Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/892 E. 2023/1078 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/892
KARAR NO: 2023/1078
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/07/2017
NUMARASI: 2014/1313 Esas – 2017/496 Karar
DAVANIN KONUSU: İşçinin Rabet Yasağını İhlalinden Doğan Ceza Koşulu Alacağı
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce istinaf başvurusunun kabulüne dair verilen hükmün, Yargıtay 11. HD tarafından bozulması üzerine verilen direnme kararının Yargıtay HGK tarafından bozulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında imzalanan 18.08.2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile davalının petrol sektöründe faaliyet gösteren firmalara tank imalatı yapan müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, davalının şirket ortağı olan … tarafından tasarımları yapılan projelerin ve imalat resimlerinin bilgisayara kayıt işlemini gerçekleştirerek imalat bölümüne ilettiğini, dolayısıyla tüm şirket sırlarına vakıf olduğunu ve müşterileri ve rakip firmaları bildiğini, ancak davalının 17.05.2014 tarihinde istifa etmek suretiyle iş akdini tek taraflı feshettiğini, davalının müvekkili işyerinde çalıştığı esnada taraflar arasında 03.09.2011 tarihli gizlilik anlaşması akdedildiğini, bu anlaşmaya aykırı hareket ederek davacı şirketle aynı konuda faaliyet gösteren ve aynı bölgede bulunan … adlı şirkette çalışmaya başladığını, bu şirketin aynı zamanda müvekkilinin çalıştığı eski müşterisi olup davacının iş yerinde farklı görevlerde çalışan iki kişiyi daha işe aldığını, davalının davacı şirketin üretim sırlarını bildiği ve müşterilerini tanıdığı halde aynı bölgede aynı işi yapan başka bir şirkette çalışarak rekabet yasağını ihlal ettiğini ileri sürerek, 70.000,00 TL ceza koşulu alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacı işyerinde işe başladığı tarihten yaklaşık sekiz ay sonra davacının müvekkilinden dava konusu gizlilik sözleşmesini imzalamasını talep ettiğini, bir kısmı boş olan sözleşmenin işten çıkarılma baskısı ve tehdidi altında müvekkiline imzalatıldığını, anılan boşlukların imzadan sonra davacı tarafça tamamlandığını, sözleşmenin tanzim tarihi 03.09.2011 olmasına rağmen aynı sözleşmede işten ayrılma tarihinin 17.05.2014 olarak belirtildiğini, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, sözleşmede coğrafi sınırlamanın bulunmadığı gibi sürenin yedi yıl olarak belirlendiğini, bu bakımdan sözleşmenin yasaya aykırı olduğundan geçersiz olduğunu, davacı iş yerinde ustabaşı olarak görev yapmış müvekkilinin yaptığı işin gereği olarak iş yeri sırlarına vakıf olmasının mümkün olmadığını, iş akdinin haklı nedenle sonlandırıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla cezai şarta hükmedilmesi halinde cezai şarttan indirim yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; sözleşmenin boş olarak imzalandığı ve daha sonradan davacı tarafça sözleşmenin doldurduğu iddiasının hak düşürücü süre içinde ileri sürülmediğinden bu savunmaya itibar edilmediği, sözleşmede coğrafi yer sınırlamasının bulunmamasının ve sürenin yasada belirtilenden fazla öngörülmüş olmasının sözleşmeyi tümden geçersiz kılmadığı, hâkime müdahale hakkı verildiği, dolayısıyla sözleşmenin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, somut olayda davalının kendi isteği ile davacıya ait iş yerinden ayrıldığı, akabinde davacı ile aynı iş kolunda ve onunla rekabet halinde olan bir başka işyerinde aynı sıfatla çalışmaya başladığı, davalının sıfatı itibariyle davacının ticari sırlarına ve iş sırlarına vakıf olduğu, bu haliyle davacıya önemli zarar verebileceği, sözleşmede ceza miktarı 150.000 USD olarak kararlaştırılmış ise de davacının talebinin 70.000 TL olduğu, bu tutarın da davalının mali ve sosyal durumuna göre fazla olduğundan TBK’nın 182/son maddesine dayalı olarak talepten %60 oranında tenkis yapılarak neticede 28.000 TL’ye hükmedildiği, reddedilen kısım için davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 28.000,00 TL’nin davalıdan alınıp davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin alacak talebeinin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin gizli bilgilere vakıf olmadığı gibi diğer işçilerle birlikte işten çıkarılma baskı ve tehdidi altında sözleşmenin imzalatıldığını, sözleşmenin iş akdinden sonra boş olarak imzalatıldığını ve sonradan doldurulduğunu, sözleşmede işten çıkış tarihinin de gösterilmiş olmasının bu iddiayı ispatlar nitelikte olduğunu, bu nedenle sözleşmenin geçerli olmadığını, dosyada alınan ilk bilirkişi raporunda müvekkili lehine yapılan hukuki değerlendirmelerin kabul edilmemesinin nedeninin gösterilmediğini, ceza koşulundan yapılan tenkisin yeterli olmadığını, reddedilen kısım yönünden müvekkili lehine vekalet ücretinin hükmedilmemesinin doğru olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı ceza koşulu (cezai şart) alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ceza koşulunun tenkisi suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, yasal süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Mahkememizce yapılan istinaf incelemesi sonucunda 2017/1059 E- 2018/497 K sayılı, 10.05.2018 tarihli kararla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve TBK’nın 420. maddesi uyarınca, hizmet sözleşmesine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşununun geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Mahkememizin anılan hükmüne karşı davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 2018/3794 E- 2019/5098 K sayılı, 09.09.2019 tarihli ilamıyla, mahkememizin hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; “…Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Bölge adliye mahkemesince, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet etmeme yasağına ilişkin hükmün sadece işçi aleyhine cezai şart öngördüğü bu nedenle 6098 sayılı TBK’nın 420. maddesi uyarınca geçersiz olduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karar kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Dairemizin 11.02.2019 gün, 2017/3977 Esas – 2019/990 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, hizmet sözleşmesi içerisinde rekabet etmeme yasağına dair hüküm bulunduğu hallerde, sözleşmenin, hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdirdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerin geçersiz olduğunu hüküm altına alan TBK’nın 420. maddesinin taraflar arasında akdedilen rekabet etmeme sözleşmesine uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Kaldı ki, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde rekabet yasağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olup, bu hususta 03.09.2011 tarihinde ayrı bir sözleşme imzalanmıştır. Belirtilen nedenlerle mahkemenin anılan gerekçesi doğru bulunmamış, bölge adliye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir.”, denilmiştir. Bozma kararı üzerine mahkememizce duruşma açılmış, taraf vekillerinin beyanı alındıktan sonra, HMK’nın 377/5. maddesi uyarınca, Dairemizin bozulun hükmünde direnilmesine karar verilmiştir. Direnme kararımızın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay HGK’nun 2021/11-477 E- 2023/179 K sayılı, 08.03.2023 tarihli ilamıyla, mahkememizin hükmü bozulmuştur.Yargıtay HGK’nun bozma ilamında; işçinin rekabet yasağı içeren anlaşmada sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirilmesinin mümkün olduğu, bu nedenle davacının bu sözleşmeye göre ceza koşulunu talep hakkının bulunduğu belirtilmiştir.HGK’nun bozma kararı üzerine duruşma açılmış ve davalının istinaf sebepleri değerlendirilmiştir. Davalı vekili, rekabet yasağı içeren sözleşmenin baskı ile imzalatıldığını ileri sürmüş ise de buna dair bir kanıt sunmadığı gibi TBK’nın 39. maddesinde öngörülen süre içinde yasal haklarını kullanmadığı anlaşılmakta olup, bu yöne ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili, sözleşmenin boş olarak imzalandığını, davacı tarafından sonradan doldurulduğunu ileri sürmüştür. Sözleşme iki sayfadan ibaret olup her iki sayfada davacının imzası mevcuttur. Sözleşmenin sonradan ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu savunması kanıtlanmamıştır. İşten çıkış tarihinin sözleşmeye yazılmış olması, tüm sözleşmenin sonradan ve anlaşmaya aykırı düzenlendiğini kanıtlamadığından, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davalı vekili, müvekkillinin davacının iş sırlarına vakıf olmadığını, bu nedenle alacak talebinin reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi karar gerekçesinde vurgulandığı üzere, tanık beyanları ve bilirkişi rapor içeriklerine göre davalının, davacıya ait üretim sırlarına vakıf olduğu, bu nedenle rakip bir firmada çalışmaya başlamasının davacı bakımından zarar tehlikesi oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının ceza koşulu talep hakkının doğduğu kabul edilmelidir. Bilirkişi raporları takdiri delil olup HMK’nın 282.maddesi uyarınca, hâkim, bilirkişi raporlarını, diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Somut olayda da gerekçesi gösterilerek hüküm kurulmuş olup davalı vekilinin, müvekkilinin lehine olan rapora göre hüküm verilmediği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Rekabet yasağı süresinin sözleşmede yedi yıl olarak gösterilmiş olması ve coğrafi sınır gösterilmemiş olması, TBK’nın 445/2.maddesi uyarınca hâkimin müdahalesiyle giderilebilecek bir hukuka aykırılık olup ilk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere; taraflar arasındaki iş sözleşmesinin bitimini hemen takiben davalının rakip iş yerinde çalışmaya başladığı, böylece rekabet yasağı ihlalinin yasal iki yıllık süre içinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Yine davalının çalışmaya başladığı rakip iş yerinin, davacının iş yeriyle komşu il (Sakarya) sınırı içinde kaldığı, sözleşmenin komşu il sınırları içinde geçerli kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Davalının iş akdini kendisinin feshettiği anlaşılmaktadır. Davalının sözleşmeyi haklı nedenlerle feshettiğine dair bir kanıt dosyaya sunulmamıştır.Davalı vekili, mahkemece ceza koşulundan yapılan tenkisin yetersiz olduğunu ileri sürmüştür. Sözleşmede, ceza koşulu miktarı 150.000 USD olarak belirlenmiştir. Davacı, dava dilekçesinde 70.000 TL ceza koşulu talep etmiştir. Mahkemece, sözleşmedeki ceza koşulunun ve dava dilekçesinde talep edilen ceza koşulu miktarının fahiş olduğu gerekçesiyle tenkis yapılmış ve talepten %60 oranında tenkis yapılarak 28.000 TL alacağa hükmedilmiştir. HMK’nın 182/son maddesi uyarınca, fahiş ceza koşulunun tenkisi gerekir. Ceza koşulunun fahiş olup olmadığı tarafların ekonomik durumu, özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı ölçü olarak alınarak tayin edilmeli ve hüküm altına alınacak ceza miktarı hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun olarak tespit edilmelidir (Yargıtay 3. HD’nin 2022/1283 E- 2022/9035 K sayılı, 29.11.2022 tarihli emsal kararı). Somut olayda, tarafların sözleşmede kararlaştırdıkları ceza koşulunun miktarı, sözleşmenin sona eriş şekli, davalının eylemleri ve çalışması sırasında elde ettiği gelir durumu dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince yapılan tenkisin yeterli olduğu kanaatine varılmış, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Talebin fazlaya ilişkin kısmı TBK’nın 182/2. maddesi uyarınca tenkis sonucu reddedildiğinden, ilk derece mahkemesince yargılama giderlerinin tamamının davalı üzerinde bırakılması ve reddedilen kısım bakımından davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmemiş olması isabetli olup aksi yöndeki davalı istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalının ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, Dairemizin bozulan kararları ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamı doğrultusunda yeni gerekçe ile yeniden hüküm verilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulüyle ceza koşulunun tenkisi suretiyle belirlenen 28.000,00 TL ceza koşulu alacağının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 2-Fazlaya ilişkin talebin tenkis nedeniyle reddine, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.912,68 TL harçtan peşin alınan 1.195,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 717,23 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan yürürlükte bulunan AAÜT gereğince belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,5-Fazlaya ilişkin talep tenkis nedeniyle reddedildiğinden, davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,6-Davacı tarafça yatırılan 1.195,45 TL harç gideri ile harç dışında yapılan 4.044,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; bilk derece mahkemesinin hükmü kaldırılıp yeniden hüküm kurulduğundan, davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,b-Davacı tarafından harcanan toplam 553,60 TL istinaf kanun yolu giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden, hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca belirlenen 11.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/06/2023
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.