Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/682 E. 2023/1389 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/682
KARAR NO: 2023/1389
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2022
NUMARASI: 2014/653 E. – 2022/799 K.
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı dava dilekçesinde özetle; 01.10.1923 doğumlu olduğunu, yaşı ilerledikçe ciddi hastalıklarla boğuşmaya başladığını, eşinin sağ olmasına rağmen hasta olduğunu, eşi … şirketlerdeki hisselerinin müşterek evlatlarına verilmesinin uygun olacağının düşündüğünü, bu nedenle oğulları olan davalıya görev verdiğini, şirketlerdeki hisselerin evlatlarına devri için hazırlık yapacağı ve hazırladığı belgeleri kendilerine imzalatacağını söylediğini, ancak daha sonra davalı oğlunun miras paylarına uygun şekilde hisselerini evlatlarına dağıtmak yerine hisselerinin tamamını kendi üzerine devrine imkan sağlayacak şekilde sözleşmeler hazırladığını ve imzalatıldığını, davalının kendisine imzalattığı belgeye göre 196.000,00 TL’lik nominal değerli hissenin tamamını davalıya devrettiği ve bedelini de tahsil ettiğinin belirtildiğini, kendisinin hisselerini satacak olsa … AŞ’nin hisselerinin nominal değerlerinin binlerce kat üzerinde bir değere sahip olduğunu bilmesine rağmen nominal değerleri üzerinden satmayacağını, kendisinin hisse devretmeyi istemediği gibi hisse devir bedeli olarak tek bir kuruş dahi almadığını, maksadının hisse satmak olmayıp ileride vuku bulacak bir hadiseyi biraz öne almak olduğunu, buna benzer şekilde eşine de hisse devir sözleşmelerinin imzalatıldığını, hiçbirinden hiçbir şekilde hisselerine karşılık para alınmadığını, davalı oğlunun imzalattığı evrakların gerçeği yansıtmadığı gibi kendisinin arzu ve iradesine uygun olmadığını, evlatları arasında miras paylarına uygun bir dağılım yapılmasını istediğini, eşinin tedavi için gittiği Amerika dönüşünde söyleyince haberdar olduğunu, dört evladı olduğunu, talimatın davalı tarafından arzu ve iradesine aykırı olarak hastalığından istifade edilerek hile ile imzalatılan evraklarla farklı boyuta ulaştığını iddia ederek, toplam 200.000,00 TL’lik hissesinin 100.000,00 TL’lik kısmının …’a, 50.000,00’lik kısmının … , 50.000,00 TL kısmının … devrine ilişkin tüm işlemlerin iptali ile eski hale getirilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; huzurdaki davanın mükerrer dava olduğunu, Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesi 2006/367 esas sayılı dosyası ile davanın reddine karar verildiğini, bu nedenle davanın reddine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosyamızdan bekletici mesele dosyası yapılan İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/364 Esas sayılı dosyası ile dosyamız taraf ve taleplerinin aynı olduğu, 19. Asliy Hukuk Mahkemesi dosyasının, mahkemelerinin 2006/368 esas sayılı dosyası ile birleştiği, her iki dosyadan da 16/06/2015 tarihinde karar verildiği, verilen kararların 16/03/2021 tarihinde kesinleştiği, dosyamız dava tarihinin 26.10.2006, İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkamesi dosyalarının dava tarihinin ise 16.10.2006 olduğu, mahkememiz dosyasından önce açıldığı anlaşılmakla, mahkememiz dava konusunun esasını teşkil eden ‘davacı … A.Ş’ ndeki 07. 11.2005 tarihinde oğlu davalı …’a devrinin iptali’ talebinin de 19. ATM dosyasının, mahkemelerinin 2006/368 esas sayılı dosyasında dava konusu yapıldığı dava konusu olduğu, ATK raporu incelemeleri sonrası verilen ve Yargıtay temyiz incelemesinden geçerek 16.03.2021 tarihinde kesinleşen 2015/253 K. Sayılı 16.06.2015 tarihli karar ile, davacıların murisi …’nın serbest arzu ve iradesiyle dava konusu şirketteki hisselerini belirtilen bedelle davalıya satarak devretmiş olduğu, satış bedellerinin ödendiği, murisin hisse satış ve ve devir tarihi itibariyle ayırt etme gücüne sahip olduğu fiil ehliyetinin bulunduğu tespit edilerek davanın reddine karar verilmiş olduğundan dava konusu 07. 11.2005 tarihli hisse devir işleminin hukuka uygun olduğu kesin hükme bağlandığından ve hisse hukuku uygun hisse devir işlemi nedeniyle murisin hisseler üzerinde dava ve talep hakları kalmadığından, dosyamız uyuşmazlık konusu önceden açılan ve mahkememiz dosyasından önce sonuçlanan anılan karar ile kesin hükme bağlanmış olduğundan…” gerekçesiyle, kesin hükme ilişkin olumsuz dava şartı yokluğundan HMK’nın 114/1ı-i ve 115/2 maddeleri gereği davanın usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı … mirasçıları vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı … mirasçıları … ve … (…) vekilleri, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verildiğini, ancak İstanbul 19.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/364 Esas sayılı dosyasına kayıtlı 16.03.2021 tarihinde kesinleşen davanın ehliyet ve gabin hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığını, huzurdaki davanın ise hile hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığını, her iki davanın hukuki sebeplerinin farklı olduğunu, diğer bir ifade ile her birinin 6098 sayılı TBK’nın başkaca hükümlerine tabi olduğu dikkate alındığında kesin hükümden söz edilemeyeceğinin ortada bulunduğunu, huzurdaki davada tahkikat aşamasına geçilmeksizin ve deliller dahi toplanmaksızın 16 yıl boyunca anılan dosyanın sonucunun beklendiğini ve 16 yıl sonra da 28.11.2022 tarihli celsede sözlü yargılama için süre taleplerinin dahi kabul edilmeksizin kesin hüküm gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verdiğini, mahkeme tarafından 22.450,00 TL vekalet ücretine karar verildiğini ancak esasa girilmeksizin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiğinden karar tarihindeki maktu vekalet ücreti olması gerektiğini, vekalet ücretinin AAÜT 7/2.maddesine aykırı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davacı mirasçılarından … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararda belirtilen davanın huzurdaki dava ile farklı hukuksal nedenleri ve farklı kanun maddelerine dayanarak açıldığını gerekçeli kararda belirtilen davanın TBK’nın 28.maddesindeki aşırı yararlanma/gabine dayalı olarak açıldığını, huzurdaki davanın ise TBK 36.maddedeki düzenleme kapsamında aldatmaya dayalı olarak açıldığını, kesin hükümden söz edilemeyeceğini, esasa ilişkin beyanlarının dikkate alınmadığını, murisin demans hastası ve ağır ilaçlar kullanan ,kullanılan bu ilaçların etkisinde akli melikeleri yerinde olmayan ve dava konusu işlemlerin yapıldığı sırada 80 yaşını çoktan aşmış bir kişi olduğunu, kendisinin hayatı boyunca ticaret ile uğraşmadığı gibi paraya ihtiyacı olan biri olmadığını, şirket hisselerini satmakta hiçbir maddi çıkarının bulunmadığını, yapılan işlemlerin …’ın arzu ve iradesine uygun olmadığını, vekalet ücretini kabul etmediklerini, maktu vekalet ücreti verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, anonim şirket hisselerinin devrine ilişkin sözleşmenin iptali ile pay durumlarının eski hâle getirilmesi taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar tarafından, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, dava dışı davacının eşi … ve davacı tarafça 16.10.2006 tarihinde davalı … hakkında hisse devir ve satış işleminin iptali nedeniyle Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/367 Esas sayılı dosyada dava açıldığı, yine aynı mahkemenin 2006/368 Esas sayılı dosyada davacılar tarafından davalı …, … hakkında 16.10.2006 tarihli dilekçe ile hisse devir ve satış işleminin iptali konulu dava açıldığı, dava dilekçesinde davacılardan … 25.10.2005 tarihinde … AŞ’deki hisselerini …’a satıp devir ettiği, davacı …’ın 07.11.2005 tarihinde … AŞ’deki 196.000,00 TL’lik hissesini …’a satıp devrettiği, davacıların yaşlı olmaları ve değişik hastalıklardan tedavi görmelerinden dolayı ilaç kullanmaları nedeniyle bazen bilinçlerinin kapalı, dikkat ve algılamada bozukluk ve yargılama yapmakta zorlandıklarından dolayı hatalar yapabildiklerini , belirtilen rahatsızlıktan dolayı gerçek iradelerinin satış ve devir olmadığı iddia edilerek, hisse satış ve devirlerinin iptalleri ile satış ve devirden önceki davacılar adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava ettiklerini, birleşen davada ise … AŞ’deki hisse devirlerinin konu edildiği ve hisse devirlerinin satış ve devir işlemlerinin iptali ile kendi haklarına kayıt ve tescile karar verilmesini talep ettikleri, Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/367 Esas 20056/480 Karar ve 21.12.2006 karar ile dosyaya ibraz edilen doktor raporları davacıların ifadeleri ve tüm delilerden hisse satış ve devir tarihinde ayırt etme gücüne ve fiil ehliyetlerine sahip oldukları, gabinin bir sözleşmede tarafların karşılıklı edimleri arasında açık nispetsizlik bulunması gerektiği, BK 21.maddedeki gabin koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların ayrı ayrı reddine karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 11.HD’nin 05.02.2008 tarih, 2007/6021 Esas 2008/1153 Karar sayılı ilamı ile davacılar vekilinin ,1336 doğumlu davacı … ile … doğumlu davacı …’ın yaşlı olmaları nedeniyle algılamalarında bozukluk olduğunu, muhakeme yapmakta zorlandıkları için hatalar yapabildiklerini iddia ederek 25.10.2005 ve 07.11.2005 tarihlerinde yapılan tüm hisse devirlerinin iptalini talep ettikleri, mahkemece davacı iddiaları ve 14.12.2000 havale tarihli devir listesine ekli kanıtlar dikkate alınarak dava konusu hisse devir işlemlerinin yapıldığı tarihler itibariyle davacıların fiil ehliyetinin olup olmadığının belirlenmesi açısından adli tıp kurumundan rapor alınması, alınacak rapor sonucuna göre hisse devir bedellerinin davacılar hesabına gerçekte ödenip ödenmediği hususları ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi ile asliye ceza mahkemesine açıldığı anlaşılan ceza dava sonucunun beklenilmesi gerekip gerekmediği hususları değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması yerinde görülmediği gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bozma ilamı doğrultusunda adli tıp kurumundan bilirkişi raporu alındığı ve Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/220 Esas, 2009/406 Karar ve 08.12.2009 tarihli kararı ile davacıların hisse satış ve devir tarihi olan 25.10.2005 ve 07.11.2005 tarihlerinde ayırt etme gücüne sahip oldukları fiil ehliyetlerinin bulunduğu gabinin koşullarının gerçekleşmediği, hususunun kesinleşmiş olduğu belirtilerek davacıların kendi istekleri ve özgür iradeleri ile dava konusu şirketlerdeki hisselerini dava dilekçesinde yazılı bedellerle davalılara satıp gelir ettikleri ancak bu satışları kızları … itirazları nedeni ile bu davayı açtıkları, MK2. Maddesi gereğince herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu belirtilerek asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 11.HD’nin 18.12.2022 tarih ve 2019/1151 Esas, 2020/5975 Karar sayılı ilamı ile vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onandığı ve kararın 18.12.2020 tarihinde kesinleştiği mahkemece bekletici mesele yapılan İstanbul 19.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/364 Esas, 2015/253 Karar birleşen 2006/368 Esas, 2006/441 Krar sayılı dosyada davacıların ve davacı …’ın davalı hakkında sözleşmenin iptaline ilişkin dava açtığı, davada gerçek iradeSi satış olmadığı halde hataya düşerek satış işlemi yaptıkları, hisse bedelleri arasında çok büyük farklar olduğu, hisse devirlerinin BK 1.maddesi gereğince iptalini talep ettiği, ret kararının Yargıtay 11.HD’sinin ilamı ile bozulduğu ve mahkemenin 16.06.2015 tarihli kararı ile davacıların ayırt etme gücüne sahip olduklarını serbest arzu ve iradeleriyle şirketlerdeki hisselerini belirtilen bedellerle davalılara satarak devir ettikleri, satış bedellerinin ödendiği hususlarına yer verilerek asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verildiği, Yargıtay 11.HD’nin 2016/13416 Esas, 2018/6352 Karar sayılı kararı ile 16.10.2018 tarihinde vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onandığı ve kararın Yargıtay 11.HD nin 18.12.2020 tarihli,2019/1151 Esas, 2020/5975 Karar sayılı ilamı ile davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilerek kesinleştiği, ilk derece mahkemesi tarafından söz konusu dosyanın bekletici mesele yapıldığı ve taraf vekillerinin hazır olduğu celsede davanın sözlü yargılama usulü ile görülmesi ve uzun süren yargılama süreci de gerekçe gösterilerek davacı vekilinin süre talebinin reddine karar verilerek son diyecekleri açıklattırıldıktan sonra davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, iş bu davada kesin hüküm bulunmamasına dair dava şartının mevcut olup olmadığı, davalı yarına nispi tarife gereğince vekalet ücreti takdir edilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. HMK’nın 114. maddesinde dava şartları düzenlenmiştir. 114/1.i bendinde aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması, dava şartları arasında yer almıştır. HMK’nın 303/1. maddesi uyarınca, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması sebebiyle kesin hüküm bulunmasından ötürü dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekecektir. HMK’nın 303. maddesi uyarınca, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Mahkemece HMK’nın 114/1-i maddesi uyarınca, aynı davanın, daha önce kesin hükme bağlanmamış olmasının dava şartlarından olduğu, HMK’nın 303/1. maddesi uyarınca, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması sebebiyle kesin hüküm bulunmasından ötürü dava şartı yokluğundan usulden red kararı verilmiştir. HMK’nın 303. maddesi uyarınca, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bu hukuki açıklamalara göre, somut olayda kesin hüküm olarak kabul edilen dosyada taraflar aynıdır. Her iki dosyadaki talep, hisse devri ve satış işleminin iptalidir. Davacılar vekili tarafından her ne kadar ilk açılan davanın gabin nedeniyle açıldığı, işbu davanın ise hile nedeniyle açıldığı ve farklı olduğu iddia edilmiş ise de bekletici mesele yapılan dosyadaki gerekçede davacının serbest arzu ve iradesiyle şirketteki hissesini satarak devrettiği ifadesi dikkate alındığında hileye dair iddianın değerlendirilmiş olduğunun kabulü gerekecektir. Bilindiği üzere hukuki tasnif mahkemeye aittir. Bu sebeple davacılar vekilinin aksine istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Dava niteliği gereğince basit yargılama usulüne tabidir. Mahkemece bu husus yukarıda yer verildiği üzere duruşma zaptına geçirilerek açıklanmıştır. Dava basit yargılama usülüne tabi olup HMK’nın 321.maddesinde, tahkikatın tamamlanmasından sonra mahkemenin tarafların son beyanlarını alacağı ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim edeceği, taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmeyeceği düzenlenmiştir. Bu nedenle davacıların sözlü yargılama için süre taleplerinin kabul görmediğine dair istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.Arcak mahkeme tarafından davalı yararına AAÜT gereğince nisbi tarife üzerinden 22.450,00 TL vekalet ücreti takdiri isabetli olmamıştır. AAÜT’nin 7. maddesinde, “(1) Ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar davanın nakli, davanın açılmamış sayılması, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumunda tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez.(2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.(3) Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması, iş bölümü itirazı nedeniyle verilen tüm gönderme kararları nedeniyle görevsizlik, gönderme veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmedilmez.” düzenlemesi bulunmaktadır. Anılan maddenin 2. fıkrasında dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi halinde bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarı geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur düzenlemesi karşısında, karar tarihi itibariyle 5.100,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, fazla vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiştir. Bu nedenle HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılması gerekmiştir.Yukarıdaki açıklamalar ışığında, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;Davacı mirasçılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1-Dava şartı yokluğundan HMK’nın 114/1ı-i ve 115/2 maddeleri gereği davanın usulden reddine,2-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-Davalı taraf vekille temsil olunmakla red üzerinden hesaplanan karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 7. maddesi gereğince hesap ve taktir olunan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,4-Davacı tarafça yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5- İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı mirasçıları tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 89,95 TL istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde davacı mirasçılara iadesine, b-Davacı mirasçılar tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin hükmün niteliğince takdiren kendi üzerlerinde bırakılmasına,6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 20.09.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.