Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/495 E. 2023/702 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/495
KARAR NO: 2023/702
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET
TARİHİ: 01.12.2022
NUMARASI: 2022/288 E. – 2022/791 K.
DAVANIN KONUSU: Şirketin Sicil Kaydının İhyası
Taraflar arasındaki ihya davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ihyası talep edilen … Lİmited Şirketi’nin işçisi …’ın 18/10/2008 tarihinde iş kazası geçirdiğini, iş kazası nedeniyle Beyoğlu 1. İş Mahkemesinin 2009/267 Esas sayılı dosyasıyla iş veren şirketle SGK aleyhine dava açıldığını; verilen hüküm çerçevesinde SGK’nın işçiye ödeme yapmak zorunda kaldığını, yaptığı ödemeyi İstanbul 8. İş Mahkemesinin 2022/34 Esas sayılı dosyası ile şirkete rücu ettiğini, ancak şirketin 24/02/2015 tarihinde resen terkin edildiğinin ortaya çıktığını belirterek; yargılamaya devam edebilmek için ve alınacak kararın infazı için şirketin yeniden ticaret siciline tescil edilmek suretiyle tüzel kişilik kazandırılmasının zorunlu olduğunu; mahkeme tarafından da kendilerine bu yönde dava açmak için yetki ve mehil verildiğini belirterek, … Ticaret Lİmited Şirketi’nin ticaret siciline ihya yoluyla tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle, müvekkili tarafından yapılan resen terkin işleminin yasaya uygun olduğunu, terkinden önce bu şirketin adresinin tespit edilemediğini, ticaret siciline bildirilen adreste bulunamayan şirkete bu duruma son vermesi için ilanen tebligat yapıldığını, yasal prosedürün tamamlandığını; müvekkili idare tarafından şirketin işçi alacağından dolayı borçlu olduğunun bilinmesinin mümkün olmadığını, 6102 sayılı Yasa’nın geçici 7. maddesinde sayılan nedenlerden biri olan “adresi terk etme ve yeni adresin bildirilmemesi” halinin resen terkin sebebi olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkeme aksi kanaate varırsa o taktirde de kendileri aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Toplanan tüm delillerden davanın 6102 sayılı yasanın geçici 7. Maddesi gereğince açılan şirketin ihyası davası olduğu, davacının bu şirketin işçisine yaptığı ödemenin rücusu yönünden hukuki menfaatinin bulunduğu, şirketin 24/02/2015’te ticaret sicilden resen terkin olduğu, terkin sebebinin adresinden ayrılmış ve bildirdiği adreste bulunamadığı olduğu; bu şekildeki terkin için şirketin ve yöneticilerinin ayrı ayrı durumlarını düzeltmeleri için uyarılmalarının zorunlu olduğu; şirkete ilanen tebligat yoluyla bu hal bildirilmiş ise de, şirket yöneticilerinin mernis adresleri bilinirken tebligatın yapılmadığı; bu nedenle 5 yıllık sürenin başlamayacağı; şirketin sadece İstanbul 8. İş Mahkemesindeki bu dosya ile sınırlı olarak ihyasının gerektiği, açılmış bulunan alacak davasının devamı ve alınacak kararın uygulanmasının ancak bu yolla mümkün olabileceği değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmiş; sicile ihya yoluyla tescil edilecek şirkete dava ve davada verilecek kararın infazı aşamasında tasfiye memuru atanması gerektiği; bunun terkinden önce şirketteki hissesini devrederek şirketten ayrılan …’in olamayacağı, diğer yönetici olan …’nın tasfiye memuru olarak atanmasının yerinde olacağı değerlendirilmiştir. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün şirketi resen terkin ederken prosedürü tamamlamadığı, şirket yöneticilerine, şirketin durumunu düzeltmeleri için tebligat çıkartmadıkları sebebiyle yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilerek…” gerekçesiyle, davanın kabulüne İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde 617914-0 sicil numarasıyla kayıtlı iken 24/02/2015 tarihinde ticaret sicilinden resen terkin olunan … Lİmited Şirketi’nin İstanbul 8. İş Mahkemesinin 2022/34 Esas sayılı dosyasının muhakeme aşaması ve verilecek kararın infaz aşamasıyla sınırlı olarak ihya yoluyla ticaret siciline yeniden tesciline, Bu şirkete bu amaçla tasfiye memuru olarak …’nın atanmasına, tamamı davacı tarafından karşılanan 263,00 TL yargılama giderinin davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden alınarak davacıya verilmesine, arar tarihindeki AAÜT gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı İstanbul Ticaret Sicil müdürlüğünden alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili ve tasfiye memuru adayı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı İstanbul Ticaret Odası- Ticaret Sicili Müdürlüğü vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yargılama sonucunda 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca resen Ticaret Sicilinden terkin edilen şirketin ihyasına, müvekkili Ticaret Sİcili Müdürlüğü aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedildiğini, müvekkili müdürlüğün dava konusu işleminin hukuka uygun olduğu halde müvekkili müdürlük aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin şirketi resen terkin etmesine ilişkin işlemlerinin hukuka uygun olduğunu, mevzuat gereğince dava konusu edilen şirketi sicilden terkin eden müvekkilinin davanın açılmasında kanun gereği zorunlu işlem tesis eden taraf olmak (yasal hasım olmak) dışında davanın açılmasına sebebiyet vermesinin mümkün olmadığını, mevzuat gereğince yaptığı işlemin hukuka uygun olduğunu, resen terkine ilişkin tüm prosedürün yerine getirildiğini, müvekkili müdürlüğün yapmış olduğu incelemede şirketin sermayelerini yeni asgari tutarlara yükseltmelerine ve kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği izne tabi Anonim Şirketlerin belirlenmesine ilişkin tebliğin 7. maddesi kapsamında adresinin tespit edilemediği hususunun belirlenmesinin ardından TTK’nın geçici 7. maddesi gereğince tebliğin 5. maddesi gözetilerek resen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve ilan prosedürlerin yerine getirilmesinin ardından 18.02.2015 tarihinde sicil kaydının resen terkin edildiğinin anlaşıldığını, resen terkin kapsamına giren dava konusu şirkete ve şirket yetkilisine de mevzuat gereğince buna uygun bildirimler gönderildiğini, fakat şirket yetkilisine ve şirketin sicil kayıplarındaki adreslerine gönderilen ihtar yazılarının adreste tanınmamaları gerekçesiyle iade edildiğini, mevzuat gereğince yapılması gereken tüm tebligatların eksiksiz yapıldığını, emsal Yargıtay kararları gereğince müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, ayrıca davacı vekili tarafından resen terkin işleminin mevzuata aykırı olduğuna ilişkin herhangi bir iddia mevcut değilken mahkemece resen terkin işleminin denetlenmesinin usul ve içtihatlara göre mümkün olmadığını, bu hususta emsal Yargıtay kararının mevcut olduğunu, dava konusu şirketin hukuka ve mevzuata uygun bir şekilde sicilden resen terkin edildiğini, terkin işleminin hatalı olduğunun kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararının kaldırılmasını ve davanın açılmasına neden olmayan müvekkili aleyhine yüklenen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf eden tasfiye memuru adayı … Vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; tasfiye edilen şirketin ihyası amacıyla davanın açıldığını, istinaf eden müvekkilinin dosyaya ilgili sıfatıyla taraf edildiğini, dilekçenin tebliği üzerine müvekkilinin 15.07.2018 tarihinde düzenlenen devir sözleşmesiyle paylarını …’ya devrettiğini ve 16.07.2008 tarihli ortaklar kurulu kararıyla kabul edildiğini ve kararın ilan edildiğinin mahkemeye bildirildiğini, davanın asli unsurunun davacı ve davalı olduğunu, davaya herhangi bir şekilde ilgili sıfatıyla eklenmenin mümkün olmadığını, davanın usul gereği ilgililerinin de olacağını ancak taraf olarak eklenemeyeceğini, dava dilekçesindeki anlatılan olay nedeniyle taraf olmayacağının açık olduğunu, tüm paylarını devrettiğini belirterek kararda …’in olay tarihi itibariyle şirketle ilişkisi olmadığından ilgili sıfatının bulunmadığına dair açıklamaya yer verilerek mahkeme kararına paralel yeni bir karar oluşturulmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca Ticaret Sicil Müdürlüğünce re’sen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir. Somut olayda, sigortalı …’ın uğradığı iş kazası nedeniyle ortaya çıkan Kurum zararının tazmini amacıyla ihyası istenen şirket aleyhine davacının açmış olduğu ve halen derdest olan İstanbul 8. İş Mahkemesinin 2022/34 Esas sayılı davası bakımından, davanın devamı için gerekli olan taraf teşkilinin sağlanması için şirketin ihyası talep edilmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve davalı Sicil Müdürlüğünün şirketi resen terkin ederken prosedürü tamamlamadığı, şirket yöneticilerine şirketin durumunu düzeltmeleri için tebligat çıkarmadıkları gerekçesiyle yargılama ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuştur. Bu karara karşı, davalı sicil müdürlüğü vekili ile ilk derece mahkemesi karar başlığında tasfiye memuru adayı olarak gösterilen … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı tarafından İstanbul 8. İş Mahkemesinde açılan davanın görülüp sonuçlandırılması için ihya davası açılmasında davacının hukuki yararı mevcut olup, ilk derece mahkemesince ihya kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.Somut olayda, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünce TTK’nın geçici 7. maddesi çerçevesinde yapılan terkin işleminin, terkin tarihinde şirket hakkında derdest bir davanın bulunduğunun gözetilmediği usule aykırı olduğu gerekçesiyle ihya kararı verilmiştir. Dosya kapsamından ve özellikle İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünün 28.04.2022 tarihli cevabı yazı ve eklerinden, şirketin TTK’nın geçici 7. maddesine göre 18.02.2015 tarihinde resen terkin edildiği, şirket ortaklarının … ve … olduğu, şirket yetkilisinin … ve … olduğu, münferiden yetkili olarak görüldükleri Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından 11.11.2014 tarihli adresin tespit edilmemesine dair ihtarnamenin düzenlendiği, 17.11.2014 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği, 25.11.2014 tarihinde şirkete tebligat çıkarıldığı, tebligatın adreste tanınmadığı gerekçesiyle iade edildiği, 26.11.2014 tarihinde şirketin münferiden yetkilisi olarak görünen …’e tebligat çıkarıldığı, tebligatın adres yanlış olduğu gerekçesiyle iade edildiği, yetkili …’ya tebliğ çıkarıldığına dair dosya içerisinde bilginin bulunmadığı, kararı istinaf eden … tarafından dosyaya ibraz edilen şirkete ait Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 12.08.2008 sayı ve 7125 sayılı nüshasında, şirketin hissedarlarından …’in şirketteki mevcut hissesini Beşiktaş … Noterliğinden 15.07.2008 tarihli hisse devir ve temlik sözleşmesiyle şirket dışından …’ya devrederek ortaklıktan ayrıldığı, bu hususun 16.07.2008 tarihli ortaklar kurulu kararı ile kabul edildiği, şirket müdürlüğüne aynı tarihte münferit imzası ile 10 yıllığına …’nın seçildiği bu durumda davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından adresin tespit edilemediğine dair gönderilen 11 Kasım 2014 tarihli ihtarname tarihinde şirket yetkilisinin … değil … olduğu, söz konusu tarihte …’in şirket ortaklığının bulunmadığı ve yetkilisi olmadığı, davalı sicil müdürlüğü tarafından şirket yetkilisine eksikliğin giderilmesine dair usulüne uygun şekilde ihtarnamenin çıkarılmamış olduğu anlaşılmıştır. Ancak davacının ileri sürdüğü ihya sebebi terkinin usulsüz olmasına değil, şirket hakkında derdest dava bulunduğu iddiasına dayalıdır. Şirket eski ortaklarından … vekili tarafından hüküm istinaf edilmiş ve …’in olay tarihi itibariyle şirketle ilişkisi olmadığından ilgili sıfatının bulunmadığı açıklamasına yer verilerek, yeniden ve mahkeme kararından ayrı olarak karar oluşturulması talep edilmiştir. … davada taraf olmadığı gibi aleyhine hüküm tesis edilmemiştir. Karar başlığında tasfiye memuru adayı sıfatıyla gösterilmiş olması , onu davanın tarafı haline de getirmez. HMK’nın 341 ve devamı maddeleri gereğince adı geçenin talep ettiği şekilde karar verilmesi hukuken mümkün olmadığı gibi istinaf başvurusunda da hukuki yararı bulunmadığından istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.Davalı vekilinin yargılama gideri vekalet ücretine yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde; somut olayda, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünce TTK’nın geçici 7. maddesi çerçevesinde yapılan terkin işleminin, şirket hakkında derdest bir davanın bulunduğunun gözetilmediğinden usule aykırı olduğu gerekçesiyle ihya kararı verilmiştir. Davalı Sicil Memurluğu vekili, aleyhine hüküm verilen davalı Sicil Müdürlüğünün vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini ileri sürmüştür. Yasal hasım konumunda olan davalı Sicil Müdürlüğünün, şirketin terkin işlemlerinin yapıldığı tarihte, şirket hakkındaki derdest davadan haberdar olduğuna ve bu hususta bilgilendirildiğine dair dosyaya bir delil sunulmadığı gibi, terkin işleminin usulsüzlüğüne dair başkaca bir sebep ve delil de ileri sürülmediğinden; yasal hasım konumunda olan ve davanın açılmasına sebebiyet vermediği anlaşılan davalının yargılama giderlerine mahkum edilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davalı vekilinin bu konudaki istinaf başvurusu haklı bulunmuş olup kararın düzeltilmesi gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/2299 Esas, 2020/4113 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir). Bu nedenle, ilk derece mahkemesince yargılama giderlerinden davalı kurumun sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olmuş ve yargılama giderleri bakımından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Diğer taraftan, ilk derece mahkemesince ihya kararıyla birlikte tasfiye memuru atanması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bu bakımdan resen düzeltilmesi gerekmiştir. Çünkü iş bu kararla şirket ihya edilmiş olup varsa terkin öncesi organlarıyla iş mahkemesindeki davada temsil edilecektir. Yöneticilerin süresi dolmuşsa, şirket kendi organlarını seçebileceği gibi, bunun gerçekleşmemesi halinde şirket aleyhine açılan iş mahkemesindeki dava içinde bir temsil kayyımı atanması suretiyle yargılamaya devam edilmesi mümkündür. Şirketin veya bir mal varlığının tasfiyesi söz konusu olmadığından, tasfiye memuru atanmamalıdır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının resen düzeltilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 341, 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davada taraf veya müdahil durumunda olmayan ve hakkında herhangi bir hüküm kurulmamış olan … vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine; davalı Sicil Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusunun yargılama giderleri bakımından kabulü ve hükmün resen düzeltilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; A-Üçüncü kişi … vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-Davada taraf ya da müdahil sıfatı bulunmayan …’in karara karşı istinaf kanun yoluna başvuru hakkı bulunmadığından, istinaf başvurusunun usulden reddine, 2-… tarafından yatırılmış olan istinaf karar harcının kendisine iadesine,3-… tarafından yapılmış olan kanun yolu giderlerinin kendisinin üzerinde bırakılmasına; B-Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusu yönünden: Davalı vekilinin istinaf başvurusu yargılama giderleri yönünden haklı bulunduğundan ve hükmün resen düzeltilmesi gerektiğinden HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarasıyla kayıtlı iken 24/02/2015 tarihinde ticaret sicilinden resen terkin olunan … Lİmited Şirketi’nin, İstanbul 8. İş Mahkemesinin 2022/34 Esas sayılı dosyasının muhakeme aşaması ve verilecek kararın infaz aşamasıyla sınırlı olarak, İHYA YOLUYLA TİCARET SİCİLİNE YENİDEN TESCİLİNE, 2-Şirketin sicil kaydı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca terkin edilmiş olduğundan, tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına, 3-Karar kesinleştiğinde Ticaret Sicilinde tescil ve Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanına, ilan giderlerinin davacı tarafından karşılanmasına, 4-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 5-Davalı taraf yasal hasım konumunda olduğundan ve davanın açılmasına sebebiyet verdiği iddia edilmediğinden, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,6-HMK’nın 333. maddesi uyarınca, taraflarca yatırılan ve harcanmayan gider avanslarının, karar kesinleştikten sonra, yatıran taraflara iadesine,7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 492,00 TL’nin Hazineye gelir kaydına, b-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 179,90 TL peşin istinaf karar harcının, talep halinde ve karar kesinleştiğinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, c-Davalı tarafça gerçekleştirilen yargılama giderlerinin hükmün düzeltilme gerekçesi de dikkate alınarak takdiren davalı üzerinde bırakılmasına, 8-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 27.04.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.