Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/540 E. 2023/900 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/540
KARAR NO: 2023/900
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2022
NUMARASI: 2021/40 E. – 2022/471 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Mümessillik Kaynaklı)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketle davalı arasında 26/06/2015 tarihinde sözleşmede belirtilen kalite ve miktarlarda havlunun üretimi ve satışı konusunda anlaşmaya varıldığını, sözleşmenin taraflarca ayrı ayrı imzalanıp scan edilerek karşı tarafa e-mail yoluyla paylaşıldığını, sözleşmeye uygun olarak davalının proforma fatura düzenlediğini ve müvekkili şirkete gönderdiğini, faturanın toplam değerinin sözleşmeye uygun olarak 102.350- USD olduğunu, müvekkilince üç gün sonra sözleşmede öngö- rüldüğü şekilde fatura bedelinin yarısı olan 51.750.00 USD’nin davalı tarafın hesabına yatırıldığını ve davalıdan, üretilen malların fotoğraflarının istendiğini ancak davalı tarafça bu talebin yerine getirilmediğini, üretilen mallara ilişkin fotoğrafların 23-28-29-30 ve 31.07.2015 tarihlerinde de e-mail ile talep edilmesine rağmen davalının sürekli mazeret bildirdiğini, bir sonuç alınamadığını, sözleşmenin 10. maddesine göre müvekkili şirketin bağımsız bir denetim şirketi olan … şirketini denetim için görevlendirdiğini, adı geçen şirketin davalı şirketle irtibata geçmesine rağmen malın kontrol ve denetimine müsaade edilmediğini, esasen ortada üretilen bir mal olmadığı için denetiminin de yapılamadığını, davalının ilk yüklemenin 10.08.2015 günü yapılacağını bildirmesine rağmen bunun da gerçekleşmediğini, davalı tarafın ilerleyen süreçte “işi zamanında yapamayacağını bunu birden fazla aşamada yapabileceğini” mail ile beyan ettiğini ve malın teslimine ilişkin mailleşmelerde de mazeretler ürettiğini, sözleşmeye uyulmaması üzerine müvekkilinin sözleşmeden dolayı 10.000 Euro’luk zararının olmasına rağmen paranın iadesini talep ettiklerini, davalının bunu kabul ederek 14.08.2015 tarihine kadar süre talebinde bulunduğunu, davalının 21.08.2015 tarihinde elindeki malları satamadığını ve daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu beyan ettiğini, davalının aldığı avans parayı da ödemesini de yapamayacağı hususunun kesinleşmesi üzerine Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine başladıklarını, ancak borçlunun kötü niyetli olarak itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının İspanya şirketi olması nedeniyle MÖHUK gereğince teminat gösterilmesi gerektiğini, ayrıca davacı tarafın aralarındaki ticari ilişkideki kronolojik sırasını ve gerçekleri gizlediğini, mail ve yazışmalardan sınırlı bir kısmını cımbızlayarak haklılığına delil yaratmaya çalıştığını, davacının müvekkiline ulaşarak 50/100 cm ölçülerinde 92.000 adet havlunun ihraç edilmesi için anlaşıldığını, sonraki tarihlerde 59/106 cm ölçülerinde talep ettiğini, müvekkilinin ilk siparişe göre aldığı malları iade edemeyeceğini anlamasına rağmen teklifi zoraki kabul ettiğini, malın bedelinin %50’si olan 51.175 USD’nin müvekkilinin hesabına geldiğini, davacının müvekkiline sonradan gönderdiği numunenin bordürlü mal olduğunu, anlaşmanın bu olmadığını, maliyetlerinin artacağını söyleyerek ticari endişelerle kabul ettiklerini, davacının 31.07.2015 tarihinde “iptal etmek en iyisi” diyerek sözleşmeden vazgeçmek istediğini, bağlantı ve yatırımlarla 70.000 USD gideri olduğunu, ne demek istendiğinin sorulduğunu, buna rağmen müvekkilinin davacının talebi üzerine üretilen malın numunesinin İspanyaya gönderdiğini, davacının malın -/+ %5 tolerans dışında olduğunu söyleyerek yine iptalini istediğini, müvekkilinin davacının iddiasını yine ticari endişelerle kabul ettiğini, müvekkilinin aynı gün 7 dokuma tezgahı ile anlaştığını ve aynı gün 6.000 kg. 18.000 adet havlunun teslime hazır olduğunu bildirdiğini, davacı tarafça 17.08.2015 tarihinde sözleşmenin iptal edildiğinden bahisle alınan 51.175.00 USD’in istendiğini savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine %20 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, ticari satım sözleşmesine aykırılık nedeniyle sözleşme kapsamında ödenen satış bedelinin iadesi hususunda girişilen takibe vaki itirazın iptali ve icra-inkar tazminatı talebine ilişkin İİK 67 vd md ne dayalı eda davasıdır.
Her ne kadar davalı vekili davacının İspanya şirketi olduğundan bahisle yaban- cılık unsuru nedeniyle teminat şartı yönünden itirazda bulunmuş ise de, davacı şirketin kayıtlı bulunduğu İspan- ya’nın Lahey Sözleşmesi’nin tarafı olduğu ve teminattan muaf olduğu gözetilerek ön incelemenin yapıldığı 15/04/2016 tarihli celsede teminat şartına ilişkin itiraz reddedilmiştir. Celp olunan Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının tetkikinde; davacı /alacaklı tarafından davalı/borçlu aleyhine 51.175,00 USD asıl alacağın tahsili amacıyla 30/09/2015 tarihinde genel haciz yoluyla icra takibine girişildiği, takip talebi ve ödeme emrinde borcun dayanağının belirtilmediği ve buna dair belge sunulmadığı, ödeme emrini 21/10/2015 tarihinde tebellüğ eden borçlu şirketin vekili marifetiyle 27/10/2015 tarihinde (süresi içinde ibraz ettiği dilekçe ile ) müvekkili şirketin alacaklı görünen tarafa her hangi bir borcunun bulunmadığından bahisle takibe, borca, ödeme emrine, faiz oranına, işlemiş faize açıkça itiraz ettiği, İcra Müdürlüğü’nce İİK 66 md gereğince takibin durdurulmasına karar verildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği anlaşılmıştır. Dava dosyasında mevcut yazılı beyanlara ve ibraz olunan belgelere göre taraflar arasında ticari alım- satımına ilişkin sözleşmenin kurulduğu , ticari ilişkinin varlığı ve davacının sözleşme kapsamında sipariş verilen ürün bedelinin % 50’sinin bedeline isabet eden 51.175 USD’nin davacı tarafça davalıya ödediği tartışmasızdır. Toplanan deliler ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan yargılama sonunda; Davacı … ile davalı … Tekstil – …’in 26/06/2015 tarihli satış sözleşmesi ile; her bir adeti 106 cm x 59 cm ebadında (belge aslında 59 cm olmasına rağmen çeviride 58 cm yazılmış), 550 g/adet ağırlığında 46,000 takım (92.000 adet) havlunun her bir takımını 2,225 USD bedelle toplam 102,350 USD bedelle davalı tarafından temin edilerek davacıya teslim edilmesi için anlaştıkları, her bir takım havlunun 2 adet havludan oluştuğu, sipariş edilen 5,000 takım havlunun 10 Ağustos 2015 tarihine kadar, kalan 41,00 takım havlunun 25 Ağustos 2015 tarihine kadar davalı tarafından tesliminin öngörüldüğü, sözleşmenin taraflarca imzalandığı, 29/06/2015 tarihinde davacı tarafından davalıya sipariş bedelinin yarısı olan 51,175 USD tutar ödendiği, davalı önce sipariş edilen havlunun 50 cm x 100 cm ölçülerinde olduğunu, daha sonra 59 cm x 106 cm ölçüsünün talep edildiğini iddia etmesine rağmen bu iddiasını destekler herhangi bir delil sunmadığı, taraflarca imzalanan 26/06/2015 tarihli satış sözleşmesine göre sipariş konusu havlunun ölçüsünün 59 cm x 106 cm olduğu tespit edilmiştir. Yine davalı gelen havlu numunesinin bcrdürlü olduğunu, düz olmadığını, bu durumun maliyet ve gecikmeye neden olduğunu savunmuş ise de bu yönde de savunmasını ispata yarar delil sun- mamıştır. Taraflar arasındaki sözleşmede havlunun düz veya bordürlü olacağı hususu açıkça düzenlenmemiştir. Sözleşmeyi imzalayan ve satış bedelinin yarısını tahsil eden davalının sözleşme konusu ürünün özelliklerini bilerek sözleşmeyi imzalamış olması gerektiği, aksi yöndeki savunmanın basiretli, dikkatli ve özenli bir tacirin tutumu, ayrıca ticaret hayatının olağan akışı ile bağdaşmayacağı tartışmasızdır. Tekstil mühendisi tarafından yapılan değerlendirmede ” sözleşme konusu havlunun bordürlü yapılmasının dokuma esnasında desenle yapılabileceği gibi nakışla da yapılmasının mümkün olduğu, dava konusu ürün incelemeye sunulmadığından nasıl bir bordür olduğunun anlaşılamadığı, dava konusu havluların bordürü desenle yapılan bir bordürse en fazla 1 gün, nakışla yapılıyorsa maksimum fazladan 5 gün gerekebileceği ” belirtilmiştir. Davalı üretim numunesini davacıya gönderdiğini, ancak ±%5 tolerans dışında olduğundan kabul edilmediğini beyan etmiş ise de; 04/08/2015 tarihli email yazışmasından üretim numunesinin 53 cm x 111 cm ve 530 gr olduğu, üretim numunesinin istenen ölçülere göre ende %10,17 kısa, boyda %1,G3 uzun ve ağırlık yönünden %3,64 daha hafif olduğu, eninin istenen ölçülere göre -%5 tolerans dışında olduğu bu durumda davalının siparişi yetiştiremeyeceği, taahhüdünü süresinde yerine getiremediği ve sözleşmeye aykırı davrandığı anlaşılmıştır.İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2018/355 Esas, 2020/2306 karar sayılı bozma ilamı üzerine yabancı dilde sunulan e-maillerin Türkçe tercümeleri yaptırılmış ve davalı tarafa numune ürün sunması için ihtarda bulunulmuş, akabinde Türkçe tercümesi yapılan e-mailler ve dosya üzerinde bilirkişi heyeti tarafından yapılan inceleme neticesinde davalının ilk parti teslimatı süresinde yapmadığı, bunun üzerine teslimatın 4 gün ötelendiği, ancak buna rağmen teslimat yapılmadığı tespit edildiğinden eski raporlardaki görüşler tekrar edilerek davalının taahhüdünü süresinde yerine getirmediği tespit edilmiştir.Buna göre davacı taraf yönünden sözleşmeye aykırılık nedeniyle sözleşmenin feshi ve bu sözleşme kapsamında ödenen bedelin iadesinin isteyebilme şartlarının oluştuğu, davalının sözleşme kapsamında tahsil ettiği 51.175,00 USD’yi iade ettiğine dair delil sunulmadığı, söz konusu bedelin cebri icra yoluyla tahsili hususunda girişilen takibin haklı ve yerinde olduğu, davalının likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği sonucuna varılmakla … ” gerekçesiyle davanın kabulüne,davalı/borçlunun Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen 51.175,00 USD tutarındaki borca vaki itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet veren davalı/ borçlunun hüküm altına alınan asıl alacağın (51.175,00 USD ‘nin) % 20 ‘si oranında icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; gerekçeli kararının 3 no’lu hükmünün ” 3-Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine AAÜT gereğince takdir olunan 18.796,20 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,” şeklinde olduğunu, ancak vekalet ücreti yönünden verilen hükmün hakkaniyete aykırı olduğunu, zira işbu dosyaya konu alacağın yabancı para alacağı olduğunu, vekalet ücretinin de yabancı paranın karar tarihindeki efektif satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek hesaplanması gerektiğini, konuya ilişkin Yargıtayın istikrarlı kararları bulunduğunu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.01.2022 tarihli ve 2022/545 Esas, 2022/1123Karar, 01.03.2021 tarihli ve 2021/1570 Esas ve 2021/5244 Karar, 13.10.2021 tarihli ve 2021/10003 Esas, 2021/14236 Karar, 2019/6569 Esas, 2019/ 16794 Karar sayılı kararlarının bu yönde olduğunu, işbu nedenle her ne kadar hesap hatası nedeniyle HMK’nın 304.maddesi gereğince ilk derece mahkemesinden tashih talebinde bulunulmuşsa da ilk derece mahkemesince talebin bir ara karar ile reddedildiğini, vekalet ücretinin HMK’nın 304.maddesi gereğince ve Yargıtay kararlarında gözetilen kriterler ile alacağın yabancı parası olması, vekalet ücretinin karar tarihi ile muaccel olması nedeniyle muacceliyet tarihindeki yabancı paranın efektif satış kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek ve AAÜT’nin üçüncü kısmında yer alan nispi vekalet ücreti hesaplamaları dikkate alınarak vekalet ücretinin hesaplanarak kararın düzeltilmesi gerektiğini bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, alım satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazım iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, davalı ile aralarındaki alım satım sözleşmesi sebebiyle ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda davalının edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek ödediği bedelin iadesi için ilamsız icra takibi başlatmış, davalının itirazı üzerine eldeki itirazın iptali davasını açmıştır. Davacı tarafça icra takibinde 51.175,00 USD’nin (harca esas değer 156.257,75 TL) tahsili talep edilmiş, dava da aynı miktar üzerinden açılmış, mahkemece, davanın bu miktar üzerinden kabulü ile icra takibine konu 51.175,00 USD tutarındaki borca vaki itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, hükmün 3 no’lu bendinde de davacı lehine AAÜT uyarınca 18.796,20 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmiştir. Davacı vekili, karar tarihindeki satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek vekalet ücreti hesaplanması gerektiğini ileri sürerek, kararı vekalet ücreti yönünden istinaf etmiş, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin kararlarını emsal olarak sunmuştur. Her ne kadar davacı vekilince, karar tarihindeki satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek vekalet ücreti hesaplanması gerektiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiş ise de döviz üzerinden açılan davalarda dava değeri, dava tarihindeki kur üzerinden TL karşılığına göre tespit edilip harçlandırılır. Yargılama sonunda kabul ve ret oranına göre harç ve vekalet ücreti de bu şekilde belirlenen değer üzerinden hesaplanır ve hükmedilir. Bu nedenlerle, mahkemece dava tarihindeki kur üzerinden TL olarak belirlenen değer üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.18.05.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.