Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/82 E. 2023/232 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/82
KARAR NO: 2023/232
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02.12.2022 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/1102 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
Taraflar arasındaki ortaklıktan ayrılma ve çıkma payı alacağı davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında verilen 02.12.2022 tarihli ihtiyati tedbir isteminin reddi ara kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin 1/3 oranında hissedarı olduğunu, ayrıca … ile müşterek imzaya yetkili müdür olduğunu, bu kişinin aslında şirketin resmi olmayan ortağı olduğunu, diğer 1/3 oranındaki ortak …’in damadı olduğunu, üçüncü ortağın da … olduğunu ve onun da 1/3 pay sahibi olduğunu, diğer ortaklar ve sorumlu diğer müdür tarafından müvekkilinin sözleşmesel ve kanuni hakları, yani şirketteki pay sahipliğinden doğan yasal haklarının keyfi bir şekilde sınırlandırıldığını, şirketin faaliyetinin çok önemli bir kısmını teşkil eden imalat bölümüne dair kararların müvekkilden habersiz alındığını, başkaca kararların da müvekkilinden bihaber alınarak adeta müvekkilinin şirketten uzaklaştırıldığını, gelinen noktada müvekkilin ortaklıktan doğan hakları ve şirket müdürlüğü sıfatının fiilen engellendiğini, şirketin ticari faaliyetleri, yeni yatırım planları, yapısal ve kadrosal değişiklikleri, dış ticaret ilişkileri gibi iş ve işlemlerden uzun zamandır davalı şirketin diğer ortakları ile şirket müdürü tarafından müvekkilinden kasten gizlendiğini, kendisine bu konular hakkında danışılmadığını, hiçbir şekilde bilgi verilmediğini, çok defa talepte bulunulmasına rağmen işbu taleplerinin haksız ve mesnetsiz olarak cevapsız bırakıldığını, müşterek imza ile ciro edilmesi gereken çeklerin müvekkilinin imzası olmadan keşide edilip tedarikçilere verildiğini, müşterek imza ile yapılması gereken şirket için önemli sözleşmelerin müvekkilinin bilgisi, dahli ve muvafakati olmadan yapıldığını, hatta üçüncü şahıslara müvekkilin ortaklığının sona erdiğinin söylendiğini, müvekkilinin imalattan sorumlu ortak/müdür olarak görev ifa ettiğini, bu görevi ifa ederken bilgi ve tecrübesiyle titizlikle çalıştığını, ancak diğer ortaklarc şirket menfaati düşünülmeksizin şahsi ihtiraslarla müvekkilinin imalattaki görev ve yetkilerinin fiilen elinden alındığını, müvekkilinin şirketten fili uzaklaştırılması sonrasında yapılan araştırma neticesinde şirketin ticari defter ve belgelerin usulüne uygun tutulmadığı, şirket kaynaklarının usulsüz olarak diğer ortakların hesaplarına aktarıldığı, dolayısıyla şirketin içinin boşaltılmaya yönelik birtakım iş ve işlemler yapıldığı bilgisine ulaşıldığını, dava dışı müdür ve diğer ortaklar tarafından şirketin ticari alım-satımından elde edilen gelirlerin bir tanesi … adına olmak üzere muhtelif gayriresmi banka hesaplarına aktarıldığını, gayri resmi hesaplarla ilgili de müvekkiline hesabın muhtevası ve hesap hareketleriyle ilgili herhangi bir bilgi verilmediğini, bu nedenle davalı tarafa ihtarname gönderilerek ortaklıktan çıkma ve ortaklık payının ödenmesinin talep edildiğini, arabuluculuğa başvurulduğunu, ancak anlaşma sağlanamadığını, TTK m. 638/2 hükmüne göre, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceğini, kanun koyucu haklı sebep kavramını tanımlamadığını, tahdit etmediğini, haklı sebebin ortaklık ilişkisinin ve akdinin dürüstlük kuralı uyarınca devamını olanaksız kılan bir hukuki olay olduğunu, limited şirketler sermaye şirketi olmakla birlikte ortakların kişisel özellikleri ve aralarındaki şahsi münasebet ve güvenin, ortaklık yapısı içerisinde önem arz ettiğini, ortaklar arasındaki güven ilişkisi, şirketin devam etmesi ve amacına ulaşabilmesinde büyük önem taşıdığını, müvekkilinin ortaklığının devamının da izah edilen haklı sebepler nedeniyle imkansız hale geldiğini, şirketin yönetimini fiilen ele geçiren kişilerin kötü niyetli ve organize faaliyetlerinden dolayı şirketin geleceğinin yakın tehlikede olduğunu, davalı şirketin 1/3 oranında hissedarı olan davacı ile diğer ortaklar arasında güvenin sarsıldığını, beraber çalışma olanaklarının kalmadığını ileri sürerek, davacının haklı nedenle ortaklıktan çıkmasına, davalı şirketin gerçek ve rayiç değeri üzerinden hesaplanacak ayrılma akçesi için fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL ayrılma akçesi bedelinin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ayrıca 28.11.2022 tarihli dilekçesi ile; davalı şirket olağan genel kurulunun 07.11.2022 tarihinde toplandığını, çoğunluk pay sahipleri oylarıyla genel kurulun 5 no’lu kararının alındığını, kararın “şirket envanterinde kayıtlı … ve … ve … plakalı araçların acilen satılması ve keza şirket envanterinde yer alan İstanbul İli, Kartal İlçesi, … Mah., Ada:…, Parsel:…, Pafta:… tapu kaydında yer alan 3 nolu bağımsız bölüm ve konut niteliğindeki taşınmazın da satılmasına oy çokluğu ile karar verildi.” şeklinde olduğunu, daha önceki aşamalarda da belirttikleri üzere çoğunluk pay sahipleri tarafından şirketin kötü yönetildiğini, şirketin içinin boşaltıldığını, şirketin sahibi olduğu tek taşınmazın ve tüm araçlarının satılmasının huzurdaki ortaklıktan çıkma ve ayrılma akçesi talep konulu davanın olası sonuçlarına karşı önlem alma çabası olduğunu, davalı şirketin söz konusu taşınmaz ve araçları devretmesi/satması durumunda, davacı müvekkilinin huzurdaki davanın neticesinde elde edeceği haklarını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacak ve hatta imkansız hale geleceğini, müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi veya verilmemesi halinde dahi ortada içi boş bir şirketin kalacağını, müvekkili ortağın huzurdaki dava neticesinde elde edeceği malvarlığı haklarında telafisi imkansız zararların ortaya çıkacağını TTK’nın 638/2 maddesinde “Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” hükmünün yer aldığını, bu açıdan, davalı şirket ortaklarının işbu davanın ikamesinden öncesindeki izah edilen ve delillendirilen dürüstlük ve iyiniyet kaidelerine aykırı iş ve işlemleri ile davanın ikamesinden sonraki iş ve işlemleri de göz önünde bulundurulduğunda davalı şirkete ait olan “…” ve “…” ve “…” plakalı araçlar ve İstanbul İli, Kartal İlçesi, … Mah., … Ada, … Parsel, … Kat … bağımsız bölüm numaralı taşınmazın satışlarının önlenmesi ve bu anlamda telafisi imkânsız zararlara mâni olunması açısından satış işlemlerinin durdurulmasına yönelik teminatsız olarak tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının iddialarının soyut iddialar olduğunu, ispata yarar delil sunamadığını, davacının kendisinin de müşterek yetkili müdür olduğunu, onun onayı ve imzası olmadan şirketi bağlayıcı işlem yapılamayacağını, davacının genel kurul toplantılarına katılarak olumlu oy kullandığını, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin değerlendirildiği 02.12.2022 tarihli ara kararla; ” … İhtiyati tedbir talep eden vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkili ortağın malvarlığı haklarının TTK m. 638/2 uyarınca teminat altına alınması amacıyla; davalı şirkete ait olan “…” ve “…” ve “…” plakalı araçların satış işlemlerinin durdurulmasına yönelik teminatsız olarak tedbir kararı verilmesini, davalı şirkete ait olan İstanbul İli, Kartal İlçesi, … Mah., … Ada, … Parsel, … Kat … bağımsız bölüm numaralı taşınmazın satış işlemlerinin durdurulmasına yönelik teminatsız olarak tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nun 389 uncu maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü haizdir.Anılan hükümde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır. Başka bir ifade ile ihtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde,hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması,hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi,gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir.Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir. (Pekcanıtez,Hakan /Atalay,Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas,2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi) Somut olayda davacı vekili, söz konusu araç ve taşınmazın uyuşmazlık konusu olmadığı, genel kurul kararının iptalini talep edebileceği, satışın gerçekleşmesi halinde dahi bedelin şirket mal varlığı içinde olacağı, değerinin çıkma payı hesabında dikkate alınabileceği … ” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece TTK’nın 638/2 maddesi kapsamında tedbir talebinin değerlendirilmesi gerekirken HMK’nın 389.maddesine göre değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, TTK’nın 638/2.maddesinde alınacak önlemlerin sınırlayıcı düzenlenmediğini, ortağı haklarını koruyacak tedbirlerin alınması gerekliliğinin vurgulandığını, menkul ve gayrimenkullere tedbir konulmasına engel bulunmadığını, İstanbul BAM 12.Hukuk Dairesinin 2021/2144 Esas sayılı dosyasında benzer taleplerle açılan davada tedbir isteminin kabul edildiğini, Ankara BAM 21. Hukuk Dairesinin 2021/1300 Esas sayılı kararında da TTK’nın 638/2 maddesine göre şirket taşınmazları üzerine tedbir konulduğunu, davalı şirketin içinin boşaltılmaya çalışıldığını, davalının savunmasında şirketin kar eden şirket olduğunu beyan etmesine rağmen anılan genel kurulda şirketin nakit ihtiyacı için ve borç durumu gözetilerek malların satışının çelişkili ve mal kaçırmaya yönelik olduğunu, telafisi güç zararlar doğacağını, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 638/2. maddesi uyarınca, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payı alacağının tahsili istemine, ihtiyati tedbir talebi ise 07.11.2022 tarihli genel kurul toplantısında satışına karar verilen şirket menkul ve gayrimenkul malları üzerine ihtiyati tedbir konulması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davacı vekilinin 24.11.2022 tarihli dilekçesi ile talep ettiği ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamının incelenmesinde; davalı şirkette davacı ile birlikte iki ortak daha bulunduğu, davalı ve diğer ortakların 1/3 oranında eşit hissedar olduğu, davacının aynı zamanda şirket müdürü olduğu, diğer müdür … ile birlikte 19.04.2027’ye kadar müştereken temsile yetkili olduğu, davacı tarafça, ortaklıktan çıkma ve çıkma payı alacağı talebiyle 16.12.2021 tarihinde eldeki davanın açıldığı, davacı vekilinin yargılama sırasında sunduğu 24.11.2022 tarihli dilekçesi ile 07.11.2022 tarihli genel kurul toplantısında satışına karar verilen şirket menkul ve gayrimenkul malları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiği, mahkemece 02.12.2022 tarihli ara kararla, söz konusu menkul ve gayrimenkul malların uyuşmazlık konusu olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği görülmektedir. TTK’nın 638/2.maddesi, “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” hükmünü içerir. Bu maddede, çıkma talep edenin haklarının korunması için gerekli tedbir kararlarının alınacağı belirtilmiş olup, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunup bulunmadığının HMK’nın 389 ve devamı hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Yani, TTK’nın 638/2. maddesindeki tedbirlere hükmedebilmek için, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunması gereklidir. Bu nedenle davacı, geçici hukuki koruma kararı verilmezse telafisi güç veya imânsız zararların doğacağını ve davadaki haklılığını yaklaşık olarak ispatlamalıdır. Bu nedenle her iki madde hükmü birlikte değerlendirilmelidir.Bu kapsamda somut olayın incelenmesinde; davacının çıkma ve çıkma payı tahsili talepli eldeki davaya ilişkin yargılamanın devam ettiği sırada yapılan bir genel kurul toplantısında satışına karar verilen şirket malları üzerine tedbir konulması talep edilmiş ise de, somut olayda ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı, yaklaşık ispatının sağlanamadığı, anlaşıldığından mahkemece, tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin 02.12.2022 tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu 02.12.2022 tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-İhtiyati tedbir talep eden davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.16.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3 maddeleri uyarınca karar kesindir.