Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/936 E. 2023/1517 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/936
KARAR NO: 2023/1517
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.02.2023
NUMARASI: 2022/407 Esas – 2023/85 Karar
DAVA: Yönetici Sorumluluğuna Dayalı Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava dışı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile 2019 yılında birleştiğini, birleşmeyle o şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğini, müvekkili şirketin birleşmeye giren … AŞ’nin tüm borç ve alacaklarına halef olduğunu; davalının ise, o şirketin yöneticisi olduğunu, birleşmeden evvel İstanbul Esenyurt İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … parselin kat karşılığı inşaat sözleşmesi için o şirketin sözleşme imzaladığını, inşaatın müteahhitliğini üstlendiğini, inşaatı gerçekleştirdiğini, şirketlerin birleşmesiyle müvekkili şirketin söz konusu kat karşılığı inşaat sözleşmesi üzerinde de halefiyet nedeniyle hak sahibi olduklarını; birleşmeden sonra yapılan araştırmada ve alınan uzman raporunda davalı yöneticinin o şirketi açıkça zarara soktuğunun öğrenildiğini; bunun tazmini gerektiğini belirterek fazlaya dair haklarını saklı tutarak şimdilik 200.000,00 TL zararın 27/01/2022 olan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan alınıp davacı şirkete verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın her halükarda zaman aşımına uğramış bulunduğunu, zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini; birleşmeden çok önce kat karşılığı inşaat sözleşmesinin imzalandığını, sözleşme gereğince inşaatın tamamlandığını, paylaşımın kat karşılığı inşaat sözleşmesine uygun gerçekleştirildiğini, birleşmeden önce de o şirketin genel kurulunca müvekkilinin ibra edildiğini, artık ibraya rağmen tazminat davası açılamayacağı; kaldı ki, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde tüzel kişiliği sona eren o şirketin herhangi bir zarara da uğratılmamış bulunduğunu; piyasa şartlarına uygun olarak sözleşme yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce öncelikle zaman aşımı ve ibra üzerinde durulmuş olup; TTK 560 madde gereğince yöneticinin şirkete verdiği zararlardan dolayı açılacak davalarda zaman aşımı, fiilin öğrenildiği andan itibaren 5 yıl ve her halükarda zararı doğuran fiilin işlendiği tarihten itibaren 5 yıldır. Davacı taraf söz konusu zararı almış bulunduğu 01/07/2021 tarihli olan ve 3 kişilik heyet tarafından hazırlanan uzman raporuyla öğrendiğini, o tarihe kadar bilmediğini ileriye sürmüştür. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin noter tasdikli olduğu, 05/11/2009 tarihli olduğu, inşaatın 14/08/2014’te bittiği; şirketler arası birleşmenin 15/01/2019 tarihinde gerçekleştiği dolayısıyla inşaatın bitmesinden itibaren şirketlerin birleşmesine kadar 5 yıllık sürenin geçmediği, öte yandan davalı her ne kadar birleşmeden önce, 07/03/2013 tarihli ibra ile o şirket tarafından ibra edildiğini ileriye sürmüş ise de, söz konusu zararın 01/07/2021 tarihli raporla öğrenildiği, ibra tarihinde bilinmediği nazara alındığında; ibranın iş bu davaya engel olmayacağı değerlendirilmiştir. Ancak, davamız 31/05/2022 tarihinde açılmış olup, inşaatın bittiği14/08/2014’te sözleşme gereğince dağılımlarında yapıldığı, doğmuş bir zarar varsa artık o tarihte mutlaka doğmuş olacağı, o tarihten itibarende dava tarihimize kadar 5 yıllık zaman aşımı süresinin ziyadesiyle dolduğu…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin davanın reddi konusundaki esas gerekçesi uyuşmazlığa ilişkin taleplerin zamanaşımına uğramış olması konusundaki tespitinin hukuka aykırı olduğunu, Mahkemenin maddi vakıalar açısından Cumhuriyet savcılığının kararıyla bağlı olmadığnı, 6102 sayılı TTK’nın 560.maddesinde açıkça ceza zamanaşımın, hukuk yargılamasında dikkate alınması gerektiği düzenlenmesine rağmen ceza zamanaşımının değerlendirme konusu yapılmaması kararın kaldırılmasını gerektirdiğini, gerçekten de; Türk Ceza Kanununda zamanaşımı süresi, özel ve resmi belgede sahtecilik suçları için 8 yıl, tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı (dolandırıcılık suçunun nitelikli hali) için ise 15 yıl olarak düzenlendiğini, şirket işleyişi içerisinde muhasebesel eylemlerle şirketin zarara uğratıldığı durumlarda, bu husun tespitinin son derece zaman alacağı izahtan vareste olduğunu, hal böyle iken, ceza zamanaşımı da değerlendirilmeden karar verilmiş olması kararın kaldırılmasını gerektiğini, üstelik dava dilekçesi sunulan raporda; özel belgelerin değiştirilmesi ile davalının kasten ve bilerek şirket aleyhine eylemde bulunarak zararın doğduğu da tartışmasız olduğunu, Somut zararın şirket nezdinde doğduğundan bu zararın giderilmesini şirketin talep etmesi gerektiği yargı kararları ile sabit olduğunu, emsal nitelikli Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2020/6333 E.-2021/6754 K. sayılı ilamı gereği davanın şirket tarafından açılması usul ve yasaya uygun olan olduğunu, yine uyuşmazlığın esası ile ilgili olarak, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2019/5121 E.-2021/5136 K. sayılı ilamının da ekli olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 553.maddesi uyarınca şirket yöneticisinin sorumluluğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalının, şirket ortağı ve yöneticisi olduğu dönemde şirketi zararlandırıcı bir takım usulsüzlükler yaptığını, şirkete zarar verdiğini iddia ederek maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı taraf ise öncelikle diğer savunmalarla birlikte zamanaşımı definde bulunmuştur. Uyuşmazlık, davacının iddia etmiş olduğu zararlarının ve maddi tazminat taleplerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığına ilişkindir. Dava tarihi 31.05.2022 ‘dir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesinde kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu düzenlenmiştir. 1.fıkrada, kurucuların yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurlarının kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olduğu ifade edilmiştir. 555.maddenin ilk fıkrasında, şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her pay sahibinin isteyebileceği pay sahiplerinin tazminatın ancak şirkete ödenmesinin isteyebileceği ifade edilmiştir. Yasanın 560.maddesinde zamanaşımı başlığı ile sorumlu olanlara karşı tazminat isteme hakkının davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve herhalde zararı doğuran fiilin meydana gelen günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı, bu fiilin cezayı gerektirip TCK’ya göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa tazminat davasında da bu zaman aşımı süresinin uygulanacağı ifade edilmiştir. Davacı taraf söz konusu zararları almış bulunduğu uzman görüşü ve bilanço incelemesi ile öğrenildiğini ileri sürmüş, davalı yan ise birleşme tarihi olan 21.01.2019 tarihi ile taşınmaz devir /temlik tarihi 24.03.2019 tarihleri ile taşınmaz bitim tarihi ( yapı iş bitirme belgesi) 14.08.2014 tarihi ve iskan belge tarihi 09.01.2015 tarihleri dikkate alındığında, 2 ve 5 yıllık dava zaman aşımı süresinin dolduğunu ileri sürmüştür. Dava esas itibariyle şirket yönetici sorumluluğu hukuki sebebine dayanmaktadır. Davacı devralınan şirketin yapmış olduğu inşaatlarda davalı tarafından yürütülen projenin tamamlanması için gerekli olan giderlerin ( taşeronlara yaptırılan iş ve işlemler, kiralamalar, belediye ve tapu giderleri, yönetim ve arge giderleri vb…) yapıldığı tarihteki rayicinden daha fazla yapılıp şirketin zarara uğratıldığı ileri sürülerek şirketin uğradığı zararların tazmini talep edilmiştir. Mahkemece TTK’nın 560. maddesi gereğince yöneticinin şirkete verdiği zararlardan dolayı açılacak davalarda zamanaşımının, fiilin öğrenildiği andan itibaren iki yıl ve her halükarda zararı doğuran fiilin işlendiği tarihten itibaren beş yıl olduğu belirtilmiştir. Davacı taraf söz konusu zararı, almış bulunduğu 01/07/2021 tarihli olan ve üç kişilik heyet tarafından hazırlanan uzman raporuyla öğrendiğini, o tarihe kadar zararı bilmediğini ileri sürmüştür. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin noter tasdikli olduğu, 05/11/2009 tarihli olduğu, inşaatın 14/08/2014’te bittiği; şirketler arası birleşmenin 15/01/2019 tarihinde gerçekleştiği vurgulandıktan sonra, eldeki davanın 31/05/2022 tarihinde açılmış olup, inşaatın bittiği 14/08/2014’te sözleşme gereğince dağılımlarında yapıldığı, doğmuş bir zarar varsa artık o tarihte mutlaka doğmuş olacağı, o tarihten itibarende dava tarihine kadar beş yıllık zaman aşımı süresinin ziyadesiyle dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yargılama aşamasında; davacının müşteki, davalının ise şüpheli olduğu, resmi belgede sahtecilik, özel belgede sahtecilik, tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticisinin dolandırıcılığı suçundan yürütülün soruşturma sonucu İstanbul Anadolu C. Başsavcılığının 2022/18529 E 2022/32740 K nolu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının dosyaya celp edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin 09.02.2023 tarihli duruşma zabtı içeriğinden davalı hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar nedeniyle ceza zamanaşımının uygulanamayacağının kabul edildiği de anlaşılmaktadır. Uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için, iddiaya konu haksız eylemin aynı zamanda suç niteliğinde olması yeterlidir. Bu nedenle, yapılan şikayet üzerine cumhuriyet savcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın zamanaşımına etkisinin değerlenmesi gerekir. İşlenmiş olan bir haksız eylemden ötürü cumhuriyet savcılığınca hiçbir işlem yapılmamış olması veya takipsizlik kararı verilmesi iddiaya göre suç niteliğinin araştırılmasına ve koşullar oluşmuşsa ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir. Çünkü savcılıkça verilen takipsizlik kararı, suçun işlenmediğini göstermediğinden ve iddiaya göre eylemin suç vasfının hukuk hakimince değerlendirilmesine engel olmadığından, salt takipsizlik kararının kesinleşmesinden bahisle uzamış ceza zamanaşımının uygulanmaması hukuka aykırı olmuştur. Cumhuriyet savcılığının kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararı teknik anlamda bir hüküm olmadığından hukuk hâkimini bağlamaz. Bu nedenle açılan tazminat davasında eylemin, iddia esas alınarak suç vasfında olup olmadığı ve uzamış zamanaşımı uygulanıp uygulanmayacağı hukuk hâkimince değerlendirilmelidir. Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 28.12.2007 tarih 2007/13984-16462 E.K. ve 2005/723-14016 E.K. Sayılı kararları gibi birçok kararda bu ilkeler kabul edilmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesince, dava dilekçesinde anlatılan maddi olayın TCK’nın 155 maddesindeki güveni kötüye kullanma, yine savcılık soruşturması kapsamında resmi belgede sahtecilik, özel belgede sahtecilik, tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticisinin dolandırıcılığı suçu tipine uyup uymadığı değerlendirilerek somut olayda uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-İİK’nın 36. maddesi uyarınca yatırılan teminatların, yatıran taraflara iadesine, 5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 28.09.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.