şti.’nin ihyasına, son tasfiye memuru …’ın tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilerek… ” gerekçesiyle, davanın kabulü ile İstanbul Ticaret sicilinin … numarasında kayıtlı iken Terkin edilen Tasfiye Halinde … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin TTK 547. maddesi gereğince, davacının tescilli beyannamelerden kaynaklanan amme alacağının tahsili ile sınırlı olarak ek tasfiye işlemleri sonuçlandırılıncaya kadar YENİDEN TESCİLİ suretiyle İHYASINA, TTK 547 maddesi gereğince önceki tasfiye memuru …’ın tasfiye memuru olarak atanmasına, keyfiyetin TTK 547/2. maddesi gereğince tescil ve ilanına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı tasfiye memuru tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı tasfiye memuru, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyan ve dilekçelerini aynen tekrarla; tasfiye edilen şirkete ait böyle bir borç bulunmadığını, kaldı ki davacının davaya dayanak gösterdiği alacağının zaman aşımına uğramış olduğunu, Ceza ve tahakkuka konu araçların beyannamesinin 2008 tarihinde verilmiş olup hangi şartlara göre beyan edilen değerler ile gerçek değerlerinin kıyas edildiği belirli olmamakla birlikte açıkça iddiaların farazi olduğunu, bu hususların ispata muhtaç olup araçların gerçeğe aykırı beyan verildiğine ilişkin herhangi bir husus mevcut olmadığını, ihyası istenen şirketin davacı şirkete muaccel borcu bulunmadığını, dolayısıyla davacının ihyası istenen şirket nezdinde kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığından davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, ihyası istenen şirketin tasfiye işlemlerinin usulüne uygun bir şekilde yapılarak şirketin ticaret sicilinden terkin edildiğini, tasfiye memuru olarak atanmış olduğu tarihte göz önüne alındığında belirtilen ceza kararına ilişkin sorumluluğum bulunmadığının görüldüğünü, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 547. maddesi uyarınca, şirket sicil kaydının ihyası istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı tasfiye memuru tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İhyası talep olunan şirketin tasfiyesinin sona erip 15/04/2020 tarihinde tescil edilerek ticaret sicil kaydının terkin edildiği anlaşılmıştır. TTK’nın 547. maddesi, ek tasfiye başlığı altında; “(1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu  anlaşılırsa, son tasfiye memurları,  yönetim kurulu  üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret  mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. (2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir” düzenlemesini getirmiştir.Davacının, dava dışı sicilden terkin olunan şirketten var olduğunu ileri sürdüğü kamu alacaklarının tebliği ve tahsilatına ilişkin işlemler bulunduğu gerekçesiyle eldeki ihya davasının açıldığı, davacının bu durumda, terkin olan şirketle ilgili yapılacak işlemlerde şirketin temsili ve verilecek kararın infazı yönünden terkin edilmiş şirketin yeniden tescilini talep etmekte hukuki yararı bulunmaktadır. Davalının, davacı tarafından müvekkilini son tasfiye memuru olduğu şirketin ihyasını talep ederken ek tasfiye sebebi olarak gösterdiği kamu alacaklarının zaman aşımına uğrayan alacaklar olduğu, yine bu alacakların haksız ve hukuka aykırı olduğu, buna göre davacının iddia ettiği alacaklar yönünden ihya davasında korunmaya değer yararı bulunmadığına ilişkin iddiaları, ihya davasının konusu olmayıp, bu yönde ilişkin iddia ve savunmalarını davacı yanın dava dışı şirket ile başlatacağı işlemlere karşı idari yargı nezdinde açılabilecek davalarda değerlendirilebileceği anlaşıldığından, davalı tasfiye mumurunun aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı tasfiye memurunun istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı tasfiye mumurunun istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 89,95 TL istinaf karar harcının davalı tasfiye memurundan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 14.09.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.