Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/896 E. 2023/1501 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/896
KARAR NO: 2023/1501
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2022
EK KARAR TARİHİ : 13.10.2022
NUMARASI: 2018/339 E. – 2022/494 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ek kararda yazılı nedenlerle tahsis talebinin kabulüne dair verilen ek karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında 01/07/2014 tarihinde acentelik sözleşmesinin imzalandığını, davalının 05/10/2017 tarihinde … AŞ’den acentelik yetkisi aldığını, bu hususun davacı ile aralarındaki sözleşmenin 9.maddesine aykırılık teşkil ettiğini, söz konusu aykırılık üzerine davacının ilgili acentelik sözleşmesinin 26.maddesine dayanarak acentelik sözleşmesini 01/02/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile fesh ettiğini bildirdiğini, aynı zamanda davacının sisteme girilen bireysel emeklilik sözleşmelerinin uzun süre sistemde kalacağı düşüncesi ile sözleşmenin sisteme girdiği tarihten itibaren getiri hesaplaması yaparak acenteleri ile paylaşmakta ve bu nedenle acentelerin sistemde uzun süreli kalacak şekilde ve doğru satışlar yapmalarının beklendiğini, fakat aktarım miktarlarının davacı şirketin devamlılık esasına aykırılık teşkil etmekte olup, ticari fayda sağlamak üzere yapılan sözleşmenin temelinden sarsılmasına ve sürdürülmesinin imkansız hale gelmesine neden olduğunu, davalının sözleşmenin 9.maddesini ihlalden dolayı sözleşmenin haklı nedenle fesh edildiğini ve davacının 14.463,78TL alacağının doğduğunu, bu sebeple 27/02/2018 tarihinde davalı aleyhine İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu, acentelik sözleşmesinin haklı nedenle ve geçerli şekilde fesh edildiğinden borca ve ferilerine itirazın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, haksız itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davada ehliyet itirazları, dava şartı noksanlığını ileri sürdüklerini, faaliyet belgesi uyarınca acentelik faaliyetinin … Sigorta Aracılık Hizmetleri ünvanı ile ifa edildiğinden sözleşmesinde acente olarak belirlenen, icra dosyasında borçlu görünen … Sigorta Aracılık Hizmetleri yerine … ikame edilen itirazın iptali davasında davalı … davalı olma ehliyeti bulunmadığını, davalı olma ehliyetinin … Sigorta Aracılık Hizmetlerine ait olduğunu, icra takibinin … Sigorta Aracılık Hizmetleri aleyhine başlatılmasına rağmen itirazın iptali davasının direkt … karşı ikame edildiğinden dava şartı noksanlığı olduğunu, ayrıca damga vergisi ödenmemiş acente sözleşmesinde yetki şartının geçerli olmadığını, acente sözleşmesinden kendisine fayda sağlamaya çalışan davacının öncelikle acente sözleşmesini damga vergisinin ödeyerek dosyaya ödeme belgesinin ibrazını aksi halde yetki şartının geçerli hale gelmeyeceğinden icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, davanın davalının yerleşim yeri olan Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasında cari hesap sözleşmesinin mevcut olmadığını, borcun gerçek bir borç olmadığını, dava konusu alacağın gerçek bir alacak olmayıp masa başında yaratılan bir alacak olmasının kabulünün mümkün olmadığını, takas mahsup itirazları da bulunduğunu, davalının hak ettiği portföy tazminatının hesap edilmesi ile davacının alacaklı çıkması halinde takas ve mahsubuna karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca sözleşmenin haksız olarak fesh edildiğini, taraflar arasında akdedilen ve icrasına da girişilen 01/07/2014 tarihli acentelik sözleşmesinin 30 maddeden oluşmakta olup bu 30 maddenin hiçbir tanesinde davalının tekel/münhasıran davacı şirket için çalışacağının ön görülmediğini, rekabet yasağına aykırılığın direkt fesih hakkı vermediğini, davacının acenteyi sona erdirmeye davet edip, davet il birlikte süre verdikten sonra süre sonunda icabet edilmezse bu defa fesih yoluna gitmesi gerekirken, sözleşmenin derhal kaydı ile fesh edilmiş olmasının feshin kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davacının yetkili acentesi … Sigorta Aracılık Hizmetlerinin dava dışı … AŞ aracı/acentesi olup, onun sözleşmesinin davacı tarafından fesh edilmediğini savunarak, davanın reddine, kötü niyetli davacının %20 kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, davacı tarafından davalıya verildiği iddia edilen avans alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibine itirazın iptali talebine ilişkindir.Taraflar arasındaki acentelik sözleşmenindeki yetki anlaşması dikkate alındığında takibin yetkili icra dairesinde başlatıldığı, davanın yetkili mahkemede açıldığı kanaatine varılmıştır. Yine takibe süresinde itiraz edildiği itirazın iptaline dair davanın da 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı, sözleşmenin fesih tarihi ve takip tarihi dikkate alındığında alacağın zamanaşımına uğramadığı (TBK 147) anlaşılmaktadır.Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının savunması, icra takip dosyası, tanzim olunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında 01/07/2014 tarihinde acentelik sözleşmesinin imzalandığı, imzalanan işbu sözleşme sürecinde davalının 05/10/2017 tarihinde … AŞ’den acentelik yetkisi aldığı, bu hususun davacı ile aralarındaki sözleşmenin 9.maddesine aykırılık teşkil ettiği belirtilerek davacının acentelik sözleşmesini 01/02/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile fesh ettiği, acentelik sözleşmesinin 9 ve 26. Maddelerine göre davacının sözleşmeyi haklı sebeplerle feshettiği ve davacının sözleşmenin 9.maddesi uyarınca davacının uğramış olduğunu belirttiği zararların davalıdan talep edebileceği bu kapsamda davacının takip ve dava tarihi itibarı ile takip tutarı kadar alacağının bulunduğu (işlemiş faiz yönünden bilirkişiler tarafından 53,89-TL hesaplanmış ise de, 13/02/201/ ile 27/02/2018 tarihleri arasındaki ticari temerrüt faizi alacağı talep edilen fazla olarak 59,41-TL), davalının dava tarihinden sonra muaccel olan geri dönüşüm komisyon alacağının bulunduğu, bunun borçtan mahsubu sonrasında davacının takipten kaynaklı bir alacağının kalmaması nedeniyle davanın konusuz kaldığı, ancak dava tarihi itibarı ile davacının davayı açmakta haklı olaması nedeniyle davacı lehine yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılarak, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, ayrıca alacağın tespiti yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı ve şartları oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.” gerekçesiyle, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, şartlar oluşmadığından icra inkar tazminatı ve kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 4.546,97 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiştir. Davacı vekili 13.09.2022 tarihli tavzih dilekçesi ile; gerekçeli karardaki “vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklindeki ibarenin “davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde düzeltilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılan duruşma açılarak verilen 13.10.2022 tarihli ek karar ile; “Davacı vekilinin 13/09/2022 tarihli mahkememiz hükmünün tashihi talepli dilekçesi üzerine taraflara mürafaa duruşma günü tebliğ edilmiş, davacı vekilini gerekçeli kararının hüküm kısmının tashihine karar verilmesini, davalı vekili ise tashih talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkememiz 2018/339 esas 2022/494 karar sayılı 21/06/2022 tarihli kararının hüküm kısmının 3.bendinde “Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 4.546,97TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklinde yazılarak maddi hata yapıldığı görülmekle, mahkememiz kararının hüküm kısmının 3 nolu bendinin “Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 4.546,97TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde tashihine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, tahsis talebinin kabulü ile 21/06/2022 tarihli gerekçeli kararın hüküm kısmındaki 3 no’lu bendin vekalet ücretine ilişkin kısmının karar tarihinde yürürlülükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 4.546,97-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde tahsisine, tashihin şerh olarak hazırlanmasına karar verilmiştir. Bu ek karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ek kararın kamu düzenine aykırı olduğunu, HMK’nın 154.maddesine aykırı davranıldığını, ek karar için 11.10.2022 günü duruşma açılmış ise de duruşma tutanağına taraf vekillerinin ad ve soyadlarının geçirilmediğini, davacı vekili olarak duruşmaya katılıp tutanağı imzalayan şahsın davacı vekili olup olmadığının dahi belirli olmadığını, davacının davaya Av. … vekaleti ile başlamış ise de yargılama aşamalarında davacı vekilinin iki defa değiştiğini, bu durum mahkeme hakimine iletilmiş ise de tutanağın düzeltilmediğini, bunun üzerine davacı vekilinin kim olduğu belli olmayacak şekilde tutanak düzenlenmesi üzerine imzadan imtina edildiğini, bu nedenle ek kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, davacının davasında da haklı olmadığını, davacının davasında haklı olduğu hususunun kendisi tarafından yaratılan bir senaryodan ibaret olduğunu, davacı tarafından başlatılan icra takibi temelsiz hiçbir açıklama içermeyecek şekilde başlatıldığını, davacının aşamalarda talebini genişlettiğini, ancak tüm bilirkişi raporlarında davacının müvekkili davalı acenteden alacaklı olmadığının belirlendiğini, davanın en başından beri davacının alacaklı olmadığı, davalı acentenin geri dönüşüm komisyonlarını ödemediği vurgulanmış ve bu durumun aşamalarda tespit edildiğini, bilirkişi raporunda da davacının alacaklı olmadığının tespit edildiğini, bunun üzerine açılan 2022/41239 sayılı arabulucuk dosyasında davacı taraf borçlu olduğunu beyan ile müvekkiline ödeme yaptığını, davacı tarafından sadece vekalet ücretine hak kazanmak amacı ile ileri sürülen ve kabul edilen vekalet ücretinin haksız olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ek kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, acentelik sözleşmesinin feshi sebebiyle tazminat istemine, ek karar hükmün 3.bendinin düzeltilmesine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda tahsis talebinin kabulüne dair ek karar verilmiş; bu ek karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı vekili, 11.10.2022 günü duruşma açılmış ise de duruşma tutanağına taraf vekillerinin ad ve soyadlarının geçirilmediğini, davacı vekili olarak duruşmaya katılıp tutanağı imzalayan şahsın davacı vekili olup olmadığının dahi belirli olmadığını, HMK’nın 154.maddesine aykırı davranıldığını istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Davacı vekili … UYAP sistem üzerinden gönderdiği 13.09.2022 tarihli e-imzalı dilekçesi ile tashih talep ettiği, bunun üzerine mahkemece duruşma açılarak karar verildiği, duruşma zaptında taraf vekillerinin adlarının yer almadığı görülmektedir. Her ne kadar tashih talebinin değerlendirildiği duruşmada taraf vekillerinin adının tutanağa yazılmamış olması HMK’nın 154.maddesine aykırı ise de, somut olayda bu usuli eksikliğin esasa etkili olmadığı, ayrıca duruşma tutanağının sahte düzenlendiği yönünde bir iddianın da bulunmadığı nazara alındığında davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Dava, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin feshi sebebiyle sözleşmenin 9.maddesi uyarınca davacının tazminat alacağı istemine ilişkin olup mahkemece yapılan yargılama sonunda 21.06.2022 tarihli karar ile;sözleşmenin 9.maddesi uyarınca davacının uğramış olduğunu belirttiği zararların davalıdan talep edebileceği, bu kapsamda davacının takip ve dava tarihi itibarı ile takip tutarı kadar alacağının bulunduğu, davalının dava tarihinden sonra muaccel olan geri dönüşüm komisyon alacağının bulunduğu, bunun borçtan mahsubu sonrasında davacının takipten kaynaklı bir alacağının kalmaması nedeniyle davanın konusuz kaldığı, ancak dava tarihi itibarı ile davacının davayı açmakta haklı olması nedeniyle davacı lehine yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği belirtilerek, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, hüküm fıkrasının 3 no’lu bendi ile de ” … 4.546,97 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” karar verilmiş, taraflara tebliğ edilen söz konusu karar taraflarca istinaf edilmemiştir. Davacı vekili 13.09.2022 tarihli dilekçesi ile hükmün 3 no’lu bendindeki vekalet ücretine ilişkin hükmün maddi hata ile yazıldığını, vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde olması gerektiğini ileri sürerek, HMK’nın 304.maddesi uyarınca hükmün 3 no’lu bendinin tashihini talep etmiş, mahkemece duruşma açılarak maddi hata yapıldığı gerekçesiyle, hükmün 3 no’lu bendinin “Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 4.546,97TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde tashihine karar verilmiştir. Davalı vekili iş bu ek kararın hatalı olduğunu ileri sürerek, ek kararı istinaf etmiştir.Hükmün tavzihi HMK m. 305 hükmünde “(1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. (2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez” şeklinde düzenlemiştir.Hâkim karar verdikten sonra kanun yollarına başvurulup bozulmadığı sürece kendiliğinden kararını değiştiremez. Ancak bazı hâllerde hüküm açık olmayabilir, hükmün uygulanması aşamasında tereddütler ortaya çıkabilir ya da birbirine aykırı fıkralar içerebilir. İşte Kanun, açık olmayan, uygulama aşamasında tereddüt yaratan ya da çelişkili olan hükmün açıklanması, tereddüt ve çelişkilerin giderilmesi için “hükümlerin tavzihi” müessesini düzenlemiştir. Hükümlerin tashihi ise HMK’nın 304. maddesinde düzenlenmiş olup, anılan maddenin birinci fıkrasına göre, “Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir”. Bu hüküm ile dikkatsizlik ya da özensizlik sonucu oluşan maddi hataların ya da hesap hatalarının düzeltilmesi amaçlanmıştır. Bu tür yanlışlıklar hükmün özünü, esasını değiştiren, tadil eden türden olmayan maddi hatalardır,Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece gerekçeli kararda ” … davanın konusuz kaldığı, ancak dava tarihi itibarı ile davacının davayı açmakta haklı olaması nedeniyle davacı lehine yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılarak, … aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.” denilerek yargılama giderlerinin davacı lehine hükmedilmesine karar verilmesine rağmen hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinde “Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 4.546,97TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” şeklinde karar verilmesi HMK’nın 304.maddesindeki benzeri açık hata niteliğindedir. Nitekim HMK’nın 323/1-ğ maddesinde vekille takip edilen davalarda kanun gereği takdir olunacak vekalet ücretinin de yargılama giderlerinden olduğu belirtilmiş olup mahkemece asıl kararda haklılık durumuna göre davacı lehine yargılama giderlerine hükmedildiği gerekçede belirtilmiş ancak açık hata ile bu husus hüküm kısmında hatalı ifade edilmiştir. Bu nedenle mahkemece, ek kararla, hükümdeki “davacıdan alınarak davalıya verilmesine” ibaresinin “davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” şeklinde düzeltilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin 13.10.2022 tarihli ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 89,95 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.28.09.2023