Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/949 E. 2023/885 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/949
KARAR NO: 2023/885
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/04/2023 tarihli ara karar.
NUMARASI: 2022/218 Esas
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati haciz ve tedbir hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 03.04.2023 tarihli ara karara karşı, ihtiyati haciz/tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz/tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı şirket arasında 18/09/2014 tarihinde sözleşme akdedildiğini, sözleşmenin içeriğinin ”… yurt içi ve yurt dışı uçak seferleri için gerekli yolcu biletlerini veya ilişkili ek hizmetlerini … adına acente tarafından biletleme, hizmet bedeli karşılığı satılması ve bununla ilgili hizmetler” olarak tanımlandığını, bu sözleşmeye göre müvekkili şirketin, davalı havayolu şirketi adına sözleşmede belirtilen çerçevelerde, invoice hesabına yatıracağı miktar para kadar yolcu bileti satma yetkisi verildiğini, buna göre müvekkilinin davalı hesabına belli bir meblağı depo edeceğini, bu depo edilen meblağ kadar yolcu bileti satış hakkı tanınacağını, hesaba bilet satıldıkça yeniden bilet satabilmek için para aktarılacağının kararlaştırıldığını, davalının hava yolu taşımacılık faaliyetlerini Covid 19 pandemisi sebebiyle Mart 2020’den bu yana durdurduğunu, müvekkilinin davalı şirket yetkilileri ile 26.03.2021 tarihinde e-mail yoluyla iletişime geçtiğini, davacının, uçuşların yeniden başlamaması halinde teminat olarak invoce fatura hesabına depo edilen 38.419 EURO’nun gösterilen banka hesabına 10 gün içinde yatırılmasının istendiğini, buna karşın davalı yetkililerinin müvekkilinin mail üzerinden yazılı talebine açıkça cevap vermek yerine şirket hesabına teminatın varlığını miktarı ile birlikte kabul edip uçuşların yakında tekrar başlayacağını söyleyerek talebi sürüncemede bıraktığını, Covid-19 pandemisinin bütün dünyayı saran ve etkisi altına alan bir hastalık olduğunu, tüm insanlığın iş ve sosyal hayat akışını olumsuz etkilediğini, bunun yanında iş dünyasının bütün sektörlerini ekonomik olarak sarstığını, davalı ile aynı sektörü paylaşan firmalarda da aynı sorunun yaşandığını, ama buna rağmen o firmaların uçuşlarını sınırlı kapasiteyle de olsa başlattığını, ancak davalının bu konuda faaliyetlerini durdurduğunu, bu şekilde birçok kişi gibi müvekkilini de mağdur ettiğini, davalının müvekkili davacıyı sürekli oyalamak suretiyle teminatın iadesinden kaçındığını, alacağa karşı teminat da göstermediğini, davalının faaliyetinin hava yoluyla taşımacılık faaliyeti olduğu gözetildiğinde bu güne kadar bu faaliyetinin gerçekleştirilemediğini, bu durumda davalı şirketin iyi niyetinden bahsedilmeyeceğinin aşikar olduğunu, davalı borçlu şirketin faaliyetlerini gerçekleştirmemesinin ödeme güçlüğü içinde olduğunun göstergesi olduğunu, ileride davanın lehlerine sonuçlanması halinde dahi alacağın tahsil edilememesi riski olduğunu, davalının mail ve muhasebe kayıtlarına göre borcunu ikrar ettiğini, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile davalının % 20 oranında icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ayrıca davalının malvarlığına teminatsız olarak ihtiyaten tedbir konulmasını istemiştir. Mahkemenin 18.05.2022 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, 20.05.2022 tarihli dilekçesi ile bu kez ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir talep etmiş, mahkemece 26.05.2022 tarihli ara karar ile bu talep reddedilmiştir. Davacı vekili, 17.11.2022 tarihli duruşmada, davalının tüm taahhütlerini yerine getirmediğini, iflas ettiğini, davalının şu an mal kaçırdığını, alacağın tahsilinin tehlikeye girdiğini, bu nedenle biz yeniden tedbir talep edip borca yeteri kadar taşınır taşınmaz mallara tedbir konulmasını istemiştir. Mahkemenin 05.12.2022 tarihli ara kararı ile bu talep reddedilmiştir. Davacı vekilince bu kez 16.03.2023 tarihli duruşmada; ihtiyati tedbir/ihtiyati haciz taleplerini yinelediklerini, dava sonuçlansa dahi davacının karşı taraftan alacağını alamayacağını ileri sürerek, müvekkilinin mağduriyetini önlemek için tedbir taleplerinin değerlendirilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz/tedbir talebini değerlendirdiği 03.04.2023 tarihli kararında; “İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tedbir geçici hukuki korumanın birer türüdür ve birbirinden ayrı kavramlardır. İhtiyati tedbir HMK 389 ve devamı maddelerinde, ihtiyati haciz İİK: 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.İhtiyati Haciz talebi yalnız para ( ve teminat) alacakları hakkındaki davalarda (veya icra takiplerinde ) söz konusu olduğu halde, ihtiyati tedbir talebi ise kural olarak paradan başka şeyler (haklar, taşınıır ve taşınmaz mallar) hakkındaki davalarda hukuki koruma olarak istenebilir. HMK’nın 389. Maddesinde meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel bir ihtiyati tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. İhtiyati tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir.Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır.HMK 389/1 maddede “uyuşmazlık konusu hakkkında” ibaresinde bu husus açıkça belirtildiğinden diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemelidir. Para alacakları konusunda asıl geçici hukuki koruma ihtiyati haciz olup bu çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir. Somut olayda davacı vekili “İhtiyati Haciz Mahiyetinde İhtiyati Tedbir” kararı verilmesini istemiş ise de davanın itirazın iptali davası olduğu göz önüne alındığında bu şekilde geçici hukuki koruma tedbiri verilmesi mümkün değildir. Davacının amacı para alacağını teminat altına olmak olduğuna göre HMK 389. maddesi gereğince ihtiyati tedbirin sadece “uyuşmazlık konusu” hakkında verilmesi karşısında talebin ihtiyati haciz talebi olarak anlaşılması gerekmektedir. İİK’nun 258. Maddesinin 1. Fıkrasının 2. Cümlesi gereğince “alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecburdur” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda davacı vekilinin ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin daha evvel değerlendirildiği, dosyada gelişen yeni bir durumun ve yeni bir delilin bulunmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.Bu ara karara karşı, ihtiyati haciz/tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati haciz/tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde; 03.04.2023 tarihli ara kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, alacağın acentalık sözleşmesine dayanan bir alacak olduğu, bu sözleşmenin varlığına yönelik olarak borçlu şirketin bir itirazının olmadığını, davacının davalıdan 38.419.Euro alacağı olduğuna dair davalının müvekkiline göndermiş olduğu mail bulunduğunu, davacı alacağının sabit olması karşısında bu alacağın herhangi bir teminatla güvence altına alınmadığını, borçlu davalının her geçen gün zarar ettiğini, borçlarını ödemeyecek duruma geldiğini, davalının Mart 2020 tarihi itibariyle uçuşlarını durdurduğunu, borçlarını ödeyemediğini, 06.07.2021 tarihinde Antalya Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasından borçlu şirket adına tescilli uçakların … işletmeciliği Anonim Ortaklığı tarafından …, …, …, …, …, …,…, … tescilli uçakların satışı talebinde bulunulduğunu, davalının sunulan delilleri çürütecek hiç bir delil ortaya koyamadığını, bu sebeple 03.04.2023 tarihli ara kararın kaldırılması gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve borçlunun borca yeter kadar menkul ve gayrimenkul mallarına haciz/tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, itirazın iptali istemine; istinaf, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair 03.04.2023 tarihli ara karara ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati haciz/tedbir talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalı ile arasında acentelik sözleşmesi gereğince ticari ilişki bulunduğunu, davalı adına biletleme, satış hizmetleri verdiğini, davalının uçuşlarını durdurduğunu, bu nedenle zarara uğradığını, davalı tarafa teminat olarak ödenen 38.419 EURO’nun iadesi gerektiğini, ancak davalının iade etmediğini, yapılan takibe davalının itiraz ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde ihtiyati tedbir talep etmiş, mahkemenin 18.05.2022 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, 20.05.2022 tarihli dilekçesi ile bu kez ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir talep etmiş, mahkemece 26.05.2022 tarihli ara karar ile bu talep reddedilmiştir. Davacı vekili, 17.11.2022 tarihli duruşmada, davalının tüm taahhütlerini yerine getirmediğini, iflas ettiğini, davalının şu an mal kaçırdığını, alacağın tahsilinin tehlikeye girdiğini, bu nedenle yeniden tedbir talep edip borca yeteri kadar taşınır taşınmaz mallara tedbir konulmasını istemiş, mahkemenin 05.12.2022 tarihli ara kararı ile bu talep reddedilmiştir. Davacı vekilince bu kez 16.03.2023 tarihli duruşmada; ihtiyati tedbir/ihtiyati haciz taleplerini yinelediklerini, dava sonuçlansa dahi davacının karşı taraftan alacağını alamayacağını ileri sürerek, müvekkilinin mağduriyetini önlemek için tedbir taleplerinin değerlendirilmesini istemiştir. Bu talep üzerine mahkemece istinafa konu 03.04.2023 tarihli ara karar ile gelişen yeni bir durum ve yeni bir delil bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Uyuşmazlık, esasen davacının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin reddi niteliğinde olan 03.04.2023 tarihli ara kararının yerinde olup olmadığı, somut olayda ihtiyati tedbir ve ihtiyati haczin şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır. İİK’nın 257. maddesinde ihtiyati haciz şartları düzenlenmiş olup maddede, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahıstan olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği belirtilmiş, maddenin 2. fıkrasında ise, iki bent halinde, vadesi gelmemiş borçlardan dolayı, borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadı ile mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz istenebileceği düzenlenmiştir. İİK’nın 258. hükmüne göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması yeterlidir. Mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gereken alacağın usul kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermesi yeterli kabul edilmektedir. İİK’nın 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın muaccel ve rehinle temin edilmemiş olması gerekmektedir. İhtiyati tedbir ise HMK’nın 389 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiş olup, buna göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tedbir talep eden tarafın, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmesi ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gereklidir. İspat kuralları dahilinde hakim, durumun koşullarına göre olumsuz veya sakıncalı bir olasılığın varlığına kanaat getirirse ihtiyati tedbir kararı verebilecektir. Bu bilgiler ışığında somut olayın incelenmesinde; davacı tarafça, acentelik sözleşmesi ve bu sebeple yatırıldığını iddia ettiği teminat bedeline ilişkin kayıtlar ihtiyati haciz talebinin dayanağı olarak sunulmuş ise de, dosya kapsamında bulunan deliller bu aşamada yaklaşık ispat için yeterli değildir. Bu nedenle somut olayda ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli şartların oluşmadığı anlaşılmıştır. Borçlunun mallarını kaçırmaya, gizlemeye veya kendisinin kaçma girişimi içinde olduğuna dair de dosyada herhangi somut bir delil bulunmaması sebebiyle ilk derece mahkemesince ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı tarafından ayrıca ihtiyati tedbir kararı verilmesi de talep edilmiştir. Ancak davanın itirazın iptali davası olduğu, dava konusunun para alacağı olduğu, uyuşmazlık konusu bir mal bulunmadığı anlaşıldığından ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, İİK’nın 258/3, HMK’nın 391/3 ve 353/1.b.1. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesince ihtiyati haciz ve tedbir talebinin reddine ilişkin verilen 03.04.2023 tarihli ara karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3 maddeleri ve İİK’nın 258/3. uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri ve 258/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,18.05.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri ve 258/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.