Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/529 E. 2023/782 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/529
KARAR NO: 2023/782
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/01/2023
NUMARASI: 2021/752 E. – 2023/39 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının davalıdan alacaklı olduğunu, … zincirinin sahibi olan davalıya mal tedarik etmiş olan davacının … numaralı 20.12.2018 tarihli, 117.780,00 TL bedelli e-faturadan bakiye 74.304,15 TL alacağı bulunduğunu, her iki tarafın da tacir olması sebebiyle asıl alacak ile birlikte fatura tarihini takip eden 30 günlük süresinin sonundan itibaren davalının reeskont faizinden de sorumlu olduğunu ileri sürerek, 74.304,15-TL alacağın işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında imzalanan 01.01.2018 tarihli tedarikçi sözleşmesinden de görüleceği üzere alım satım ilişkisi bulunduğunu, bu sözleşmenin uygulanmasından doğan karşılıklı olarak birçok fatura düzenlendiğini, bu ilişki kapsamında tarafların cari hesap üzerinden mahsuplaşarak alım satım ilişkisine devam edeceğinin kararlaştırıldığını, davacının bakiye alacak olarak iddia ettiği tutarın iade, aktivite bedelleri ve satış ciro primine ilişkin miktarları ifade ettiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre davacının, davalıya her yıl 80.000,00-TL+KDV tutarında aktivite bedeli ödeyeceğini, söz konusu aktivite bedelinin ödenmesi için sözleşmede bir ispat şartı da bulunmadığını, müvekkilince ürünlerin satışı için tüm uygulamaların gerçekleştirildiğini, sözleşmenin 3 ve 4.maddeleri uyarınca aktivite bedellerinin müvekkili tarafından satış faaliyetleri için etkin şekilde kullanıldığını, bu tutarların davacının alacağından mahsup edildiğini, sözleşmenin 7.maddesine göre uyuşmazlık halinde müvekkili şirketin kayıtlarının esas alınacağının belirtildiğini, taraflar tacir olduğundan delil sözleşmesi ile müvekkilin kayıtlarına öncelik verildiğini, bu nedenle müvekkilinin kestiği faturaların yok sayılmasının delil sözleşmesine de aykırı olduğunu, yine müvekkili tarafından fatura edilen ve davacının alacak olarak iddia ettiği miktardan mahsubu gereken satış priminin de sözleşmenin 5.maddesine dayandığını, 2018 yılı için %5 ciro primi kararlaştırıldığını, sözleşmenin 1.maddesine göre tarafların üç aylık süreler sonunda hesap mutabakatı yapacakları şekilde bir cari hesap ilişkisi bulunduğunu, sözleşmenin ödeme başlıklı kısmında da davacı alacağından, prim aktivite bedeli gibi miktarların mahsup ilişkisi içinde kesilmesinin hükme bağlandığını, davacıya yapılan 32.654,22 TL tutarındaki ürün iadesi bulunduğunu, iade edilen bu ürünleri davacının depodan alması gerekirken bunları da almadığını, müvekkilince düzenlenen faturaların iade edilerek itiraz edilmesinin hukuk düzenince korunamayacağını, müvekkilince düzenlenen faturaların sözleşme kapsamındaki edimlere ilişkin olduğunu, davacının temerrüt ve faize ilişkin taleplerinin de yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın tedarikçi sözleşmesi kapsamında davacının alacağının bulunup bulunmadığı noktasında olduğu tespit edilmiştir. Mahkememizce yapılan yargılamada ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yapmak üzere bilirkişiden rapor ev ek rapor alınmıştır. Alınan bilirkişi raporuyla ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında cari hesabın bulunduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında, 01.01.20218 tarihli Tedarikçi Anlaşması temelinde, cari hesap şeklinde yürütülen bir ticari ilişki bulunmaktadır. Alınan bilirkişi raporunda; usul yönünden incelenen, davacı ve davalıya ait 2018-2019-2020-2021 dönemi defter-i kebir ve yevmiye defterleri, e-defter olarak tutulmuş, beratları, zamanında ve usulüne uygun alınmıştır. Fiziki tutulan envanter defterinin açılış noter tasdiki, zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmıştır.Hesap ve kayıt yönünden incelenen davacı yasal defterlerine göre; davalı, dava tarihinde (01.09.2021) 74.304,15.TL tutarında borçludur. Hesap ve kayıt yönünden incelenen davalı yasal defterlerine göre ise; davacı dava tarihinde (01.09.2021) 11.023,69.TL tutarında borçludur. Her iki taraf yasal defterlerinin birbiriyle mukayesesi neticesinde, 85.327,84.TL (74.304,15.TL+11.023,69.TL) tutarında fark hesaplanmıştır. Farkın (0,12.TL) tutarındaki kısmı küsuratlardan kaynaklanmaktadır. Diğer, 85.328,02.TL tutarındaki kısmı ise, davalı tarafından, davacıya düzenlenen 15.08.2019 tarihli KDV dahil toplam 85.328,02.TL tutarındaki (5) adet faturadan kaynaklanmaktadır. Söz konusu faturalar, davalı yasal defterlerine kaydedilmiştir, buna mukabil, davacı yasal defterlerine kaydedilmeyerek, yasal süre içerisinde itiraz edilmiştir. Davacı taraf, … no.lu 20.12.2018 tarih 117.780,00.TL bedelli faturadan bakiye kalan 74.304,15.TL tutarında, davalıdan alacaklı olduğunu belirtmiş olmakla birlikte, davacı yasal defterlerinde tespit edilen 74.305,15.TL tutarındaki alacağın, cari hesap bakiyesi alacağı olduğu anlaşılmıştır. İhtilafa konu, davalı tarafından davacıya düzenlenen 15.08.2019 tarihli KDV dahil toplam 85.328,02.TL tutarındaki (5) adet faturanın, esas kaynağının, 31.12.2018 tarih … no.lu, “Satış Primi” açıklamalı 48.748,02.TL tutarlı, 31.12.2018 tarih … no.lu, “Aktivite Bedeli-5500.00TRY-ARALIK” açıklamalı 6.490,00.TL, 01.04.2019 tarih … no.lu, “Aktivite Bedeli-8500.00TRY-ŞUBAT” açıklamalı 10.030,00.TL, 02.04.2019 tarih … no.lu, “Aktivite Bedeli-8500.00TRY-MART” açıklamalı 10.030,00.TL, 03.04.2019 tarih … no.lu, “Aktivite Bedeli-8500.00TRY-NİSAN” açıklamalı 10.030,00.TL tutarlı, KDV Dahil Toplam 85.328,02.TL tutarındaki (5) adet fatura olduğu anlaşılmıştır. İhtilafın esas kaynağını oluşturan faturalara ve bu faturalara binaen düzenlenen diğer faturalara, davacı tarafından çeşitli tarihlerde itiraz edilerek iade faturası düzenlenmiştir. İhtilafın esas kaynağını oluşturan faturaların açıklamalarından da anlaşıldığı üzere, satış primi ve aktivite bedeli faturaları olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 3. ve 4. maddeleri dikkate alındığında, davalının, bu hükümlere dayandırarak, davacıya düzenlemiş olduğu anlaşılmıştır. Davalının, taraflar arasındaki sözleşmenin 3. ve 4. maddelerine dayandırarak düzenlemiş olduğu, ihtilafa konu aktivite bedelleri ve satış primi faturalarının kabulü ve yine sözleşmenin 7.maddesinde; “Satıcı uyuşmazlık hallerinde alıcının defter ve kayıtlarının geçerli olacağını şimdiden kabul etmiştir.” hükmü bulunmaktadır. Bu kapsamda davalının, davacıya herhangi bir borcunun olmadığı, davacı tarafça yemin deliline de başvurulmadığı anlaşılmıştır. Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Mevcut olayımızda her iki taraf ticari defterleri de incelenmiş olup taraf ticari defterleri arasında farkın bulunduğu, bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere faturaların sözleşmenin 3. ve 4. maddelerine uygun olarak düzenlenmiş olduğu, davacı defterlerinin hükme esas alınamayacağı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ihtilafın kaynağının iade faturaları olduğunu, bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere toplam 85.328,02 TL tutarlı (5) adet faturanın müvekkili davacı tarafından kabul edilmeyip davalıya iade edildiğini, iade olgusunda bir ihtilaf bulunmadığını, ”satış primi, aktivite bedeli” açıklamalı faturaların iade edildiğini, bu faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun, içeriğinin doğruluğunun fatura sahibi (davalı) tarafından ispat edilmesi gerektiğini, itiraz ve iade olgusunun sabit olduğunu, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 18/01/2016 tarih ve 15/7613 Esas, 2016/190 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfetinin faturayı veren tarafa ait olduğunu, mahkemece, ispat külfetinin davalıda olduğu ve fatura içeriklerinin (dayanaklarının) davalı tarafından ispat edilmesi gerektiğinin değerlendirilemediğini, faturaların sözleşmenin 3 ve 4.maddelerine uygun düzenlenmiş olduğu kabulüyle iadeye konu faturaların geçerli kabul edildiğini, oysa davalının düzenlediği bu yansıtma faturalarına itiraz ve iade söz konusu olduğundan, fatura içeriklerinin yani dayanaklarının davalı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, ancak davalının hiç bir delil sunamadığını, itiraz ve iade edilen faturaların davalı tarafından ticari ilişki sonlandıktan sonra düzenlendiğini, davalı ile olan ticari ilişkinin 20.12.2018 tarihli, … nolu 117.780,00-TL satış faturası kesildikten sonra sonlandırıldığını, 2019 yılına girildiğinde müvekkilin davalı ile hiçbir ticari alışveriş olmadığını, sözleşmenin II-Genel Hükümler başlığının 4.maddesinde; ”Aktivite takvimindeki bütçelerin anlaşma süresi içinde kullanılmaması halinde kullanılmayan aktivite bütçeleri ALICI tasarrufunda olmamak üzere mali yıl sonunda fatura olarak kesilir yada bir sonraki yıla o yılın koşullarından bağımsız olmak kaydıyla aktarılabili” dendiğini, sözleşmeye göre davalının müvekkiline Şubat- Kasım/2018 döneminde kesmesi gereken aktivite bedeli (sözleşme 2.sayfa Aktivite Bütçesi bölümü) 80.000,00TL+14.400-TL KDV =94.400,00 TL olduğunu, davalının bu faturaları kestiğini, davacının da kabul ederek işleme aldığını, yani 2018 yılı aktivite takvimindeki bütçenin kullanıldığını, bunların ödemelerinin müvekkilinin alacağından mahsup edildiğini, davalının 2019 yılında kestiği faturaların ise aktivite bütçesi dışında olduğunu, davalının bakiye borcunu sıfırlamak amacıyla haksız olarak müvekkiline fatura kestiğini, doğal olarak da bu faturalar kabul edilmeyip iade edildiğini, faturaların kabul edilmeyip iade edilmesinin nedenlerinden bir diğerinin de davalı ile yapılan sözleşmeye göre yıllık ”Koşulsuz Kota Prim” olarak KDV hariç 6.000.000 TL üzerinde ciro yapılması halinde davalıya ciro primleri hariç ilaveten %1 kota primi ödeneceğinin kararlaştırıldığını, fakat 2018 yılında davalının müvekkilinden iadeler düşüldükten sonra KDV dahil net 4.361.843,96 TL alış yaptığını, dolayısıyla müvekkiline kota primi faturası kesmelerini gerektirecek fiili durum (ciro rakamı) oluşmadığını, satış primi faturasının da bu nedenle iade edildiğini, mahkemenin “davacı defterlerinin hükme esas alınamayacağı” gerekçesinin de isabetsiz olduğunu, sözleşmede yer alan ispat şekli (münhasır delil sözleşmesi) maddesi sadece davalı tarafın ticari defterlerine dayanılabileceğini düzenlediğinden HMK’nın 193/2. maddesine aykırı olduğunu, delil sözleşmesinin varlığının davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesine engel olmayacağını, ispat hakkının kullanılmasını engelleyen delil sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki 01.01.2018 tarihli tedarikçi sözleşemesi uyarınca düzenlendiği iddia olunan faturadan doğan alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, 20.12.2018 tarihli, 117.780,00 TL bedelli e-faturadan bakiye 74.304,15 TL alacağı bulunduğunu ileri sürerek alacağının tahsili için eldeki davayı açmış, davalı taraf ise, davacı ile aralarındaki sözleşme uyarınca aktivite bedeli ile satış priminden dolayı alacaklı olduğunu, bu kapsamda davacı adına 5 adet fatura düzenlediğini ve davacının alacağından bu fatura bedellerini mahsup ettiğini, ancak davalının bu faturaları itiraz ederek iade ettiğini, borcu bulunmadığını savunmuştur. Taraflar arasında, 01.012018 tarihli tedarikçi anlaşması imzalandığı, davacının satıcı, davalının alıcı olarak sözleşmede yer aldığı, sözleşmeyle davacının davalıya mal satımı yaptığı görülmektedir. Davalının ticari defterlerinin incelendiği 05.04.2022 tarihli mali müşavir kök raporunda, davalı defterlerinin usulüne uygun düzenlendiği, davacının bakiye alacağı olduğunu iddia ettiği 20.12.2018 tarihli, 117.780,00 TL bedelli e-faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 29.12.2022 tarihli mali müşavir bilirkişi ek raporunda ise; davacı ve davalıya ait 2018-2019-2020-2021 dönemi defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacı yasal defterlerine göre davalının, dava tarihinde 74.304,15.TL tutarında borçlu olduğu, davalı yasal defterlerine göre ise davacının dava tarihinde 11.023,69.TL tutarında borçlu olduğu, her iki taraf yasal defterlerinin birbiriyle mukayesesi neticesinde, 85.327,84 TL (74.304,15.TL+11.023,69.TL) tutarında fark hesaplandığı, farkın (0,12 TL) tutarındaki kısmı küsuratlardan kaynaklandığı, diğer, 85.328,02.TL tutarındaki kısmının ise, davalı tarafından, davacıya düzenlenen 15.08.2019 tarihli KDV dahil toplam 85.328,02 TL tutarındaki (5) adet faturadan kaynaklandığı, söz konusu faturaların davalı yasal defterlerine kaydedildiği, buna mukabil, davacı yasal defterlerine kaydedilmeyerek, yasal süre içerisinde itiraz edildiği, davacı tarafın 20.12.2018 tarih ve 117.780,00 TL bedelli faturadan bakiye kalan 74.304,15 TL tutarında davalıdan alacaklı olduğu, bu alacağın cari hesap bakiyesi alacağı olduğu, ihtilafın kaynağının, 31.12.2018 tarih, … nolu, ”Satış Prim” açıklamalı 48.748,02.TL tutarlı, 31.12.2018 tarih … nolu,”Aktivite Bedeli-5500.00TRY-ARALI” açıklamalı 6.490,00.TL, 01.04.2019 tarih … nolu, ”Aktivite Bedeli-8500.00TRY-ŞUBAT”açıklamalı 10.030,00.TL tutarlı, 02.04.2019 tarih, … nolu, ”Aktivite Bedeli-8500.00TRY-MART” açıklamalı 10.030,00.TL tutarlı, 03.04.2019 tarihli, … nolu ”Aktivite Bedeli-8500.00TRY-NİSAN” açıklamalı 10.030,00.TL tutarlı, KDV dahil toplam 85.328,02 TL tutarındaki (5) adet fatura olduğu, davalının bu faturaları sözleşmenin 3. ve 4. maddeleri uyarınca düzenlediği kanaati bildirilmiştir. Mahkemece, davalının sözleşmenin 3.ve 4.maddelerine göre uygun olarak aktivite bedeli ile satış primi konulu faturalar düzenlediği, sözleşmenin 7.maddesi uyarınca uyuşmazlık halinde davalının defter ve kayıtlarının esas alınacağının hüküm altına alındığı, bu madde uyarınca davacının defterlerinin hükme esas alınamayacağı gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiştir. Somut olayda, davacı faturadan doğan alacağı olduğunu ileri sürerken davalı da sözleşme uyarınca aktivite bedeli ile satış priminden dolayı alacaklı olduğunu, bu kapsamda davacı adına 5 adet fatura düzenlediğini ve davacının alacağından bu fatura bedellerini mahsup ettiğini, bu nedenle borcu bulunmadığını savunmuş olup kök bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacının bakiye alacaklı olduğunu iddia ettiği 20.12.2018 tarihli, 117.780,00 TL bedelli e-faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak davalının savunmasına dayanak olan ve davacı adına düzenlediği aktivite bedeli ile satış primine ilişkin 5 adet faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu faturalara davacı tarafça süresinde itiraz edilerek iade edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı, alacağını kendi ve karşı tarafın ticari defterleri ile ispat etmiş olmaktadır. Bu noktada davalının savunmasına esas olan ve davacı tarafından iade edilen 5 adet fatura nedeniyle davacıdan alacaklı olup olmadığı ve davacı alacağından bu fatura bedellerini mahsup etme hakkı olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Ayrıca davacı tarafça, davalının satışı primi ve aktivite bedeli alacağının önceki yıla ait olduğu, daha önce ödendiği ve yeni bir alacağı olmadığı da belirtilmiştir. Ancak mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, davalının savunmalarına dayanak hususlar araştırılmaksızın, hatalı değerlendirme ile davacının alacağını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.Bu durumda mahkemece, davalının alacaklı olduğunu ve mahsup hakkı bulunduğunu savunduğu ” aktivite bedeli ile satış primi” konulu 5 adet fatura nedeniyle davacıdan gerçekten alacaklı olup olmadığı üzerinde durularak, bu konuda davalı delilleri ile taraflar arasındaki sözleşme hükümleri bir bütün olarak değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ispat yükü konusunda yanılgıya düşülerek sözleşmenin 7.maddesi de gerekçe gösterilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Öte yandan, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmenin ”Genel Hükümler” başlıklı kısmında yer alan 7.maddesi uyarınca uyuşmazlık halinde alıcının defter kayıtlarının esas alınacağı kararlaştırılmış ise de bu husus usulüne uygun şekilde ileri sürülmüş diğer delillerin incelenmesine engel teşkil etmeyeceği gibi ispat hakkını kısıtlayan anlaşmalar da geçerli kabul edilemez. Kaldı ki HMK’nın 222.maddesi gereğince tarafların ticari defterleri karşılıklı olarak incelenecek olup usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 03.05.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.