Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/638 E. 2023/696 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/638
KARAR NO: 2023/696
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/01/2023 tarihli ara karar.
NUMARASI: 2022/654 Esas
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
Taraflar arasındaki şirketin feshi istemli davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati tedbire itirazın reddine dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Davalı … Tic. AŞ İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı bir aile şirketi olup Bursa İli Uludağ’da bulunan … Otel’in işletmeciliğini yaptığını, müvekkil … ve şirketin yönetim kurulu başkanı … anne ve babasının kurduğu şirketi başlangıçta %50 ortaklıkla yönetmeye başladıklarını, daha sonra müvekkillerin eşi …’e %1, …’in eşi …’e %1 ve yine …’in kızı …’na %0,55 pay verildiğini, ancak …’in sistematik baskı, yıldırma politikası, zor durumda bırakmak ve bilgisizliğinden yararlanmak suretiyle ile müvekkilinin imzalamak zorunda bıraktığı 17.08.2020 tarihli arabuluculuk tutanağı ile müvekkilin %10 hissesini oğlu …’in üzerine geçirdiğini, aynı tutanak ile …’ in de %10 hissesini …’e devretmiş olup … usul ve yasaya aykırı şekilde şirkete %20 ortak edildiğini, müvekkilin %10 hissesinin iadesi ve 17.08.2020 tarihli arabuluculuk tutanağının iptali için Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/685 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, ayrıca Arabuluculuk Sicilinde … sicil numarası ile kayıtlı Av. … hakkında da 02.09.2022 tarihinde arabuluculuk görevini yerine getirirken kanun ve yönetmelikler ile kendisine yüklenen sorumlulukları yerine getirmemesi sebebiyle Arabuluculuk Daire Başkanlığı’na şikayette bulunulduğunu, Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/685 Esas sayılı dosyası ile elde edilecek hakların saklı kalmak üzere şirket yönetimini elinde tutan … ve oğlu …’in hal ve hareketleri nedeniyle şirketin feshine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davalı şirket yönetim kurulu başkanı … tarafından otelin satın alınması için verilen 10.000.000 Euro’luk bedel düşük olduğu gerekçesiyle kabul edilmediği gibi bu husus müvekkilden ve genel kuruldan saklandığını, davalı şirket yönetim kurulu başkanı … 03/06/2021 tarihli yönetim kurulu toplantısında şirkete bağlı otel, cafe, teleski, kayak odası vs tesislerin satışı ve kiralanması için yetki almışsa da gelen iki adet teklifi müvekkile ve genel kurula iletmediğini, müvekkile ulaşan … isimli kişi bir müşterinin şirketin tamamına oldukça iyi bir teklif verdiğini, lakin bu teklifin … tarafından düşük bulunduğundan kabul edilmediğini belirttiğini, …, … isimli kişilerle davalı şirketin 10.000.000 Euro bedelle satışı, komisyon, yetkilendirme görüşmeleri müvekkil ve diğer ortaklardan gizlendiğini, 30/03/2022 tarihli … tarafından atılan mailde Aile arası anlaşmazlık nedeniyle otelin satıştan çekildiğinin bildirildiğini, otelin satışında aile arası anlaşmazlık değil …’in haksız ve kötüniyetli bir şekilde müvekkilin ve ailesini mağdur etme ve şirketin tamamını ele geçirme arzusu olduğunu, zira 10.000.000 Euro’luk teklifi düşük bulan ve aile içi anlaşmazlığı ileri süren şirketin yönetim kurulu başkanı … şirketin %10 hissesini 72.000-TL bedel ile oğlunun üzerine geçirdiğini, kaldı ki davalı şirketin malvarlığı ve ekonomik bütünlüğünün tamamına yönelik bir satışın 6102 sayılı TTK’nın 538.maddesinin 2 fıkrası uyarınca değerleme yapılıp genel kurul kararı alınmadan yönetim kurulu kararıyla yapılmasının da mümkün olmadığını, tüm bu konularla ilgili olarak davalı şirkete ve …’e Bursa … Noterliği’nin 12.04.2022 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmişse de bu güne kadar ihtarnamede dile getirdiği hukuka uygun talepleri karşılanmadığı gibi ihtarnameye karşı bir cevap dahi verilmediğini, hal böyle iken şirketin sahip olduğu maddi değerlerin uzun yıllardır kazanç üretememesi, ortakların sahip oldukları servetten gelir elde edememeleri, …’in şirket imkanlarını kendi çıkarına kullanması, şirketin faaliyeti ile ilgili taşınmazlarını satmayarak şirketin durumunun iyileştirilmesi hususunda isteksiz davranması sonucunda sahip olunan servetin hisseleri oranında ortaklara intikalinin sağlanması amacıyla şirketin tasfiyesini istemek zarureti hasıl olduğunu, müvekkilin Bursa … Noterliği’nin 12.04.2022 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile nama yazılı hisselerini talep etmesine karşın bu konuda da kötüniyetli olarak herhangi bir adım atılmamış müvekkilin ortaklıktan dolayı haklarını serbestçe kullanmasının önüne geçildiğini, bu durum dahi şirketin feshi için yeterli olduğunu, şirketin mevcut hali ile yönetilmesinin müvekkil ve diğer küçük hissedarların aşırı zararına neden olacağı ve Aralık 2022 tarihinde başlayacak kış turizmi öncesi tüm ortakların haklarının korunması gerektiği göz önüne alınarak şirkete yönetim kayyumu atanmasına, Mahkeme aksi kanaatte ise yönetim kurulunun yetkileri kısıtlanarak ortakların haklarının korunması amacıyla denetim kayyumu atanmasına karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde belirtmiş oldukları hususlar ve deliller ışığında davalı şirketin çoğunluk pay sahipleri tarafından yasalara uygun yönetilmediğini, başta halihazırda halen şirketi yöneten … ve oğlu …’in kişisel çıkarları doğrultusunda keyfi yönetildiğini, ortaklar arasında ayrımcılık yapıldığı sabit olup şirketin daha fazla telafisi mümkün olmayacak zararlara uğramasının engellenmesi için derhal yönetim kayyımı atanmasının zorunlu olduğunu, Mahkeme aksi kanaatte ise Aralik 2022 tarihinde başlayacak kış turizmi öncesi şirketin nakit akışını denetlenmesi ve hesapların doğru tutulmasının sağlanmasını, yönetim hakimiyetinin kötüye kullanılmaması, taşınmazların düşük değerle elden çıkarılmamasını, hileli borçlandırıcı işlemler yapılmasının engellenmesini, otelin bir önceki yıl olduğu gibi düşük değerle kiralanmasının engellenmesi amacıyla en azından denetim kayyumu atanması gerektiğini, … Tic.AŞ.’de bu usulsüz işlemleri gerçekleştiren şirketin yönetim kurulu başkanı … ve oğlu yönetim kurulu üyesi … şirketin hakim hissedarları ve yöneticileri olduğunu, tüm bu açıklananlar ile davalı şirketin de … ve oğlu … tarafından yönetildiği gözetildiğinde taşınmazlarının elden çıkarılması, hileli borçlandırıcı işlemler yapılması ihtimali davalı şirket ve müvekkilinin menfaatleri açısından büyük bir risk olup şirket taşınmazlarının 3. kişilere devrinin engellenmesi için ivedilikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini, sonuç olarak, davanın kabulü ile davalı şirketin haklı sebeple feshine, fesih sonucunda tasfiye işlemlerinin tamamlanması için tasfiye kurulu oluşturulmasına, şirketin mevcut hali ile yönetilmesinin müvekkil ve diğer küçük hissedarların aşırı zararına neden olacağı göz önüne alınarak şirkete yönetim kayyumu atanmasına, Mahkeme aksi kanaatte ise yönetim kurulunun yetkileri kısıtlanarak ortakların haklarının korunması amacıyla denetim kayyumu atanmasını, fesih ve tasfiyesinin mümkün olmaması halinde ortaklığın sürdürülmesinin çekilmez hale geldiğinden ortaklıktan çıkarılması ile pay bedellerinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesine veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 07.10.2022 tarihli ara kararla; “…Davacının şirkete yönetim kayyımı atanması talebi yönünden yapılan değerlendirmede; Davalı şirketin müdür yöneticilerinin mevcut olduğu, görevlerinin devam ettiği sürece şirkette yönetim boşluğunun bulunmadığını, bu nedenle yönetim kayyımı atanması koşulları oluşmamış ise de, davacı iddialarının tespitinin yargılamayı gerektirdiği göz önünde alınarak; 6102 sayılı TTKnın 630/2 maddesi gereğince haklı sebeplerin varlığı halinde temsil yetkisinin sınırlandırılması mümkündür. Davacının şirkette azınlık hisse sahibi durumuna düştüğü, şirketin hesapları ve yönetim hakkında bilgi verilmediği, Bursa 3 asliye ticaret mahkemesinde 2022/685 Esas sayılı dosyasında halen davalı şirketin müdürü …’in oğlu …’e yapılan arabuluculuk yoluyla 17/08/2020 tarihli temlik işlemeni iptali davasının devam ettiği, şirket ortakları arasında şirket yönetimi yönünden uyuşmazlık ve güvensizlik doğduğu, davacı yanın şirketin feshi ve tasfiyesinin TTK’nın 636-638 maddesi gereğince talep ettiği, tasfiyesinin talep edildiği durumlarda mahkemece malvarlığını koruyucu, gerekli önlemi alacağına ilişkin TTK’nın 636/4 maddesi de dikkate alınarak, davalı şirkete şirketin borçlandırıcı ve malvarlığını azaltıcı işlemlerinin denetlenmesi bakımından aşağıdaki gibi kayyımı atanmasının uygun olacağı Mahkememizce benimsenmiştir. Bu nedenlerle, TTK 630/2, 636/4 ve 6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddeleri gereğince ihtiyati tedbir isteminin şirkete denetim kayyımı atanması yönünden kısmen kabulüne…” gerekçesiyle, Davacı ortağın açtığı şirketin haklı sebebe dayalı fesih tasfiye veya çıkma davasında davacının ihtiyati tedbir isteminin KISMEN KABULÜ İLE, a)Yönetim mevcut olduğu ve görevin devam etmesi durumunda Mahkemece, şirkete yönetim kayyımı atanacak şirketin iki yöneticinin olması sonucunun doğuracağından 6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerince arandığı koşullar oluşmadığından yönetim kayyımı talebinin REDDİNE, b)Davacının açtığı işbu davanın niteliği gereği fesih ve tasfiyesi istemini içerdiği, şirketin malvarlığının korunması, çıkma ve tasfiye payının azalmaması için 6102 TTK’nın 630/2, 636/4 638/2 ve HMK’nın 389 ve devamı maddeleri gereğince denetim kayyımı atanması talebinin KABULÜ İLE, c)Şirket taşınmazlarının 3. Kişilere devrinin engellenmesi talebinin, dava konusu olmadığından yerinde görülmeyen istemin REDDİNE, 1)İşbu dava ile sınırlı olarak şirketin temsil ve hukuki haklarının korunması bakımından denetim kayyımı olarak aylık 5.000,00-TL ücret ile malimüşavir bilirkişi … (… T.C.nolu) DENETİM KAYYIMI OLARAK ATANMASINA, 2)Davacı tarafından, ileride haklı çıkması halinde denetim kayyımı atanan şirket kasasından davacıya ödenmesi koşulu ile denetim kayyımı giderlerinin karşılanması için 30.000,00-TL masrafın mahkememiz veznesine depo edilmesine, Davacı tarafından bu maddede belirtilen kayyım ücretine ilişkin masrafın depo edilmesi halinde denetim kayyımının göreve BAŞLAMASINA, karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davalı vekili tarafından verilen itiraz dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbir kararını düzenleyen HMK 389. ve devam maddelerinde belirtilen şartlar dosya kapsamında mevcut olmadığını, yönetim kurulu üyelerinin de şirket hissedarı olup kendi malvarlıklarını da etkileyecek şekilde hareket edebilecekleri iddiasının hayal ürünü olduğunu, Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/685 esas sayılı dosyası ile görülen arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali davası, işbu şirketin feshi davasında, sayın mahkeme nezdinde haksız olarak davacı lehine bir bakış açısı oluşturmak gayesiyle ikame edilmiş bir dava olduğunu, davacının işbu davayı iddialarına dayanak olarak gösterdiğinden, ihtiyati tedbire ilişkin itirazların objektif olarak değerlendirilmesi için arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali davasından bahsetmek istediklerini, davanın temeli, “ “sistematik baskı”, “zor durumda bbırakma”, “yanıltma”, “aldatma” “bilgisizliğinden yararlanma” “gabin” üzerine kurulmuştur.ortaya ise “anlaşma belgesinin iptali ile devredilen %10 hissenin iadesi davası” çıktığı şeklinde özetlenebileceğini, müvekkili şirketin öz sermayesinin korunması ve ilgili taşınmazların satılmaması ne şekilde şirket ortaklarını zarara sokmuştur? işbu iddianın oldukça gerçek dışı ve izahtan vareste olduğunu, davacı yanın şirketin kötü şekilde yönetildiği iddiasını sunarken dahi, aslında müvekkili şirket yöneticilerinin öz sermayeyi koruduğunu ortaya sermekte olduğunu, davacı yanın hem bu iddia da bulunmuş, hem de ihtiyati tedbir talep gerekçelerinde; davalı şirketin … ve … tarafından yönetildiği gözetildiğinde taşınmazların elden çıkarılması ihtimalinden bahsettiğini, mal varlığını azaltıcı işlemler talep eden davacının ta kendisiyken, haksız şekilde davacının denetim kayyumu atanması yönündeki tedbir talebinin kabul edilmesinin açıkça hakkaniyete aykırılık teşkil etmekte olduğunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 390. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen yaklaşık ispat şartı da somut olayda mevcut olmadığını, HMK 389. madde ve 390/3. maddedeki şartlar somut olayda mevcut olmadığını, yaklaşık ispat şartı sağlanmadığını, ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirecek bir delil dosya kapsamında mevcut olmadığını, denetim kayyumu talebinin yargılama yapılmasına muhtaç bir talep olduğunun içtihatlarla sabit olduğunu, 07/10/2022 tarihli davacının denetim kayyumu atanması yönündeki talebinin kabulüne ilişkin ihtiyati tedbirin kaldırılmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince, ihtiyati tedbire itirazın değerlendirildiği 26.01.2023 tarihli ara kararıyla; “… Henüz yargılamanın başında fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı veya uygun düşecek çözümlerin üretilmesi bakımından fesih ve tasfiye davası açılınca mahkemece şirketin mal varlığının korunması, şirketi ve ortakları zarara uğratacak eylemleri önlemek için 6102 TTK nun 530/2 ve örnekleme yöntemi ile limited şirketlere uygulanan 636/4 ve 6100 HMK’nun 389 vd. maddeleri gereğince şirketin mal varlığını koruyucu nitelikte önlem ve tedbir kararı verebileceği anlaşılmakla; mahkememizce dava dilekçesinde davacı yanın öncelikle şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep etmiş ise de, denetim kayyımı atanması suretiyle, şirket mal varlığının korunmasının mümkün olacağı, asıl olan şirketin kendi ortak ve hissedarlarının şirketi yönetmesi göz önüne alınarak davalı şirketin 07/10/2022 günlü ihtiyati tedbir kararı ile denetim kayyımının atanmasının hukuka uygun olduğu…” gerekçesiyle, ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbir kararını düzenleyen Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. ve devam maddelerinde belirtilen şartlar dosya kapsamında mevcut olmadığını, Ortaklar arasındaki uyuşmazlıkların kayyum atanmasını gerektirmeyeceğini, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi Esas: 2017 / 349 , Karar: 2017/318, Karar Tarihi: 30.05.2017 olan kararın ekli olduğunu, Davacının ihtiyati tedbir gerekçelerinde davalı şirketin … ve … tarafından yönetildiği gözetildiğinde taşınmazların elden çıkarılması ihtimalinden bahsettiğini, Davacının şirketin kötü şekilde yönetildiği iddiasını sunarken dahi, aslında müvekkili şirket yöneticilerinin öz sermayeyi koruduğunu ortaya serdiğini, denetim Kayyumu atanması yönündeki ihtiyati tedbirin, usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, zira, somut olayda davacının iddiaları incelendiğinde; esasen uyuşmazlığın, davacının talep ve istekleri ve müvekkil şirket ortakları arasındaki yönetim usulü – yatırım anlayışı farkından kaynaklandığı görüldüğünü, bu tarz bir anlaşmazlığın, anonim şirkete yönetim veya denetim kayyumu atanması gerektirmediği hem doktrinde, hem içtihatlarla sabit olup bu hususun mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini, öte yandan, şirketlere kayyum atanması isteminin yargılamaya muhtaç olduğunu, herhangi bir tahkikat yapılmaksızın yalnızca davacının iddiaları ile kayyum atanması yönünde bir tedbir kararı verilemeyeceği izahtan vareste olduğunu, kaldı ki denetim Kayyımının 26/01/2023 Tarihli Raporu ile davacının, müvekkili şirketin malvarlığını azaltıcı şekilde tasarruflarda bulunduğuna dair iddialarının gerçek dışı olduğunu, Emsal nitelikteki İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi Esas: 2022 / 325, Karar: 2022/ 268 , 03.03.2022 tarihli kararının ve başka kararlarının da ekli olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ihtiyati tedbire itirazın reddine dair ara kararının kaldırılmasına ve itirazın kabulü ile ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 531. maddesi uyarınca davalı Anonim Şirketlerin fesih ve tasfiyesi, şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanması, mahkemece bu talep yerinde görülmez ise denetim kayyımı atanması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, 07.10.2022 tarihli ara karar ile tedbir isteminin kısmen kabulü ile davalı şirkete teminatsız olarak kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından itiraz edilmiş, mahkemece 26.01.2022 tarihli karar ile tedbire yöneltilen itirazların reddine karar verilmiş; bu son ara karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Limited şirketler yönünden TTK’nın 636 ve 638. maddelerinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, tedbiren denetim kayyımı atanması ve şirket taşınmazlarının devrinin önlenmesi talebi hakkında genel hüküm olan HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir. HMK’nın 389. Maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Davamızdaki uyuşmazlığın konusu, davalı şirketlin kötü yönetilmesi sebebiyle şirketin içinin boşaltılıp boşaltılmadığı, temsil ve ilzam yetkisinin kötüye kullanıp kullanılmadığı noktasındadır. HMK’nın 390/3. maddesinde yaklaşık ispat koşulu aramıştır. Ancak bu ispat koşulunun mutlak bir ispat olarak anlaşılmaması gerekir. İddia, savunma ve dosyaya sunulan belgelere göre, davacı, davalı şirkette hisseye sahiptir. Davacı ile diğer şirket yöneticisi ortaklar arasında ciddi anlamda uyuşmazlık çıktığı anlaşılmaktadır. Şirketin dava süresince bu şekilde yönetilmesi davacı açısından önemli zararlara sebebiyet verileceği endişesi yaratmaktadır. Tarafların hak ve sorumluluk dengesinin korunması gerekir. Yönetim yetkisinin kötüye kullanıldığı kesin olarak kanıtlanamamakla birlikte buna ilişkin bazı iddialar sunulmuştur. Ortaklar arasındaki karşılıklı güvenin zedelendiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple ilk derece mahkemesince şirketin yönetimi ile ilgili olarak geçici hukuki korunma sağlanması için şartların bulunduğu kanaati ile verilen karar isabetli görülmüştür. Davacı, davalı şirketi temsil edenin yetkisinin kaldırılarak şirkete yönetim kayyumu atanmasını talep etmiştir. Geçici hukuki koruma önlemi alınırken tarafların ve şirketin menfaatlerinin korunması gerekir. Halihazırdaki temsil yetkisine sahip şirket yöneticilerinin temsil yetkisinin tedbiren tamamen kaldırılması hâlinde, şirketin yapmış olduğu işlerin niteliği nazara alındığında şirket yönetimindeki süreklilik aksayacak, şirketin menfaatlerinin tam anlamıyla sağlanması güçleşecektir. Halihazırdaki yöneticilerin temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmek suretiyle temsil ilzam yetkisinin kullanılmasının mahkemece atanan kayyımla birlikte kullanılması suretiyle gerekli hukuki korumanın sağlandığı anlaşılmaktadır. HMK’nın 392/1 maddesi “İhtiyati tedbir talep eden haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Her ne kadar İlk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir kararında teminat yönünden karar verilmemiş ise de ve bu husus itiraz ve istinaf konusu yapılmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/son maddeleri uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/son maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-İhtiyati tedbire itiraz eden davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-İhtiyati tedbire itiraz eden davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. ve 394/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 13.04.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.f ve 394/son maddeleri gereğince karar kesindir.